Paylaş
Yakın geçmişte Kıbrıs’ta, bir Rum genci aşka gelip Türk bayrağını indirmek için direğe tırmanırken nöbetçi asker tarafından vuruldu, bayrağı indiremedi.
Bu durumlarda, ‘Sarı Öküz’ hikâyesini hatırlamakta fayda var:
Rivayet muhtelif, köye dayanan eşkıya, köyün albenili sarı öküzünü haraç olarak istemiş, herkes verelim kurtulalım derken, yaşlı, güngörmüş olanı, sarı öküzü vermeyin, verirseniz arkası gelir, kurtulamazsınız demiş; ancak dinlememişler ve sarı öküz gitmiş... Zamanla, eşkıya azıtmış, istedikçe almış, sonunda verecek bir şey kalmayınca köylüler, ihtiyar haklıymış, sarı öküzü vermeyecektik demişler, ama iş işten geçmiş!...
Kıbrıs’ta, bir daha bayrağı indirmek için direğe çıkan olmadı, Lice’de, askeri birlikten bayrağı indirdiler, arkası nasıl gelir bilinmez.
Bayrağın neyi temsil ettiğini anlatmaya gerek yok, bayrağın nasıl korunacağını da o birliğin komutanına öğretecek halimiz yok, en iyisini komutan bilir, bilmesi gerekir. Ama bir şeyi hatırlatma zorunluluğu var, ‘o bayrağı indirtmeyecektin’ komutan!
(Emekli bir subaydan)
Atatürk’ü tanımayanlara Dilek Yılmaz’dan dersler
HDP Milletvekili Adil Zozani, TBMM’nin 5 Haziran’daki oturumunda “Kemalizm dediğiniz şey bir parça Hitler, bir parça Mussolini’dir” diyerek TBMM’nin çatısı altında Atatürk’ün düşüncesine ağır ve cüretkâr bir saldırıda bulunduğunu söyleyen CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz bakın ne diyor:
“Bu yalnız Büyük Atatürk’ün manevi şahsiyetine değil, aynı zamanda onun kurduğu TBMM’ye ve CHP’ye karşı da ağır bir saldırıdır. Üstelik bu denli ağır bir şekilde saldırdıkları Atatürk’ün kurduğu CHP’de geçmişte pek çok HDP milletvekili değişik kademelerde görev yapmıştır. O zaman önce kendilerini sorgulamaları gerekmektedir.
Kemalizm kendine özgü ilkeleri olan laik ve çağdaş Cumhuriyetimizin düşünsel temelini oluşturan antiemperyalist ve tam bağımsızlıktan yana olan bir devlet anlayışıdır.
Atatürk, Mussolini ve Hitler için “Dünya nimetlerinin emperyalist ülkeler tarafından pervasızca paylaşıldığını ve bu paylaşma esnasında gelişmemiş ülkelerin tarihten silindiğini” belirterek “İtalya faşizm ideolojisine dört elle sarılmış. Bu ülkenin diktatörü olan Mussolini ülkesinin 8 milyon faşist gencinin süngüsü üzerinde yaşadığını haykırıp duruyor. İtalyan gençlerine kara gömlekler giydirerek çoktan tarihe gömülmüş bulunan Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmayı bu şartlandırılmış gençlere aşılamaya çalışıyor. Almanya’da Hitler’in yaratarak geliştirmekte olduğu Nazilik de faşizmin bir başka, bir büyük tehlikeli benzeridir. Hitler bir ırkçıdır. Dikkat buyurunuz milliyetçi demiyorum, ırkçıdır diyorum. Alman ırkını en üstün ırk olarak gören bir mecnundur (delidir). Tekmil Alman gençliğini peşine takmış, onlara bu ideali aşılamıştır.”
Faşizmin de Nazizmin de sonu yoktur... Halkı ve gençliği sürekli olarak heyecan içinde tutmak için durmadan silahlanmak, sağa sola tehditler savurarak ayakta kalmak zorundadırlar. Bu işin sonucu, savaştır. Ve bu savaşın sonunda ne Faşizmin ne de Nazizmin ayakta kalabilmesine olanak göremiyorum.”
(Sabiha Gökçen ‘Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti’ THK Yayınları, İstanbul, 1982, s. 155, 159)
Yetti artık
1- GENELKURMAY, “Bayrağı indiren çocuk olduğu için sesimizi çıkarmadık” demiş. (‘Başbakan’dan korktuğumdan’ diyememiş. Genelkurmay Başkanı, Başbakan’ın yaveri veya emir eri mi, yoksa sadece merasim paşası mı?)
