Paylaş
İSTANBUL’daki sel felaketi ile ilgili olarak yazdığımız yazılar üzerine 1994’ten beri sırasıyla İSKİ, DSİ ve şimdi de Çevre Orman Bakanlığı görevlerinde bulunan Prof. Veysel Eroğlu, uzun bir açıklama gönderdi.
Basın müşaviri Cemal Nogay’a göre yazıyı bizzat kendisi kaleme aldı.Nitekim “Bir mecburiyet olarak cevap veriyorum” diyor. Bu kadar yılda bu kadar iş... Bakan, her zaman tartışma konusu olacaktır tabii... Prof. Eroğlu, keşke dolar bazında bu yatırımların miktarını da hesaplasaydı.
Eski milletvekili Berhan Şimşek’in “Belge ele geçirdim” mantığının kamuoyunda zihin bulanıklığı yarattığını, aslında bu belgelerin gizli saklı tarafı olmadığını savunuyor önce. Şimşek bu yatırımların hesabını soruyordu.
Eroğlu’nun, İstanbul’daki dere ıslahları konusunda verdiği bilgiler şöyle özetlenebilir:İSKİ, 1984’te Büyükşehir’e bağlandığında, görevleri arasında ‘Derelerin Islah Edilmesi’ gibi bir mesuliyeti bulunmuyordu. “18.9. 2009’daki köşenizde ‘Tarafımınmesul olduğu’ hususunda bir ima yapılmaktadır. Bu hususta benim bir mesuliyetim yoktur. Vazife şuurum herkesce malumdur” diyor.
1994’te nasıl bir İSKİ’yi devraldığını “herkesin bildiğini, yolsuzluklardan bahsedenlerin 1993’teki İSKİ skandalının kimlerin marifeti olduğunu ve ihalelerin nasıl verildiğini unutmuş olamayacaklarını” hatırlatıyor.
(Prof. Nurettin Sözen’in Belediye Başkanlığı döneminin (1989-1994) ilk iki yılında Ergun Göknel’in İSKİ’nin başında bulunduğu dönem, son iki yılda da Hasan Mani var.)
İSKİ’DE NELER YAPTIM
Eroğlu devam ediyor: “Kanalizasyonların derelere aktığını söylemeleri doğru, evet 1994 yılında atık suların %9’u ön arıtmadan geçirildikten sonra, %91’i, hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan doğrudan yollara, derelere ve denize akıyordu. Kanalizasyon veya arıtma altyapısı olmadığı gibi İstanbulluların içecek suyu yoktu. Şehirde münavebeli yani dönüşümlü su veriliyor, bazı mahallelere 15 günde bir sıra geliyordu. İstanbul adeta Kerbela’ya dönmüştü. O dönemde atık suların arıtılması bir yana içme suyu arıtma tesisleri bakımsızlıktan dolayı devre dışı kalmıştı. Kısaca İstanbul’daki susuzluk karikatürlere bile mevzu teşkil ediyordu.”
DEV YATIRIMLAR
İSKİ Genel Müdürlüğü yaptığı süre zarfında (5 Mayıs 1994-Ekim 2002) arasındaiçme suyu temini ile alakalı yaptıkları ‘dev yatırımlar’ sonucunda, 1995 Ocak ayından itibaren şehre kesintisiz ve sağlıklı su verdiklerini anlatıyor. “Yine aynı dönemde, atık su, yağmur suyu ve görevimiz olmadığı halde kanalizasyon, atık su arıtma, yağmur suyu kanalları, dere ıslahları konusunda yaptığımız çalışmaları rakamla ifade edecek olursam, (içme suyu temin projeleri hariç olmak üzere), 8 atık su arıtma tesisi, 19 atık su terfi merkezi, 33.982 m. tünel inşaatı, 302.972 m. atık su kolektör inşaatı, 224.132 m. ana toplayıcı-atık su kanalı, 10.536 m. boru itme, 8.850 m. deniz deşarj hattı, 12.329 m. kara deşarj hattı, 1.301.115 m. atık su şebekesi,62.524 m. dere ıslahı...”
