Türbanla ilgili üç farklı bakış

KÖŞENİZDE 2 Şubat’ta bir yazı çıktı; bir kız öğrenci "Ben artık türbanımı çıkarıyorum, türban takmıyorum" diyordu. Yazdıklarının hepsi doğru. Bizler bu genç yaşımızda neden bu sıkıntıları yaşamak zorunda kalıyoruz?

Bizim annelerimiz başlarını örtmemişken bizler niçin bu çıkmazın içindeyiz? Bu arkadaşın yazdıklarını çok iyi anlayın ve anlatın: Aynen PKK’ya katılanlar gibiyiz. Onların birçoğu isteyerek PKK’ya katılmadı. Yokluktan katıldı. Bize yardım edin. Ben de türbanı atıyorum.

Zehra R.

İSTANBUL’
dan bir doktor dostumuz yaşadığı iki olayı anlatıyor:

"Bir yakınım vardı, hasta olarak yatıyordu. Ablası türbanlı, bir tahlil için geldiğinde, bir başka hastaneye tetkikin sonucunu göstermek için gittik. Yürürken iki türbanlı kız yanımızdan geçti, ben de gülerek "Bu manzaraları daha sık göreceğim" dedim. Bir kız daha geçti yanımızdan. Bu arada bana ne desin beklersiniz:

Ben de türbana karşıyım!’

Bu sefer kendisine ’O zaman neden türban takıyorsun?’ diye sordum.

Erzurumluyuz... Kocam iki sene önce öldü. Esenler’de iki kızım ile oturuyorum. O bölge çok tutucu olduğu için dışarı çıktığımda takmak zorunda kalıyorum. Ama tatile filan gidiyorum, denize giriyorum, o zaman çıkarıyorum.’

Aynı doktor dün de hastanesinde karşılaştığı bir başka manzarayı şöyle anlatıyor:

"Genç bir kız geldi, o da türbanlı... Az sonra başını açtı. ’Nasıl oluyor’ dedim; ’Sağlığım söz konusu olduğunda açıyorum, kadın-erkek doktor ayrımı yapmıyorum’ dedi. Hanım kızımız röntgen çektirecekti. Tavırları rahattı. ’Aile ortamında takmıyorum ama dışarı çıktığımda türbanımı takıyorum’ dedi."

Aynı Can Dündar’ın yazdığı "İran’da örtü okula sinsice girdi; 3 yılda herkes örtündü" başlıklı yazısında, eski Tahran Büyükelçisi Korkmaz Haktanır’ın eşi Handan Haktanır’ın "Erkeklerin bilinçaltındaki güvensizlik duygularından ve endişelerden kaynaklanan bu uygulamanın (örtünmenin) sinsice ve adım adım geldiğini söylediği" gibi...

KARŞILIKLI ENDİŞE

Ortaya şu soru çıkıyor; Allah korkusu mu, erkek korkusu mu?

Daha şimdiden yaşanmaya başlanan bu tablo karşısında türbanı sorgulamak zamanının geldiği ortaya çıkıyor.

Bir tespit yapmak gerekiyorsa, türban toplumsal hayatta hiçbir zaman sorgulanmadı.

Türkiye yeni yeni türbanla yüzleşiyor.

Biri genç kızlara türban taktırıp üniversite kapılarına gönderdi. Kamusal alanlarda bunlara önlem alındı.

Türbanlılar türbansızları, türbansızlar da türbanlıları anlamak istemedi.

Ama bir gerçek vardı; türbanlılar ’ya zorla başımı açarlarsa’, türbansızlar ise ’ya zorla başımı örterlerse’ diye korkuyorlar.

’Açma’ ve ’kapatmada’ ’zorlama’ hatta telkin başlarsa, Türkiye’nin başı asıl o zaman derde girecektir.

Bir anımsatma... Türkiye 1984’ten beri PKK gerçeği ile karşı karşıya; ama bir iç çatışma yaşanmadı.

PKK, ülkeyi bölmeyi başaramadı; ama ’din’ böyle bir bölünmeye neden olursa bir daha bir araya gelmek çok zor olabilir.

GÜNÜN SÖZÜ

"Güçlükler başarının değerini artıran seslerdir."

(Moliere)

CUMHURİYET MİTİNGİ

Sıhhiye’de bugün 12.00’de

Bayrak bayrak, gelincik gelincik...

Tertip Komitesi

’Bir millet uyanmıyor’

LAİK Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline, türban yasasıyla dinamit konuluyor. 400’e yakın milletvekili, bir devri kapatıp, yeni bir devri açmak için dakikaları saymaya başladı bile.

Bugünler tarihi günlerdir. İleride filmlere de konu olmalıdır.

Filmin adı şu olabilir.

"Bir Millet Uyanmıyor."

Bizler oy için Kuran’a el bastırmadık

(Sayın C. Yeşilyurt’a cevabımdır.)

EVET ülkenin ilerlemesinde biz vardık. Bilimin ilerlemesinde biz vardık. Üniversite hastanelerinin iki-üç binadan küçük şehirlere dönüşmesinde biz vardık. Ülkemizde tedavilerin Amerika ve Avrupa düzeylerine çıkmasında biz vardık. Barajların yapılmasında yer alan mühendisleri ve mimarları biz yetiştirdik, biz de, onlarda yer aldık, sanatçıları biz yetiştirdik, arkeolojideki buluşları yabancıların tekelinden bizler kurtardık, depremleri takdir-i ilahi açısından değil de bilimsel açıdan bizler irdeledik, matematikte, fizikte, tıpta dünyaya adımızı duyurduk, kanunların yapılmasında görev aldık, kısacası ülkemizde ne kadar düzeyli ve ileriye dönük iş yapıldıysa hepsinde bizlerden biri vardı. Politikaya katılmadık, belki Meclis’e girmedik zira işimiz vardı bizim. Evet varoşlarda kömür dağıtmadık, bize oy verin diye Kuran’a el bastırmadık ama küçük maaşlarımızdan öğrencilere burs verdik, burs komisyonları kurduk, tüm kısıtlı bütçelere rağmen gençliğimizden beri bilim ve öğretimi tüm zorluklara karşın devam ettirdik. Bu kadar üniversite ülkemizde açılabiliyorsa, yargı organları çalışıyorsa, hastaneler yüz binleri tedavi ediyorsa hepsinde emeğimiz vardır. Bizler ülkemizde rejimi değiştirmek için örgütlenip çalışmadık, o yüzden ancak şimdi sesimiz duyuluyor. Eğer Türkiye İslami esaslara göre yönetilirse, ülke üretecek mi, eğitim daha ileri mi olacak, enerjimizi biz mi bağımlı hale getirdik, kentlerimizi biz mi talan ettik, bizler öldürülmedik mi, hapislere atılmadık mı, vize uygulaması bizlerin yüzünden mi getirildi, bizleri Avrupa ülkeleri vize dışında tutuyorlar biliyorsunuz, bizler trilyoner de olmadık çünkü hırsız olmadık. Cehaletin çoğunluğu iktidar olunca sadece bilimin dışlandığı yönetimlere karşı sesimizi yükselttik.

Prof. Dr. Nuriye AKEV

Kaos

SİYASETÇİ istismar ederse ’türban’; dinci istismar ederse ’dini inanç’ olur. İkisinin birleşiminden kaos ve kardeş kardeşe (Ali ve Ahmet Nesin) düşman olur.Cemal GÜL
Yazarın Tüm Yazıları