Paylaş
Kaçakçılarla birlikte yolculuğu görüntüleyen TV kanalı, kaçakçılığın insan ve katır yardımıyla yapıldığını açıkça gözler önüne serdi. Yayınlanan görüntülerde, İran'da alkollü içki yasağı bulunmasına karşılık Türkiye üzerinden bu ülkeye özellikle 'sert alkollü' içkilerin götürüldüğü belirlendi. Kaçakçıların hudutta belirli toplanma merkezleri ve depoları olduğu, özellikle gece hududun kaçak geçildiği ortaya konurken bazı noktalarda üslenen PKK'lı teröristlerin çadırlarından çekimler yapıldı. Çeşitli lüks tüketim mallarının yani sıra esrar, eroin, kokain, hintkeneviri gibi uyuşturucu maddelerin ve cinsel gücü artırıcı hapların kaçakçılığının da aynı hattan yapıldığı vurgulanan programda, PKK'lı teröristlerin söz konusu kaçakçılıktan sözde 'gümrük' adı altında komisyon aldığı ileri sürüldü. PKK'nın aldığı sözde gümrük vergisi karşılığında, uyuşturucunun Avrupa'ya güvenli bir şekilde gitmesini sağladığı belirlendi.
Diğer taraftan, terör olaylarının en yoğun olduğu 1984-1998 yılları arasında PKK tarafından organize edilen 155 narkotik vakası sonrasında; 2 bin 503 kg eroin, 13 bin 361 kg esrar, 4 bin 256 kg bazmorfin, 2 bin 126 kg hintkeneviri, 22 bin 440 kg asetik asit anhidrit, 621 gr kokain, 277 bin adet amfetamin tablet, 1080 kg sodyum karbonat ele geçirildiği, 572 kişinin yakalandığı; OHAL bölgesinde PKK'ya ait sığınaklarda 7 bin 466 kg esrar, 1 milyon 984 bin adet kök hintkeneviri, 63 kg eroin, 33 kg bazmorfin ele geçirildiği ve bir uyuşturucu imalathanesi bulunduğundan bahsedildi.
ORTAK PAYDA: KAÇAKÇILIK
Bu bağlamda Van merkezli Başkale-Yüksekova-Şemdinli üçgeninin PKK açısından en önemli rant kapısını oluşturduğu söylenebilecektir. 'Terörist, kaçakçı ve bazı yöre halkının' iç içe girdiği üçgende, tek ortak paydanın kaçakçılıktan elde edilen para olduğu açıktır.
PKK'nın, uyuşturucudan elde ettiği gelir kaybını önlemek için, Hakkâri ve Van'ın, İran ve Irak sınırına paralel olan kırsal alanında 40'a yakın sözde gümrük noktası kurduğu, buradan geçen uyuşturucu miktarıyla orantılı olarak kaçakçılardan tahsil edilmek üzere sözde yıllık vergi matrahı çıkarttığı ve böylelikle örgüt içerisindeki gelir kaybını en alt seviyeye çekmeye çalıştığı edinilen bilgiler arasındadır.
Oktay YURTBAY-oktayyurtbay@mynet.com
Cek-cak'lı değil
ÜÇ yıldır gerek Başkan George W. Bush, gerekse onun atadığı PKK Koordinatörü Joseph Ralston, PKK konusunda sürekli cek ve cak'lı cümlelerden kurulu beyanat veriyorlar.
Bizim yöneticiler de aynı onlar gibi cek'leyip, cak'layıp duruyorlar.
Hey Amerika sana sesleniyorum; bir milletle bu kadar dalga geçilmez.
Bizimkiler size de sesleniyorum; bir milletle bu kadar çok dalga geçilmez. Bir kez olsun şu cümleler di, dı, dü ve du ekleriyle bitsin, size söz veriyorum, dişimi kıracağım.
Yalçın DURAK- (E) Ziraat Y.Müh.
Karadeniz'de petrol görüntülerine dikkat
KARADENİZ'deki petrolle ilgili çok ilginç uydu görüntüleri tespit ettim. Bunların teyit edilmesi için TPAO dahil birçok yere e-posta attım. Ancak olumsuz da olsa bir cevap vermediler. Sessiz kaldılar.
