YAŞI ellinin üzerinde olanlar, kendi dönemlerindeki belediye başkanlarının suretini anımsarlar mı acaba?
Bir tür ’narsistlik’ diyebileceğimiz bu ’kendi suretine tapınma’ huyu, ülkemizde daha çok Turgut Özal’la başladı. Sonraki başbakanlar ve belediye başkanları da, faşist darbe dönemlerinden kalma ’tek adam’ alışkanlığıyla, medyayı olur olmaz kullanmayı; sürekli ekranlarda görünmeyi, ’Cilalı İmaj Çağı’nın gereği saydılar. Bu adamların ’imaj danışmanları’ da havadan para kazandılar!
’Suretine tapınma’ konusunda, gelmiş gelmiş politikacılar ve yerel yöneticiler arasında hiç kimse, Ankara Anakent Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek’in eline su dökemez!
Gün geçmiyor ki, kentin duvarları, bilbordlar, belediye otobüsleri, onun sırıtkan çehresini resmeden afişlerle donatılmış olmasın.
Gökçek, bu konuda hiçbir fırsatı kaçırmaz. Belediyenin en doğal görevlerini bile reklam konusu yapmak için afiş bastırmaktan, pankart asmaktan geri durmaz. Bazen köprülü kavşakları, bazen asfalt ve kaldırım çalışmalarını, bazen de yüzüne gözüne bulaştırdığı Kızılırmak suyunu anlatmak, ’başarılarıyla’ övünmek için reklam panolarına astırdığı devasa afişlere milyarlar akıtır.
Toplu sünnetler, nikáh törenleri, sonu gelmeyen şenlikler, arabesk şarkıcıların konserleri de çabası...
Bazen de rakiplerini karalamak, kendisini eleştirenlere laf yetiştirmek için kullanır bu yöntemi; sokakları, ilan tahtalarını, polemik savaşlarının alanı yapar; sözgelimi Çankaya Belediye Başkanı’na afişlerle, pankartlarla yanıt verir!
PES YAHU
Melih Gökçek’in kendini reklam etme tutkusu o boyuttadır ki, izleyicisi olmayan kimi uyduruk TV kanallarına çıkıp saatlerce şov yapmadan günler önce, o programı duyurmak amacıyla bütün billbordları afişlerle donatmayı alışkanlık haline getirmiştir.
Gökçek, "reklamın kötüsü olmaz" ilkesine çok inandığından, zaman zaman komik sayılabilecek afişlerde de boy göstermekten çekinmez. Örneğin, yıllar önce BEL-ÇAR’ın sattığı ürünleri tanıtmak amacıyla hazırlanan bir afişte, soğan çuvalları arasında Melih Gökçek’in kocaman bir fotoğrafını görünce "Pes yahu!" demekten kendimi alamamıştım.
AKP’li Ankara Anakent Belediye Başkanı’nın artık sıkıntı yaratan bu tanıtım fetişizmi, yerel seçimler yaklaştıkça daha ilginç örneklerle zenginleşeceğe benziyor. Şu sıralar, başkentteki tüm billbordlar, Gökçek afişlerinin işgali altındadır. Hatta, süresi geçmiş, "Bayramda otobüsler parasız!" afişleri bile yerli yerinde duruyor. Gökçek’i, yaşlı bir adamın elini öperken resmeden afiş biraz daha orada durursa, hemşeriler, Ankara Belediyesi’nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda da otobüsleri parasız çalıştıracağı düşüncesine kapılabilirler ki, böyle bir sonuç, herhalde en çok da Melih Gökçek’i rahatsız eder!
Gökçek’in narsizmi bir yana, bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Ankara’daki billbordların işletme hakkı, ihaleyle Ströer-Kent Vizyon firmasına verilmiştir. Firmanın ücret tarifesine gore, bir reklam afişinin haftalık tutarı 300 ABD doları kadarmış. Öyleyse, Ankara Anakent Belediyesi’nin billbordlardan hiç düşmeyen afişlerinin paraları nereden geliyor?
Ticari bir işletme olan Alman kökenli Ströer-Kent Vizyon firmasının bu billbordları Ankara Belediyesi’ne bedava vermesi düşünülemez herhalde... Öyleyse, giderler kime fatura ediliyor?
Melih Gökçek, bu harcamaları kendi cebinden yapmadığına gore, kaynak nereden karşılanıyor diye sormak, en temel hakkımızdır.
AB süreciyle birlikte, ’açıklık, saydamlık, hesap verebilirlik’ kavramları ortalıkta çok dolaşıyor. Ama uygulamasını pek göremiyoruz.
Konunun bir de yasal denetim boyuttu var.
Sayıştay Denetçileri, İçişleri Bakanlığı Müfettişleri, artık ayyuka çıkan ve ’kör kör parmağım gözüne’ boyutuna ulaşan Ankara Anakent Belediyesi’ndeki usulsüzlükleri, kirli işleri mercek altına almak için daha ne bekliyorlar?
Ekonomik olarak kasasında beş kuruş bulunmayan, ancak AKP iktidarının dümen suyuna girmeyen Çağdaş Gazeteciler Derneği’ni iki müfettişle bir ay süreyle denetleten Sayın İçişleri Bakanı’na soruyorum:
Ankaralıların "İllallah!" dediği Melih Gökçek’in kapısını ne zaman çalacaksınız?
Attila AŞUT-Gazeteci
AYIN SÖZÜ
"Küresel mali kriz "sol soslu sağ" bir siyasetin önünü açacak."
(Tevfik Diker)
Şaşkın TRT
AKP zihniyeti artık neyi yasaklayacağını şaşırdı. İçki yasağı, youtube yasağı derken şimdi de BBC olma iddiasındaki TRT=RTT personeline e-mail yasağı başlatmış!
Adamlar hiç yoktan elektronik ortamda kurumlarının kötü yönetiliş altında nasıl yozlaştığını dile getirerek psikolojik olarak rahatlıyorlardı. e-mail muhalefetine bile tahammülü olmayanlar Abdülhamit’in ’İstibdat Dönemi’ni bile aratıyorlar insana.
Engin BALIM
Biliyor musunuz
TAM 13 kez değiştirilen ve her seferinde içi biraz daha boşaltılan Kamu İhale Yasası ile ilgili ayrıntıları www.ihale.tc sitesinde okunabileceğini...