Nüfusumuzun %30'u emekli ailesi oldu

BİLİNDİĞİ gibi bu yıl milletvekilliği genel seçimleri yapılacaktır. Siyasi partiler şimdiden vaatlerine başladı bile. Genç Parti'nin vaatleri arasında emeklilere yönelik olanı dikkatimizi çekti: "Emeklilere 14 maaş."

Haberin Devamı

Türkiye'de 7.5 milyon dolayında emekli aylığı alan var. Yani nüfusumuzun % 10 emekli. Aileleriyle birlikte düşünülürse nüfusumuzun % 30'unu emekliler oluşturuyor.

Ama asıl önemli olan, emeklilerin aileleriyle birlikte toplam seçmen sayısının yaklaşık % 45'ini oluşturuyor olması. Öte yandan, ülkemizde seçime katılma oranının düşük olmasına karşın oyunu kullanan emeklilerin oransal olarak çoğunlukta olduğu açıklanıyor. Bu da konunun önemini ve ağırlığını ayrıca ortaya koyuyor.

Emekliler son seçimlerden bu yana milli gelirin artışından yeterince pay alamadılar. Emeklilerin % 99'u yoksulluk sınırının altında zor günler yaşıyor. Bu nedenlerle emeklileri rahatlatacak vaatler, projeler ve uygulamalar çok önem kazanıyor. Bu bakımdan emeklilerin, bütün partilerin konuyla ilgili ortaya koyacağı taahhüt ve projeleri yakından izleyecekleri ancak bu vaatlerin ve projelerin kaynağının emeklilerce inandırıcı bulunmasının çok önemli olduğu unutulmamalıdır.

Bu seçim, her bakımdan Cumhuriyet tarihimizin en önemli seçimlerinden biri (belki de en önemlisi) olacak ve her yurttaş gibi emekliler de bunun sorumluluğuyla oy kullanacaktır.

Mehmet KOYUNOĞLU-Vatandaş Emeklilik-Der Başkanı-ANKARA

GÜNÜN SÖZÜ

"Barzani, bölgedeki Kürtlerin liderliğine oynuyor. Türkiye'nin politikasızlığının sonucunda neo-liberalizme eklemlenen Barzanicilik yükseliyor. Sonuçta bütün taraflar, kartları elinde toplayan ABD'ye tabi hale geliyor."

(Siyasi analist Kenan Kalyon)

Cumhurbaşkanı seçimleri: Az zaman kaldı

HEPİMİZ şu hikâyeyi herhalde iyi biliriz. Hani epey geçmiş bir zamanda, yakalanan bir hırsıza son arzun ne diye sorulduğunda, hırsızın o esnada ağlayıp yakınan annesinin dilini öpmek istediğini ve sonuçta da annesinin dilini ısırarak kopardığını ve orada bulunanlara da "Eğer annem ben küçükken hırsızlık yapmama engel olmuş olsaydı, yaptıklarımın yanlış olduğunu söyleseydi, ben şimdi burada idam sehpasında olmayacaktım" der.

Günümüzde de AKP yollar, köprüler, binalar yapıyor, 15 ya da 20 senede bitirilebilecek projeleri 3-4 yılda bitiriyor ve kimse de sen bu kadar parayı nereden buldun, sana bu kadar parayı kim verdi diye sormuyor.

Herhalde hepimizin tahmin ettiği gibi ülkemizde ılımlı İslam cumhuriyetini görmek isteyen ABD, AB ve Arap ülkeleri, AKP'ye kesenin ağzını sonuna kadar açmışlar.

Evet Lozan'da kazandığımız hakları ve cumhuriyetimizin ilkelerini, Tayyip Erdoğan'ı ya da AKP'den birini cumhurbaşkanı seçerek kaybetmemize az bir zaman kaldı.

O yüzden diyorum ki, 14 Nisan'da tek ses ve tek yürek olmalıyız ve ulu önder Atatürk'ün adını bütün dünyaya bir kez daha duyurmalıyız.

Göksel KAYA

Sağduyu bekliyoruz

YİNE bir senaryo uygulamaya kondu ve peş peşe şehit cenazeleri gelmeye başladı.

