Paylaş
Bu yapının adı ’Balkan-Rumeli Türkleri Konferedasyonu’dur.
Atatürkçü, laik, demokrat ve Türk gelenek-göreneklerine sonuna kadar saygılı Balkan, Rumeli ve Trakya insanı geçmişte olduğu gibi bugün de üzerine düşen görevi layıkıyla yapacak birikime ve güce sahiptir. Bu birikim sonucunda gelen görüşlerin ışığında, Türk insanını hedef alan, ülkemizde ve bölgemizde oluşan veya oluşturulan sorunlara kayıtsız kalmamız beklenemez.
Bu amaçlarla çalışmak ve Türk milletine yönelik bu haksız tutumlarla mücadele etmek için güçlü bir örgütlenme kararı alındı.
Konfederasyon; Balkan, Rumeli ve Trakya Türklerini, Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana ilk defa bilinçli ve kararlı olarak bir araya getiren bir yapıdır. Bu örgütlenmeye sebep olan gelişmeler; Cumhuriyetimizin çok büyük yaşamsal sıkıntılar içinde olması, Balkanlarla gerektiği kadar ilgilenilmemesi ve Türk dış politikasında Türk insanının sivil inisiyatifinin engellenmesidir. Türkiye’de yaşayan 35 milyonun üzerindeki Balkan, Rumeli ve Trakya kökenli Türk insanı Türkiye’nin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi hayatına artık layıkıyla müdahale edecektir. Balkanlar konusunda yapılan yanlışlıklar Türk kamuoyuna anlatılacak ve milli meselelerde tavır alınacaktır.
’TÜRK MİLLETİ’ KİMLİĞİ Atatürk tarafından başlatılan milletleşme ve aydınlanma sürecinin kesintisiz olarak sürdürülmesi için çalışılacak, Türkiye’nin bölünmesi için yapılan dayatmalara karşı durulacaktır.
Türk milletini zayıflatan, ulus olmayı engelleyen köylücülük, kasabacılık, bölgecilik, hemşericilik, mezhepçilik ve etnik kimlik gibi arayışların ve oluşumların karşısına ’Türk milleti’ kimliği ile çıkılacaktır.
Her şeyi devletten ve siyasetten bekleyen anlayış terk edilerek, sorunların çözümünde sivil inisiyatif alarak ne olursa olsun ’Türk Milleti’nin aldatılmasının ve yanıltılmasının önüne geçilecektir.
Bu çalışmaların yapılması için ilk aşamada 32 ilde örgütlenmeyi tamamladık. Türkiye sathına dağılan Balkan, Rumeli ve Trakya kökenli 35 milyon Türk insanı bu güçlü çatı altında birleşecektir.
Kamuoyuna duyurulur.
Av. Özcan PEHLİVANOĞLU Balkan-Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Başkan Vekili (opehlivanoglu@superonline.com)> Kimler katılıyor KONFEDERASYONA katılan federasyonlar şunlardır: Bursa BAL-GÖÇ Balkan Göçmenleri Dernekleri Federasyonu, İstanbul Rumeli-Balkan Türkleri Federasyonu, Eskişehir Muhacir Dernekleri Federasyonu, Edirne Balkan Türkleri Federasyonu, Sakarya Rumeli Dernekleri Federasyonu, Adana Akdeniz Balkan Türkleri Dernekleri Federasyonu. İzmir Balkan Dernekleri Federasyonu ise, katılma kararı almak için yetkili kurullarında görüşüyor. BTC töreninde protokol hatası BTC Petrol Boru Hattı’nın açılış töreninde ülke bayraklarının arkasındaki sıralamada bir ’protokol’ yanlışı var. Projenin en büyük hissedarı BP Başkanı yerinde duruyor, Erdoğan Azerbaycan’ın, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev Gürcistan’ın, Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvili de Türk bayrağı önünde duruyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise dışlanmış gibi en kenarda duruyor. Aslında soldan sağa; Erdoğan, Sezer, Saakaşvili, Aliyev ve Browne olması gerekiyor. Bu bir protokol hatası değilse nedir? Adalar Vakfı'ndan 'dönüşüm' açıklaması Prof. Nuriye AKEV
KÖŞENİZDE iki gün üst üste yayınlanan 'Adalar’da Kentsel Dönüşümü skandalı' ve 'Adalar gasptan zor kurtuldu’ başlıklı yazılarınızda Adalar Vakfı’nın adı geçmektedir.
