Paylaş
Ormanların sesinin değişmesine neden olan tahribatlar, adına yatırım denen projelerle her geçen gün çoğaldı, çoğalıyor. Projeler artarken ormanlar azalıyor, sular kirleniyor. Orman alanları daraldı. Hem de inanılmaz bir biçimde daraldı. Daralma tüm hızıyla devam ediyor, yok oluş hızlanıyor.
Ormanlar, dünya çapında temiz ve bol miktarda su sağlamak için kritik öneme sahiptir. Sağlıklı ormanlar suyu filtreler, erozyonu azaltır, yağışları düzenler, yeraltı suyu alanlarını doldurur, kuraklık ve sellerin etkilerine karşı tampon görevi görür.
Dünya orman gününde 1/3 Bulgaristan’da, 2/3 Türkiye’de bulunan Istrancalardan bir örnek: Karşı tarafta hayvanlar orman içinde dolaşırken, bizim tarafta maden işletmelerine ait kamyon ve iş makineleri dolaşıyor. Bir tarafta hayvanlar, bir tarafta kamyonlar...
BULGARİSTAN KORUMACI
‘Dünya Su Günü’nde örneği yine Istrancalardan verelim. Karşı taraftaki Istrancalardan Veleka Nehri, bizim tarafta ise Ergene Nehri. Veleka Nehri’nden su, Istrancalardan tertemiz doğan Ergene Nehri’nden sanayi ile buluştuktan sonra sıvı akıyor.
Doğaya yapılan zulmün hesabı da bedeli de ağır oluyor. Can ve mal ile ödeniyor.
“ÇED gerekli değil” deseniz de doğa bu planlardan anlamaz. “Su akar yolunu bulur” der; yaptıklarınızı yok eder, geçer gider.
Dünya her geçen gün daha kötüye gidiyor. Tahribat bu şekilde devam ederse “Bir varmış, bir yokmuş” demeye az kaldı.
Biz doğamızı korumak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma derdindeyiz!
GÜNÜN SÖZÜ
“MİLLİ nutuklar atan bir Türkiye, diğer taraftaysa yıllardır bu tiyatroya kanan zavallı millet. Oyuna gelme Türkiyem!” Dr. Vecdet ÖZ
ÖDÜLLENDİRİLEN TÜRKLER, ATATÜRK’E SAYGIYA KOŞUYOR
MANYA’da Prof. Uğur Şahin ve eşi Özlem Türeci, BioNTech firmasının kurucuları olarak ilk aşıyı üretmeleri nedeniyle Almanya’nın en büyük nişanını aldılar. Törenden sonra Berlin büyükelçiliğine giderek Atatürk büstü önünde verdikleri poz ve kanser aşısının birkaç yıl içinde kullanıma geçebileceğini açıklamaları dünyada büyük yankı uyandırdı. Aziz Sancar, Nobel Kimya Ödülü’nü kazandıktan sonra Türkiye’ye gelmiş ve Anıtkabir’i ziyaret etmişti. BioNTech de gönderecek ama görülüyor ki çare yerli ve milli aşıda. Bir çırpıda herkesi aşılamak rahatlatacak. Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ve TÜBİTAK desteğiyle 17 yerli aşı çalışması sürdüğü biliniyor. En hızlı ilerleyeni Erciyes Üniversitesi’nce geliştirilen inaktif aşı. 5 Kasım 2020’de Faz-1 çalışmalarına başlanmıştı. Şu an Faz-2 aşaması devam ediyor.
