EDİRNE'de beş ay önce bir araya gelen 114 kişi, 'Solda Demokratik Oluşum' adıyla bir grup oluşturmuş; kamuoyuna 'siyasete katıl' çağrısı yapıyorlar.
Her hafta salı günü toplanarak, kavga gürültü etmeden ortaya çıkan görüşleri ulaşabildikleri kişi ve gruplara faksla iletiyorlar. Tabanda yeni bir oluşumun gerekliliğini görüyorlar. Solda parti kurma çalışmaları içinde bulunan ya da katkıda bulunan isimlere (F.Sağlar, Y.Gülöksüz, Z.Temizel, M.Karayalçın, M.Soysal, T.Erdem, A.G.Gürkan, A.Öymen, E.Karakaş, S.Pişkinsüt, M.Moğultay, O.Kumbaracıbaşı, K.Göymen, B.Şenatalar, İ.Tekeli ve S.Akşin) bildirgelerini yollayarak, yeni partiyle ilgili düşüncelerini iletiyorlar.
Önce, anketlerde seçmen kitlesinin % 70'inin mevcut siyasi partilerden umudunu kestiği göz önüne alınırsa, Türkiye'de siyaset yapma anlayışının kökten değişmesinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyorlar.
İnönü'ye 8 ay süreyle odaklandıklarını, ancak çekilmesiyle 'Yeni Oluşum Hareketi'nin özgürlüğünü ve özgünlüğünü kaybettiğini, aynı hataların bundan sonraki arayışlarda yapılmaması gerektiğine dikkat çekiyorlar. Grubun sekreterleri Av. Teoman Özdöl ile Jeoloji Müh. Serdar Seçkin imzasıyla yapılan son açıklamada, adı geçen kişilerle görüştüklerini, ancak iyi niyetli ve akademik çalışmaları kapsasa da bundan birkaç parti doğacağını endişesine kapıldıklarını belirtiyorlar ve ortadaki 'oluşumculara' isim vermeden ince eleştiriler yöneltiyorlar:
‘BEN’CİLERE KARŞIYIZ
‘‘Öncelikle 'ben' tartışmasını yapan herkesi ciddiyete davet etme gereğini duyuyoruz. Hiçbir öncünün, kendini merkez alma hakkının olmadığını düşünüyoruz. Kendi arasında tüzük ve program çalışmalarını masaya koyup tartışamayan kimliklerin, halka umut olamayacağını görüyoruz. Herkes ortak paydada buluşma gayreti içinde düşüncelerini yeniden değerlendirmelidir. Bu özverinin gösterilmesi, toplumda özlenen bir davranıştır. Toplumda kaybolmuş ve temsil edilmeyen solun böyle kişiselleştirilen tartışmalara değil güvenli birlikteliklere ve üretken çalışmalara ihtiyacı vardır. Taban denilen bizleri, mevcut partilerde gördüğümüz gibi davranışlarla umutsuzluğa sürüklemeye, gelecek ile ilgili örgütlenme taleplerimize sekte vurmaya kimsenin hakkı yoktur. Solda yeni kurulacak partininin, Türkiye'de siyaset yapma anlayışını kökten değiştirecek cesaret, özveri, dayanıklılık ve birikime sahip olması, öncelikli nitelikler arasında olmalıdır. Sol birlikteliğin heyecanını unutanlara hatırlatmak ve tek bir oluşumdan partileşme çabalarımızı sürdürmek üzere bu kararı aldık.’’ (0284-225 50 60/212 20 99)
Sağlıklı yeni bir oluşum için 'büyüklerin' bir araya gelip yapamadığı çağrı, bir tabandan geliyor. Özeti; görev istenmez, verilir.
Euro-İslam
AB sınırları içinde 376 milyon insan yaşıyor. İslama karşı da çıksa AB içinde müslüman nüfusu 13 milyona ulaştı. Böylece, AB'nin nüfusunun %4'ünü artık müslümanlar oluşturuyor. Bunların 3.6 milyonu Türk...
Avrupa'da bir 'Euro-İslam' gelişiyor. Euro-İslam'ın başlığını ilk olarak Filistin kökenli Alman bilim adamı Bassam Tibi ortaya çıkardı.
Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) bu terimin yerleşmesi için büyük sava verdi. Geçen yıl sonunda bir mesaj yollayan Alman Parlamento Başkanı Wolfgang Thierse, ‘‘Avrupa'da artık bir Euro-İslam'dan söz edebiliriz’’ terimini gündeme getirdi.