Adalar Vakfı'nı, Adalar'ı gasp etmek isteyenlere yol açan bir kuruluş gibi göstermeye çalışan bu bilgileri hayretle ve üzüntüyle karşılıyoruz.
1983 yılında kurulmuş, kurucuları ve yöneticileri arasında Çelik Gülersoy, Osman Boyner, Necmi Tanyolaç, Ahmet Tan gibi kültür, sanat, siyaset ve iş insanlarının bulunduğu kar amacı gütmeyen Adalar Vakfı’nın böyle bir ithamla yüz yüze bırakılması inanılır gibi değildir.
Adalar Vakfı, Adalar’ın doğal, tarihi değerlerini korumak için kurulmuştur. Adında da bu ibareler yer almaktadır. Bugüne kadar yaptığı tüm çalışmalar, Adalar’ın dünyaca kabul edilmiş kültürel, tarihi ve doğal değerlerinin korunması içindir. Mimari, insani ve yaşam tarzı olarak yitirmekte olduğumuz çok kültürlü yapının sürdürülmesi içindir.
Yaptığı sayısız çalışmalar arasında yıllardır viran durumda bulunan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evinin Kültür Bakanlığı ile işbirliği içinde korunması ve bir müze eve dönüştürülmesi vardır. Vakıf yıllardır bu müze ile birlikte Heybeliada İnönü Evi’nin ziyarete açık tutulması içinde kaynak ayırmaktadır.
Adalar son 40 yıldır hep geriye gitmiştir. 1984’te doğal ve tarihi SİT alanı ilan edilmiş olmasına rağmen en çarpıcı bozulma son 20 yılda yaşanmıştır. Ve ilginçtir ki, köşenizde Adalar’ı gasptan kurtardığı ilan edilen ANAP yerel yönetimi son 20 yıldır Adalar Belediyesi’ne yön vermektedir.
Tarihi yapıların yıkılıp yerine şekilsiz betonların yapılmasına Adalar’ın ruhuna ve mimari yapısına
uygun olmayan apartman bloklarının dikilmesine yıllardır bir kadermiş gibi görüntü kirliliğine yol açan Lido Oteli inşaatı gibi çirkinliklere, kuralsızlıklara göz yumanların şimdi kalkıp Adalar'ı gasptan kurtardıkların ilan etmeleri gülünçtür.
Adalar Vakfı, amacı ve görevi gereği kültürel, tarihi, mimari ve doğal alanlarda yaşanan bu bozulmaya dur diyebilmek, Adalar'ın yazın yaşanan kışın ise en insani ihtiyaçların bile karşılanmadığı, dolayısıyla sürekli göç veren bir içler acısı yerleşim olmaktan çıkarabilmek için projeler geliştirmektedir. Ama sivil bir toplum kuruluşunun yapabilecekleri sınırlıdır. Asıl görev sahibi yere yönetimdir. Yıllardır, çirkinliklerin ve tarihi yapı tahribatının gerekçesi olmuş ve kaynaksızlık ve yetkisizlik sorununun aşılması gerekmektedir.
Adalar Vakfı tarihi alan yenilemesi konusunu gündeme taşımayı, buna destek olan yasa ve yönetmelikleri uygulama örneklerini tartışmaya açmayı bun için üzerine vazife edinmiştir.