2- Bu lafı külahıma anlatsınlar. Başbakan’ın oyu için her şeye göz yumuluyor. Başbakan, yetti artık!
Dinçer ÖNAL
Çok üretimi teşvik etmek ‘bor’ için de söz konusu
CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören, “Soma’daki kaza maden ocaklarında iş güvenliği tedbirlerinin eksikliğini ortaya çıkardığını belirterek “Soma kömür ocaklarını devlet işletsin” diyor.
Kapasitenin üzerinde üretim yapılması ve iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması ölümlü kazalara davetiye çıkarmaktadır, derken bir gerçeğe de parmak basıyor.
Peki bu olayın hiç bürokrat tarafı yok mudur?
TKİ Genel Müdürü Mustafa Aktaş göreve geldikten sonra üretimin ne kadar arttığına da bakmak gerekiyor.
TKİ’ye bağlı Ege Linyit İşletmesi (ELİ) Müessese Müdürü Hakkı Duran’a, basında yer aldığı gibi makam aracı olarak altına Mercedes marka makam aracını kim aldı? TKİ mi, patron Soma madenlerini işleten Alp Gürkan-Can Gürkan mıdır?
Duran bu konuda bir yanıt vermiyor. Geçenlerde Kütahya’dan bir okurumuz aradı; “Herkes Soma ile ilgileniyor. Çok büyük dersler çıkardı bu facia. Bir de Ege Bölgesi’ndeki bor, doğal zeolit, pirit külü vs... Bor bunların en önemlisi, özel sektör çıkarıp devlet eliyle satılıyor. Şöyle Sındırgı’ya bir gidin, orada soruşturun; eskiden bu ilçeden kaç kamyon çıkıyordu, şimdi kaç kamyon?... Ben bu işlerle ilgili bir mühendisim... “Çalış, çalış...” talimatı verilirken, orada çalışanlar da var. Eti Madencilik Genel Müdürü Dr. Orhan Yılmaz da mı Mercedes mi istiyor da, çalışanların üzerinde daha çok üretim için baskı yapıyor? Allah korusun derim, kendisine da biraz vicdanlı olmasını dilerim.”
Okmeydanı cazibe merkeze olacak derken kimin cazibe merkezi olacağını merak ediyoruz?
AKP döneminde İstanbul’da başlatılan kentsel dönüşüm adı altındaki rant yağmasının son kurbanı Okmeydanı oldu. Okmeydanı, kentsel dönüşümün önünü açmak ve yeni rant alanları elde etmek için ‘riskli alan’ ilan edildi. OKMEYDANI’nın Fetihtepe, Kaptanpaşa, Keçecipiri, Piripaşa ve Piyalepaşa mahallerini kapsayan yaklaşık 1 milyon 600 bin metrekarelik bölgeyi ‘riskli alan’ ilan eden karar, Beyoğlu Belediyesi Meclis’inden oyçokluğu ile geçti. Yaklaşık 82 bin nüfusun barındığı Okmeydanı’nda 18 bin 800 konut ile 5 bin 500 ticaret alanı bulunuyor. Okmeydanı zemininin olası bir İstanbul depreminde risk oluşturduğu anlamına gelen ve kentsel dönüşümün önünü açan ‘riskli alan’ kararı ile 5 bin 600 binanın bulunduğu bölgenin yıkılarak yeniden yapılanması planlanıyor.
Okmeydanı halkı, 30 Mart 2014 Yerel seçimleri öncesinde AKP’nin vermiş olduğu sözleri tutmasını bekliyor.“50 Yıllık Tapu Sorununu Çözdük” sloganıyla büyük bir seçim kampanyası yürüten AKP Okmeydanı’nda yaşayan vatandaşlarımızın hiçbir şekilde mağdur edilmeyeceğini açıklamıştı. Hatta Başbakan Erdoğan’ın katılımıyla bir tapu dağıtım töreni de düzenlenmişti. Bu törende 176 hak sahibine tapu dağıtımı yapılmış geride kalan binlerce hak sahibinin de tapularını alacakları ifade edilmişti. Seçimler sonrasında ise, AKP hiç kimsenin aklına gelmeyen “Riskli Alan” kararını çıkarttı. Riskli Alan kararının çıkması hak sahiplerinin haklarından vazgeçmelerini zorunlu hale getirmektedir.