Aralık’ta Çerkezköy’deki Koçak Farma firmasını ziyaret etmiş, yönetim kurulu başkanı Ender Koçak ve yeğeni Cem Koçak ile görüşmüştük. Ender Koçak “Erciyes Üniversitesi’nin inaktif aşısı firmamız bünyesindeki GMP’li üretim tesislerinde gerçekleştirildi” demişti. Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesisi olan Koçak Farma, bildiğimiz kadarıyla kendisi de inaktif bir aşı için kolları sıvamıştı. Yerli ve milli aşı büyük avantaj olacak. Bir an önce 2. faz çalışmaları bitirip 3. faza geçerler umarız. Bir yandan da süratle ve bol miktarda üretilmesi için imkânların önceden hazırlandığını sanıyoruz. Kulağımız yerli ve milli aşıda. İktidar yakında bu ‘müjde’ye erebilir.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ 40 MİLYON KADIN KURTARABİLİR
YARGITAY Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Halk TV’de diyor ki:
“Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cumhurbaşkanlığı kararı birbirinden farklıdır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına dair Cumhurbaşkanlığı kararının geçerli olup olmadığına siz, biz veya Anayasa Mahkemesi değil, Danıştay hâkimleri karar verecektir. Bu nedenle CHP sadece Danıştay’a itiraz başvurusunda bulunabilir. Danıştay, Cumhurbaşkanlığı kararının dayanağı olan 9 No’lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu tespit edip Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusunda bulunabilir. Ancak bunu yapacaklarını sanmıyorum. Bu nedenle sorun, ülkemiz halkının yarısı olan 40 milyon kadının, demokratik tepkileri, direnişleriyle çözülecektir.”
Kanadoğlu, Cumhurbaşkanı’nın ilgili madde uyarınca Türkiye’yi NATO’dan ve BM’den dahi çıkarabileceğini anlattı.
BEYOĞLU’NDA GİZLİ SAKLI İŞLER
CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker, Taksim Gezi Parkı’nın Sultan Beyazıt Vakfı’na devredilmesini Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a yönelttiği, çarpıcı ifadelerin yer aldığı 11 sorulu önergesi ile Meclis gündemine taşıdı. CHP’li Şeker, “Dünya kültürel mirasında önemli bir yeri olan İstanbul’un Beyoğlu ilçesinin en kıymetli arazilerinin ve bu arazilerde bulunan taşınmazların ‘mazbut vakıf’ adı altında gizli saklı iş ve işlemlerle el değiştirmesinde hiçbir iyi niyet bulunmamaktadır” dedi.
“19 Mart 2021 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, 2008’de yapılan 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 30. maddesi gerekçe gösterilerek Taksim Gezi Parkı’nın mülkiyeti İBB’den alınarak, Sultan Beyazıt Han-ı Veli Hazretleri Vakfı’na geçirilmiştir. Yapılan devir işleminin kamuoyundan ve ilgili yerin maliki İBB’den gizli saklı bir şekilde yapılması ve devir işleminden günler sonra kamuoyuna açıklanması, yapılan işlemin İstanbullular başta olmak üzere tüm kamuoyunca kabul görmeyeceğinin iktidar tarafından da bilindiğinin açık göstergesidir” diyen Dr. Şeker, Sultan Beyazıt Vakfı’na ilişkin Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde herhangi bir bilginin yer almadığına dikkati çekti.
Milletvekili Dr. Ali Şeker, Vakıflar Genel Müdürlüğü sitesinde bu konuda bir bilgiye erişilemediğini, bu durumda vakfın ‘mazbut vakıf’ olduğunun düşünüldüğünü belirterek, tarihi Beyoğlu Öğretmenevi ile bunun yanındaki binanın da bir vakfa devredildiğinin öğrenildiğini belirterek “Bunlar da AKP’nin gözünü Beyoğlu’nun kıymetli gayrimenkullerine diktiğinin bir kanıtıdır” dedi. Evet, biz de soralım: Mülklerin devrildiği vakfın gayesi nedir ve yönetiminde kimler yer almaktadır? Anılan vakfın ikametgâhı neresidir, kaç şubesi vardır? Vakfın Beyoğlu Öğretmenevi arsası ve Gezi Parkı arazilerinin mülkiyetini devralacak nasıl bir bağı bulunmaktadır?
Paylaş