BU yazımı sırasıyla 1 ve 2 Eylül 2011 tarihlerinde köşenizde yayımladığınız Sayın Prof. Dr. Celal Şengör ve CHP Ankara Milletvekili Sayın Gülsün Bilgehan’a cevaben yazıyorum.
Bugün kanun hükmünde kararneme (KHK) ile yapısı ve işlevlerinde oldukça yerinde değişiklikler yapılan TÜBA yine bir KHK ile 1993 yılında Sayın Prof. Dr. Erdal İnönü tarafından kurulmuştur. TÜBA kurulduğu tarihten yaklaşık 5 yıl sonra yavaş yavaş işlev ve kuruluş amaçlarından uzaklaşmıştır. Türkiye’deki öğretim üyesi sayısının %2’si kadar üyesi olabilir denen bu kuruluşa Sayın İnönü döneminde alınan üyelere çok az ilaveler yapılmıştır. Bugün yaklaşık 110 dolayında asil üyesi bulunmaktadır. Türkiye gibi 75 milyon nüfusu ve 15 bin dolayında üniversite öğretim üyesi bulunan bir ülkede mevcut üye sayısı oldukça komik kalmaktadır. Bugünkü akademi bir Bilimler Akademisi olmak vasfından çoktan uzaklaşmış (üzülerek söylüyorum) adeta bir arkadaş kulübü olmuştur. Üyelerin çoğu başlangıçta akademiye alınmış olan 2-3 üniversitedeki hocaların öğrencileri, arkadaşları ve dostları olmuştur. Bu akademide size yakın, sizin için imza verecek arkadaş ya da yakın hocalarınız olmadıkça ne yazık ki üye olarak yer bulmanız mümkün değildir. Bugün bütün dünyada H değeri (yayınların atıf alma yoğunluğu) 20 ve üzerinde, yayınlarına yapılan atıf sayısı 1500 ve üstünde olan bir bilim insanı iyi bir bilim insanı olarak kabul edilir. Bugün bu kriterler dünyanın birçok akademisi tarafından üye alımında yaygın olarak kullanılmaktadır. Hükümetin TÜBA’nın işlev ve yapısı ile ilgili yeni yayımladığı KHK’ya karşı çıkanlara aşağıda verdiğim gerçekleri sorularla vurgulamak istiyorum. 1- TÜBA üyelerinin hemen yarısının ve son 2 başkanının başkanlıkları süresinde H değerlerinin bu değerin altında olduğunu, 2- Hatta bazı TÜBA üyelerinin H değerinin 5’in altında olduğunu, 3- Bugün ülkemizin birçok üniversitesinde atıf sayısı 1500 ve H değeri 20’nin üzerinde olan kariyerlerini ülkemizin kısıtlı imkânlarında yapmış 50’den fazla bilim insanının siyasi ve sosyal görüşleri nedeni ile TÜBA’ya üye olarak alınmadıklarını, TÜBA’nın dışında tutulduklarını, 4- Buraya üye olanların belli bir yaştan sonra şeref üyesi olduğunu ve her üyenin ömür boyu üyelik imtiyazlarından faydalandığını, 5- Üye olduktan sonra üyelerin bilimsel performanslarına bakılmaksızın üyeliklerinin ömür boyu devam ettiğini, 6- Özellikle üye olduktan sonra hiçbir bilimsel performans kaydetmeyen küçük bir grubun üyeleri istediği gibi seçtiğini, işlerine geldiği zaman atıf ve H değerine baktıklarını, işlerine gelmediği zaman bunları görmezlikten geldiklerini, 7- Öğretim üyelerinin çoğu henüz yurtdışından gelmiş özel üniversiteler ile vakıf üniversitelerine kapıların sonuna kadar açıldığını, öğretim üyesinin Türkiye’ye ayak basar basmaz veya rektör ya da dekan olur olmaz hemen üye yapıldığını (Lütfen TÜBA’ya son 3 yıl içerisinde alınan yeni üyeleri inceleyiniz) 8- Şerif Mardin gibi dünyaca tanınmış çok değerli bir sosyal bilimcimizin bazı önyargılar ve siyasi peşin hükümler nedeni ile TÜBA üyeliğinin 2 kez reddedildiğini, 9- TÜBA’nın göz boyayan sözde üye alımı ve teklifleri ile ilgili 10 kişilik üst komisyonundan 2 üyenin ‘hayır’ demesi ile ilgili bilim insanının TÜBA’ya üye olamadığını ve isminin genel kurula gitmediğini... biliyor muydunuz?