Siyasetçilerimiz ise 84 yıllık Cumhuriyet tarihimizde 11'incisi yapılacak olan ve son derece saygın bir yeri bulunan Cumhurbaşkanlığı seçimini adeta "nasıl sulandırırız"ın sinsi hesaplarını yapıyor.

Oysa, binlerce yıllık devlet geleneğimizin verdiği olgunlukla, Iraklı aşiret reisleriyle kurulmaya çalışılan diyalog, siyasi partiler arasında esirgenmese ve parlamento dışında yıpranmamış seçkin bir isim üzerinde anlaşılsa fena mı olur?

Ya da, usulen yapılacak bir seçim sonunda kimseyi seçmeyip, zaten toplumun yarısını temsil etmeyen ve 5. yılında olan bu parlamento yerine erken seçime gidilerek yenilenmiş bir ulusal iradeyle yeni cumhurbaşkanı seçilse, acilen çözüm bekleyen iç ve dış sorunlar üzerine yoğunlaşılsa, daha demokratik ve adil bir yol izlenmiş, toplumun beklentileri karşılanmış olmaz mı?

Kişisel ikbal düşkünlüğünün gizlenemeyen tehlikeli görüntüsü, katlanan harama dayalı servetler, Anayasal uyumsuzluklar bizleri yeteri kadar bezdirmişken buna bir de bayrağa sarılı şehitlerin acısı eklenince sabrımız artık isyana dönüşüyor.

Dileriz 14 Nisan'dan gerekli ders alınır ve sağduyu galip gelir.

Reşit ÇAĞIN-İSTANBUL

CHP örgütleri mitinge yükleniyor

EVET, CHP'li belediyeler cumartesi günü Ankara'daki 'Cumhuriyet Mitingi'ne resmen katılamıyorlar.

Haberin Devamı

Zaten çoğu belediyede müfettişler 'görev' yapıyorlar.

Endişeleri var.

Haberin Devamı

Dünkü, 'Mitinge müfettiş korkusu' yazımızdan sonra arayan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, "Ben halka ve hakka bağlıyım, Kimseden korkmam. İnandığım olayın sonuna kadar arkasından giderim. 14 Nisan'da Ankara'da yapılacak mitinge katılmak isteyen yurttaşlarımız için belediyemizin kayıtsız kalması ya da yardımcı olmaması mümkün değildir. Bölgemizden mitinge katılacak olan yurttaşlara ve sivil toplum kuruluşlarına talepleri doğrultusunda otobüs tahsis edilmekte ve ulaşımları sağlanmaktadır. Beni Sarıgül yapan değerler, ulusun değerleridir" dedi.

İstanbul'da CHP ilçe örgütlerinde ise bir hareketlenmenin olduğu belirtildi. Kadıköy örgütünün dün telefonlarının susmadığı ifade edildi. Birçok yurttaş, ilçe örgütlerinin organizasyonuyla Ankara'ya gideceğini söylüyor. Kumburgaz Belediyesi de, kısıtlı olanakları ölçüsünde, tutulan üç otobüsle Ankara'da olunacağını açıkladı.

Haberin Devamı

Bu arada gelen bazı posta mesajlarında, "DSP'nin bazı teşkilatlarının, ADD mensuplarına 'Siz bizim mitingimize katılmadınız, biz de katılmayacağız' dedikleri" belirtiliyor.

Bazı okurlarımız da, Ankara için bazı otobüs sahiplerinin fahiş fiyat istediklerinden söz ediyor.

Varsın o olsun

SAKAT düşünce yapılı bir süreç yaşanmakta.

Sonuç; her zamanki genel yorum: "Ne yapalım hayırlısı olsun, varsın bir kere de o olsun, onu da bir görelim..." Uyar, uymaz, demokrasinin kestiği parmak acımaz.

Rejim sağolsun, vatana millete hayırlı olsun.

Caner ACUNAZ

Biliyormusunuz

- İSTANBUL'da bugün başlayacak 4. Dünya Belediye Başkanları Zirvesi'ne Başbakan Erdoğan'ın Ankara'daki yoğun temasları nedeniyle katılamayacağını...

