Paylaş
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, dünyanın en büyük parkını yaptığını iddia ederek, 3.5 kilometre uzunluğundaki Maltepe Sahili’nin tamamında, denizi 400 metreye kadar dolduruyor. Kendi övünmeleriyle, 171 top sahası büyüklüğünde bir dolgu alanı!... Parktan ziyade bir eğlence ve cazibe (?) merkezi. Model helikopter uçurtma pisti bile var! Halkın bu talebi de nihayet karşılanmış olacak. Müteahhitlere de gün doğdu. Yıkılan binaların molozları çok uzaklardaki döküm alanları yerine, artık bu dolgu alanına dökülüyor, daha az bir para karşılığında. Müteahhitler acele etmesin bence, bir müddet sonra bu hizmet bedava olacak, hatta üzerine para alacaklar. Evindeki eski klozeti, küveti, kanepeyi atmak isteyen vatandaşlar da burayı rahatlıkla kullanabilirler bence. Hafriyat kamyonları şehrin her yerinde terör estiriyorlar. Aşırı hız, toz, toprak ve çamur. Onlara yasak yok. Bağdat Caddesi’nde bile spor arabaları solluyorlar.
Eski kovboy filmlerinde vardır: Bir çete kasabaya çöreklenir, onlara tam bir kâbus yaşatır. Bu Kültür başkentinde (?) aynen böyle hissediyorum. Çağdışı projeler üreten bu belediyeden utanıyorum
Prof. Dr. Taylan ULA
Taksim platformuna teşekkür
Benzer bir projenin de Yenikapı’da uygulandığını hatırlatalım. Bundan sonra mitingler bu dolgu alanlarda yapılacak; ‘yaramazlık yapanlar’a nefes aldırılmayacak!... Çarpık projelerden biri de Taksim Gezi’sinde Topçu Kışlası yapılması projesiydi. Öyle konuşmadan, danışmadan, halka sormadan yapılan işler Koruma Kurulu duvarına çarptı. Taksim Platformu’na ne kadar teşekkür edilse yeridir.
Hüseyin Aygün’e mektup
CHP’nin eski İstanbul milletvekillerinden Algan Hacaloğlu, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e ağır bir mektup gönderdi. Davranışlarından partinin zarar gördüğünü belirterek, “CHP kimliği, istediğiniz zaman taşıyabileceğiniz, istediğiniz zaman ise yok farz edebileceğiniz bir ilişki, bir etiket değildir” diyor.
Hacaloğlu özetle şu uyarılarda bulunuyor:
- CHP milletvekili seçilen bir kişi her koşul altında “CHP’li olmanın sorumluluğunu”, “CHP programında yer alan ilke ve değerlere koşulsuz bağlı olmanın yükümlülüğünü” taşıyor demektir. Aksi düşünülemez.
- Beni asıl rahatsız eden Kurtuluş Savaşı’nda Rumlara karşı etnik temizlik uygulandı” şeklindeki açıklamanızla ilgili. Bu açıklamanız içimi acıttı.
- Atatürk’ün önderliğinde, büyük ulusal özveri ve vatan sevgisi ile gerçekleştirdiğimiz ulusal kurtuluş mücadelesine bu ne saygısızlıktır. Bu ne nankörlük, bu ne kendi tarihini ve haddini bilmezliktir; ulus devletimizin çimentosunu oluşturan değerlere karşı affedilmez saldırıdır.
- Bu konuda derhal açıkça ‘özür dilemediğiniz’ veya ‘aksini kanıtlayacak açıklama yapmadığınız’ sürece, CHP örgütü sizi hiçbir zaman affetmeyecek, sizi CHP çatısı altında barındırmayacaktır.
- Eğer bir CHP’li olarak siyasete devam etmek istiyorsanız, Deniz Baykal’ın 2006’daki şu uyarısını beyninize kazımalısınızdır.
