Tekzibe benim de söyleyeceğim var

ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım’ın köşenizdeki tekzibini (24.8.2004) okurken hicap duydum. Ülkemize mal olan bir bakan ya yanlış yönlendiriliyor ya da kamuoyunu yanıltıyor.

Sayın Bakan tekzibinde ve 2003 Temmuz’unda TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada sürekli olarak şahsıma ve sayesinde batan şirketime yüklenmiştir. Bu iddiaları bana cevap hakkı doğurmuştur.

1- Sayın Yıldırım bugün ulaştırma sektörünün başındadır. TDİ’nin Genel Müdürlüğü’ne Burhan Külünk’ün getirilmesini isteyen kişi Sayın Başbakan’dır; aynı zamanda da akrabasıdır.

2- TDİ’nin ‘Ankara’ Feribotu, Santour firması tarafından kiralanmıştır. Bu işlemde bakanın etkisinin olduğu, ne kadar reddedilse de bu iddia denizcilik sektöründe hálá konuşulmaktadır. Bakanın oğlu Erkan Yıldırım’ın şirketi ise Derin Denizcilik’tir. Derin Denizcilik, Santour’un biletlerini sattığı gibi; Santour da bakanın oğlunun İtalya’dan 456 bin Euro’ya aldığını söylediği gemisinin biletlerini satmıştır. Bakanın oğlu, Santour’dan 200 bin Euro avans aldığına göre, taraflar arasında organik bir bağ yok mudur?

BAKANI YANILTMIŞLAR

3- Her konuşmasında Den-Tur’un (yani firmamızın), TDİ’ye 500 milyar borcu olduğundan söz ediyor Sayın Bakan... Ben 2001, 2002 ve 2003 (kış sezonu) sezonunda ‘Ankara’ Feribotu ile ‘Mavi Marmara’yı ihale ile kiraladım. Bakanın iddiasının aksine, Türkiye Denizcilik İşletmesi kayıtlarında ‘Ankara’ Feribotu’ndan kalan bir borcum yoktur. Ancak ‘Mavi Marmara’ gemisinin çalıştırılmasından kalan borcumuz ise faizler dahil 160 milyardır. TDİ benimle yaptığı anlaşma gereği borç taksitlere bölünmüş ve ilk taksit olan 50 milyar defaten süresi içinde yatırılmıştır. Gerisini de 2003 yaz sezonu sonuna kadar ödeyecektik. Baskılara karşın bu protokole sadık kalmaya çalıştım. İlk taksidin ödenmesinden 10 gün sonra, sefere çıkılmasına 20 gün kala ise gemi, TDİ görevlileri tarafından bir gerekçe gösterilmeden zor kullanılarak iki saat içinde boşaltıldı. 80 işçimiz ortada kaldı. (Ve ünlü ‘kiralama’ işlemi gerçekleşti.) Perişan hale gelen firmamız, piyasaya olan taahhütlerini yerine getiremediğinden ödeme aczine düştü. TDİ teminat mektuplarımızı nakde çevirdi. Sonuç itibarıyla bugüne kadar 90 milyar ödedik; daha 70 milyar borcumuz vardır. Geçen yaz sezonunda çalışmış olsaydık, Sayın Bakanımızın gayet iyi bildiği gibi kalan borcumuzu öderdik. Kaldı ki, milyarlarca dolar borcu olan firmalara (bankalara) 6 ve 12 yıl vade yapıldığı bir dönemde bu paranın devede kulak olduğu görülebilir.

Amacım Sayın Bakan’ı yalancı veya zor duruma sokmak değil, doğru bilgilendirmektir. Aksi olsaydı daha soracak sorularım olurdu.

NEDEN İHALE AÇILMADI?

4- Sayın Bakan, gemilerin ihalesiz ‘kiraya’ verilebileceğini söylüyor. Doğrudur; KİT’ler 2886 sayılı yasaya tabi değildir. Peki, ben ve firmam ‘Ankara’ gemisini neden ihale yoluyla aldı o zaman?.. İhale dosyası için o kadar da para verdim. Bana ihale, Santour’a ise kiralama; hak mıdır bu? Bunda, babamın bakan olmamasının etkisi olabilir mi? Ben bu gemileri 2.5 sezon çalıştırdım; 1.5 milyon dolar harcadım. Onlar ne kadar harcadılar acaba?

Bana ihalede yapılan titizliği, acaba Santour’a kiralama işleminde gösterdiler mi? Bir başka soru aklıma geliyor; Türkiye’nin tek feribotu ‘Ankara’ bu yıl neden ihale edilmedi; bunun zararını kim soracak? Ne yazık ki, denizlerimiz bugün gemisiz.

BENİ TEHDİT ETMEYİN

5- TDİ ile bugün mahkemeliğim... Ancak benimle uğraşan bazı kişilerden bir ricam var: Artık çaresizim, lütfen beni tehdit ve rahatsız etmeyin.

Açıklamamı birkaç veciz sözle bitirmek istiyorum:

‘Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner’, ‘Böbürlenme padişahım senden büyük Allah var’ ve ‘Gün gelir, bunların hesabı sandıkta görülür.’