PANO

- 15 Nisanda TELEKOM'a tek taraflı zam yapması edeniyle protesto için Tüketiciler Derneği önderliğinde sabit telefonlarla konuşmama eylemi yapılacak. Lütfen o gün telefonunuzun fişini çekiniz. Bu iletiyi lütfen yayınız.

Serdar ESENLİ

Okul karşılığı imar rantı

BAYRAMPAŞA, Yıldırım Mahallesi'nde 10 dönümlük bir arazi vardır, hisseli arazinin bir kısmı üzerinden havai hat geçmektedir. Yani TEK'in lehine irtifak hakkı vardır. İmar planında burası öğretim tesis alanı olarak geçmektedir. Plan değişikliği yapılır ve kalan yer ticaret ve hizmet alanına alınır. Buraya Fadıl Soy, Adem Soy ve Süleyman Sancak talip olurlar. Ancak burada yarım kalan bir okul inşaatı vardır. Valilikle bir yarım kalan 24 derslik kaba okul inşaatının tamamlanıp 30 dersliğe çıkarılması konusunda bir protokol imzalarlar. Yani okulun inşaatını tamamlama karşılığındaki bu yerde konut ve ticaret alanı yapma olanağına kavuşurlar.

Haberin Devamı

Bu konuda, 2/3 pafta, 56 parsele ilişkin 1/1000 ölçekli plan tadili teklifi komisyonca benimsenir. Karar da Meclisten oybirliğiyle geçer.

Peki Süleyman Sancak kimdir?

AKP Bayrampaşa Belediye Meclis üyesidir; kuyumcudur.

Daha önce bir benzin istasyonu meclisten geçmişti; biri daha gündemde bekliyor.

İSKİ eski Genel Müdürü Ergun Göknel'den 'su' uyarıları

PROF. Nurettin Sözen'in Belediye Başkanlığı döneminde İSKİ Genel Müdürlüğünde (1989-92) döneminde bulunan Ergun Göknel, İstanbul'un su sıkıntısının ne olacağı yolunda grafiklerle tamamladığı bir çalışma yapmış.. Yağış ve barajlardaki su miktarı konusundaki verilerle tamamladığı çalışmasını bazı gazetecilere göndermiş... Acil su kesintisine gidilmesini, Karadeniz'den Terkos'a yapılması ve ciddi bir tasarruf uyarısı yapılmasını öneriyor.

Göknel'in yazısı şöyle:

Haberin Devamı

"Dünyada iklim değişikliğinin artık saklanamaz hale geldiği bir zamanda Türkiye'nin ve İstanbul'un su gereksiniminin nasıl karşılanacağı konusunda sorumlu kişilerce henüz kamuoyunu tadmin edici bir açıklama yapılmamıştır.

Ülkemizin su zengini olmaması ve hızla kentleşmesi, büyük şehirlerimizde acilen bir dizi önlem almamızı gerektiriyor. Bugüne kadar Türkiye'nin su sorunu yaşayan tek büyük kenti olarak İstanbul bilinirken, bu yıl aynı sorunla karşılaşan Ankara, Bursa ve İzmit'de su sıkıntısı ile karşılaşan kentler arasında sayılmaya başladı.

Bugün 14 milyona erişen nüfusu ve yılda %3.5 nüfus artışıyla İstanbul dikkate almamız gereken bir örnektir. Ne kadar baraj yapılırsa yapılsın, ne kadar uzaktan su sağlanırsa sağlansın, her şey sonuçta belli bir miktar yağışına bağlıdır. Gerekli yağış olmazsa su sıkıntısı çekilecektir.

İstanbul için aylardır 2007 yılında su sıkıntısı çekilmeyeceği söylemi devam etmektedir. Bu büyük aldratmaca karşısında gerçeklere daha yakından bakmamız gerekir. İSKİ'nin internet sitesinden alınmış olan ekli grafikler dahi durumun vahametini açıkca gözler önüne sermektedir. Bu grafiklerin açıklanmasına geçmeden önce iki noktaya dikkat çekmek istiyorum.

