FLORİDA Üniversitesi'nde lisansüstü öğrenim gören
Ertuğrul Akçaoğlu, 'Amerika'daki Türklerin sorunları' hakkında bir e-mail göndermiş.
Florida Üniversitesi'nde çoğu
YÖK ya da
MEB burslusu 200 kadar öğrenci bulunuyormuş.
Aylin Yılmaz adlı arkadaşlarının
Meksika'dan
ABD'ye giriş yaparken sadece
'Türk vatandaşı' olması sebebiyle karşılaştığı kötü muameleyi anlatıyor.
Akçaoğlu, ‘‘Aylin, böyle sorunlar yaşayan ilk kişi değil bildiğim, son da olmayacak belki... Ama sizlerin yardımı ile belki konu
'çok mühim' işlerle uğraşan siyasilerimizin dikkatini çekebilir ve
'dost ve müttefik ülke' ABD'nin
Türk vatandaşlarına bakışının değişmesi için bir şeyler yapılabilir’’ diyor.
11 Eylül'den sonra
Amerika'nın,
Türkler dahil bazı ülkelere bakışı daha da sertleşiyor. Türk öğrenciler de, kendilerini yalnız ve güçsüz hissediyorlar. Bu nedenle ‘‘Lütfen düşünün, siz şu anda burada olsaydınız,
Aylin olsaydınız ya da bir arkadaşı, kimden yardım isterdiniz?’’ diye soruyor
Ertuğrul Akçaoğlu...
MEKSİKA SINIRINDA
San Diego'da araştırma asistanı olarak görev yapan
Aylin Yılmaz bir Türk olarak başına gelenleri şöyle anlatıyor:
‘‘Geçen 28 Haziran'da
Meksika'nın
ABD sınırında yürüme mesafesinde bulunan şehri
Tijuana'yı gezdikten sonra kaldığım
San Diego'ya geri dönmek istiyorum. Gümrükten geçerken pasaportumu verip
Amerika'da Florida Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrencisi olduğumu söylüyorum. Görevli pasaportuma baktıktan sonra bir diğer sınır görevlisini çağırıyor. Konuşmalarında
'Special Interest Country' Özel İlgi Ülkesi'nin sözünü duyuyorum. Görevli diğerine soruyor;
'Türkiye şüpheli ülke listesinde mi?' diye... Kadın görevli listesine bakıyor ve
'Evet' diyor. İşte maceram başlıyor. Görevliye 'Pardon ama nedir bu özel ülke listesi?' diyorum. Adam gayet sert bir şekilde
'Bu ülkeler bize saldırabilecek ülkeler' diyor. Daha sonra beni silahlı asker ve polislerin beklediği bir odaya alıyorlar. Duvarda ayakta durmamı istiyorlar; odadakilerin yüzü duvara dönük, ayaklar açık üstleri aranıyor. Çok sinirliyim;
Türkiye vatandaşı olduğum için bu odada olduğumu biliyorum. 'Sizi Türkiye'deki arkadaşlarıma anlatacağım' diyorum; bana 'Anlat,
Amerika'nın ne olduğunu öğrensinler' diyor. Dışarda
Amerikan vatandaşı olan arkadaşıma cep telefonumdan haber vermek istiyorum; adam elimden telefonu sertçe alıp kapatıyor. Birkaç da pislik bakış yiyorum....
NAZI KAMPI SANKİ
15 dakika sonra bir görevli çantamı arıyor; ayaklarımın altına ve ceplerime bakıyor. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Bir başkası adın, soyadın ne diye bağırarak soruyor. Kendimi
Nazi kampında hissediyorum dersem yalan olmaz. Bu arada bayan bir güvenlik görevlisi, benden sonraki kızın göğüslerini bile yokladı.
Hintlilere de,
Meksikalılara da aynı davranışı yaptılar. Bana
'Sen neden buradasın?' diye soruyorlar.
