Paylaş
Demokrasinin ve etik değerlerin sağlıklı işlediği bir ülkede 24 saat dahi görevde kalamayacak bir sendikacı, Türk-İş’in iç dengeleri, yolsuzluklara ve ihanetlere duyarsızlaşan toplumsal iklim nedeniyle bugüne kadar başkanlık koltuğunu koruyabildi.
Kamuoyuna yaptığı yazılı açıklama ile istifasını, sanki Türk-İş’in ve işçilerin çıkarlarını korumak adına bir ‘fedakârlık’ gibi gösteren Kumlu, güneşi balçıkla sıvamaya çalışıyor. Tabii, nafile bir çaba! Tarih boyunca çok sayıda ibretlik örnek vardır ki, güneş balçıkla sıvanamaz. Gerçekler de sürgit, işçilerden ve halktan gizlenemez.
Gerçeklerin bilinen özelliğidir; ondan korkanların hiç de istemedikleri bir yerde ve zamanda ortaya çıkıverirler. Kumlu’nun başına gelen de bu anlamda,
tarihin tekerrüründen, gerçeğin tarih boyunca değişmeyen huyunu ortaya koyması. Darısı gerçeği çarpıtan, halkın çıkarları aleyhine hamasetle saltanatını sürdüren daha nicelerinin başına diyelim...
Asıl konumuza dönersek, Türk-İş’in, “Kol kırılır yen içinde kalır” diyerek ancak 9 ay taşıyabildiği böyle bir başkanı, asıl sendikası olan Tes-İş ne kadar taşıyabilecek acaba? Kumlu’yu tanıyanlar ve gerçekleri bilenler, şimdi dikkatlerini Tes-İş’teki muhtemel gelişmelere çevirdiler.
Nitekim, duyduk ki 21 Ağustos’ta Tes-İş Başkanlar Kurulu bir toplantı yaptı. Başkanlar Kurulu, Tes-İş Genel Başkanı Kumlu’nun Türk-İş adına imzaladığı, ‘Kamu Toplu Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü’nü reddetti. Başkanı Kumlu’ya rağmen Tes-İş, 45 bin üyesi adına, bugüne kadar Toplu İş Sözleşmesi’ni de imzalamadı. Bazı başkanlar Kumlu’nun istifasını istediler. Ama, önceki güne kadar genel başkanı olduğu Türk-İş’ten ve kimi siyasi odaklardan güç alan Kumlu, istifa isteklerine çok rahat direnebildi.
İDDİALAR CİDDİ
Ancak, Türk-İş Başkanlığı’ndan istifa etmek zorunda kaldıktan sonra, Tes-İş’in de ciddi bir ‘haysiyet sınavı’ vererek, en az Türk-İş Yönetim Kurulu üyeleri kadar ilkeli bir tavır ortaya koyacağı umuluyor.
Zira, Tes-İş’te bu ‘onur sınavı’na önderlik edecek muhalefetin elindeki iddialar yenilir yutulur türden değil. Bunlardan biri, Kumlu’nun, eşi ve kızı üzerine milyonları bulan haksız mal varlığı edindiği iddiası. Bir başkası, halen Tes-İş’in sahibi bulunduğu Ankara’daki Özel Akay Hastanesi 26 milyon liraya alınabilecekken, işçi aidatlarından oluşan sendikanın kasasından tam 93 milyon lira fahiş para ödendiği ve bundan çıkar sağlandığı iddiası.
Kumlu’nun bir gazetede 20 milyon lira mal varlığı iddiasına karşı, gerçek mal varlığı ortaya çıkmasın diye, aleyhte dava dahi açamadığı da sendikal çevrelerde konuşuluyor.
Sahi Kumlu, kendisi, eşi ve kızı üzerine olan mal varlığını açıklayabilir mi acaba?
Yeni başkan Ergün Atalay daha göreve başlarken hemen mal varlığını açıkladı da...