İKİ NOKTA

Haftalardır hatta aylardır İstanbul'a su sağlayan barajların doluluk oranı %55-53 arasında gösterilmektedir. Normalde yağmur yağması gereken ocak-mart aylarındaki yağış azlığına rağmen barajların doluluk oranının düşmemesi nasıl mümkün olmaktadır? Aslında yapılan bir aldatmacadır ve İSKİ hem kendini hem de İstanbul'da yaşayanları aldatmaktadır.

Avrupa yakasında Istranca dereleri üzerinde kurulmuş regülatarlörden gelen su ile Terkos gölü takviye edilmekte; Anadolu yakasında ise Yeşilçay regülatöründen Ömerli Barajı'na su takviyesi yapılmaktadır. Her iki su kaynağının verimi de akarsuların mevsimlik su akışına dolayısıyla da yağışa bağlıdır. Kısacası bu regalütarlerden sağlanan su yağış olmadıkça güvenilir bir kaynak değildir. Yaz aylarında bu kaynaklar kullanılmaz hale gelecektir.

200 GÜNLÜK SU

İstanbul'a su sağlayan barajlardaki su miktarı 10 Nisan 2007 tarihi itibariyle 457 milyon m3'tür. Bu miktarın yaklaşık 55-60 milyon metreküpü göllerden alınamayacak dip suyudur. Böylece geriye 400 milyon m2 su kalmaktadır. İstanbul'a günde yaklaşık 2 milyon m2 su verildiği düşünülürse, bugün barajlarda mevcut su en fazla 200 gün için yeterlidir ki, bu hesaplamaya yaz aylarındaki buharlaşma

dolayısıyla kaybolacak bu miktarı dahil değildir.

Bu dönemde Ekim ayı başında İstanbul'un su rezervleri sıfırlanacaktır. Yağış mevsiminin

Eylül sonu-Ekim başında başlayacağı düşünülürse kentimizde yaşayan 14 milyon kişi ciddi bir su sıkıntısı ile karşılaşacaktır. 2007 yılı bir türlü geçiştirilse dahi, olaganüstü yoğun yağış olmazsa 2008 yılında çok büyük sıkıntı yaşanacaktır.

Barajların doluluk oranları diğer yıllarla karşılaştırdığımızda, diğer yıllara göre barajların ancak yaklaşık %50 oranında dolu olduğunu görmekteyiz. 2002 yılından beri 10 Nisan tarihinde barajlar %95-99 oranında dolu iken, yukarıda belirttiğimiz takviyeye rağmen bugünkü doluluk oranı %53'dür.

YAĞMUR BULUTU

Yağış miktarına gelince; son 50 yıllık ortalamaya göre ocak-şubat ayı ortalaması 161.7 mm'dir. Son on yılda en az yağış alınan 1997 yılındaki ocak-şubat yağış miktarı 91.3 mm'dir. 2007 yılında ise bu miktar ancak 44.7 mm'dir. Ve ciddi bir kuraklık göstergesidir."

Neler yapılması gerektiğine gelince...

- Kente verilen su miktarının acilen 2 milyon m34'ten, 1.2-1.3 milyon m3'e indirilmesi ve planlı su kesintisine gidilmesi gerekir.

- 1990 ve 1991 yıllarında yapıldığı gibi Terkoz gölüne kontrollü olarak Karadeniz'den günde en az 40.000 m3 su pompalanarak gölün su rezervinin takviyesi düşünülmeli ve uygulanmalıdır.

Yağış vermeden giden yağmur bulutlarından faydalanabilmek için acilen 'Cloud Seeding' (Yağmur bombası) uygulamasına geçilmelidir.

- Etkin su tasarrufu için kamuoyu bilinçlendirilmeli ve mümkün olan her yerde su tasarrfu yapılmalıdır. Araç yıkanması, sulama konularında kontrollü kısıtlamalar getirilmelidir.

Fakat her şeyden önce İstanbullulara gerçekler söylenmelidir. Unutulmamalıdır ki, gerçekler ergeç meydana çıkar.

Ergun GÖKNEL

Yazarın Tüm Yazıları