Paylaş
Türkiye'de en çok saygı duyduğum iki kişi Vural Savaş ve Nuh Mete Yüksel savcılarımız... Nuh Mete Yüksel, Merve Kavakçı'nın evine gittiği için siyasilerin saldırısına uğradı. Vural Savaş konuştuğu için yine aynı kişiler saldırdı. Oysa bu kişiler savcıya saldıracaklarına savcımız neden konuşmak zorunda kaldı diye kendilerine sormalıydılar. Bu siyasiler polis tarafından evi basılıp delik deşik edilerek öldürülen vatandaşları için de aynı duyarlılığı göstermeliydiler.
Bu savcılarımıza duyduğum saygının zerre kadarını Türkiye'yi yönetenlere karşı duymuyorum. Yaşamımızı yıllardır çekilmez duruma getiren bu insanlara nasıl saygı duyabilirim? Bu nedenle iki dönemdir oy vermiyorum. Onların yaptıklarına oyumla ortak olmak istemiyorum.
İşte bazı nedenlerim:
Türk parasını rezil ettikleri için... Akaryakıt ve elektiriğe nerdeyse haftada bir zam yaptıkları için... Memura % 15 zam verip 15 günde geri alarak bir de dalga geçercesine 'Memurumuzu enflasyona ezdirmeyeceğiz' dedikleri için... Seçimi geçeli altı aydan fazla olduğu halde Merve ile baş edemedikleri için... Memura, işçiye ve öğrenciye meydan dayağı attırdıkları, kıyak emekliliği çıkarttıkları, hakça bölüşümden söz edip, haksız bölüşüm yaptıkları, özelleştirme adı altında banka ve diğer kurumları gece yarısı peşkeş çektikleri, her lokmada lokmadan ödediğimiz vergileri çaldıkları ya da çaldırdıkları için... Kendi yandaşlarını ve akrabalarını haksız olarak devlet kurumlarına atadıkları için... Yıllardır yollarımızı yapmadıklarından her gün trafikte onlarca insanımızı öldürdükleri için... Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Çetin Emeç ve Ahmet Taner Kışlalı'nın katillerini bulamadıkları için... Demokrasi, laiklik ve cumhuriyeti tehlikeye soktukları için... Atatürk'ümüze her gün küfür edilmesine göz yumdukları için...
Ünlü sihirbaz David Copperfield önümüzdeki günlerde İstanbul'da gösterilere başlıyor. Kendisinden rica edelim; bize bu rezillikleri yaşatan insanları yok ederek, Türk insanını bunlardan kurtarsın!
Kaya ÖZTÜRK-AKHİSAR
Öğretmen mi
avukat mı?
KADIKÖY'den oğlu lisede okuyan bir veli, ‘‘Duyduklarıma inanamadım; ne öğretmenler varmış’’ diyor. Anlatıyor:
‘‘Bizim bir yakınımız vardır. Kız çocuğu Moda'daki Nihat Işık İlköğretim Okulu'nda okuyor. 3. sınıflarda bir 'öğretmen' varmış, bu yıl Ümraniye'den gelmiş. Daha önce Doğu'da görev yapmış. Aynı zamanda 'avukat'lık yapıyor, derslerde cep telefonuyla konuşuyor ve ders saatlerinde izin alıp davalarına giriyormuş. Bu arada aynı saatlerde dişçisi ile randevuları da oluyormuş. Öğrencilerine test yaptırdığında sonuçlarını çözmeden sadece cevap anahtarlarını verip, 'işte cevapları' diyormuş. Ama verdiği anahtarda birçok sorunun cevabının da yanlış olduğu velilerce tespit ediliyormuş... Kendisine söylendiğinde ise 'Hayır benimki doğrudur' diyormuş.’’
Biz daha gerisini yazmak istemiyoruz. Zaten okul müdürü de biraz çekingen davrandığından Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey'e durumu iletiyoruz; evet böyle bir öğretmen olabilir mi? Siz hiç duydunuz mu? Böyle bir öğretmenin yetiştireceği öğrencilerden ne beklenir?
