‘‘Ben Balgat'taki Amerikan Üssü'nden emekli oldum. Doktor olan eşimle dört yıl önce
Kaş'a yerleştik. Eşim Sağlık Grup Başkanı'dır. Eniştem ünlü gazeteci ve Futbol Federasyonu eski Başkanı
Cemal Saltuk'tur, merhum tiyatro sanatçısı
Asaf Çiğiltepe halamın oğludur. İyi İngilizce bilirim; sosyal tarafım olduğu için bar ve lokallere takılırım. İçkiyi keyif aldığım için içerim. Alkolün de zararlarını bilirim. Ancak içki içenlere ne
Tayyip, ne de başkaları karışabilir. Maalesef özellikle
Refahyol döneminden sonra insanlar içki içtikleri için
Alevi ve
dinsiz ilan edilmiştir.
BİR KAYMAKAM Kİ...
Burada 33 yaşında, aslen
Kahramanmaraş'ın
Türkoğlu İlçesi'nden imam-hatip kökenli bir kaymakam var; sanki zaptiye amiri... İki yıl önce MHP İlçe Yönetim Kurulu'na seçildiğim gün kaymakam bizzat ilçe başkanımıza gelerek benim içki içtiğimi, namaza gitmediğimi, bu itibarla da
MHP'den uzaklaştırılmam gerektiğini, aksi takdirde
MHP'ye hizmet verdirmeyeceğini açık seçik beyan etmiştir.
SEN ŞAMANİST MİSİN?
İlçe başkanım da bunun kişisel bir tercih olduğunu, insanların kimseyi rahatsız etmedikçe içki içmelerinde bir engel olmadığını ifade etmiştir. Bundan sonra kaymakamın eşime ve bana saldırıları başlamıştır. İlçeye gelen
Sağlık Bakanlığı müfettişi, benim içki içip içmediğimi, namaz kılıp kılmadığımı,
Alevi olup olmadığımı,
Şamanizm'le bir ilgim bulunup bulunmadığını sormuş, aynı soruları eşime de yöneltmiştir. Evet,
İslamiyet'ten önceki
'Öntürkleri'i ilgilenir, araştırmalar yaparım. Değilim ama
Alevileri severim. Müfettişin tavrı üzerine
Antalya Valiliği'ne başvurarak, hazırlanan raporu istedim, verilmedi. Bu itibarla da suçlamaları yapan kişiler hakkında dava açamadım.
AV RUHSATI VERMİYOR
Ayrıca, 1969'dan beri kara avcılığı yaparım. Daha önce bulunduğum
Çay (Afyon) Avcılık Kulübü'nün üyesi idim.
Çankaya, Keçiören, Çorum'un
Dodurga ve Ortaköy ilçelerinde av ruhsatı almıştım. Ruhsatı alırken hiçbir sorun çıkmadı; ama
Kaş'ta isterken kızılca kıyamet koptu.
Kaş Emniyeti, bizzat kaymakam emri ile içkili yerlerde görüldüğüm için av ruhsatı almamı engelledi. Beni hukuk dışı bir şekilde rapor almak için zorla hastaneye göndermek istediler. Kaymakamı,
Antalya Valiliği'ne şikáyet ettim. Fakat valilik, nedense kaymakamı haklı gördü. Bunun üzerine
İdari Mahkeme'ye başvurdum; evraklar 16.7.2001'de mahkeme kalemince alınmasına rağmen maalesef kayıp... Avukatım bir aydır idari mahkemede bu evrakları arıyor.
MÜFTÜ BANA KÁFİR DİYOR
Turizmin beşiği sayılan
Kaş'ta insanlar içki içtikleri için gizliden gizliye yargısız infaz ediliyor. Eğer size bu konuda bir şey yapamazlarsa birisi aleyhinizde garip iddialarla savcılığa başvuruyor ya da cami mikrofonundan isminiz verilmeden açık açık bizzat müftü tarafından
'káfir' ilan ediliyorsunuz. İlçemizde bir ara konferans veren Sorbon Üniversitesi'nden Prof.