ARKADAŞ KULÜBÜ OLAMAZ
Bugün H değeri 20’nin üstünde atıf sayısı 2500 ve üstünde olup TÜBA’nın kapısından geçemeyen yüzünü göremeyen birçok bilim insanımız var ancak köşenizi bu isimlerle işgal etmek istemiyorum. Bu bilgilere TÜBİTAK ULAKBİM’den rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin Bilimler Akademisi bir arkadaş kulübü olamaz. Evrensel bilim insanı değerlendirme kriterleri göz ardı edilemez. Bu kriterler bazen var bazen yok sayılamaz. AKP hükümeti bu nedenle sözde bilimler akademisine oldukça yerinde fakat gecikmiş bir operasyon yapmıştır. Atıf sayısı 2500 ve üzerinde olan H değeri 20 ve üzerinde olan bir TÜBA üyesinin hükümet tarafından üçlü kararname ile atanmasının yerinde olacağını düşünüyorum. Çünkü TÜBA kurucu başkan dışında başkan seçiminde hep bu kriterleri göz ardı etmiştir. Bu yerinde operasyon nedeni ile hükümeti tebrik ediyorum. Prof. Dr. Taner DEMİRER (Kimdir? 2002 yılı TÜBİTAK Bilim Ödülü sahibi; Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi; Avrupa Kemik İliği Transplantasyon Grubu (EBMT) Solid Tümör Grubu önceki başkanı (2001-2007); Avrupa Kanser Federasyonu (FECS) eski konsey üyesi (2001-2007)
CHP-İstanbul kongre istiyor
AKP’nin uygulamalarına karşı sessiz kalanlar habire CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na bindiriyor. Kulis haberlerinde her gün yeni isimler gündeme geliyor; ardından yıpratma kampanyası başlıyor. Deniz Feneri üzerinde kalem oynatan yok. CHP’li üyelerle konuşuyoruz; eski bir yönetici öneride bulunuyor: “Böylesi bir konjonktürde CHP’lilere düşen görev bölünmek yerine birleşmek, karar süreçlerinin dışına itilen ve motivasyon sorunu yaşayan örgütleri dışlamak yerine karar süreçlerinin içine çekmek, parti içi demokrasiyi işletmektir. Partisine emek vermiş, birikimli, deneyimli kadroları da yaşanacak bir olaganüstü il kongresi ile tüm değerleri bir araya getirerek bu krizi aşacak bilinci de vardır. Yeter ki örgütümüze güvenelim. Boşa geçirilecek her gün yerel seçimler için tehlike doğurabilir.” CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, KHK’lerle ülkeyi yöneten bir iktidara karşı ne diyor: “CHP’ye, CHP’lilere her zamankinden çok daha fazla görev düşmektedir; sorumluluğu çok daha fazladır.”
Cem ve Acun, FB’yi cemaatleştirmeyin
SAYIN Acun Ilıcalı, bir süredir medyadan önümüzdeki günlerde, adeta yok edilmeye çalışılan Fenerbahçe Spor Kulübü için bir yardım kampanyasını Sayın Cem Yılmaz ile birlikte düzenleyeceğinizi öğrenmiş bulunmaktayım. Hiç şüphesiz son derece samimi ve profesyonellikle organize edeceğinize inandığım ancak içeriğini bilmediğim bu kampanyanızdaki ilk mesajınız bağımsız yargıyı daha hızla karar almaya davet etmek, ikincisi de milyonlarca Fenerbahçeliyi ‘Taraftar Kart’ı almaya ve Fenerium’lara yönlendirmek olmalıdır. Aksi halde para toplamak gibi bir organizasyona niyet edip, bunu hayata geçirmeniz halinde Fenerbahçelilerin acılarının üzerine tuz biber ekecek, onları ve Fenerbahçe Kulübü’nün aşağılanmasına vesile olmak nedeniyle kongre üyelerinin açacağı davalara muhatap olacaksınız. Gücünü milyonlarca Fenerbahçeliden alan genel kurul üyelerimiz bu onur ve yürekliliğe sahiptirler. FB cemaatleşemez. Yüce Y. DİNÇER- Fenerbahçe Spor Kulübü Genel Kurul üyesi
Biliyor musunuz
AK Parti’nin, bugüne kadar ülke çapında 55 bin, Ankara’da da 8 bin mezun veren ve siyasi partiler arasında bir ilk olma özelliği taşıyan ‘AK Parti Siyaset Akademisi’ mezunlarının, Türkiye ve dünya siyasetinde daha aktif yer almak ve siyasette söz sahibi olmak için ‘Siyaset Akademisi Derneği’ adı altında örgütlendiğini...