ANKARA’da bir bürokratla konuşurken hiç bilinmeyen ve duyulmayan bir ’rüşvet’ yöntemini anlattı bize... Bu yöntem daha çok kamu kuruluşlarına demirbaş alımlarında uygulanıyormuş.
Sistemin özü şöyleymiş:
Kurumlar, Devlet Malzeme Ofisi’nin yayınladığı ’malzeme kataloğu’ndan kendilerine gerekli olan malzemeyi karşılarında bedellerinin gösterildiği kotlarıyla belirledikten sonra direkt olarak üretici veya distribütör firma ile ’pazarlık’ yapılıyormuş.
Ve kendilerine bu alım gerçekleştiğinde nasıl bir ’destek’ sağlanabileceği soruluyormuş.
Bu pazarlığın sonunda kurum alacağı malzemenin kotlarını ve miktarını DMO’ya bildiriyormuş. DMO da satıcı firmadan malzemeyi temin ederek, talep eden kuruma gönderiyormuş.
Son zamanlarda bu tür alımlar dikkati çekecek boyuta ulaşmış. Çünkü, ihale ile alımlarda hem kurumların hem de firmaların başları ağrıdığı için usulüne uygun en iyi yöntem bu oluyormuş.
’Adres’ ve ’marka’ tarifi ile alımlardan, iki taraf da (satıcı da alıcı da) memnun kalıyormuş. Çünkü malzemeyi alan kurum, ’DMO damgası’ ile kendisini güvenli hissediyor.
Bürokratımız anlatımında şu çarpıcı bilgiyi de veriyor:
"DMO bu ’ince ayar’ların dışında kalıyor. Bu işlerden, pazarlıklardan üst yönetimin haberi bile olmuyor, her şey alt kademelerde kotarılıyor. Kalemden dosyaya, koltuktan karyolaya, araçtan araç lastiğine kadar her alımda bu yöntemin uygulandığı biliniyor" diyor.
Şartnameleri ’adres tarifli’ ihaleler biliyorduk da malzeme alımında bu yöntemi ilk kez duyuyoruz.
Bazı devlet kurumlarının alım-satım/ikmal sorumlularının bu oyunlarına, şimdiye kadar hiçbir şaibeye bulaşmamış DMO araç edilmemelidir. Her kurum kendi alımlarını çok iyi denetlemelidir.
Yarın büyük bir olay patlarsa, şimdiden haberiniz ola!..
Ölü millet
HİÇ kimseyi hedef almaksızın, rahmetli pederimden duyduğum ve beni hep ibretle gülümseten bir hikáyeyi anlatmak isterim.
Eskiden kerhánede çalışan bir fahişeyi ehl-i namus hale getirip karısı olarak nikahına alanlara çok hürmet edilirmiş ama gene de onlarla ailece görüşülmezmiş.
Sebep olarak ise "Ne de olsa eski fahişe" denirmiş.
Hepimiz kaldık ve kalacağız, bunları da atlatacağız.
Mehmet Kerem DOKSAT
Daha kimler varmış
’GAZETECİ Sevgisi’ başlıklı yazımızda Şakir Süter’in cenazesine katılanları görebildiğimiz kadarıyla aktarmıştık. Ancak dostlarımızın gördükleri başka isimler de var: Yaşar Kemal, Berhan Şimşek, Nazmi Bilgin, Çetin Soysal, Behiç Kılıç, Metin Işık, Umur Talu (Önceki gün ölen annesi için de başsağlığı diliyoruz), Kemal Akar, Kemal Aydın, Hüseyin Aslan, Murat ve Ufuk Büyükçelebi, Emin Demirel, Ergun Babahan, Doğan Satmış, Abdurrahman Yıldırım, İdil Çeliker, Bihlun Tamayligil, Cemal Seymen, Didem Engin, Cüneyt Özdemir, Serdar Turgut, Mustafa Dolu, Tuncay Özkan, Servet Kabaklı, Ali Tezel, Koray Büyükhasar, Metin Özkan, Sıddık Ensari, İdris Keskinci, Mehmet Gazioğlu, Rıfat Serdaroğlu, Mahmet Ekşi... TOBB Genel Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu arayarak "Süter benim sevgili bir ağabeyimdi. O gün dıştan gelen bir heyetin ziyareti vardı, iptal edemedim. Abisi Ali İhsan Süter, bizim Bergama oda başkanımızdır. Kendisini arayarak başsağlığı diledim. Hatta Türk Eğitim Vakfı’na bağışta bulundum. Bu durumdan bilginiz olsun istedim" dedi.