Avrupa, İslamla özdeşmeye beraber yaşamaya alışmaya başladı. Euro-İslam'ın derinliğine inersek bunda laik, demokrasiyi kabul eden ülke Anayasasına ters düşmeyen, şeriatı reddeden bir İslam görürüz. Bu islamın da savunucuları laik Türkiye'nin Avrupa'da yaşayan insanlarıdır.
Her ne kadar 'Kara Ses' ve bazı köktendinci kuruluşlar Avrupa'da başgösterse de Türkler'in %99'u demokrasiye, laikliğe inanan Euro-İslam'ın temsilcileridir.
Türk gençleri, Ramazan'da diskoteğe giden belki içkisini de içen fakat ertesi gün oruç tutan uygar, laik müslümanlardır.
AB'ye aday Türkiye, Euro-İslam'ı Avrupa'ya taşıyacak, batı ile doğunun sentezini çıkaracak, 56 İslam ülkesi arasında İslam'ın en uygar temsilcisidir.
Euro İslam'ın daha ayrıntısını öğrenmek istiyorsanız, sizleri TAM olarak Büyük Ankara Oteli'nde yarın 11.00'de yapacağımız bilgilendirme toplantısında görmek isteriz.
Faruk ŞEN-Türkiye Araştırmalar Merkezi Direktörü
Ertosun’dan açıklama
CEZA ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, bir okurumuzun, mal beyanında bulunmamaktan dünyanın hiçbir yerinde 10 gün hapis cezası verilmediğini eleştiren yazısına şu yanıtı gönderdi:
‘‘Havran Cumhuriyet Savcılığı'ndan alınan yazıda; 2001 yılı içerisinde mal beyanı ve taahhüdü ihlal suçlarından Havran İcra Ceza Hákimliği'nce gönderilen ilam sayısının toplam 176 olduğu, bunlardan 54 adetinin infaz edildiği, borcun ödenmesi nedeniyle 76 ilam hakkında düşme kararı verildiği, 46 ilam hakkında ise 4709 sayılı 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun'un 15. maddesi ile Anayasa'nın 38. maddesine eklenen 'hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz' hükmü uyarınca infazın durdurulması yönünde karar verildiği ve infazın durdurulmasına karar verilen 46 adet ilamdan sadece 8'inin Büyükdere Beldesi'ndeki köylülere ait olduğu, ayrıca Havran Kapalı Cezaevi'nde mal beyanında bulunmamak ve taahhüdü ihlal sçlarından cezası infaz edilen hükümlü bulunmadığı bildirilmiştir. Dolayısıyla iddiaların gerçeği yansıtmadığı, dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmıştır.’’
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Kriz, ekonomiden çıkmadı. Türkiye'de aslında etik ve entelektüel kriz vardı. Her şey çürürken ekonomi de çürüdü. Göç edenlerin modern yaşama geçmeleri için kent kültüründen gereken haklarını aldıklarında krizin ortadan kalkacağını ümit ediyorum.’’
(Sanatçı Ali Poyrazoğlu)
MESAJ
İDEALTEPE Spor Kulübü lokali hakkında tarafımdan dile getirilen kumar oynatılma ve kulübün kötü yönetimi ile ilgili yazımın köşenizde yayınlanması ilgili mercileri harekete geçirdi. Kulübün defterleri incelendi. Kulüp hakkında Dernekler Yasası'na muhalefetten dava açıldı. Kulüp kapatıldı. Lokalin spora ve sporcuya herhangi bir katkısı olmadığını yerinde gören Maltepe Belediye Başkan Vekili Sinan Gedik'e şartlar oluşana kadar ruhsat vermediği için teşekkürlerimi borç bilirim.
İlhan PERÇİNLER- MALTEPE
BÖLGEMİZ çok değerli ağaçlarla kaplıdır. Mengen Orman İşletmesi, Türkiye'nin en çok kár eden işletmesidir. Daha düne kadar yangınlara, kamyonetlerin arkasında taşınan su bidonları ile müdahale ediliyordu. İşletmeye itfaiye aracı alınması için yıllardır yazdık durduk. Ve 2001 yılı içinde tam donanımlı bir itfaiye aracı nihayet gönderildi. Ama kısa zaman sonra Yığılca'ya gönderildi; yerine dökük bir başka araç geldi. Fındık ağacı bölgesinde bu aracın ne işi olabilir? İnsanın aklına başka şeyler geliyor.
Sinan GÖKDEMİR-MENGEN
YARGITAY 7. Hukuk Dairesi kararından: Kaçak ve yitik kişilerden kanunlar uyarınca devlete kalan taşınmazların zilyetlikle kazanılması mümkün değildir.