GENEL Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök, yedi yıl önce Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’ndan Ağaçlandırma Dairesi, Karayolları ve TEMA’nın işbirliği ile ‘Otoyol Ağaçlandırma Projesi’ başlattıklarını duyuran bir mektup almış.
Özkök de 4.4.1998’de yazdığı ‘500 Şirkete Estetik Çağrı’ başlıklı yazısında Taranoğlu’nun ‘İstanbul Ticaret Odası’nca yayınlanan Türkiye’nin 500 kuruluşunun birer km’lik destekle projeye katılmaları halinde, bir anda bu ekim dikim mevsiminde işi bitirebiliriz’ dediğini aktararak özetle şunları yazmış:
‘Kişi ve kuruluşlar bu işin finansmanına katıldıkları takdirde, isimleri otoyolun o bölümüne verilecek. Böylece devletin cebinden para çıkmadan otoyolların kenarları ağaçlandırılacak. Bu çirkinlik içinde, otoyollarımızın kenarlarına güzel ağaçlarla donatırsak, inanıyorum ki, bu estetik tedaviye büyük katkıda bulunmuş olacağız. Ben şimdiden bu güzel yolu hayal ediyorum.’
Özkök’ün yazısından etkilenen Bursa’dan bir hanım, annesi ve merhum babası adına projeye katılmak için gerekli başvuru ve ödemeyi yapmış; kendisine Ankara otoyolunun Gerede-Gişeler Kurtboğazı mevkiinde 2 km’lik bir alan tahsis edildiği bildirilmiş. Ağaçlandırma Dairesi Başkanlığı da, 29.7.1998’de gönderdiği yazıyla fidan dikme işleminin başladığını bildirmiş.
Ancak Bursa’dan Avukat Şükran Belet, adının açıklanmasını istemeyen müvekkilesinin yakınmasını şöyle anlatıyor:
NEREDE AĞAÇLARIM
‘Bir hafta önce çekilmiş fotoğrafta görüldüğü gibi (bize de göndermiş) fidanlar 1998’den beri hálá dikilememiştir. Müvekkilim, Nasreddin Hoca fıkrasını anımsatan bu durumun düzeltilmesi için başvuracak mevkiyi yıllarca bulamamıştır. Son günlerde ‘yeniden ağaçlandırma projeleri’nin geliştirildiği ve önemli miktarda kamu arazisinin ağaçlandırılacağını Orman Bakanımız Sayın Osman Pepe kamuoyuna duyurmaktadır. Bu olumlu girişimlerin vatandaşlar tarafından desteklenebilmesi için bu konuda daha önce başlatılanların akıbetlerinin de soruşturulması ve sonuç hakkında Sayın Ertuğrul Özkök’e bilgi verilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. En iyi dileklerimizle.’
‘Kayıp trilyon’ davasından RP’li 50 il başkanı hapis yattı
‘BAŞBAKAN Erdoğan ile SP Genel Başkanı Kutan arasında gerçekleşen gizli buluşmada, Erbakan’ın hapis cezası ve 9.5 trilyonluk paranın ödenmesi konusu görüşüldü.’
Bu görüşmenin Başbakanlık Konutu’nda, 27 Nisan’da Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in de olduğu toplantıda yapıldığını yazıyor Vatan’dan Veli Özdemir... Erdoğan daha sonra Çiçek’le partiye geçmiş ve buradaki toplantıya Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da katılmış.
Konu; 28 Şubat sürecinden sonra RP’nin ‘kayıp trilyon’ davasından mahkûm olan Erbakan’ın 2 yıl 4 aylık cezası ve RP’den geri istenen 9.5 trilyonluk Hazine yardımı...
Habere göre Kutan, Erdoğan’a ‘Erbakan Hocamızın bu parayı ödeyebilecek bir gücü yok. O yüzden hapse mi girsin?’ diye serzenişte bulunmuş... Erdoğan da, ‘Hocamızın cezaevine girmesini tabii ki ben de istemem. Ancak paranın da ödenmesi gerekir. Yapılacak başka bir şey yok ama ben yine de Maliye Bakanımızla bu faiz konusunu yeniden görüşürüm. Kanunlar çerçevesinde yapılacak ne varsa yaparız’ yanıtını vermiş.
Eski RP’li, şimdiki SP’li bir tanıdığımız ‘Bu özel görüşmeyi AKP çevreleri mahsus basına sızdırdı.Bu görüşme daha önce iki kez Maliye Bakanı ile de yapılmıştı’ diyerek şunları anlatıyor bize:
‘1997’de açılan RP’yı kapatma davasında Hazine, hazine yardımını geri istedi. Bunun esas miktarı 894 milyardır. Ancak faizleriyle bugün 9.5 trilyon tutuyor. Dava uzun süre sonuçlandırılmadığı için para kartopu gibi büyüdü. Siyasi partileri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı denetler. Ancak o zaman Maliye Bakanlığı’ndan iki denetçi, il örgütlerinden gelen faturaların ‘şişirme’ olduğunu rapor edince dava açıldı.
Bildiğimiz kadarıyla 50’den fazla RP il başkanı, bu faturalar yüzünden 4’er ay hapse mahkûm oldu.