Görüntüleri size de göndereceğim. Bu görüntüler Google Earth'ten alınmadır. Ben bu görüntüleri kaydettikten sonra görüntüleri değiştirdiler. Resmen Karadeniz'i mavi bir tabakayla kapattılar. Yani montaj yaptılar bir bakıma. Bu görüntülerde, Sinop'un doğusundan kuzeydoğuya doğru denizdeki tabakalar görünüyor. Ancak petrol var denilen Hopa açıklarında da petrol olmadığı görülüyor. Nitekim, Hopa'da yapılan sondajlar olumsuz sonuçlanmış.
Bu görüntüleri uzaktan yakına doğru size gönderiyorum. Takdir sizin
Ersoy ÖNGÜN-ersoy19@hotmail.com
Küçükali: Kızılay'ı devrimci adımlarla zirveye taşıyacağız
BUGÜNKÜ (dünkü) 'Biliyor musunuz?' köşenizde Türk Kızılayı'nın bir hukuk bürosuyla sözleşme yenilediğini ve yeni sözleşme bedelinin eski sözleşmenin çok üzerinde olduğuna değinmişsiniz.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; adı geçen hukuk bürosuyla daha önce yapılan sözleşme Ankara ile sınırlıydı. Yeni sözleşmemiz başta binlerce Kızılay dava dosyasının 'yığıldığı' İstanbul olmak üzere tüm Türkiye'yi kapsamaktadır.
Tek bir hedefimiz var sayın Bayer: 1999 depremiyle, içine düştüğü 'Atalet' tüm çıplaklığıyla açığa çıkan Türk Kızılayı'nı layık olduğu yere taşımak!.
Yılların getirdiği ve çoğu kronikleşen kimi sorunları aşıp Kızılay'ın önünü açmak için, radikal kararlar alıp uygulamak kaçınılmaz bir gerçektir. Kurumun içine düştüğü 'atalet' maalesef hukuk büromuzu da etkilemiş ve Türk Kızılay'ı davalılarına zaman zaman tebligat bile yapamaz duruma gelmiştir.
Türk Kızılay'ı olarak ya tüm şimşekleri üzerimize çekmek pahasına
devrimci adımlar atıp Türk Kızılayı'nı zirveye taşıyacağız; ya da yakın tarihlerde örneğini acıyla yaşadığımız gibi 'zevahiri kurtaran' ama, içten içe çürüyen bir elma gibi yaşamaya devam edeceğiz. Bunu asla kabul edemeyiz. Varoluş gerekçemiz bu kurumu zirveye taşımaktır. Türk Kızılay'ı ayağa kalkmış ve koşmaya başlamıştır. Bu koşuya ve tempoya ayak uyduramayan babamın oğlu olsa gözünün yaşına bakmayacağım. Türk Kızılay'ı ile profesyonel ya da gönül bağı kuran herkes, evinin içini ve önünü temizlemek zorundadır. Bağışlarla yaşayan bu kurumla; profesyonel ya da gönüllülük temelinde 'aidiyet' ilişkisi kuramayan kişilerle yola devam edemeyiz Biz elimizi taşın altına koyuyoruz. Kişiler gelir geçer ama kurumlar kalıcıdır. Lütfen bize destek veriniz ki Kızılay'ı layık olduğu yere hep birlikte taşıyalım.
Tekin KÜÇÜKALİ-Türk Kızılayı Genel Başkanı
Pekşen Hukuk Bürosu: Bütün iş yükü önerildi, ama...
PEKŞEN Hukuk Bürosu sahibi Av. Haluk Pekşen, Kızılay'ın avukatlığı konusunda şu açıklamayı yaptı:
"Türkiye Kızılay Derneği büromuz arasında 2006 yılında yapılan anlaşma Türkiye Kızılay Derneği Merkezinin Hukuk Müşavirliği görevini yürütmeye ilişkindir. Bu anlaşma ile yalnızca Genel Merkezin dava ve takiplerinin büromuzdan yürütülmesi yine bu dava ve takiplerin tüm masraflarının Kızılay'ca karşılanması kararlaştırılmıştır.
