Stuttgart Garı’nı halk yıktırmamıştı

Dünyanın aklında kalan sadece, kimyasal ve orantısız güç kullanıldığıdır. Demokrasi hoşgörü rejimidir. İmam hatip kafasıyla probleme yaklaşırsanız toplumu patlatırsınız.

Haberin Devamı

Dünyada çok güzellikler vardır. 10 yıllık Erdoğan karizması çizilmiştir. Tüm siyasi partiler, reklam panolarını kaldırsınlar, bu hareket ilerici Türk aydınının başkaldırıcısı olarak, halkın gönlünde yaşasın! Bazı marjinal parti nümayişçileri, Taksim’de BBC’ye İngilizce “İhtilal yapmak istiyoruz” diye demeç vermişlerdir. Bu tehlikeli ve kötü niyettir. Mitinglere 27 Mayıs 1960’da hiçbir siyasi partiyi o dönem, hiç karıştırmadık. Aramızda birçok iktidar partisi DP mensubu arkadaşımız da vardı. İşin boyutu protesto boyutunu aşmıştır. Son olayları 28 Nisan 1960 olaylarıyla karşılaştırmak istiyorum. 22 yaşında bir üniversite öğrencisi olarak katılmak zorunda kaldım. 28 Nisan sonrası olayların tırmanması, “Polis yüzlerce genci öldürdü ve kıyma yapıp, denize attı” fısıltısından olmuştur. İş bir polis-öğrenci maçı olarak gelişmiştir. Hemen bu kez liseliler de yürüyüşe başlamışlardır. Mitinglerin hiç politize olmaması ve gençliğin hareketi olarak algılanması, karşı hareketi önlemiştir. Bir öğrenci derneği başkanı olan ve olayların içinde olan Sayın Deniz Baykal ve olayların içinde olması muhtemel olan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Rasim Cinisli, Samed Güldoğan, Oğuzhan Asiltürk’ün akil adam olarak fikirlerine başvurulmasının faydalı olacağını sanıyorum. (Hatta öğrenci liderleri Yüksel Çengel, Celal Doğan, Ertuğrul Kürkçü’ye de) Zor da olsa, hükümet kibarca projeyi askıya alıp, vazgeçmelidir. Taksim yıllardır vardı ve yürüyordu. Ateşe hükümetin benzin sıkmaması gerekir. Başbakan demeçlerinde, ‘inadım inat’ otel yapacağım, AKM’yi yıkacağım, daha büyük AKM yapacağım demektedir. Ertuğrul Günay, AKM’yi yıktırmadığı için gitmiştir. AKM’nin opera, bale, senfoni, tiyatro bölümleri kanunla kaldırılarak, zaten işlevsiz olmuyor mu? Yapılacak kültür merkezi, AKP tipi (İstanbul çevresinde birçok vardır), nikâh salonu, İslamcı yazarların konferans salonu, hanımlar mahfili, mescitten ibaret bir heyula olacaktır. AKP’li rantiyeciler, ellerini devlet arsalarından çekmelidirler. III. Selim döneminde 1800 yılında inşa edilen Taksim Kışlası, gerici 31 Mart 2009 ayaklanmasının başladığı kışla olup, Selanik’ten gelen 3. Ordu’nun isyanı bastırmasıyla harabe olmuştur. Bunun üzerine II. Abdülhamit, tahttan indirilmiştir. Atatürk’ü işe bulaştıramadığı için üzgündürler. Zaten Atatürk İstanbul’a küskün olduğundan 1927 yılına kadar gelmemiştir. Benzer bir olay geçen yıl Almanya’nın Stuttgart kentinde olmuş, eski garın yıkılıp, yer altına modern bir gar yapılmasına, “Biz eski garımızdan memnunuz” diye itiraz eden bütün Stuttgart’lılar 6 ay dozerleri sokmamışlar, bir tek ağaç kestirmemişlerdir.
6 ay sonra da belediye pes etmiş, halkın dediği olmuştur. Üstelik Sayın Başbakan İstanbul’un belediye başkanı olmayıp, tüm Türkiye’nin başbakanı olmalıdır.                    

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

Haberin Devamı

“Başbakan mobbing yapıyor.”
(Teke Tek Özel’de) (H.H.)