Yeni Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın ilk sözleri
Ayıba da, günaha da karşıyım
TÜRK-İş Başkanlığı’na seçilen Ergün Atalay’la konuştuk... Selamlaştıktan sonra bize soru imkânı vermeden konuşmaya başladı:
“Demiryolları Sendikası’nın 15 yıldır genel başkanıyım; Türk-İş’in eğitim sekreteriyim. Az önce Türk-İş Genel Başkanlığı’na getirildim. İyi bir Sakaryalıyım; babam Selanikli, annem Batumlu. Ve Beşiktaşlıyım... İlk kez size konuşuyorum.”
Çarpıcı sözlerinden özetliyoruz:
-Türk-İş başkanlarından Bayram Meral’in listesini karşı listeden delerek 1. yedek oldum. Demiryolları genel başkanıydım. 2003’te Türk-İş Eğitim Sekreterliği’ne getirildim. 2004, 2007, 2011 seçimlerinde yani üç dönemdir en çok oyu alan sendikacıyım. Yani oy oranım yüzde 75-80’dir.
-Particiliğin hiçbir tarafında olmadım. Hayatımda hiçbir partiye üyeliğim, delegeliğim olmadı.
-Ben bir şey söyleyeyim. Tayyip Bey’i 25 senedir tanırım; hem de iyi tanırım. Merhabamız, arkadaşlığımız ve dostluğumuz vardır. Belediye başkanı (1994) olmadan Adapazarı’na gelip gittiğinde, evime gelmiştir; evine gitmişimdir.
-Başbakan’ı sendikamızın etkinliğine çağırmadım; belki bir kez 50. yıl etkinliğine gelmişti. Sendikacılık yönünü sorarsanız... Ben açık adamım, sendikacılıkta iyi bir şey yaptı derim, yoksa aksini söylerim.
-(Türk-İş Genel Başkanlığı) Kumlu’nun istifasından sonra 22 sendika toplantı yaptı. (Kıbrıs Hür-İş gelemedi) Kumlu başta olmak üzere bütün başkanlar başkanlığımız için ‘evet’ dediler.
-Bir şey söylemem gerekirse, şimdiye kadar hiç kimse beni atamadı hep seçimle geldim. 30 yıllık profesyonel sendikacıyım. AKP de, CHP de iyi veya kötü yapsa söylerim.
TABİİ Kİ AKP’YE OY VERDİM
-Nereye oy verdim diye sormayın. Benim AKP’ye oy verdiğimi herkes biliyor.
Ama ben AKP’li değilim, partici değilim...
-İttifakla seçildim. Seçime iki sene var daha; aykırı bir şey yok, tüzük dışına çıkılmış bir durum yok.
-Seçildikten hemen sonra mal beyanımı verdim; kimin üzerinde ne varsa, anamın, çocuğumun...
-Benim işim ayıba ve günaha karşı olmaktır. Benim yanlış yapmaya hakkım yoktur.
-Peki Kumlu hakkındaki iddialar, 20 milyon meselesi...
-Yani iki gün öncesine kadar mali işler başkanıyken, Türk-İş’te akçeli bir işi yoktu. Haaa, sendikasındaki (Tes-İş) durumunu bilmem. Türk-İş’le ilgili 10 liralık işi yoktur.
Peki Kumlu istifa eder mi?
-Böyle yapılması lazımdır. Bir de şu var görevinin bitmesine 7-8 ay kaldı; bizlere yeniden aday olmayacağını söyledi.
Atalay’ı kutlar,
başarılar dileriz.
BİLİYOR MUSUNUZ?
Orhan Kemal’in oğlu aday adayı
TEKİRDAĞ’ın Çorlu ve Ergene ilçeleri başkan adaylığı için adı geçen Dr. Hakan Sunal’ın “Parti içindeki hırsızları temizleme sözü veriyorum, onları kazandığım kentin belediyesi içine giremez. Kadroları elekten geçireceğiz” dediğini... Adaylara bakarsak:
-Ünlü romancı Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü Beyoğlu’da, Çanakkale eski 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Ali Akdemir’in Kocaeli Büyükşehir’e, İstanbul’da Ferhat Epözdemir (Gaziosmanpaşa Belediyesi önünde olaylı bir şekilde açıkladı), Yusuf Ergüven’in Gaziosmanpaşa’ya, eski Eminönü İlçe Başkanı Nadir Aras’ın Avcılar’a, Orhan Çakır’ın Kâğıthane’ye, Net Holding Genel Koordinatörü Ceyhun Yağlıcıoğlu ’nun Bakırköy’e, Dr. Cengiz Alp’in Sarıyer’e CHP’den; Ergene adını alan Marmaracık Başkanı Hüseyin Bulut’un AKP’den aday adayı olduklarını...