2006 yılında tarafımıza ödenen ücret 10.000 YTL değil 15.000 YTL'dir.
Kızılay Derneği'ne vermiş olduğumuz hizmet tüm kamuoyunca takdir edilmiş ve sağlanan başarı gözetilerek sözleşmenin yenilenmesi istenmiştir.
Yenilenen sözleşme ile bu kez tüm Türkiye genelindeki yaklaşık 650 şube, birim vs. içerisine alan ve tüm masrafları kapsayan bir sözleşme önerilmiştir. Bu sözleşme ile halen Kızılay vekaletini yürüten tüm avukatların (yaklaşık 60 civarındaki) aylık ücretleri ile masraflarının tarafımızca karşılanması önerilmiştir. Önerilen ücretle (57.000 YTL) iş yükü arasında çok büyük bir külfet oluşması sebebiyle sözleşme teklifi henüz tarafımızca kabul edilmemiştir.
Zira 81 ilde halen devam eden 1.500 dava (vasiyet, miras, gayrimenkul, iş, kira, alacak, ceza, vergi vs.) ve 450 icra takibi yürütülmesi, ayrıca ihtiyaç duyulan her türlü hukuki desteğin sağlanması istenilmiştir. Değişen 2908 sayılı Dernekler Kanunu gereğince Kızılay tüzük ve 50'ye yakın yönetmeliklerinin hazırlanması, yüzlerce sözleşme, binlerce hukuki işlemin yapılması istenmiştir. Nitekim elimizdeki kriterlerde 2006 yılında yaklaşık 6000 civarında bu nitelikte işlem yapılmıştır.
Kısacası, 57.000 YTL Türkiye Kızılay Derneği'nin Türkiye'nin tamamındaki Hukuk Müşavirliği aylık bütçesine ilişkin ücrettir.
Bu ücretin hakkaniyete uygun olup olmadığının kamuoyunun takdir etmesi açısından bir ölçü vermek gerekirse yalnızca İstanbul'daki Hukuk Müşavirliğinin 2006 yılı aylık gideri yaklaşık 27.000 YTL'dir. Geriye kalan 30.000 YTL'yi diğer tüm bölgelere bölündüğünde ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
BAŞKAN SÜRMENELİ, BEN YOMRALIYIM
Yazıdaki diğer hususlara gelince, Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı Sayın Tekin Küçükali ile Kızılay'ın hukuk müşaviri olduğum gün tanıştım. Sayın Başkanı geç tanımaktan da son derece üzüntü duydum. Keşke çok daha önce tanışma fırsatım olsaydı.
Sayın Genel Başkan Trabzon Sürmeneli'dir. Ben de Yomralıyım, yani ikimiz de Arsinli değiliz. Olsaydık da bundan gurur duyardık.
BİLGİLİ VE BAŞARILIYIM
Övünmek gibi olmasın Trabzonluyum. İddialı, bilgili ve başarılı bir avukatım. Türkiye'nin birçok mevzuatına (dış ticaret, turizm, havacılık, bankacılık, Kobi, ulaşım, kalkınma, planlama vs.) müelliflik yaptık. Yaptığımız bu işler karşılığında tek kuruş almadık.
YALAKALIK YAPMADIK
Yalnızca ülkemize iyi bir yurttaş olarak ödevimizi yerine getirmeye çalıştık. Yaptıklarımızın karşılığında hiç kimseden hiçbir şey beklemedik, "kimsenin kölesi olmadık, kimse de bizim kölemiz olmadı." Bulunduğumuz yer her neresiyse tırnaklarımızla kazıyarak geldik. Hemşehrilik, akrabalık, yalakalık ve yasa dışılıkla değil. Asla insan onuruyla oynamaya cesaret etmedik. Haksızlık ve saygısızlık yapmadık. Haklıyız ve adalet adamı olmak için ölebildiğince özen gösterdik."
Yoğurt
YOĞURT deyip geçmeyin.
Sayın Başbakan yine yaptı yapacağını, bir cümle kurdu ki, çık çıkabilirsen işin içinden. "Senden bir yoğurt olmaz" dediğiniz insan için ne kastediyor olabilirsiniz?
