Paylaş
İsveç’teki iş kazası ülkemizin onulmaz yarasını, emekçiyi ne denli önemsediğimizi bir kez daha anımsattı.
İsveç’te bir maden ocağında çıkan yangında 166 işçi yaşam odaları sayesinde hayata tutunurken, Soma ve Ermenek’teki ocaklarda yaşam odalarının bulunmamasından yüzlerce emekçi canını yitirdi.
Eğer, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) madencilerin güvenliğine ilişkin 176 sayılı Sözleşmesi’ni 20 yıl sonra çalışma mevzuatına alırsanız madenlerde kitlesel ölümler kaçınılmaz olur.
Eğer, maden ocaklarında yaşam odalarının kurulmasını mecburi hale getirmezseniz, Soma ve Ermenek’te olduğu gibi iş cinayetlerinde yüzlerce emekçi yaşamını yitirmeye devam eder.
Eğer TBMM Komisyonu’nda iş güvenliğine ilişkin düzenlemeleri de içeren torba yasa tasarısında emekçiler aleyhine, işveren lehine değişiklik yaparsanız iş cinayetleri günde ortalama 5 emekçinin canını almayı sürdürür.
ILO’nun 1995 yılında kabul ettiği 176 sayılı Sözleşme’yi Türkiye 20 yıl savsakladı, görmezden geldi.
Soma ve Ermenek’te kitlesel ölümler yaşandı, o zaman 176 sayılı sözleşme kabul edilerek Türk çalışma mevzuatına girebildi.
Madenci için son derece yaşamsal önemi olan bu sözleşmenin kabul edilmesi için illa yüzlerce emekçinin canını yitirmesi mi gerekiyordu?
Soma, Ermenek ve diğer ocaklarda yaşam odaları olsaydı yerin yüzlerce metre altında kazma sallayan Anadolu’nun çilekeş emekçileri bugün hayatta olmaz mıydı?
Neden iş güvenliğine ilişkin önlemlerin yer aldığı torba yasa tasarısında geri adım atılıyor.
Neden madenlerde yaşam odalarının mecburi hale getirilmesine karşı çıkılıyor? Yaşam odalarının mecburi olması için illa yeni iş cinayetlerinde yüzlerce emekçinin ölmesi mi gerekiyor?
İsveç’teki kazada emekçilerin yaşam odaları sayesinde hayatta kalmasını Sayın Bakan nasıl değerlendiriyor?
İLO sözleşmelerini ötele, ancak 20 yıl sonra kabul et, yaşam odalarına karşı çık, yasa tasarısında işverene getirilen ağır yaptırımlardan geri adım at. Ondan sonra da “İş cinayetlerine karşı mücadele ediyoruz” demeçleri... Hiç de inandırıcı değil.
Emekçilerin, Sayın Bakan’dan Kıdem Tazminatı Fonu kurulmasına ilişkin harcadığı enerjinin yarısını, iş cinayetlerine karşı alınacak güvenliğe harcamasını beklemeleri bekliyor.
Emekçinin önceliği Kıdem Tazminatı Fonu değil, güvenli bir ortamda çalışabilmektir.
Şükrü KARAMAN
GÜNÜN SÖZÜ
“Türkiye Cumhuriyeti, son 200
yıllık yenilmişliğimize, geri kalmışlığımıza, itilip kakılmışlığımıza karşı çare olarak ancak 100
senede bulabildiğimiz
merhemin adıdır.”
İlhan KESİCİ
(AKP hükümetlerinin 2003-2014 yılları arasında faiz lobisine ödediği paranın tutarı 475 milyar dolar!)
Topbaş’ın fark edemediği şeyler
İSTANBUL çok güzel şehirdi ama şu gökdelenler görüntüyü bitirdi. Mevsim çiçekleri, güller, duvar çiçekleri, hiçbir şey o yapıların verdiği zararı telafi edemezken... Ben o mevsimlik çiçeklere bakarken, hep yapılan masrafları ve çöpten beslenen fakirleri düşünürdüm. Yaptığınız süslemeler güzel de ben emekli bir doktorum, hayata hep mesleğim gözüyle bakarım. İstanbul’a metro, metrobüs gibi çok güzel toplu taşıma araçları getirildi. Ancak onların duraklarından üstgeçitlere çıkmak için yapılan asansörlerin hiçbiri çalışmıyor. Çıkılan merdiven basamaklarını saydım, en azı 42 basamak. Bunun ne demek olduğunu Kadir Topbaş etrafına bir bakarsa anlayabilir. 32 milyonluk çiçek harcamasının bir bölümünden asansörlere pay ayrılabilirdi. Meryem TÜRKİLİ
Marmaray inşaatı durdu mu?
HAYRİ Bingeli yazıyor: “TV’ler ve gazetem hemen her gün İstanbul ulaşımına ilişkin müjdeli haberler veriyor. İki bin bilmem kaç yılında ne kadar rahatlayacağımızı öğrenerek seviniyoruz. Ben Marmaray’ı Pendik’e bağlayacak eski banliyö hattındaki çalışmanın ne zaman biteceğini çok merak ediyorum. İki yıl önce alelacele kaldırılan trenlerden sonra kepazelik dolu minibüslere mahkûm olduk. Buna karşılık sökülen demiryolunda bir yıldır hiçbir çalışmanın da yapılmadığını gözlemliyoruz. Erenköy Köprüsü’nün orada oluşan göleti gördünüz mü? Yoksa ‘Kanal Kadıköy’ yapılıyor da müjdesi mi henüz verilmedi?
‘Aroma’nın patronu önseçime başvurdu
AROMA’nın ortaklarından, işletmeci Mahmut Doruk “demokrasinin yerleşmesi ve şimdiye kadar hiç milletvekili çıkmayan Beykoz’u temsilen’ CHP’nin 1. bölgeden aday adayı olduğunu açıkladı. “Benimle mücadeleye var mısınız?” diye soran İrfan Hüseyin Yıldız İstanbul 1. bölgede önseçim yarışına gireceğini açıkladı.
- Merhum Mevlut Aslanoğlu’nun önerisiyle Pütürge’de iki dönem belediye başkanlığı yapan, geçen yerel seçimde CHP Avcılar’dan başkanlık yarışına giren Dr. Necdet Ayaydın bu kez İstanbul’dan 3. bölge aday adayı oldu ve “Malatyalı seçmenlerin istemini kıramadım” dedi. DSP’li eski Sanayi ve Teknoloji bakanlarından Tahir Köse de, CHP’den aynı bölgeden aday adaylığını duyurdu.
- ANAP’tan ilk kez milletvekili olan, daha sonra CHP’ye geçen, bu arada Baykal’a kızıp istifa edip Anadolu-Demokrasi ve Özgürlük Partisi’ni kuran, Kılıçdaroğlu geldikten sonra partisini kapatıp yeniden CHP’ye dönen Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu, Ankara 2. bölgeden yeniden aday adayı oldu.
- ADIYAMAN’da 13 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra ayakkabıcılık sektörüne geçen ve bir ayakkabıcılık lisesi ile yüksekokulu yapımına öncülük eden, CHP’de bir dönem PM üyeliği yapan Besnili Mehmet Kaban, 3. bölgeden adaylığını yarın açıklayacağını bildirdi; sloganının “Kendim için değil, ülkem için siyaset” olacağını söyledi.
- MERSİN’in tanınmış doğa savaşçısı; emeğin ve emekçinin savunucusu Av. Semra Kabasakal CHP Mersin’de ‘kontenjan’ adaylığına başvurdu; CHP’li eski Mersin Belediye Başkanı Macit Özcan da aday adayı oldu.
Paylaş