Bakan Kılıç otel müdürü mü…
CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz, Spor Bakanı Suat Kılıç'ı, 'otel müdürü; Kredi ve Yurtlar Müdürü'nü de 'resepsiyon müdürü' olarak nitelendirdi. Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndaki kız ve erkek öğrencilerin binalarının ayrılması kararını karşı çarpıcı değerlendirmeler yapan Öz, kararın kentlerde eğitimin niteliğine ve aile bütçelerine büyük bir darbe vuracağını savundu.
Erkek ve kız öğrenci yurt binalarının ayrılarak üniversite kampuslerinden uzağa taşınması kararıyla birlikte, gençlerin kampuslere oldukça uzak düşen yurtlara yerleştirildiğini kaydetti. Sakine Öz, özellikle şehir merkezine taşınmaya zorlanan öğrencilerin, eylül ayından itibaren okullarına kilometrelerce uzakta ulaşım sorunu yaşayacağını, gününün 2-4 saat arası yolda geçecek öğrencilerin zaman ve verim kaybı yaşayacağını, yol ve yemek bedelleri artacak öğrencilerin aile bütçesinin bu eğitim öğretim yılından itibaren iyiden iyiye zorlanacağını savundu.
Bakanlık ve Kredi Yurtların, bu kararının farklı bir özel yurt uygulamasına da kapı araladığını belirten Milletvekili Öz, şöyle konuştu:
"Kredi ve Yurtlar Kurumu, sosyal içerikli ve öğrenci merkezli hizmet vermesi gerekirken, kalkıp yurt binalarını ayırıyor ve binaları kampusten uzaklaştırıyor. Bu da yetmezmiş gibi, kampus alanlarının içine ya da çok yakın bölgelerine lüks yurtların inşasına izin verilerek öğrencilerimizin paralarının büyük kısmı barınmaya ayrılmak isteniyor. 3 bin 100 ile 6 bin 500 lira arasında değişen özel yurt bedelleri bel büküyor, ailelerimizi kara kara düşündürüyor.
AKP bunu hep yapıyor, kendi dar kalıpları doğrultusunda, hiçbir öneri ve eleştiriyi dinlemeden gençlerimizi karalamaya ve iftira atmaya devam ediyor. Ülkemizde herhangi bir nedenle, karma yurtlarda rahatsızlık duyan öğrencilerimiz varsa, bu gençlerimiz şikayetlerini yetkili makamlara aktararak devlet kız yurtlarına geçiş yapabilirler. Gençlerimizin tercih ve özgürlüklerine gölge düşürenler hakkında da gerekli inceleme başlatılır."
"Gerçek sorun, Bakan KILIÇ’ın anlattığı gibi değildir…"
"Sorun, üniversite ile yurtların arasını açmak, öğrencilerimizi 2 ile 4 saatlik yollara mahkûm etmek, şehrin bir ucundan diğerine sürmekle çözülemez. Devlet, yurt olanaklarını fakülte ve kampuse yakınlıklarına göre yeniden düzenlemeli, öğrencilerimizin üniversitede olabildiğince fazla vakit geçirmesine, bilimsel, sosyal ve kültürel üretime katılmasına zemin hazırlanmalıdır. Verilen burs ve krediler, AVM ve özel yurt furyasıyla, ulaşım bedelleriyle gençlerimizin cebinden daha ilk haftasında çekip alınamaz. Özel yurtlara kapı aralayıp alınan bursları heba eden bakan, gençliğe yol gösteremez. Yol masrafı ve yurt bedelleri cep yakarken, hükümet sessiz kalamaz..!"
Paylaş