Gezi’nin bilançosu ağır

“Başbakan Erdoğan’ın kibir ve hoyratlığı Türkiye’nin siyasi ve ekonomik istikrarını hızla tehdit ediyor. Fas’a hareketinden önce öfkeye kapılarak yaptığı açıklamaların dolar kurunda yarattığı sıçramanın reel sektöre anlık maliyeti 1 milyar TL, Türkiye’ye maliyeti ise 3.3 milyar TL oldu.”
(CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak)

Bu harekette siyaset yok ve planlı değil

AHMET Hakan’ın dün akşamki ‘Tarafsız Bölge’ Programı’nda 3’ü akil 4 konuş-macı Prof. Murat Belge, Prof. Deniz Ülkü Arıboğan, Prof. Ahmet İnsel ve Oral Çalışkan, Başbakan’a eleşti-rilerde bulundular. Başbakan’a ‘yeter artık’ dediler.
Programa telefonla katılan Taksim Platformu üyesi Prof. Dr. Betül Tanbay bakın ne dedi:
“Ben şu anda çapulcu olarak konuşuyorum.Utanıyorum. Ruh halim bu... Akiller adına utanıyorum. Akillerden Gezi Parkı konusunda bir manifesto bekliyorum.
Ahmet İnsel: Erdoğan söylerken inandırıcı olamıyor.
Arıboğan: Çözümü, Başbakanın katkısı ile elde edemeyiz. (Taksim) Bu hareketin içinde hiçbir siyasi görüş görmüyorum. Planlı değil. Herkesin canı yandı.
(Taksim’de ve diğer kentlerdeki etkinliklerde bulunan okurlarımız, bu programın bir özetinin bugün geniş şekilde yayınlanması istendiklerini hatırlatalım.)

Haberin Devamı

İKTİDAR ve YÖK tarafından üniversiteler uyutulunca onları uyandırma görevini halk üstlendi.  Ç.H.

Taksim’de ‘halk hareketi’

BİR haftadır tüm Türkiye’de halk hareketi yapılırken, a) bu hareketi gençlerin yapmakta olduğunu, b) iktidarın bunu öngöremediği ve c) medyanın da basın-ahlak ilkelerine ve halkın haber alma hakkına maalesef ne kadar itibar etmediğini gördük.
Yetişkin büyüklerin, sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin yapamadığını, toplumsal muhalefeti nicel ve nitel olarak toparlamayı, süreklilik kazandırmayı an itibarıyla gençler üstlenmiş durumda.
Çoğunun hiç gitmediği, hatta adını bile yeni duyduklarından emin olduğum ‘Gezi Parkı’ eylemi değildir yaşananlar. Çok uzun zamandan beri gerek korku, gerekse başka sindirme vasıtaları nedeniyle ‘suskunluk sarmalı’na kapılan milyonlar, üzerlerine kurulan baskıya daha fazla tepkisiz kalamadılar.
‘Suskunluk Sarmalı’ kırılınca da toplumsal devrim an be an yayılmaya ve derinleşmeye başladı. İnsanların üzerindeki korku ve kaygılar azaldı, yerine özgürleşim duygusu almaya başladı. Bundan geriye gidiş de kolay kolay pek olmayacağa benziyor.
Karl Marx’ın ‘Ekonomi Politiğin Eleştrisine Katkı’da “işte o zaman bir toplumsal devrim çağı başlar” dediği sürece girmiş bulunuyoruz.
Bunu gençler başardı, kah üniversite kah lise öğrencisi veya bir sanayide işçi olan gençler sokaklara çıktı, devrimi yoksayan klasik anaakım medyanın yerine twittter ve facebook gibi çok daha etkili ve hızlı yeni medya/sosyal medya araçları ile örgütlenip özgürlük taleplerini tüm dünyaya haykırdılar.
İktidar bunu öngöremedi. Tekellerindeki şiddet araçları ile toplumu sürekli susturabikeceklerini sandılar.
Devrim göz kırpıyor.
Hepimiz bu sürece, daha özgür-daha adil bir toplum ülküsüne katkı yapma hakkı ve sorumluluğu ile test ediliyoruz.
Bu hareket, ülkemize şimdiden hayırlı olsun!
Serdar TAŞÇI

Haberin Devamı

Vah İnebolum vah!..