“Türkiye’de özellikle sosyal demokrat bir parti olarak siyaset yapmak, ülkeyi kendi görüşlerine göre dizayn etmeye çalışan bu hükmedici, emredici, yani özünde emperyal güçlere karşı partinin kimliğini ve kişiliği korumak o kadar ağır bir sorumluluk ki... Fakat bundan daha ağırı partini koruduğun kadar da sakınmak, varlığının bir devamı ya da bir parçası gibi onun üzerine titremektir. Bizden öncekilerden öğrendiğimiz ‘CHP’li olmanın dayanılmaz ağırlığı ve sorumluluğu’ işte böyle bir şeydir.”
Bir M. Ali Birand geçti
MEHMET Ali Birand’ın vefatı öncesinde,ameliyatında bir komplikasyon var mıdır, yok mudur bilemeyiz de... Biz onun gazeteciliğindeki başarılarına bakmak isteriz.Televizyonda dün herkes bir şekilde üzüntüsünü ve onu tarif etti; ama Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan esas değerlendirmeyi yaptı:
“Onun dünyası habercilikti. Bir Mehmet Ali daha kolay kolay yetişmez Mehmet Ali gibi bir gazetecinin yetişmesi zordur. Duyduğunu değil gördüğünü yazardı. Nitekim bunu daha sonra Milliyet’te slogan olarak kullandık. Yeri doldurulamayacak bir arkadaşımızdı. Bundan sonraki gazetecilerin yol göstericisi olacak...”
AB sürecini en iyi bilen gazeteciydi. Çünkü yıllarca Brüksel’de muhabirlik yaptı; sonra yerini Cumhurbaşkanı Gül’ün basın danışmanı Ahmet Sever’e devretti. Seveni olduğu kadar sevmeyeni de çoktu... Uluslararası düzeyde bir kaç gazetecimizden biriydi. 1970, 80 ve 90’lı yıllarda görüşmediği devlet başkanı, katılmadığı uluslararası toplantı yoktu; yerli liderlerimiz onun önünden geçmeyi isterdiler hep.
Önce Uğur Mumcu, son yıllarda da Emin Çölaşan’la kavgalı dönemler geçirdi. Bir de 28 Şubat’taki andıç konusu... Her üç olaydan büyük üzüntü duyduğu bilinir.
Sonuçta, ülke için eksiği giderilemeyecek bir kayıptır Birand.
32. Gün’ü çok özleyeceğiz.
Herkesin başı sağ olsun...
Çağdaş kurumlara baskı
“Bağışlarla ayakta duran ve eğitime katkı amacıyla büyük çaba harcayan bir demokratik kitle örgütünün vergi cezası yoluyla sindirilmek istenmesini kınıyoruz. Gerek devlet eliyle, gerekse tarikatlar eliyle yaygınlaştırılan gerici, dinci ve antilaik eğitime karşı, çağdaş ve laik eğitimin neferlerinden biri olan ÇYDD’nin her zaman yanında olduğumuzu belirtmek istiyoruz.”
(Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir)
Biliyor musunuz
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda bilgilerine başvurulan Recep Tayyip Erdoğan, Tansu Çiller, Deniz Baykal, Recai Kutan ve Mehmet Ağar’ın ifadelerinin yer aldığı ‘Darbe Tutanakları’nın 3. kitabının Anka Yayınları arasında çıktığını...
CHP Antalya milletvekili Av. Gürkut Acar’ın, Atatürk Orman Çiftliği’nde (AOÇ), Başbakanlık ve TBMM’nin inşaat yapmak için girişimde bulunmasına tepki göstererek “AOÇ için TBMM devreye girmeli” diyerek, bu konuda bir araştırma önergesi verdiğini...
TGB’nin, patriot füzelerinin
Almanya’dan yola çıkışında yaptıkları protestodan sonra Türkiye’ye 21 Ocak günü indirileceği İskenderun’da ‘Vatan Nöbeti’ adıyla eylemde bulunacaklarını açıkladığını...
Paylaş