Bu konudaki eleştiriyi hukukçu bir okurumuzdan alıyoruz:
"Sağduyuya 3.11.2002’den bu yana ilk defa mı ihtiyaç duyuldu?
Sağduyu mesajına, son günlerdeki yargıya ilişkin işlemlerden duyulan kaygı havası hákim.
Yargıtay Başsavcısı,
AKP’ye kapatma davası açtı, tam bir hafta sonra,
İstanbul’da bir cumhuriyet savcısı, Ergenekon operasyonu ile ilgili malum gözaltıları uygulamaya koydu.
Bu yargısal faaliyetlerin siyasi, ekonomik ve neticede toplumsal yüksek gerilim yaratacağından endişe ediliyor.
DİSK bu endişenin içeriğine veya ifade ediliş biçimine katılmıyor, ’konu mankeni’ olmayı kabul etmediğini açıklıyor. Bu nedenle
TOBB’un bu çağrısının
’sol duyusu’ eksik kalmış oluyor.
Başbakan da rutin yurtdışı gezilerini sürdürerek, sürekli olarak ’
bana ve partime yapılanlar’ ve
’mağduriyet’ retoriği ile tansiyonu düşürme faaliyetine katılmayacağını, medyanın
(AKP ve TMSF medyası değil) gerilimi düşürmesi gerektiğini ileri sürüyor.
Özetle, Başbakan gerilimi
TOBB ve diğerleri kadar önemsemiyor.
Türkiye’de ilk defa parti kapatma davası açılmıyor; ilk defa gözaltına almada hukuksal şiddet uygulanmıyor. (Van Üniversitesi eski rektörünün ve diğerlerinin gözaltına alınmaları, genel sekreter yardımcısı
Enver Arpalı’nın bu muameleden hicap duyarak intihar etmesi vs.)
’GERİ ADIM’ KİME MESAJ
TOBB buna rağmen neden bu kadar panik halinde? 81 ilde ’
online sağduyu çağrısı’ yapıyor ve herkesin bulunduğu yerden
’bir adım geri’ gitmesi komutunu veriyor.
TOBB’un bu gayretkeşliği biraz
Başbakan’ın,
’online temel atmalarını’ çağrıştırıyor.
Bu
’geri adım atma’ çağrısını yapan
TOBB ve beraberindekiler,
Anayasa ve
TCK bakımından suç işliyor. Bu yargıya bir talimat değilse bir tavsiye midir?
Bu çağrıyı yapanlar, hiçbir zaman için yargıda, derdest (görülmekte olan) davalar için görüş veya tavsiyede bulunmanın suç olduğunu nasıl bilmezler? Hukuk danışmanlarıyla hiç konuşmazlar mı?
Eğer bu çağrı Başbakan
’adına’ yapılıyor ise, ortada daha vahim bir durum var demektir.
TOBB ve yanındaki diğer örgütler, bu ülkenin sivil toplum inisiyatifleri olup
AKP’nin
’çalışma komisyonu’ değillerdir.
Eğer bu çağrı Başbakan’a ise, yedikleri içtikleri ayrı gitmediği için kendisine daha uygun bir zeminde yapmalarında fayda vardır. Zira,
Çırağan Sarayı’nda (!)
Vükela Heyeti’nin padişaha arzı gibi,
’bir adım geri komutuna’ değil bağımsız Türk yargısı,
’mehteran bölüğü’ bile uymaz.
Ve büsbütün gerilim yaratılmış olur. Toplumsal gerilim önemli bir sorundur; bu yöntemlerle toplumun gazı alınmaz; ancak ’talimat’ yerine getirilmiş olur."
’Demokrasi havarileri’ nereye saklandı acaba
İSTANBUL Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı
Nazan Moroğlu soruyor.
"Orhan Pamuk gibileri için mahkeme kapısında bekleyen Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı
Joost Lagendijk, AP üyesi, Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı
Hannes Swoboda, AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi
Olli Rehn, (türban konusundaki fetvası ile bilinen) Yunanistan Dışişleri Bakanı
Dora Bakoyani ve diğer demokrasi havarileri nerede?
İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu gözaltına alınırken,
Doğu Perinçek tutuklanırken,
Ergün Poyraz ve diğerleri hakkında 8 aydır devam eden soruşturma gizlilik kapsamında sürerken, savunma hakları ellerinden alınmışken, insan haklarını yere göğe bırakmayanlardan çıt çıkmıyor. Kendilerini bu ara gören var mı?"
LAGENDİJK’İN MARİFETLERİ
(Her davadan sonra konuşan
Lagendijk’in
AKP’nin kapatılmasıyla ilgili iddianame için
Brüksel’den bağlandığı TV’ye
"Halk bu yargıya gerekli cevabı verecektir" biçiminde, ’Vakit’ Gazetesi ağzıyla yargıyı tahrik edici konuşmalar yaptığı da unutulmasın...
Sabancı’nın katili
Fehriye’nin Brüksel mahkemesinde basit bir bilirkişi raporu ile serbest bırakılıp terör örgütü üyesi olmasına rağmen elini kolunu sallayarak zafer işareti yapıp salıverilmesine karar veren Brüksel mahkemesinin yargısına bu arkadaşlar hangi hassasiyeti gösterdiler?