Maya tutmazsın aslanım, ya da mayasız... Süt kötü süt... Zehre ilaç olacak kabiliyet yok sende, yani derde deva olacak... Veya sözü söyleyene sormalı ne demektir; "Senden yoğurt olmaz."
Haydi yoğurt yapalım, hem de insandan.
Oğuzkan BÖLÜKBAŞI
Biliyor musunuz
- SHP Genel Sekreteri ve İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci'nin, 'kederle ve hasretle andığımız Uğur Mumcu'nun, Muammer Aksoy'un ve son olarak Abdi İpekçi'nin hepsinin ölümünde, devletin bu çürümüş ve kokuşmuş yanının gölgesi olduğunu' belirterek, derin devletin araştırılması ve bu karanlık dünyanın yok edilmesi için grubu bulunan partileri bir Meclis araştırması açılması için önerge vermeye çağırdığını...
AKP'li belediyenin anlayışı bu mudur
TEKİRDAĞ'daki 18. madde uygulamasıyla 1985 yılında bedelini
ödeyerek, devletime güvenerek satın almış olduğum arazim bugün Tekirdağ Belediyesi yetkililerince kamulaştırılarak elimden alınmış, yerine çöplüğün içinde bir arsa tahsis edildi. Arazim bölgenin en değerli yerindedir. Bu
takasa kesinlikle rıza göstermiyorum. Hayatım pahasına hakkımı arayacağım.
AKP'nin adalet anlayışı bu mudur? Bizler devletimizin güvencesinde ülkemizde
mal edinemeyecek miyiz?
Arif KURŞUN
TELSİM abonelerine kontür yükletilirken eziyet ediyor
TELSİM denen GSM telefon şirketinden kim sorumludur? Kimlerdir bunun sahibi?
Çok uzun zaman önce, 6-7 yıl oldu sanırım, Telsim hattı aldık. Bir süre sonra kredi kartımızı akredite ettirerek, ihtiyacımız olduğunda özel kontür yükleme numarasını (0542 444 10 10) arayıp 4 rakamlı kontür yükleme şifresini söyleyerek anında kontür yüklemeye başladık, parası kredi kartı hesabımızdan ödeniyordu.
Ne olduysa oldu, Uzan Grubu’ndan alındıktan sonra bu işleyiş düzeni bozuldu. Telefonu açan kişi özel sorular sormaya başladı. Telefonu eşim kullanıyor İstanbul’da. Yüklemeyi o yapıyor. Telsim artık kimin, bilmiyoruz. Ama orada çalışan genç arkadaşlar akıllarına gelen şeyi sormaya başladılar. Son olarak da eşim konuşuyor ya, telefon hattı ise bana ait, son defa yükleme yapıyorum, eşiniz arasın, 'ok' versin, demişler. Telefona kontürü kimin yüklediğinin ne önemi var? Yüklenen kontürün parasını alıyor musunuz? Alıyorsunuz. Nedir bu müşteriye eziyet?
İşi gücü bıraktım, Moskova’dan aradım. Hüseyin adlı kişi. Doğum tarihiniz nedir? Söyledim. Bitirdiğiniz ilkokul nedir? Söyledim. Ancak Telsim kayıtlarında bitirdiğim okulların kayıtları yok. Nedir bu keyfilik? Tamam efendim, bundan sonra eşiniz sorunsuz kontür yükleyecek! Sevsinler.
Bu rezalete dur diyecek birileri var mı Türkiye’de? Ortaçağda mı yaşamaktayız? Kurulu bir düzen, sistem neden aynen sürdürülmez? Eğer kontür yükleme şifrem tamamsa, sisteme akredite olmuş bir kredi kartım da varsa, canımızın istediği zaman kontür yükleyebilmeliyiz. Kontür yüklemeyi kimin isteyip istemediğinin ne önemi vardır? Önemli olan sistemin istediği bilgilerin doğru olarak verilmesi değil midir?
Semih KALKANOĞLU- Elektrik Mühendisi-MOSKOVA
Paylaş