- Doğru... En son da dönemin RP İstanbul İl Başkan Vekili Selman Esmerer hapis yattı. Ümraniye Cezaevi’nden bir ay kadar önce çıktı. O dönemde Tayyip Bey, belediye başkanı... Bilindiği gibi Erbakan’ın yargılandığı davanın sanıkları arasında ikisi bakan dört AKP’li milletvekili de var; dokunulmazlıkları dolayısıyla yargılanamıyorlar.
SP’ye AKP’den transfer olacak mı?
- Bugün Erbakan Hoca’ya bağlı 50 milletvekili var. Ama Recai Kutan ve Hocamız böyle bir şey istemiyor. ‘Bizden transfer yaptılar, bizim ülkeyi ayağa kaldırma çalışmalarımızı engellettiler’ diyerek mazeret üretmesinler diye... Ayrıca gelecekler örgütle pazarlık yapmak isteyecekler... Hoca’nın sütten ağzı yandı. Kamuoyunun izlediği gibi AKP iktidar olamadı, duvara tosladı; zulüm ve gözyaşını artırdılar.
Erbakan ne yapıyor?
- 20 Mayıs’tan itibaren 10 gün süreyle İstanbul’da olacak. Merter Green Park Otel’de işadamlarıyla yemek yiyecek. Bu yemeğin bedeli 500 milyon... Daha sonra Ekonomik Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin (ESAM) düzenleyeceği toplantıda Türkiye’nin akademisyenleriyle bir araya gelecek.
Milli Görüş Vakfı’nın Anadolu Gençlik Dergisi ile 28 Mayıs’ta, İnönü Stadı’nda Fetih Gecesi’ne katılacak. 15 Haziran’da da G-8’in kuruluşunun 8. yılı dolayısıyla, örgütün kuruluşunda imzası bulunan devlet adamlarıyla Çırağan’da bir araya gelecek.
Alkol ve silah yan yana olmaz
GEÇENLERDE, Ankara’da Türkçe isimli barda bir şarkı yüzünden çıkan silahlı kavgada 3 kişi öldü, 2 kişi yaralandı. Ardından İstanbul ‘Redroom’daki tartışmada da 3 üniversite öğrencisi ayaklarından vuruldu. Eğlence ve silah! Alkol ve silah!
Neden eğlence mekanlarına, alkol tüketilen mekanlara silahla girilmesine engel olunmuyor? Devlet dairelerine, stadyumlara ve hava limanlarına silahla girilemiyorsa eğlence mekanlarına da silahla girilmesi bir yasa ile engellenmelidir. Turist gelmiyor deniyor. Kim gelir, eğlenceyi belinde silahla barlarda gezmek olarak algılayan insanların yaşadığı bir ülkeye? Bütün gece, eğlence mekanlarının tozunu atıp, silah taşımaktan gurur duyan gençler kadar o silahı onların beline takmasına göz yuman ya da habersiz olan aileleri de suçlu değil midir?
İstanbul’da kaç eğlence mekanı kapısında silah kontrolu yapıyor; resmi görevli de olsa silahını emanete alabiliyor mu? Emniyet Müdürlüğü, ‘silahsızlanma’ kamyanyasına ne kadar destek oluyor?
Biz kabile miyiz
BİR okurumuz, bir gazetede ‘Törensiz Karşılama’ haberini okumuş ve tepki gösteriyor... ‘Allegra Costa’ gemisi İzmir limanına turist getirmiş, tören yapılmamış, halkoyunlarına da önceden izin alınmadığı gerekçesiyle müsaade edilmemiş. Konu gerektirdiği için söylüyorum; 14 ülkeye gittim, bir Allah’ın kulu beni bırakın törenle karşılamayı, bir hoşgeldin bile demedi. Bu ne törenidir Allah aşkına; adam parasını vermiş, turistik, günübirlik ziyaret yapacak, karşısında ‘halkoyunları’, bir sürü adam, çiçekler vs. Yahu biz kabile miyiz, bir adadaki yerliler miyiz? Gelen de büyük beyaz adam mı? Nedir bu aşağılık kompleksi? Kimse demesin, ‘Efendim bu Türklerin misafirperverliğidir’ diye. Öyle karşıladığımız turistlere, 5 liralık halıyı 50 liraya satan; 2 liralık yolu 10 liraya götüren de bu misafirperver halk değil mi? Demem odur ki, bu saçmalık ve aşağılık kompleksinden öte bir şey değildir ve son verilmelidir.
ÖNERİ
İNSAN Yerleşimleri Derneği’nden: İstanbul’da Şirket-i Hayriye’den kalma vapurların restore edilip korunması gerekirdi. 80’lerden sonra İstanbul için yüz karası olan, tasarım hataları ile dolu vapurlar vapursevenlere keyif değil acı veriyor. Vapurların kullanım amaçları yeniden belirlenmelidir. Böyle bir konu ‘nostaljist’ bir sığlıkla ele alınmaldır. 2005 İstanbul Bienali’nde vapurların kullanılmasını önerebiliriz.insanyerlesimi@superonline.com
Mesaj panosu
BEYKOZ Rüzgarlıbahçe’deki bir kaçak yapıyı yıkmaya giden ekipler, gelen bir telefon üzerine yıkımı gerçekleştiremedi. Ekipler de geri çekilmek zorunda kaldı... Kim bu güçlü ses, Sayın Belediye Başkanı? N.U.-BEYKOZ