Polis müfettişi gibi pertavsızla mahkeme kapılarında yargının boşluğunu arıyorlar.
Brüksel mahkemesindeki skandalı bizim sözde aydınlar hiç kendisine sordu mu acaba?
-
Lagendijk dün AB Haber’e yaptığı açıklamada, "AKP hakkında açılan kapatma davası için 2008, Türkiye’nin AB üyeliği açısından kayıp bir yıl olacak" yorumunu yapmış... TOBB ve öteki kuruluşların benzer mahiyetteki açıklamalarının aynı güne gelmesi ilginç bir tesadüf değil mi?)
Ya torpilsizlerin hakkı ne olacak
SAYIN Bayer, köşenizde hákimlik-savcılık sınavıyla ilgili yazılar kamuoyunu yanlış yönlendiriyor.
Bu beni gerçekten çok üzdü. 3 Kasım’da yapılan sınavı yaklaşık 580 kişi kazanması gerekirken 1003 kişi kazandırıldı. Bu 1003 kişi mülakata girdi, fakat 500 kişi bu sınavla ilgili
Danıştay’dan verilen yürütmeyi durdurma kararına rağmen kazandırıldı ve açıklandı. Açıkça hukuka aykırı bir durum var. Ben ve benim gibi hukuk netleri çok ve üst sıralarda olan arkadaşlarım, sırf torpili olmadığı için kaybettirilmeye çalışılıyor. Yazılı sınavda ilk 14, 21’inci olan arkadaşlarım mülakatta elendi; 999’uncu ise kazandırıldı. Mülakatı bağımsız kurul olan
Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu değil
Adalet Bakanlığı bürokratları yaptı.
AKP milletvekillerinin elinde torpil káğıtları basına yansıdı. Ben ve benim gibi torpili olmayan birçok arkadaşım mülakatta elendi; 80’li netlerle olanlar kaybetti, 64’lü netleri olanlar mülakatta kaybettirildi. Tüm davalar bu haksızlıkları önlemek için açıldı. Lütfen bizim de sesimiz duyulsun, bizim de ailelerimiz perişan.
Volkan KOCAMANBiliyor musunuz
DÜNKÜ ’Bunlar Harp Okulu adayları mı?’ yazısında adı geçen
Pertevniyal Lisesi ile
Kabataş Lisesi müdürlerinin
’koyu bir Fethullahçı olduklarını’, ayrıca İstanbul’da birçok okulun bu cemaat mensupları tarafından iyice kuşatıldığını biliyor musunuz?
AKP'liler de bu sergiyi görmeli
ALİ Dinçer, Ankara Belediye Başkanı olarak 11 aralık 1977-16 eylül 1980 tarihleri arasında görev yaptı. Ankara'nın planlı kentleşmesi için Batıkent'i kurdu; bugün 55 bin konutluk büyük kent... (AKP iktidarı, kazanamayacağı için Batıkent'in ilçe ve belediye olmasını düşünmedi; bu konudaki talepler İçişleri Bakanilığı'nca reddedildi.) İlk defa Türk mühendisleri (Yapı Merkezi) tarafından metro projesi tamamlanarak 9 eylül 1980'de temel atıldı; üç gün sonra idareye elkoyan askeri yönetim tarafından durduruldu. İlk kez bir 'ticaret' bölgesini yeşil alana dönüştürdü ve bugünkü Abdi Parkı Parkı. Ankara için nefes alınır bir mekan oldu. (Bugün ise yeşil alanlar 'ticaret' bölgesine çevrilip alışveriş merkezine dönüştürülüyor.) İlk otobüs özel yolu uygulaması 30 yıl önce yapıldı; şu andaki İstanbul'daki metrobüs uygulaması bunun bir örneği. Bunun gibi Dinçer'in bir çok projesi, "Yerel Yönetimde Devrim Yapanların Öyküsü' sergisiyle tanıtılıyor. Bu serginin düzenleyicisi Ali Dinçer'in kardeşi Tahir Dinçer... 1980 öncesi CHP'nin yerel yönetim ekibinde yer alıyordu. Vedat Dalokay'ın 'Gecekondu ve Sosyal Konutlar Müdürlüğü'nde bulundu. Dinçer'lerin ailesi Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç etmiş... Abisi gibi ODTÜ'yü bitirmiş Tahir Dinçer. Sergi bugüne kadar Çankaya, Beşiktaş, Bakırköy, Kadıköy, İzmir Büyükşehir'de açılmış. Önceki gün de Çorlu Belediyesinde açıldı.
Başbakan Erdoğan'ın "Belediyecilik AKP'nin işidir" demesine karşı çıkıyor ve "Belediyecilik asıl sosyal demokratların işidir. Türkiye'deki ilk özgün belediyecilik uygulamalarını sosyal demokrat belediye başkanları gerçekleştirmişlerdir. Bu konuda hazırladığımız CD'nin Başbakan ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından incelenmesini isterim, Alrıca serginin AKP'li belediye başkanlarınca görülmesi halinde kendileri için yeni ufuklar açacağını ümit ederiz" diyor.
Çorlu'daki serginin bir hafta açık kalacağı ve daha sonra Bursa, Muğla, Mersin, Bodrum'da açılacağını söylüyor. Ali Dinçer, 1. ölüm yıldönümü olan 18 nisanda Ankara'da bir panelle anılacak.