ŞU habere bakın:
“Kastamonu’nun İnebolu ilçesi AKP Gençlik Kolları Başkanı Ferhat Küpoğlu, Taksim Gezi Parkı olayları nedeniyle eylemcilere twitterdan tepki göstererek, ‘Taksim Gezi Parkı’ndan sonra Anıtkabir’i de yıkarız Elhamdülillah’ dedi.”
İnebolu, Kurtuluş Savaşı’nın Anadolu’ya açılan kapısı olmuştur. İnebolu’ya deniz yoluyla gelen silah, mühimmat ve cephane Anadolu’ya kağnılarla ulaştırılmıştır. Atatürk’ün “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da; kulağım İnebolu’da ...”
sözü İnebolu’ya verdiği önemin kanıtıdır. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra İnebolu’yu ‘İstiklâl Madalyası’ ile onurlandırmıştır. İstiklâl madalyalı tek ilçemiz İnebolu’dur.
“Kurtuluş Savaşımızda böyle yararları dokunan bir ilçemizden, nasıl olmuştur da,  Atatürk düşmanı gençler yetişebilmiştir..?” diye bir soruyu duyar gibiyim...
Bunun nedeni devlet adamı olamayan politikacıların millî olmayan eğitim politikasında yatmaktadır.
- “Biz AKP olarak milliyetçiliği ayağımızın altına aldık” diyen...
- “3x4”lük dinci eğitim sistemini kastederek “Biz dindar ve kindar gençlik yetiştireceğiz” diyen...
- “AKP’nin dinci-diktatoryacı siyasetine, halkı hiçe sayan siyasetine tepki gösteren Diren-Gezi-Parkı
katılımcılarını “çapulcu” olarak niteleyen...
- Diren-Gezi-Parkı katılımcılarına karşı “Biz istersek bir milyon kişiyi sokağa dökeriz” diye, tehditte bulunan
kimdi?
İşte böyle bir Başbakanın gelişigüzel söylemlerinden cesaret alan Anti Kemalist Partinin Atatürk düşmanı olarak yetişdirdiği gençler, kafalarındaki Atatürk düşmanlığını dışa vuruyorlar... Ne çok hain.
Aklı başında bir devlet adamı,
Neyin, nerede, nasıl söyleneceğini bilendir;
Yarınki seçimi değil;
Devletin yarınını düşünendir…
Böyle bir Başbakan, ulusumuzun birliğine, ülkemizin tümlüğüne ve devletimizin tekliğine sahip çıkan ve savunan; devlet önünde, insanlarımızı dindaş kimliğiyle değil yurttaş kimliğiyle kucaklayan bizlerin Başbakanı olamaz.
Yazımızı Ziya Gökalp’ten bir alıntıyla bitirelim:
Türk Milliyetçilik duygusunun egemen olduğu bir ülkeyi, ancak milliyetçilik hissini içlerinde duyanlar yönetebilirler...  Bu milliyetçilik (Atatürk milliyetçiliği) Anayasamızın 58. Maddesinde şöyle ifade ediliyor:
“Devlet, İstiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk İlke ve İnkılâpları doğrultusunda ve Devletin Ülkesi ve Milleti ile bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.”
Dursun ATILGAN- Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı

Haberin Devamı

Vali Mutlu’ya İstanbul İl Özel İdaresi’nde sorular

İSTANBUL İl Genel Meclisi’nin hazıran ayı toplantılarının ilkini CHP’li 115 üye gaz maskesi takarak izlediler.
Gerek 1 Mayıs’ta ve gerekse son bir haftada Taksim ve Beşiktaş civarında gerçekleşen eylemlere destek veren ve vatandaşlarla beraber biber gazı, tazyikli su, baskı ve şiddete maruz kalan CHP’li üyeleri yaşanan bu durumu protesto
edip, gaz maskesi takarak Meclis Genel Kurulunu izlediler.
Ayrıca CHP Grubu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya; Taksim’de yaşanan olıaylarla kaç polisin görev yaptığını, kaç TOMA aracının kullanıldığını, vatandaşa kaç ton biber ve tazyikli su sıkıldığını sordular
CHP Grup Sözcüsü Erhan Bozan, 1 Mayıs olaylarından sonra grup olarak, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya aşırı gaz kullanımı ile ilgili çeşitli sorular yönelttiklerini belirterek, “Aradan bir ay geçti bu sorulara herhangi bir cevap yok” diyerek eleştiride bulundu.
Emniyetin, kriminal polis laboratuarı hizmet binasının yapımı için İl Genel Meclisi’nden kaynak aktarımı istediğini ve bununla ilgili komisyon görüşmelerinde CHP’li Meclis üyelerinin rapora şerh koyduğunu ve CHP Grubunun Mecliste ki oylamada da ret oyu vereceğinin altını çizen Bozan, “Bizim komisyondaki arkadaşlarımız bunu uygun görmediler. Tam da geçen ay sorduğumuz sorunun cevabını beklerken, aynı olay tekrar başımıza geliyor. Biz emniyete kaynak ayıralım, Emniyet halkımız için hizmet yapıyor. Onların haklarını tabi ki savunacağız. Emniyetimiz sık sık halkla karşı karşıya gelebilir. Çeşitli önlemler alabilir. Bu önlemleri uygularken orantılı mı orantısız mı biz ona bakarak değerlendiririz ve gerekirse halkımızın haklarını savunuruz” dedi.
Bu arada Bozan “Biber gazının kullanın emrini kim verdi ise parasını onlar versin” dedi.
Hükümetin, Valinin ve Emniyet Müdürü’nün vatandaşa karşı tutumunu eleştiren İstanbul İl Genel Meclisi CHP Grup Başkan Vekili Ertuğrul Gülsever de “Siyasi iktidar her şeyi söyler, her şeyi ben yaparım der, her emri verebilir. Ama Vali devletin, dolayısı ile vatandaşın temsilcisidir, yeri geldiğinde itiraz eder, yanlış olan emirlere karşı gelir, devlet adamı duruşu sergiler” dedi.

Yazarın Tüm Yazıları