Bir anlamda
Türkiye'nin nereye gittiğinden çok nereye vardığının tanımını ortaya çıkartmış. 2000 ile 2002 yıllarının karşılaştırmasında ekonomik olarak tam bir
çöküntü yaşadığımız belli oluyor.
Bu
çöküntü, toplumsal tabakalar bağlamında değerlendirildiğinde toplum üstten aşağıya doğru bir baskı altında kalmış... 2001 krizi sonrasında
Türkiye'de kentlilerin gelir dağılımı altüst olmuş.
Türkiye'de 2000'den sonra ikinci kez yapılan bu büyük araştırmayı gerçekleştiren
VERİ Araştırma'nın sahibi
Sezgin Tüzün, ‘‘Hem hane, hem de birey bazında veri derleyerek yapılmış başka bir araştırma yok. DİE sadece belirli istatistikler topluyor ve yayınlıyor’’ diyor.
Yazılacak raporlarla
Türkiye'deki yapıyı ve değişimi tespit edecek bu araştırma üzerine Tüzün'e soruyoruz:
İKİ KRİZİN FARKI
Çöküntü nereleri vurdu?
- Toplumsal olarak tabakalar bağlamında metropollerde
-İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa'da yaşayan nüfusta- üst kesimde ağır şekilde görülüyor. Diğer kentler biraz daha az zarar görmüşler. Özetle toplumun yarısından fazlası
'alt tabaka'ya inmiş.
2001 ile
1994'deki kriz çok farklı kesimleri etkilemiş. 1994 krizinden üst tabakalar yararlı çıkmış; ama 2001'de ise tersi olmuş. Sonuç olarak, herkes kaybetmiş, üst tabakalar ise daha fazla...
Gelir düşüşü ne durumda?
- Hanelerin ortalama gelirleri düşerken daha az harcamışlar. Eskiden hanenin toplam gelirinin %72'si harcanırken, bu krizde %65'e düşmüş; yani 7 puanlık bir azalma olmuş.
Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
- Haneler, harcamayarak ellerindeki parayı koruyarak, güven altına almışlar. Ancak paralarını korumak isterlerken, bankalara gitmiyorlar; yatırım yapmıyorlar. Yani cebinde veya yastık altında tutuyorlar bu parayı, ani bir sıkıntı karşısında kullanabilme bağlamında...
Kriz arttıkça tasarruf artıyor değil mi?
- Öyle tabii... Alt tabakalara doğru gidildikçe kötümserlik daha da artıyor. Tasarruf yapar hale gelirken, evlere gazete girme oranı ise düşüyor. Üst gruplarda internet artışı var ancak onlar daha çok internete girerek gazete okuyorlar. Ne yazık ki, 2000'de kafelerden internet girişi yüksek, bu yıl azalmış görülüyor.
HANELER BÜYÜYOR
Kredi kartı...
- Genellikle daha önce çok sayıda kredi kartı taşınıyordu, bu araştırma sonucunda bunların bire düştüğü ortaya çıktı. Seçkin kurumun kartı tercih edilir oldu. Bunlar daha çok kredili alışverişlerde işlevsel durumda.
Tek başına yaşama...
- Biz bu çalışmayı 20 bin ve üzerindeki nüfuslu kentlerde hane bazında yaptık. Örneğin, 2000'de hane büyüklüğü 3.94 ise şimdi 3.99 olmuş. Bir-iki kişilik haneler küçülmüş; tek başına ev tutmalar azalmış, ailelere geri dönüş başlamış.
Siyasette ne görülüyor?
