TARIM Bakanı Mehdi Eker, önceki akşam The Marmara’da ’Bab-ı Áli Toplantıları’na katıldı.
Bir gazeteci grubunun önderliğinde yürütülen toplantılar, ’Anayasa ve yasalar çerçevesinde her görüşe saygılı, demokratik bir düşünce merkezi’ olarak tanımlanıyor. Toplantılara özel üyelik ya da davet yoluyla katılınabiliyor. İlk radyoculardan Av. Osman Ataman’ın yönettiği toplantıda, bakana o kadar çok soru yöneltildi ki, herkes çevreci, yeşilci, tarımcı, meyveci-sebzeci olmuştu sanki. Kendimizi dahil ediyoruz buna. Nihat Gökyiğit, Mithat Yümlü, Salih Kılıç’tan başka Fatih, Tekirdağ, Bulancak belediye başkanları ve çok sayıda gazeteci ile işadamı da vardı. Anlattıklarından çok şeyler öğrenildi. Tarım Bakanlığı, AB ile ilk uyumu sağlayan bakanlık sayılabilir. Eker, Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı’nda bulunduğu için bakanlığın her kademesini biliyor; her konuda uzman sayılabilir. Başbakan, Eker’in bilgi ve becerisinden ötürü ’önünü’ kesmedi son kabine değişikliğinde. "Yaptıklarımızı anlatamıyoruz" diye yakındı. Vakti olsaydı sabaha kadar konuşurdu, çünkü çok doluydu.
TARIMDA NELER OLUYOR
Bakanın sorulara yanıtından bazı seçmeler:
Balık çiftliklerinin taşınması sürecek.Kültür balıkçılığını destekliyoruz.Bizim dönemimizde üretim 60 binden 130 bin tona çıktı. DGD’yi kaldırdık, tarımsal üretimi, verimliliği, rekábeti artırmak amacıyla 21 ürüne destek getirdik. Bu çok önemlidir. İktidara geldiğimizde 1.8 milyar dolar olan üreticiye parasal desteği 2008’de 5.8 milyara çıkardık.Bunun % 24.7’sini hayvancılığa veriyoruz. ’Buğday ile koyun, gerisi oyun’ esprisinin artık anlamı kalmadı.Mayından temizlenen 27 bin hektarlık bölüm yap-işlet-devret yoluyla verilecek, gerekirse bu alanlarda organik tarım yapılabilir.(Bakan ’kime’ ihale edileceği konusunun kendisini ilgilendirmediğini ima etti.) Yerli tohumların verimi düşüktür. Hibrit tohumdan korkulmasın. Hibrit tohum genetiği ile oynanmış tohum değildir; ’azman’, üstün tohumdur. At ile merkebin çiftleşip ’katır’ doğurması gibidir. Katır, hibrittir, güçlüdür. Kısır bir hayvandan da üretim olmaz. Hibrit tohumdan her yıl üretim alınmaz. Geçmişte hibrit tohumun % 90’u ithal ediliyordu. ’Bitki Patent Kanunu’muz olmadığından kimse bu alanda yatırım yapmamıştı. Üniversiteler ve özel sektörle bir araya gelerek, bugün sebze üretiminin % 30’unu karşılar duruma geldik. Birkaç yıl içinde bu oranı % 55-60’a çıkartacağız. Sertifikalı buğday ile kalite sorununu çözdük; ekmekler daha kaliteli olacak. Yasadışı yollarla Hazine, 2B ve tapulu yerlere 250 bin hektar fazla fındık ekilerek devlet bana para versin deniyor; bu olmaz. Beyaz et üretiminde, maliyet unsurunu halledersek ilerde Avrupa’nın merkezi olabiliriz. Bazı bölgelerde, örneğin ’domates bölgesi’ ve ’patates bölgesi’ kurulabilir; ancak soğuk hava deposu, işleme, ambalajlama sorunlarını çözmemiz gerekiyor. 99 milyon olan zeytin varlığımızı, sertifikalı fidan ekerek 114 milyon köke çıkarttık. Portakal ve elmada hasat sezonunu yaymaya başladık. Ayrıca portakalın asit oranını düşürmek zorundayız. Enginarda üretim dönemi 11 aya kadar çıktı. Kaparinin, Avrupa’daki pazarı 30 milyar dolar; bunun 15 milyar dolarını İspanya alıyor. Kapari, Türk toplumunun damak tadına uymadığından pazara giremiyoruz. Muz üretimimiz yeni tür fidelerle artıyor; ithalat azalıyor. Üretimin 80 bin tondan 180 bin tona çıkması önemli. Üç yıldan beri süren önemli bir çalışma yaptık; hangi ürünün hangi bölgede yetişeceğinin haritası...