Buna göre;
1- Beyoğlu Belediyesi’nin hazırlamış olduğu projede Okmeydanı’ndan Kasımpaşa sahiline kadar uzanan bir koridor açılıyor ve bu koridorun içinde Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın başkanı olduğu Okçular Vakfı da bulunuyor. Burada yapılan düzenlemeler ile Bu vakfın arazisinin değeri paha biçilemez bir hale mi getirilmek isteniyor? Anılan kentsel dönüşüm bölgesinde özellikle son 2 yıldır büyük bir güvenlik zafiyeti bulunmaktadır. Sokak eylemleri tırmanmış, sokaklarda silahlı insanlar adeta devriye geziyor ve sokak ortasında insanlar öldürülüyor. Hırsızlık, gasp ve uyuşturucu çeteleri cirit atıyor. Bu çeteler okullarımızda bile kirli emellerini yürütüyorlar. Emniyet bu güvenlik zafiyetinin giderilmesi konusunda yetersiz kalıyor. Bunun sebebi burada yaşayan insanları bir bıkkınlık içine sokup buradan göç etmelerini ya da belediyenin şartlarını kabul etmelerini kolaylaştırmak mıdır?
3- “Okmeydanı cazibe merkezi olacak” derken kimin için cazibe merkezi olacağını merak ediyoruz. Bu bölgede ömrünü tüketmiş gariban vatandaşlar için mi yoksa kendilerine kentin en merkezi yerinde yeni yaşam alanları arayan zengin zümre için mi?
4- Hangi bilimsel verilere dayanılarak söz konusu bölge “riskli alan” alan ilan edilmiştir?
5- Bu bölge seçimden sonraki 1 ay içinde mi riskli alan haline geldi? Daha önceden riskli alan olduğunu biliyor idiyseniz neden bu halka tapu sözü verdiniz?
6- Riskli alan ilan edilen bu bölgenin altından şu an bir tünel inşaatı devam etmektedir. Bu tünel inşaatı için herhangi bir risk yok mudur?
Erenköy Tarım İl Müdürlüğü elden gidiyor Kadıköylüler uyuyor
BAĞDAT Caddesi’nde kamuya ait olan Erenköy Tarım İl Müdürlüğü arazisi ve 71 adet taşınmazın yapılaşmaya açılması girişimlerine karşı meslek odaları, muhtarlar, forumlar ortak basın açıklaması
Kamuya ait olan Erenköy Tarım İl Müdürlüğü arazisi ve 71 adet taşınmazın yapılaşmaya açılması girişimlerine karşı meslek odaları, muhtarlar, forumlar ortak basın açıklaması düzenliyor...
Kurumlar ve vatandaşlar 11 Haziran 2014 Salı günü, Erenköy Tarım İl Müdürlüğü önünde toplanılarak kamu mallarının rant ve talana karşı korunması amaçlı bir basın açıklaması düzenliyorlar.
Aralarında, TMMOB Mimarlar Odası İst. BK Şb. Anadolu I.Bölge Temsilciliği, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İst. Şb., TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İst. Şb., İstanbul Veteriner Hekimler Odası, KESK Tarım Orkam-Sen İstanbul Şb., Caddebostan Mah. Muhtarlığı, Göztepe Mah. Muhtarlığı, Erenköy Mah. Muhtarlığı, Göztepe Gezi Dayanışması, Özgürlük Parkı Halk Forumu bulunuyor.
Yapılacak Basın Açıklamasına Çağrı metni;
Her şeyi “meta” olarak gören anlayışla 2 Mayıs 2014 tarihinde, Başbakan Erdoğan`ın başkanlık ettiği Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla, içinde arkeolojik sit alanları, fay hattı ve Erenköy Tarım İl Müdürlüğü`nün 22 bin metrekarelik arazisinin de bulunduğu toplam 71 adet taşınmaz sessiz sedasız “özelleştirme” yoluyla satışa çıkarılmıştır.
2004 yılından beri birçok kere Tarım İl Müdürlüğü kamusal alanının yapılaşmaya açılması girişimleri meslek odalarının ortak açtıkları davalarla 2 kez yargı tarafından iptal edilmesine rağmen söz konusu kamusal alanın “talan” edilmesi için yeniden girişimler başlatılmıştır.
Toplumsal yarar yerine iktidara yakın müteahhitlerin çıkarlarını gözeten bu hukuksuzluğun durdurulması amacıyla düzenlediğimiz kitlesel basın açıklamasına değerli basın çalışanlarımızın ve duyarlı yurttaşlarımızın katılımını diliyoruz...
Toplantı yeri : Erenköy Tarım İl Müdürlüğü önü; yarın Saat : 12.00
TMMOB Mimarlar Odası İst. BK Şb. Anadolu I.Bölge Temsilciliği, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İst. Şb.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İst. Şb., İstanbul Veteriner Hekimler Odası, KESK Tarım Orkam-Sen İstanbul Şb., Caddebostan Mah. Muhtarlığı, Göztepe Mah. Muhtarlığı, Erenköy Mah. Muhtarlığı, Göztepe Gezi Dayanışması, Özgürlük Parkı Halk Formu.
