Paylaş
- GÖNÜL Yeşilada (İstanbul): Zam, zam; vergi de vergi... Bu koalisyon bizi soyuyor. Yeter artık. Devlet sanki bize çok şey veriyor gibi bir de hálá para istiyor. Devlet ne zaman gerekli olsa ortada yok; ne vekillerden ne de 'Baba'dan çıt çıkmaz. Eğitime katkı vergisi alınır; neredeyse Yale'de okunacak hale geldi. Para nerede? Benzin, ABD'yi geçti. Kimseden çıt yok. Millet sanki kuzu...
10 milletvekilini koy orada deprem çadırına, üç gün sonra konuşalım.
Ben dünya kadar vergi veriyorum, adeta haracın alasını alıyor... Önce devlet aldığı vergilerin hesabını versin.
Devlet ha bire bizleri kazıklayıp duruyor.
Vergiye ve bu koalisyona hayır.
- HALİL Şimşek: Devlet erkanı depremi kullanarak toplumu soymak istemediğine, dürüst olduğuna ve milletin vergisini yemediğine bizi inandırsın değil hacılar, tüm millet olarak -olanaklar nispetinde- her kişi 100 milyon versin. İşte size bir öneri...
- Gürsel ATAGÜN (Kadıköy): Hacca gidecek olanlara okuyucularınız aracılığı ile yaptığınız öneri, kusursuz... Eğer mümin bir kul ise rüyada dahi gitse kabuldür. Kimisi 10 kez gitse de!..
- RIDVAN Akviran: Londra, Paris, Berlin, New York'a gidenlerden 100, GS'nin deplasman maçlarına gidenlerin de 150'şer milyon bağış yapmaları gerektiğini de yazmanız gerekiyor. Çünkü onlar genellikle hacı adaylarına göre daha varlıklı kesim değil mi?
Süt nerde? İnek içti!
ŞOFÖR odaları bu işin başı, bunlara birilerinin ders vermesi şart. Küçük küçük derebeylikler kurmuşlar, her şeyden komisyon alıyorlar. Günah be!... Bolu'da, Düzce'de, Adapazarı'ndaki görüntüleri izlemiyorlar mı?
İnsan biraz tamah etmeli, şükretmeli. Yaşamın güzelliği her zaman para değil. İnsan ne oldum değil, ne olacağım demeli. Bir de konuşuyorlar; servetinin kaynağını açıklayamıyorsan, laf ebeliği yapma.
Tekerlemeyi bilirsiniz: Süt nerde, inek içti... İnek nerde, dağa kaçtı. Dağ nerde, yandı bitti kül oldu.
Bugüne çevirelim... Devletin parası nerde, biri iç etti. Biri nerde, dağa kaçtı. Dağ nerde, yandı bitti kül oldu!
Dilerim, Türkiye Cumhuriyeti de yanmaz bitmez, kül olmaz.
Burada, Amerika'da binlercesi gelip oralarda bir şey yapmak istiyor, Ne çare her oraya gidişte, bir adım daha fazla geriye itiyor bizi.
Türkcan ERUS-NEW YORK
Bunları teşhir edin ki bilinsin
ÜÇ teksil firmasın sahiplerinin; Bülent Gülen (B.Gülen), Ergin Göreğen (Censin Tekstil) ve Mehmet Batur'un (Seda Triko) ortak yazısını bir şey katmadan okuyalım:
‘‘Köşenizde daha önce yayınlamış olduğunuz Görüm Tekstil, Ergin Tekstil, ASDO Tekstil (Çatalca) ve belki de daha nicelerinin kurucuları Yusuf-Doğan Doğan beylerle ilgili yazıyı okuyunca bizler de söylememiz gereken birkaç şey olduğunu düşündük.
Bu insanlar aslında bu kadar küçük yazılık değil, çok daha büyük teşhirlik. Bu yazınız personelin mağduriyeti. Bizim gibi, ticari ilişki yaşayan firmaların defalarca çekleri döner, söz verirler, ödemezler. Hesapları aynı... İnanılmaz yalanlar, defalarca ertelenen alacaklılar. Personelin de söylediği gibi, karşısında aynı alacaklılar, fakat firma üçüncü belki de beşinci... Peki, devlet niye buna müsaade ediyor?
Bu insanlar, Türkiye sınırları içinde lüks yaşamlarını devam ettiriyorlar. Personeli ciddi boyutlarda mağdur, devlet gönderdiği memur ve işçisiyle aynı mağduriyeti aynı oranda iş kaybıyla yaşıyor. Çeşitli ince uyarılara kadar varan davranışlar karşısında bizim işten aileye uzanan huzursuzluğumuz da had safhada. Ve karşımızda keyif süren sorumsuzlar. Biz bunları yaşayan firmalardan sadece üçüyüz. Hiç değilse siz varsınız, teşekkürler.’’
Sahipsiz Assos
TÜRKİYE'nin gözbebeklerinden biri Assos. Çanakkale'nin Ayvacık İlçesi sınırları içindeki Behramkale Köyü'nde. Milat'tan önce 4'üncü yüzyıla kadar uzandığı bilinen bir tarihi var. Sualtı dokusunun zenginliği dünya sıralamasında. Bu kalıntılar bir Batı ülkesinde olsaydı, Assos şimdi tüm dünyanın yakın ilgi gösterdiği bir tarih ve kültür merkezi olmuştu herhalde.
Eski liman kalıntıları arasında, deniz kıyısına kurulmuş 15-20 yapıdan oluşan minik bir yerleşim yeri var. Bu yapıların büyük çoğunluğu otel-motel ve pansiyonlardan oluşuyor. Bütün bu yapıların atıkları da limanın hemen yakınlarındaki arıtma tesislerine gönderiliyor. Takdir edilecek bir uygulama. Tadımızı kaçıran konular ise şunlar: SİT alanı ilan edilmiş olan Assos'ta, nasıl oluyor da denize dolgu yapılıp üzeri restorana dönüştürülebiliyor? Nasıl oluyor da hatırlı kişilerin baskısıyla bina yaptırılabiliyor? (Hem de bodrum katı imarlı) Bu dönemde nasıl oluyor da otellerin ‘arıtma ücreti’ ödememek için atıklarını denize boşaltmalarına izin veriliyor? Lütfen biraz ilgi... Assos'un dünyada bir başka örneği yok.
Paylaş