’Süvari’ Aygün’dür
DYP Genel Başkan Ağar, "17 Kasım’da aday değilim, emaneti ehline teslim etmek için buradayım" demelidir. 17 Kasım bunun için bir tarihi fırsattır. Siyaset alternatifsizliği kaldırmaz. Siyaset, ara formülleri, yani abi formüllerini sevmez. Siyaset ’toplumsal talep yok’ diye yapmaktan kaçanları da sevmez. Siyaset güçlü irade koyanları ve risk alanları kucaklar. Siyasette yok denilen toplumsal talep liderler tarafından yaratılır ve alternatif sunulur.
DP’yi tekrar ayağa kaldıracak ve iktidara taşıyacak Genel Başkan Adayı ATO Başkanı Sinan Aygün’dür.
1994’te Altındağ DYPH ilçe yönetiminde görev alan dava arkadaşımız Aygün, cebinde kredi kartı olana herkesin aklına gelen ilk isimdir. Merkez sağ ve merkez sol seçmene sıcak gelen bir isimdir.
Ve Kırat’ı şahlandıracak süvari Sinan Aygün’dür.
Tevfik DİKER- Eski Manisa Milletvekili ve Eski DYP Genel Sekreteri
Tedirgin olunmasın
BAZI basın organlarında "Üniversitelerimize bağlı Devlet Konservatuvarlarının ilköğretim ve ortaöğretim devrelerinin izinsiz açıldığı ve kapatılacağı" içerikli haberler doğru değildir. Milli Eğitim Bakanlığımızda da bu konuda tekzip yayınlamıştır. Konservatuvarlardan istenen bazı bürokratik eksiklerin tamamlanmasıdır. Bu bağlamda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın hiçbir eksiği bulunmamaktadır. Konu, öğretim programlarımızı geliştirmek amacıyla, MSGS Üniversitesi Rektörü ve Üniversitelerarası Kurul, Sanat Dalları ve Eğitim Konseyi Başkanı Sayın Prof. Rahmi Aksungur Başkanlığında 12-13 Eylül 2007 günleri yapılacak toplantılarda detaylandırılacaktır. Bugün küçük ama yarınların büyük sanatçı adayları tedirgin olmasın.
Prof. Mesut OKTU- MSGSÜ
Devlet Konservatuvarı Müdürü
Kabineyi nasıl okumak gerekir
II. ERDOĞAN hükümetini çeşitli açılardan okumak gerekiyor.
İlk önce Başbakan Erdoğan kendi icraat dönemini ’tekzip’ etmedi. Bunda da başarılı olduklarına ve alınan oyda payı bulunduklarına inandığı isimleri korudu.
Tarikatlar veya cemaatler (Nakşiler, Menzilciler, Nurcular ve Fethullahçılar) açısından yine denge sağlandı.
’Belediye’ci ekip, Veysel Eroğlu ile güç kazandı.
Bölge olarak Karadeniz kökenliler her zamanki gibi ağırlıkta.
Eski ANAP’lılar güç kaybetti.
Gül’ün ekibi dengeyi koruyor.
’Yeni’ isimler... Oluşturulacak üç bakanlık için listeye dahil olacak.
Özetle... AKP’nin ’dinamik güçleri’ etrafında denge korundu.
- AVRUPA-Türkiye Turizm İş Konseyi Başkanı Hüseyin Baraner’den: "Ertuğrul Günay’ın Kültür ve Turizm bakanlığına atanması sektörümüzde büyük bir mutluluk yarattı. Turizmin kabuk değiştirdiği bugünlerde kapsamlı bir şekilde 2. turizm hamlesi başlatılmalı."