33 dere ıslah ettik Haliç’i temizledik
Eroğlu, İstanbul’la ilgili ayrıntılara devam ediyor:
*DERE ıslahı:2004’e kadar derelerin ıslahı konusunda mesuliyeti olmayan İSKİ’de benim dönemimde (1994-2002) 68.000 m. uzunluğunda 33 dere ıslah edilmiştir. Bu derelerden bazıları: Karaköy (Çatalca), Küçükköy, Alibeyköy, Kağıthane, Paşaköy, Uzundere, Saz (Tuzla) ve Kemerdere gibi...
*SU havzalarında; 1984–1994 arasında büyük bir gecekondulaşmaya rağmen 10 yılda yıkılan kaçak inşaat sayısı sadece 23 iken, 1994-2002 arasında 1071 kaçak yapının yıkımı gerçekleştirilmiştir. Havzalar tam bir denetime tabi tutulmuştur.
*İSKİ pek çok ilke imza atmıştır. İlk biyolojik atık su arıtma tesisleri inşa edilmiştir. (Örnek; Paşaköy, Tuzla ve Terkos Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisleri), ilk defa kazı yapmadan boru itme metotları ile kanal döşenmiştir.(Unkapanı–Eminönü sahili ve Kadıköy-Fenerbahçe Stadı arası.)
Eroğlu, o tarihten bu yana İstanbul’un nüfusunun katlanmasına rağmen su sıkıntısı yaşatmadıklarını belirttirken bir iddiasını daha ortaya koyuyor:
“Haliç ilk defa dönemimizde temizlendi.”
Eroğlu, derelerin sahibi olmaması nedeniyle İSKİ döneminde gösterdiği çabalar sonucunda Büyükşehir Kanunu’nda değişiklik yapılarak, Büyükşehir Belediye Meclisi’nin de, belediyenin sorumluluğundaki ‘derelerin ıslahını’ İSKİ’ye verdiğini anlatıyor.
(Eroğlu, AKP hükümeti kurunca DSİ’nin başına getirildi. Berhan Şimşek’in ortaya koyduğu belgeler de bu döneme ilişkin zaten. Eroğlu, Ekim 2004’e kadar derelerin ıslahı konusunda İSKİ’nin sorumluluğu yok diyor.)
Peki bu derelerin taşmasında kimin sorumluluğu var?
Eroğlu’nun açıklamalarına yarın devam edeceğiz.
Durak, başka şey söylüyor
BU arada geçen dönem, Eroğlu’nun partisinden Adana Belediye Başkanı olan Aytaç Durak’ın ilginç sözlerine bakalım; tartışmaya katkısı olur belki:
“Yaşanan sel felaketinin esas sorumluları, suçu iklim değişikliğine ve dere yataklarına ev yapan vatandaşlara yüklüyorlar. Oysa o dere yataklarını imara açanlar kendileridir. Belediyelerin öncelikli görevi kömür, gıda, para dağıtmak gibi populist politikalar gütmek değil imar ve altyapıdır. Adana’ya yıllar öncesinden bu tür afetler göz önüne alınarak çok ciddi altyapı yatırımları yaparak kenti güvence altına aldık. İstanbul, Adana’nın 10 katı... İstanbul’a Adana’daki altyapının 2 katını yapsınlar İstanbul’u sel basarsa adımı değiştirim.”
3. köprünün bir başka yararı!
AKP, 3. köprü ve yeni çevre yolları kararı ile Batı’nın ve Uzakdoğu’nun otomotiv şirketlerinin ülkemizdeki pazarını genişletmeyecek midir? Bunun yanı sıra petrol tüketimini, lastik ve yedek parça satışlarını da artırmayacak mıdır? Emperyalizmin tarihinde bu hep böyle olmamış mıdır, altyapı sunarak?
A. PELVANLAR
Paylaş