Yeşilköy'e
yakışmıyor
MURAT Acar, Londra'dan 1 Kasım akşamında Atatürk Havalimanı'na inmiş. Bavullarını almış; gümrük kapısından tam çıkarken... Sonrasını kendisinden dinleyelim:
‘‘... arkamdaki birkaç vatandaşımız, bir kişi tarafından kenara alındık. Benim burada üzerinde durmak istediğim konu mal beyanında bulunmak için kenara çekilmiş olmam kesinlikle değildir. Fakat orada görevli üniformalı gümrük görevlileri dururken gayet alaturka giyimli bir zat -polis, sivil polis veya gümrük görevlisi olduğuna dair hiçbir belirti taşımıyor- tarafından keyfi bir şekilde durdurulmayı ve sorgulanmayı hak ettiğimi zannetmiyorum. Bu nezaketten uzak insanların oradaki görevi nedir? Bunları orada hangi merci görevlendirmiştir?
Sokak kabadayısı görünümlü bu insanlar nasıl oluyor da Avrupa'nın sayılı havaalanlarından birinde ülkeye giriş gibi önemli bir noktada görevlendiriliyor? Bir şeyden şüpheleniyorsa neden 'Beyana tabi bir eşyanız var mı?' diye sorulmuyor? Milyon dolarlar harcanarak yeni yılda açılmaya hazırlanan Avrupa'nın sayılı havalimanlarından birinde böyle kişilerin yeri artık olmamalı. Binalar kadar kafaları da yenilemeli.’’
Acar, Londra gümrüğünde gördüğü saygıyı burada niye görmek istemesin?
‘Postada kayboldu’
POSTA İşletmeleri'ne... Bir türlü sahibine ulaşmayan postalara, geç gelen fatura, kredi kartı ekstrelerine artık alıştık. ‘Postada kayboldu’ cümlesi de günlük yaşantımızda çokça kullanılıyor. Şehir içinde 4 günde sahibine ulaşan APS'lere, 200 metre uzaklıktaki yere 10 günde tebligat yapan postacılara da alıştık...
Ancak İzmir'den Antalya'ya normal postayla gönderdiğim, içinde resimler ile fiş ve faturalar olan zarfın tam kaybolduğunu düşünürken 1 ay sonra zarfın açılıp, içinden faturaların alınıp, sadece resimlerin alıcıya ulaştırıldığını duyunca, 'pes doğrusu' demekten kendimi alamadım.
Şule ÇIRACIOĞLU-İZMİR
Yeter artık!
ÖZEL TV kanallarından birisinde, rastlantı eseri ‘Fanatik’ adlı bir Türk dizisinin tanıtım filmini izledim ve dehşete kapıldım. Dizinin, Türk insanının ruhuna her türden konuda fanatikleşmeyi yani o uğurda ölmeyi, öldürmeyi göze alma sapkınlığını işler cinsten olduğunu hemen anlamak mümkün.
Ne için ölmek, öldürmek?..
Elden gitmekte olan vatan çağdaş uygarlık, hukuk, sosyal adalet vs. kaybı için mi? Ya da taraftar olunan bir futbol takımı, áşık olunan bir kız-erkek, bir şarkıcı, para güç veya sadece cinselliğe dayalı bir namus anlayışı.
Sonuç mu? En basitinden Tekirdağ'da tekme tokat birbirine giren gençler; futbol fanatiği gençler! Bu dizi, ismi ile de iyice belleklere kazınmaya aday olan dizilerden, kliplerden, televolelerden sadece birisi.
Yeter artık! Bütün TV kanallarının yönetim kurullarına ve dizi film yapımcılarına sesleniyorum; içinden geçtiğimiz böylesi bir karışık dönemde; çocuklarımızı, gençlerimizi hele de varoşlarımızı para ve reyting uğruna kirletmeyi bırakın. Bu enkazın altında siz kalacaksınız.
Nilgün ÇERİKCİOĞLU
İSTANBUL
ÇANKAYA Belediyesi'ne... Huzur Mahallesi'nden Balgat ile Dikmen Caddesi arasında uzanan 13. Sokak'ta bulunan Sümer Sitesi yönetimi yol üzerinde belediyeden izinsiz veya torpille bu sokağın yolunu kazıyarak duvar yapıyor. İmarda en az 7 metre olması gereken bu yol için Belediye niye müdahale etmiyor? Site arsası gerekiyorsa yola terkin edilir, istimlak verilir vb. çözümler varken son sürat duvar çekmeleri halkı bezdiriyor.
Maalesef bizim yöneticilerimiz, birçok başvurumuza karşın böyle bir haksızlığı görmezden geliyorlar.
Erdal ER-ANKARA
Paylaş