Türk olduğum için cevabını veriyorum. Saatler geçiyor, hiçbir açıklama yapmıyorlar. Ne zaman bırakılacağımı soruyorum, cevap vermiyorlar.
Nihayet 4 saat sonra ismim okunuyor, elinde pasaportumu bana doğru sallayan biri
'Türkiye ha!..' diyor... 'Bütün belgelerim var, ne soruyorsanız sorun diyorum' diyorum. Beni tersliyor, 'Sen konuşmayacaksın, ben sorunca konuşacaksın' diye azarlıyor.
Yaşım, boyum, kilom, parmak izim...
Türkiye'de ne yaptığım vs. bir sürü soru; ardından bir odada resmim çekiliyor, boynuma bir suçlu tabelası asmadıkları kalıyor.
En sonunda nihayet Tanrı'ya şükürlür olsun dışardayım, dışardayım ama her şey değişti.
Amerika değişiyor, milliyetçi politikalar, yabancı özellikle Müslüman düşmanlığı, yeni kanunlar,
Amerika'ya karşı terör yaptığı
'şüphe' edilen ülkelere saldırabilme kanunu!... Benden bu kadar, tabii bütün bu yazdıklarımı Türk elçiliğine, gazetelere, her yere duyurmaya ant içtim.
Top artık sizde; bilinçli vatandaş olun, ülkenize sahip çıkın ve kimliğinizi koruyun!
Amerikan rüyasının sırf
Türkiye'den olduğunuz için birçok durumda
Amerikalılar tarafından kábusa dönüşebileceğini ancak
Amerika'ya gelince anlayan çoğunluktan olmayın.’’
Ecevit'e mektup
TELEKOM ve
PTT'ye niteliksiz kişileri atadığınız için evinize telefon ettim; 'Kararnamenin altına imzanız yakışmıyor' dedim. Cevaben 'O kadar çok kararname geliyor ki, tetkike mahal kalmıyor, imza edip yürürlüğe koyuyorum' dediniz.
16. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne aleyhinize dava açtım.
Mahkemeye
‘‘1918 doğumlu Nusret Çakıroğlu'nun dava açma ehliyeti var mı?' diye sordunuz. Hákim de bana söz vermeyerek davayı reddetti. Bunun üzerine hákimi de dava ettim.
Ne zaman niteliksiz kişileri devlet kadrolarına doldurmaktan vazgeçeceksiniz?
Meclis'te yemin eden Başbakan'ın, niteliği olmayan kişilerin kararnamelerine imza atarken eli titremez mi? Ankara'da reddedilen davayı haftaya
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götüreceğim. Ve nihayet üzülerek aşağıda size
APS ile gönderdiğim istifa dilekçesini imzalayarak Cumhurbaşkanı'na gönderiniz.
(Dilekçe şöyle:
Cumhurbaşkanlığı'na
ANKARA
İki ayı mütecaviz Başbakanlık makamına gidemiyorum. Rahatsızlığım devam etmektedir. Başbakanlıktan affımı diler, saygılarımı arz ederim. 3.7.2002.
Bülent Ecevit)
Aksi halde Prof.
Mehmet Haberal'ın kaçak yapılı binasından verilen raporlar geçerli değildir.
GATA'dan sağlam raporu alabilirseniz göreve devam hakkınız olabilir. Yürüyemeyen, konuşamayan kişiye
GATA sağlık raporu vermez. Sonsuz saygılarımla.
Nusret ÇAKIROĞLU-ANKARA MESAJ
İnsanların çöp karıştırarak yaşadığı bir ülkede, ihtiyacı olmayanlara
(millilere) fazlasını veren devlete, firmalara yazıklar olsun... Heykelleri dikilecek insanlar varsa onlar da asgari ücretle yaşayanlardır.
Milliyetçilik, Müslümanlık bu mu?
Aziz Nesin'in dediği gibi
Atatürk de biliyordu bu insanların aptal olduğunu... Ne diyelim?
Nereye koşuyoruz beyler.
İmza: 'Gurbetçi' BREMEN-ALMANYA