Paylaş
Geçtiğimiz ağustos ayında askı süresi dolan, TEMA Vakfı’nın 36 maddesine itiraz ettiği ve değişiklikler önerdiği 1/100.000 ölçekli Ordu, Trabzon, Rize, Giresun, Gümüşhane, Artvin Çevre Düzeni Planı’nın yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açıldı.
Plan, doğayı korumuyor!
Çevre Düzeni Planı’nın bölgedeki önemli doğa koruma alanlarını, su havzalarını, tarım alanlarını korumadığı görülmektedir. Plan merkezine yaşam önceliğini ve bunun sürdürülebilirliğini koyması gerekirken, sadece insanı esas alan bir yaklaşımla hazırlanmıştır.
Plan, bölgedeki korunması gereken doğal varlıkları, “doğal kaynak” olarak görmekte, dolayısıyla ticarileştirilmesinin yolunu açmaktadır.
Plan, bölgede yapılmak istenen 500’den fazla HES projesini görmezden geliyor!
Bu projeler suları kaynağından denize kadar tünellere almakta, çevresindeki ekosistemlerle ilişkisini kesmektedir. Ekolojik, sosyal, kültürel boyutlarıyla tam bir felakete dönüşen ve bölgedeki bütün planlamaları etkileyecek olan bu projelerin planda yer almaması düşündürücüdür.
Plan, doğal yağmur ormanlarını odun-kereste deposu olarak görüyor!
Uluslararası önemi olan, adeta bir kıta kadar zengin biyolojik çeşitliliğe sahip Doğu Karadeniz ormanları korunmaktan uzak, hatta yasal ve yasadışı kesimleri artıracak “orman sanayi” gibi sektörleri öngörmektedir.
Plan, yayla ve meraları korumasız bırakıyor!
Yayla ve meraların korunması, plana eksiksiz ve doğru işlenmesi yerine, “Yaylalar arası entegrasyon” gibi belirsiz kavramlarla ekolojik, ekonomik, sosyal, coğrafik bütünlüğü göz ardı eden, kitlesel bir turizm anlayışını yansıtmaktadır.
Plan kentleşme, tarım, turizm, ulaşım, enerji, madencilik gibi birçok sektörün belirlenmesi ve geliştirilmesinde önemli eksiklikler ve yanlışlıklar içeriyor!
Plan, üstün kamu yararına aykırıdır!
TEMA Vakfı, Çevre Düzeni Planlarını, sürdürülebilir çevre ve yaşam ilkesine uygun, tarım ve mera alanlarını, ormanları, doğal alanları, sulak alanları, kıyıları koruyan hatta kendi mevzuatından da öte bir anlayışla koruyan planlar olmasını arzu etmektedir.
Nevzat ÖZER- TEMA Vakfı Rize Temsilcisi
(Yarın: TEMA’nın başta Trakya olmak üzere yargıya taşıdıkları öteki konular nedir?)
Angusun kokusuna kim dayanabilir
ÇORLU’dan Ahmet Serttaş yazıyor. “Ulaş beldesinde var olan angus çiftliği taşındı ve Ulaş’ın sorunu çözüldü fakat son bir aydır Çorlu’da şehrin içinde, Orion AVM ve Emlak Konutları-TOKİ bölgesinde hayvan kokusundan durulmuyor... Çiftlik Çorlu’nun yanı başına Şahbaz Köyü’ne taşınmış. Evlerimizde camlar sıkı sıkıya kapalı bir şekilde oturuyoruz ama kötü koku apartmanların içine kadar siniyor. 300 bin nüfuslu bir ilçede herhalde dünyada benzeri olmayan bir rezalet yaşanıyor. Sanayi atıkları, baca dumanı gazları, çöplük vs. derken zaten yaşanmaz hale gelen Çorlu’muz şimdi de angus rezaleti ile karşı karşıya... Ufak bir rüzgâr esince şehri hayvan kokusu sarıyor. Lütfen köşenizden Çorlu ve Tekirdağ belediye başkanlarına ve ilimiz milletvekillerine çağrıda bulunun...
Yerel gazeteler bile susturulmuş!”
Tekirdağ Valisi veya İl Tarım Müdürlüğü’nden, angus ithalatçısına hiç uyarı ve ceza yazılmış mıdır acaba?
Biliyor musunuz
ESKİ CHP İstanbul milletvekillerinden Mehmet Sevigen’in, butik otelciliğe başlamak üzere Eminönü Cankurtaran meydanında 720 bin liraya aldığı binayı, eski CHP saymanı olan, zabıta komiseri Kemal Narin’e restore ettirmeye başladığını...
Araplara laiklik bizlere mollalar
TÜRKİYE’de kurulu 60 kadar siyasi parti var.
Bunların 27’sinin son seçimlere girme hakkı vardı. Yanılmıyorsam 12’si seçime girdi.
“Mollaları devlet memuru yapmak” acaba bunlardan hangisinin aklının ucundan geçmiştir?
Ortadoğu’da Araplara “laiklik” öneren Başbakan’ın iktidar partisi merak ediyorum nerede ne zaman duracak?
Cem TOKER
LDP Genel Başkanı
Hırvatistan girdi!
9 ARALIK’ta Hırvatistan, Avrupa Birliği’nin 28’inci üyesi oldu. Hırvatistan ve Türkiye aynı tarihte aday üye ilan edilmişti. Bu haberin medyada yer almaması Avrupa Birliği üyeliğinin artık Türkiye için bir konu olmaktan çıktığını bir kere daha teyit etmiyor mu?
Selçuk CANER
Yanlışlar ve çelişkiler
ANAYASA Mahkemesi yine yanlış bir karara imza attı.
Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi, baktığı bir davada, 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 4. maddesinin 2. fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına(!) vararak, iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş.
Yeni kararıyla Anayasa Mahkemesi, boşanan, evlilik birliği sona eren ailelerde çocuklar babalarının soyadını taşımayabilir kararını verdi.
Anayasa Mahkemesi, bir taraftan evlenen kadının kocasının soyadını kullanması mecburiyetini Anayasa’ya aykırı görmezken, bir taraftan da böyle bir karar alarak, çelişkiye imza atmış oldu.
Evlilik birliği kanunen sona eren ailelerde çocukların soyadının, biyolojik babalarının soyadı olması uygulaması sürdürülmelidir. Aksi takdirde, yakın gelecekte Türkiye’de soy sop sülale işlemlerinde pek çok karışıklıklar yaşanacaktır.
SOYADI KARGAŞA YARATIR
Diyelim bir aile boşandı. Çocuklar mahkeme kararı ile annelerinin kızlık soyadını aldı. Anne, bir süre sonra yeniden evlendi. Bu sefer yeni eşinin soyadını alacak. Peki çocukların soyadı ne olacak?
Bu çelişkili iki uygulama, Türkiye’de aileler, çocuklar ve sülaleler üzerinde içinden çıkılmaz pek çok karmaşaya yol açacaktır. Anayasa Mahkemesi bu kararını yeniden gözden geçirmeli ve düzeltmelidir.
Semih KALKANOĞLU
Paylaş