Yazınızda sözü edilen 18 Aralık 2005 Heybeliada toplantısı bunun için yapılmış ve toplantıya Belediye Başkanı, Kaymakam ve aralarında parti yöneticileri de bulunan çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri de davet edilmiştir.
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İMP Başkanı Prof. Hüseyin Kaptan ve Adalar’a da bakan Koruma Kurulu Başkanı Cengiz Eruzun, çeşitli koruma kurulu üyeleri ve çeşitli uzmanlar bunu için görüşülmüştür. Yazınızda sözü geçen Hamit Çalışır da bunlardan biridir ve öneri üzerine 18 Aralık’taki toplantıya Süleymaniye Projesi’ni anlatması için davet edilmiştir. Çalışır, vakfın görevlisi değildir. Aralık-mayıs dönemini kapsayan çalışmalar da Hamit Çalışır tarafından değil, Vakıf tarafından yapılmış ve Belediye Başkanı da bilgilendirilmiştir.
Ne yazık ki bu hazırlıklar ve hazırlıkları yapan Adalar Vakfı konunun Adalıların ve belediye meclisine getirilmesi sürecinde garip gerekçelerle dışlanmıştır. Belediye Meclisine başkan tarafından görevlendirilmeyle Hamit Çalışır tarafından hazırlanıp sunulan ve reddedilen teklif metniyle vakfın bir ilgisi bulunmamaktadır.
Tarihi alan yenilemesi ciddi bir iştir. Ve ancak halkın katılımıyla doğru bir şekilde uygulanabilir. Adalar’da bu katılıma daha fazla ihtiyaç vardır. Adalar Vakfı yıllardır oluşmuş düzenlerinin bozulmasından rahatsızlık duyduğu anlaşılan rant çevrelerinin yarattığı paranoya mülkler elden gidecek gibi komik saptırmalara rağmen amacı doğrultusunda çalışmalarını sürdürecektir.
Adalar Vakfı
MESAJ PANOSU
- HADIMKÖY’de yüzlerce fabrika, konteyner deposu olmasına karşılık bu kadar kötü yolu olan başkaer var mı? Lütfen bir yetkili gelsin görsün. Tam anlamıyla bir rezalet yaşanıyor. Yapımına başlanan yol bu gidişle 10 senede bitecek gibi görünmüyor. Tam anlamıyla facia...
M.K.
- LEVENT-Zincirlikuyu istikameti artık bitti, tükendi. Metro City ve son olarak Kanyon’un açılması ile yok oldu artık. Bu binaların yapımına izin verilirken, aynı cadde üzerinde otopark giriş çıkışı yapmalarına kim izin verdi? Kentin şehir plancıları ne iş yaparlar?
Murat DÖNMEZ
- SELİMİYE ile Haydarpaşa Numune Hastanesi arasındaki yol F1 pistini aratmıyor. Yol boyu hız sınırlandıran trafik levhalarına ve ışıklarına kimse en uyan yok. Büyük bir kaza olmadan yetkililerin ilgisini rica ediyorum.
Ahmet Ö. SÜER
- GELENEKSEL Mesudiyeliler Şenliği bugün 19.00'da Beykoz Çayırı'nda yapılıyor. www.mesudiyeliler.org.tr
Bir sergi ve Galileo
'METRO'nun Taksim girişinde fosillerle ilgili çok güzel bir sergi var. Ancak her fosilin yanına konan açıklayıcı levha, tüm canlıların 'aynı anda hep beraber yaratıldığı'nın kanıtı olarak fosilleri gösterince, sergini nedeninin evrimi yadsımak olduğu anlaşılıyor. Evrimin en önemli kanıtlarının fosillerden elde edildiği bilindiğine göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki düşüncenin Galileo'ya dünya dönmüyor dedirtenlerle aynı düzeyde kaldığı açıkça görülüyor. İnsan genlerinin harf harf belirlendiği asırda, hala bunların olması ve bu düşüncedekiler tarafından yönetiliyor olmamız bizleri çileden çıkarıyor!
Paylaş