Paylaş
Adıyaman’ın yarısı çökmüş. Ekipler tarafından kurtarılan 100 kadar kişi ya var ya yok. Adıyaman’a önceki gün 180 kişilik bir özel uçakla giden tarımcı ve sanatçı dostumuz Kadir Dursun, Güneydoğu’nun en gariban illerinden biri olan memleketinde doğaüstü bir felaketle karşılaşınca “Ne talihsiz bir ülkeyiz...” demiş. Bolluk ve bereket içindeki komşu 10 ilde yaşayan 12 milyon insan fakirleşecek artık. Dili damağı kuruyacak.
Söylenmesi gereken şeyleri söylememek için “Dille taraf olunmaz” demiş kendi kendine...
Depremin darbesini yiyenler esasında iyilikte birbirleriyle yarışıyordu.
Adıyaman’da enkaz altında kalanların sayısının 50 bin olabileceğini söylemişler.
12 milyon nüfustan 10 milyon kişinin evlerine girmemesi çok vahim bir durum. Kadir Dursun, “Sen artık Erzincan depremi verilerini unut” diyor.
Köylerdeki rakamlar daha ortaya çıkmadı.
Çarpıcı öneriler ortaya koyuyor:
“Gıda bolluğunun yaşanacağını görüyoruz önümüzdeki günlerde. Bu tür gıda maddeleri zamana yayılarak ihtiyaca göre gönderilse nasıl olur? Planlı şekilde çadır kentler hemen devreye sokulmalı. Kızılay’ın (sobalı ve ısı yalıtımlı) çadırları acilen köylülere dağıtılmalı.”
Bu arada dünkü yazımızda Albayrak, MSC-Soyer ve Çeçen gruplarından sonra Kale Grubu ve bazı sanayi gruplarından da söz etmek gerekiyor. Çoğu firma ve gruplar, ‘reklam’ unsurlarının öne çıkmasını istemiyor. Ama 5 bin konteyner sipariş eden firmadan haber vermek gerekmez mi? Demirören Grubu olarak da muhabirlerimiz ve bayilerimizin bir ‘yardım ordusu’ oluşturduğunu öğrendik. Evet, bir ‘Hürriyet’ gazetesini okuduktan sonra insanın göğsüne ve sırtına sermenin, insan sağlığı için nasıl sağlık koruyuculuğu yaptığını unutmamak gerekiyor.
Türkiye Diyabet Vakfı’nın insülin, cihaz ve diyabet malzemelerini bir TIR olarak afet bölgesine gönderdiğini öğrendik. Şeker hastalarının teşekkürlerini de aktaralım.
Kurtarmak ve yaşatmak gününü unutmayalım.
Paylaş