- Geçen nisanda
TÜSES'le bir siyasal yöneliş araştırması yaptık. Bunda iktidar yani
DSP, MHP ve
ANAP koalisyonunun,
kayıtlı seçmen bazındaki ağırlığı 13.1'e düşmüştü. Oysa 1999'da bunların oy oranı %44.4 idi. Yani 31 puanlık bir kayıp vardı. Bundan sonraki süreçte seçim kararı alındı; nisana kadar kendilerine toparlamaları gerekirken 2 puan daha kaybettiler; yine kayıtlı seçmene göre 3 Kasım'da ise oy oranını 11.1'e düşürdüler. Sonuçta kayıtlı seçmenin %83'ünün oyu ile iktidar belirlendi. Ekonomik yapının bir göstergesi olarak bu sonuçlar ortaya çıktı. Bu durumda seçimin sonuçlarını ekonomiden bağımsız değerlendiremeyiz.
Dileriz...
ANKARA'dan
A.T.' dan küçük bir not:
ANAP'tan
AKP'ye gidenler, 'siyaseti ticarete alet etmemeyi;
AKP'liler de
ANAP'lılara 'dini siyasete alet etmemeyi' öğretmelidirler...
Jetpa-Parlamenter
İSTANBUL'dan
İlkut-Hacite Uras, ‘Jet Fadıl’ın Heykelini Dikmek Lazım'' başlıklı (10.11.2002) yazıda eski senatör
Mehmet Feyyat'ın görüşlerini hayretle okuduklarını bildirdiler.
Biz
'Jet-Kent2'nin yüzlerce zedelerinden biriyiz. Ödemelerimiz düzenli olarak yapılmış ve senetler çok önce bitmiştir. Ama ortada ne böyle bir proje, ne de irtibat kuracak bir büro veya sorumlu vardır. Bu kişinin milletvekili seçildiği dönemde böyle bir yazının yayınlanmasını esefle kınıyor ve manidar buluyoruz.''
Not:
Mehmet Feyyat yaşadığı bir gerçeği anlatıyor; biten komşu
Jetpa Sitesi ile
Parlamenterler Sitesi'ndeki daire maliyetlerini arasın mukayese yaparak, parlamenterlerin aleyhine büyük fark oluştuğunu vurguluyor. Ayrıca,
AKP'den aday olan Siirtli müteahhit
Fatih Recep Saraçoğlu'nun,
Fadıl Akgündüz'den daha
'kazıkçı' olduğunu söylüyor.
Takunyalılar
‘‘CUMHURBAŞKANIMA...’’ hitap eden
Hüsnü Elbir şunları söylüyor:
‘‘Ankara'da çok parlak bürokratlar var. Hepsi AKP'nin gelmesiyle tedirginlik yaşıyorlar. Özellikle
'tarikatçı' diye bilinenler hemen ortaya çıktı. (Bunlara eskiden
'takunyalılar' denirmiş) Açıktan açığa 'şunun, bunun işini halledeceğiz' diye konuşuyorlar.
Hazine ve
Maliye için bu söylentiler daha çok gündeme getiriliyormuş. ‘‘İçişleri ve Milli Eğitim ve Turizm'de gücümüz var, orada sorun yok, Adalet ortada’’ diyorlar.’’
Cami ve bayrak
BELÇİKA'da
GSM servis dağıtıcıları bütün kiliselerin çan kulelerine baz istasyonları takıyor. Bu son derece de normal karşılanıyor ve dolayısıyla kimse de sesini çıkarmıyor. Ancak, yılın muayyen günlerinde aynı kiliselere ulusal bayrağın da asılması son derece doğal! Yani bizdeki gibi para getirecek ise
'tamam' yoksa
'hayır' felsefesi yok buralarda.
Acaba milletçe para toplasak da bayrak asmak için
Diyanet'ten cami duvarı mı kiralasak?
Tabii Türk bayrağından bahsediyorum,
Suudi bayrağından değil.
Akar DURU MESAJ
AK dostum pak dostum /Dön arkana bak dostum, /Tüylerin dikilmezse /Besmele'yi çak dostum/ İşte at, işte meydan /Ak'tan çok daha ak /Pak'tan çok daha pak /Varamazsan menzile /Topla tası tarağı /Kaf Dağı'na kaç dostum.
M. Lütfi HODOĞLU
FETHİYE