Vişne Haber Ajansı - Dilfiraz Değerli
Bahçeşehir’in ‘havuzlu vadisi’ de gidiyor
BAHÇEŞEHİR’i bilirsiniz. Eski Pegasus, en son Papalina restoran olan, ta 1991 yılında 1.kısmın sosyal tesisi olarak tanıtılan, reklam aracı olarak kullanılan ve 1994’te kullanımımıza tahsis edilen (yüzme havuzu, tenis kortlu, ağaçlı, vaha benzeri) mekan yıkılıyor, o güzelim dere kenarındaki koca ağaçlar sökülüyor.
Yerine MESA bloklar dikecek.
Geçen yıl Gezi olayları sırasında konu gündeme gelmiş, muhtemelen olayların Bahçeşehir’e de yayılmaması için kapatılmıştı. Hatta (Bahçeşehir’e coğrafi komşuluğu dahi olmamakla beraber) Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, o zaman “İmar Bakanını ikna etti” diye (!) övgülere mazhar olmuştu!
İşte şimdi o vaha gidiyor, ağaçlar ‘naklediliyor’! GreenTEM peyzaj çalışıyor! Her zamanki gibi Bahçeşehir uyuyor! Ben de her zaman olduğu gibi, tekbaşıma debeleniyor ve “Biz, öküz Bahçeşehirliler dahil hepimiz betonlar altında kalalım” diye ‘paralel’ beddualar ediyorum!
Sizinle de sadece dert paylaşmak istedim sayın Bayer. Kusuruma bakmayın lütfen. Nerede bu işin CHP’si, BADER’i, TEMA’sı, vs..
Prof. Dr. Sabri ERGÜNEY
Antalya’da Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ın söylediği ‘üç hain’ kim?
Geçtiğimiz hafta içinde Büyükşehir Belediyesi’nden gelen basın bültenleri ‘borç ve enkaz edebiyatı’ kokuyordu.
CHP’li Mustafa Akaydın döneminde fazla işçi ile çalışıldığı ve bunlara yapılan ödemelerin aşırılığı nedeniyle kente birşey yapılmadığı öne sürülüyordu.
Belediyenin her yere borçlandığı belirtilerek ödemelerin küçük esnaftan başlayarak planlandığı ve zaman içinde ödeneceği duyuruluyordu.
Oysa Başkan Menderes Türel, geçen ay yaptığı basın toplantısında borçların ve alacakların listesini miktarını ve bu kadar çok işçiyle çalışmayacaklarını açıklamıştı.
Kamuoyuna tekrar tekrar aynı tür açıklamaların verilmesine/duyurulmasına gerek var mı?
DÜĞÜNDE KRİZ
Cumartesi günü gazetemiz ortaklarından Mehmet Talay’ın oğlu Emre, Derya (Çetin) ile mutluluğa adım atarak evlendiler. Onlara mutluluklar diliyoruz.
Nikahı Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel kıydı.
Kıydı kıymasına ama düğün salonunda da küçük bir kriz yaşandı.
Eski başkan Mustafa Akaydın düğün töreninin başından beri salonda yerini almıştı. Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek başka düğün törenleri olduğu gerekcesiyle erken ayrılmıştı. İl Başkanı Devrim Kök ve Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal daha sonra törene katılmışlardı.
Bir saat kadar sonra Başkan Türel ve beraberinde AKP Milletvekili Hüseyin Samani, AKP İl Başkanı Mustafa Köse ve CHP’den Meclis Üyesi seçilen ama henüz 2 ayını doldurmadan AKP’ye transfer olan alevi Ercan Merthatun olduğu halde salona girdiler.
Başkan Türel doğruca nikah masasına gitti. Ümit Uysal’ın tanık olduğu nikahı kıydı. Ve ardından da salondan ayrıldılar.
AKP heyetinden sadece İl Başkanı Mustafa Köse salondan çıkarken CHP’li Akaydın ve Kök’ün elini sıktı. Oysa heyet CHP’lilerin oturduğu masanın önünden geçerek salona girip çıkmışlardı.
İki başkanın birbirlerine ‘Merhaba’ dememesi ve tokalaşmaması konuklar açısından ‘Ayıp’ karşılandı.