Haluk Tarcan'ı bile
'dinsizlikle' suçlayabilen bu tür kaymakamların tavrı karşısında,
Tayyip Bey'in referandum yapmasına hiç gerek yoktur. Zaten bazı kaymakamlar referandumsuz gerekeni yapmaktadır. Bu konuyu önce TBMM İnsan Hakları Komisyonu'na, sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmeye hazırlanıyorum.’’ Laik Cumhuriyet'in bir kaymakamını tanıyın ve 'o kafa'ların daha çoğalmaları karşısında neler olabileceğini şimdiden hesap edin.
Birilerinin kolladığı Kaş Kaymakamı, içki içenlere zaptiyelik yapıyor MHP İlçe Başkanı: ANAP koruyor
ALPASLAN Ozan'ın e-mail'le gönderdiği yakınmalarını
Ankara'ya bir işi için giden
MHP Kaş İlçe Başkanı
Mehmet Karabaş'a aktardık. Onun da aynı konulardan şikáyetçi olduğunu gördük. Ve aynen şunları söyledi:
‘‘Maalesef bütün söyledikleri doğru; tepkisine aynen katılıyorum. Üç yıldan beri herkesin içkisiyle, şununla bununla uğraşıyor. Bayağı rahatsız oluyoruz. Kaymakamın alınması için milletvekillerine başvurduk, ancak İçişleri Bakanlığı ellerinde olduğu için
ANAP'lılar kendisini koruyor. Kaymakam, geçen yıl
Patara'daki otelleri jandarmaya kapattırmaya kalktı. Ancak Turizm Bakanlığı'na durumu anlatarak, otellerin mühürlenmesini engelledik. Maalesef DSP ve MHP olarak gerçekten çok mustaribiz. Daha önce gelen müfettişe aleyhinde ifade verdim; hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Ankara'da birileri tarafından kollanıyor.
Kaş'a yakışmayan bir kaymakamla ülkemiz, turizmimiz nereye gider bilemiyorum.’’
Yorumsuz (3)
BAYINDIRLIK Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı
Sedat Aban'ın, geçen hafta TBMM Soruşturma Komisyonu üyeleri tarafından ses kaydıyla alınan ifadeleri medyada pek yer almadı. 470 sayfalık tutanakta,
Sedat Aban milletvekilleriyle
'samimi bir sohbet' yaptığını söylüyor. Bazı bölümlerde
'kayda alınmaması' koşuluyla ilginç açıklamalar yapıyor. Ancak bunlar tutanakta yer almıyor.
Aban dava dosyasında bazı kişilerin yer almamasını eleştiriyor:
‘‘... Ben Müsteşar Muaviniyim, Müsteşar
(Ali Helvacı) nerede? Dosyaya bakıyorsunuz, ben bakanım! Bütün
'olur'ları Müsteşar uygun görüşle Bakan'a arz etmiş. Nasıl Müsteşar bunun dışında olabilir? Müsteşar'ın hiç mi suçu yoktur, iddianamede adı geçmiyor? Hadi çeteden olmasın, şeyden olmasın, bilmem, (TCK) 205. maddeden olmasın, 240'tan (görevi kötüye kullanma) olsun. Neden yok acaba, düşündürmüyor mu?
(...) Bakanı götürmek için altta birtakım kişiler yenilecekti. Orada birilerine kıyabiliyorlardı, birilerine kıyamıyorlardı. Bana kıyabildiler, beni yediler. Ha demek ki,
Türkiye'de bu iş siyasal bir olay.
(...) Savcıya, 'sen uzaktan kumandalı hareket ediyorsun, oyuncaklara benziyorsun' dedim. 'Şu anda benim için ilahlar kurban istiyorsa, bana gücün yetiyor' dedim. Beni koruyan yok.
(...) 'Aysbergin görünmeyen yüzü' derken 'işin görünmeyen, siyasal yönleridir' diyorum ben.
(...) Ha (operasyon) birtakım yerlere gitmiyorsa, bu
Karayolları Genel Müdürü'nü
(Dinçer Yiğit) almamışlarsa, demek ki koruyan var. Bakanın kendi kadrosu varken, neden ben seçildim? Ben bakanın kadrosu değilim.’’
Yorum yok...