ANAYASAMIZIN kişinin hak ve ödevleri ile ilgili 34. maddesinde ne diyor: "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir."
Anayasa’da da belirtildiği üzere miting düzenlemek, mitinge katılmak demokratik bir hak olduğu halde Cumhuriyet Mitingi’nin ’suç’ olduğunu beyan ediyorlar, bu nerede yazılı? İçeri alınanlardan Cumhuriyet mitinglerine katılanlar var. Sanırım buradan yola çıkarak katılanlar ve katılacaklar Ergenekoncu ilan ediliyor. Korku, baskı ve sindirmeyle, aba altından sopa göstermeyle mitinge katılımı azaltmaya çalışanlar boşa kürek çekiyor. Susturulmaya çalışılanlar, bu ülkenin gidişatından endişe duyanlar ve ADD meydanda olacak pazar günü (Yarın Tandoğan’da). Demek ki neymiş, asıl ’17 Mayıs Cumhuriyet mitingine Ergenekon baskısı’ yapanlar korkuyormuş! Nedense.Nuran TALAY
SMS sahtekárlığı
MALUM, cep telefonlarımıza, ilgisiz yer ve kişilerden ticari amaçlı SMS’ler geliyor. Numaralarımızı nereden bulurlar bilemiyoruz. Ama içlerinde bazıları var ki, bu kadarı olamaz diyoruz. Adamlar resmen ’piyangoculuk’ yapıyorlar, daha doğrudan söylemek gerekirse kumar oynatıyorlar. İşte örnek: "Şans cebinde!Son model Mercedes ve İstanbul’da deniz manzaralı daire kazanmak için ad, soyad, adresini 6933’e gönder, çekilişe katıl.Ücr: 6 SMS/12 Knt MH: 7550258"
Mesaj detaylarına bakıyorum, SansCepT yazıyor.
Bunlar acaba tamamen korsan mı yoksa telefon şirketleri ile (benim durumumda Turkcell) bağlantılı mıdırlar? Lütfen gelecekteki bir yazınızda bu konuya değinirseniz geniş bir kitleyi rahatsız eden bu tür ’tacizcilere’ belki engel olabiliriz. A.BAYKARA
Düzeltme metni
"GAZETENİZİN 20.3.2009 tarihli nüshasının 26. sayfasında Yalçın Bayer tarafından kaleme alınan ’Prof. Bilgiç’e verilen ’söz’ yerine getirildi’ başlıklı yazıda, YÖK üyeliğine yapılan son atama eleştirilerek Prof. Dr. Said Bilgiç’in, görev süresi dolan Prof. Dr. İsa Eşme’nin yerine Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yazıda belirtilen gerekçelerle YÖK üyeliğine atandığı ileri sürülmektedir. Bilindiği gibi 2547 sayılı Kanunun 6. maddesinde Yükseköğretim Kurulu’nun oluşumu düzenlenmektedir. Anılan maddede, Kurulun yedi üyesinin Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi; yedi üyesinin Bakanlar Kurulu’nca, yedi üyesinin de Üniversitelerarası Kurul’ca seçilerek seçilenlerin üyeliklerinin Cumhurbaşkanının onayı ile kesinleşmesi öngörülmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, bu hükme dayanarak daha önce Üniversitelerarası Kurulca seçilen Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu, Prof. Dr. Mustafa İlhan ve Prof. Dr. Atilla Eriş’in seçimlerini de onaylamıştır.
Üniversitelerarası Kurul’ca seçilen son üyeye ilişkin atamanın Sayın Cumhurbaşkanımızca doğrudan seçilen bir üyeye ait olduğu izlenimi verilerek ve Kanunun açık hükmü ile Sayın Cumhurbaşkanımızın önceki uygulamaları görmezden gelinerek yöneltilen söz konusu ithamlar kötü niyetli ve kamuoyunu yanıltma amacına yönelik çabalar olarak değerlendirilmekte ve üzüntüyle karşılanmaktadır.
Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için bu açıklamanın aynı sayfa ve sütunlarda aynen yayınlanmasını 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesi gereğince rica ederim."