EVRAK YAKMA KOMPLOSU
Tören başlamadan önce Akaydın ile biraz sohbet etmiştik; “Biz düşman mıyız. Bu ne kin. Hepimizin amacı Antalya’ya elimizden geldiğince hizmet etmek. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama durum budur” dedi özetle.
“Nedir bu belediyenin borç olayları” diye sordum Akaydın hocaya.
“Gülüyorum bütün bunlara Bülent, hatta şaşırıyorum” dedi. Sonra devam etti:
“Belediyenin borcu olmaz mı hiç, olacak tabi. Ben belediyeyi 1 milyar dolar borçla devralmıştım. O zaman 1 dolar 1.40 liraydı. Teslim ederken belediyenin 650 milyon dolar borcu vardı. Ve bugün dolar 2.09 lira. Üstelik bunun 154 milyon eurosu tramvay borcuydu. Yani bizde borçlu almıştık ve ödedik. İşçi sayısını çok buluyor sayın Türel. Çok olur mu hiç o arkadaşlarla hizmet ürettik biz. Antalya büyük bir kent. Şimdi daha da büyüdü.”
BEN OLSAM...
Akaydın, “Ben olsam tramvay yerine otobüs alırdım ve tercihli yol yapardım mesela” diye de ekledi.
Mustafa Akaydın biraz durdu sonra seslendi: “Sana birşey söyleyeyim mi şu evrak yakma işi var ya. Ben öyle emir vermedim, gidin çöpe atın o fotokopileri dedim. Meğer bu bir komploymuş. Senaryoyu öğrendim sonunda. Yanımdaki 3 kişi hainmiş meğerse. AKP’ye çalışmışlar. İsim isim de veririm ama. Ben çöpe atılmasını söyleyince böyle bir senaryo yazmışlar. Akıllarınca evrak yakılırken suç üstü yaptılar. Bu ortaya çıktı. Müfettişler bile gülüyor bu işe. Durum netleşsin ben de savcılığa suç duyurusunda bulunacağım.”
Akaydın’ın bu iddiası çok ciddi. Doğruysa eğer siyasetin geldiği nokta çok düşündürücü ve üzücü.
Bu arada düğün salonunda Akaydın’ın yanında oturan bir arkadaş kulağımıza fısıldadı; “Başkan anılarını topladığı bir kitap hazırlığı yapıyor. Üniversiteden belediye başkanlığına kadar yaşadıklarını yazacak.”
Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadan hakkımızı korumalı
“BİZLER belediyeye bağlı olarak kurulan Kadın Emeğini Değerlendirme Derneği (KADEM)’ne üye bir grup üreten emekçi kadınlarız. Evimizde ürettiğimiz takı, hediyelik eşya gibi ürünlerin, ki bunları vergi dairesine de bildirip kendi üretimimiz olduğuna dair belgemizi de alarak üretimini yapıp satarak geçimimizi sağlıyoruz.
Bu seneye kadar belediye lütfedip bize önce ayda 1 daha sonra da haftada bir ürünlerimizi sergilememizi sağlıyordu. Geçen yıldan beri Başkan Kocadon sürekli artık stand izni vermeyeceğini söylediği için de bizler kendisini desteklemeyecektik. Ancak bu seçimlerde CHP kendisini aday gösterdiği için ve kendisi de bizlere söz verip hiçbirimizi mağdur etmeyeceğini hem projelerine yazılı olarak hem de mitinglerinde beyan ettiği için hem partimize hem de kendisine destek verme kararı aldık.
Birçoğumuz oylarımıza sahip çıkmak adına sandık müşahitliği yapıp, gece yarılarına kadar aç bilaç sayım sonuçlarının sağlığı açısından sandık başlarında bekledik.
Şimdi geldiğimiz noktada beldelerde ve Bodrum merkezde tamamen özel diyaloglarla kurulan nasıl bir ilişkidir bildiğimiz (eş, dost, ahbap) kayırmacılıkla kısıtlı sayıda stand yeri verildi.
Birçoğumuz buradan başka gelirimiz olmadığını beyan etmemize ve üretici belgemizi de dilekçe ekine koyduğumuz halde açıkta kaldık.
Stand verilenlerin birçoğu arkadaşımız olduğu halde durumları bizlerden çok daha iyi olanların kişisel ilişkileriyle aldıkları hepimiz tarafından biliniyor.
Şimdi emekten yana olduğunu her fırsatta beyan eden bir partiye güvenip emeğimize sahip çıkacağınıza inandığımız için gösterdiğiniz adaya ki, hiç onaylamadığımız halde oy verdiğimiz için mi bizler burada mağdur ediliyoruz? Yardımlarınızı bekliyoruz.”
Paylaş