Mehmet Kıvanç ÖZEL

Den-Tur Ltd.Şti. Genel Müdürü


Arslan’ı kızağa ben almadım

ECEVİT hükümetinin son ANAP’lı İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, ‘Baybaşin, Arslan avında’ yazısı üzerine İzmir’den arayarak şunları söyledi: ‘Emin Arslan’ı, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı (KOM) görevinden benim aldığım doğrudur. Ancak kendisini Emniyet Genel Müdür Yardımcısı yaptım; eskisi gibi daha yetkili çalışsın diye aynı daireyi kendisine bağlattım. İsteği üzerine yardımcısı İsmail Çalışkan’ı da yerine daire başkanı yaptım. Yani kızağa alan ben değilim. Dönemimde de kaçakçılık, hortumculuk ve uyuşturucu kaçakçılarının nasıl üzerine gittiğimiz meydandadır.’

Arşivlere göre, İsmail Çalışkan’ın 3 Kasım seçimleri ile hükümet kararı alınmasından bir gün önce görevden alınarak yerine Coşkun Hayal’ın getirildiğini, Arslan ve Çalışkan’ın ekibinin kızağa alındığını da unutmamak gerekiyor.

Soygun sürüyor

STAR TV’de Kadir Çelik’in programına konuk olan eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ilginç konulara değindi:

‘Bizim ortaya çıkarttığımız yolsuzluklar yapılanın sadece onbinde biri. Görevde kalsaydık hepsini ortaya çıkaracaktık ama zamanımız yetmedi. (...) Jandarma, Beyaz Enerji Operasyonu’nu niye yürüttü diyorlar. Ben İçişleri Bakanı’yken, zamanın Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman Paşa geldi. ‘Elimizde böyle bir ihbar var’ dedi, savcıyı çağırttık. ‘Ne yapacağız’ diye sorduk. Delil toplanmaya başlandı. Artık eskisi gibi şurası jandarmanın, burası polisin bölgesi diye bir şey yok. Kolluk gücü savcının talebine göre her yerde görev yapar. Savcı ihbar ve deliller açısından jandarma ile çalışmak istemiş olabilir. Bu operasyonda teknik yardımı da emniyet güçleri verdi. (...)  Soygunlar ve yolsuzluklar hala sürüyor.’

Biliyor musunuz?

AFYON’un Şuhut İlçesi Meslek Lisesi Müdürü Necdet Özsoy’un, 2000’de irticai faaliyetlerinden ötürü görevinden alınarak Çay’a öğretmen olarak verildiğini, AKP iktidara geldikten sonra valinin karşı çıkmasına karşın önce Afyon MEM Şube Müdürlüğü’ne, şimdi de Metin Topkaroğlu’nun yerine yine vekáleten Afyon Milli Eğitim Müdürlüğü’ne atandığını; Özsoy’a, geçmişte avukatlığını yapan AKP Afyon İl Başkanı Burhanettin Çoban’ın destek verdiğini...

Biliyor musunuz?

Mesaj panosu

İSTANBUL
Otobüs, Özel Halk Otobüsü Sahipleri ve İşletmecileri Esnaf Odası Başkanı İsmail Yüksel, halk otobüslerinin denetlenmediği yolundaki şikayet üzerine ‘İETT’nin yönetim ve yürütümü altında hergün 1 milyon yolcu taşıyoruz. İşlemleri yetersiz olan taşımacılara milyarlarca lira trafik ve vergi cezaları tahakkuk ettiriliyor. Bilet verilmemesinden dolayı belediye veya Maliye’nin bir kaybı söz konusu değildir. Bir halk otobüsü çalışsın-çalışmasın, 1. sınıf tüccar statüsünde her ay yaklaşık 1.5 milyar gelir vergisi ve KDV ödemektedir.’ diyor.

SULTANAHMET’te çalışan 154 turizmci esnaf Eminönü Belediyesi’nin düzenlediği birinci Sultanahmet Kültür ve Turizm Festivali’nin bölgeye yarardan çok zarar getirdiğini öne sürerek ‘Böyle panayıra dönüştürülmüş özensiz bir festival olur mu? Önümüzdeki sene bölgemizin niteliklerine uymayan böyle bir festival istemiyoruz.’ diyor.

BİR arkadaşım Denizli Tansaş’a gidiyor arabasını hemen kapının önüne park ediyor. Döndüğünde arabanın camları kırılıyor ve içinden eşyaları alınıyor. Polise gidiyor, yanıt ‘Her gün olay oluyor, biz napalım’ oluyor. Tansaş yetkilisi de ‘Eşyanızı arabada bırakmasaydınız’ diyor. Herkes o kadar duyarsız ki... Madem her gün böyle olaylarla karşılaşıyorsunuz, neden önlem almıyorsunuz? Bu bir-iki değil belki yüzüncü olay. Tansaş böyle bir olaya nasıl duyarsız kalıyor, şaşırdık.

İlkay DAŞÇI-DENİZLİ
Yazarın Tüm Yazıları