PaylaÅŸ
Kimileri sanki içimizdeki şeytanı bulmuş gibi Mehmet Ali Erbil’i yok etmeye çalışıyor. Şeytanı taşlayarak günah çıkaracaklar... Kimileri fırsat bu fırsattır diyerek güya toplumu dinden soğutan Mehmet Ali Erbil’i televizyonlardan tasfiye etmeye çalışıyor, kimileri de Mehmet Ali Erbil’in sırtından edebiyatçılığını geliştirmekle meşgul.
Oysa Erbil’in yaptığı yanlışlardan sadece biri. Diğerlerini bazen ülkeyi yöneten siyasetçi olarak, bazen gazete ve televizyonu yöneten yetkili olarak, ama çoğu zaman da duyarsız kalan vatandaşlar olarak hepimiz yapıyoruz.
Olaya öylesine yüzeysel yaklaşılıyor ki sanki Erbil linç edilse, Türkiye düzelecek. Başka yanlış yapan, hata eden kalmayacak.
Televizyonlarda sabah yayınlanan kadın programlarından tutun da gece boyunca süren şiddet ve mafya özentili dizilere, gençlere her türlü pespayeliği meşru göstererek kolay yoldan şöhret olma yollarını öğreten yarışma programlarına kadar hepsi düzelecek. Sanki bu programların reytingini bizim güzel halkımız yükseltmiyormuş gibi, sanki ciddi yayınları, mafya dizilerine ve ucuz şöhret yarışmalarına bizim televizyoncularımız kurban etmiyormuş gibi...
Her şeyin başının reyting olduğu, kamusal sorumluluğun reklam gelirine kurban edildiği toplumumuzda Erbil’in bu hatası daha bir başlangıç.
Radyo ve televizyonlarımızın bir bölümü yasalardaki açıkları ve daha da önemlisi yetkililerin 'görmezden gelme' yaklaşımını kullanıp halkımızın gözünde laikliği zedelemekle meşgul olurken, diğer önemli bir bölümü ise para kazanma uğruna toplumu her gün daha da dejenere eden programları yayına koymaktan çekinmiyor.
Sonra bu 'sorumsuzluk sistemi' içinde büyük başarı göstererek zirveye çıkan, en çok para kazanan-kazandıran ve de sektöründe de Türkiye vergi şampiyonu olan Erbil hatasını yapınca, el birliğiyle linç edilmeye çalışılıyor.
KeÅŸke herkes bu olaydan Erbil gibi ders alabilse...
Mehmet Ali Erbil’i yok etmeye çalışanlar keşke kıyıda köşede Cumhuriyeti çürütmeye çalışan irticai yayınlara da karşı çıkabilse, keşke TRT yayınlarının adım adım dinselleştirilmesine de tepki gösterebilse.
Şaban SEVİNÇ-RTÜK Üyesi
GÖRÜŞ
"Biyodizel de diğer petrol ürünleri gibi karbon, hidrojen ve çok az oranda da oksijen içerdiğinden, yanma ürünleri doğal olarak karbodioksit ve su olacaktır. Karbodioksit emisyonu açısından normal dizelden farkı yok denilecek kadar azdır. Sorun karbodioksit emisyonu olduğunda akla gelecek enerji kaynakları hidrolik, güneş ve rüzgar enerjisi ile nükleer enerjidir.
(Prof. Ahmet Gül-İTÜ Kimya Bölüm Başkanı)
Güneş enerjisi politikaları
21 HAZİRAN kuzey yarımkürede güneş ışığından en uzun yararlanılan gün olması itibarıyla Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu (ISES) tarafından "Dünya Güneş Günü" ilan edildi.
Ülkemiz, yıllardır izlenen dışa bağımlı enerji politikalarının olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya. Enerjide dışa bağımlılık oranı % 72’lere ulaştı.
Türkiye ısısal güneş enerjisi üretimi açısından Çin, ABD ve Japonya’dan sonra dünya dördüncüsü durumunda. Yıllık 5.690 MWh’lik ısısal güneş enerjisi üretim kapasitesi ile de Avrupa’da ilk sırada yer alıyor.
Bu bağlamda; güneş enerjisinden yararlanma konusunda teşvik edici özel politika oluşturulmalı, bina çatılarında güneş enerjili piller kullanılması teşvik edilmelidir.
Yeni binalarda yönlendirme ve yalıtıma büyük önem verilmeli, ek maliyet getirmeden % 30’lara varan ısı kazancı sağlayan mimari özellikler kullanılmalı; kırsal alanlarda pişirme amaçlı kullanılan güneş ocaklarının yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılmalıdır.
Fakülte mi hastane mi   Â
KASTAMONU şehirlerarası otobüs terminalinin batı yakasına, yaklaşık 15 km uzaklıkta kaba inşaatı bitmiş halde duran kocaman bir inşaat var.
İlgililer, bölge hastanesi yapacağız diye yerel gazetelere beyanda bulundu. AKP Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu altı yedi ay önce inşaatın önünde gazetecilere poz verip, inşaatın 2007 yılı başına yetişeceğini söyledi.
Bakan Murat Başesgioğlu da aynı yer için tıp fakültesi yapacağız söyleminde bulundu yerel gazetelere.
İnşaatı halen devam etmekte olan bölge hastanesi ve tıp fakültesine namzet olan binaların inşaatının devam ettiği falan yok. Ayrıca bilenler, Tıp Fakültesi'nin kadrosunu kurmak o kadar kolay mı, diyorlar. Hastane olarak faal duruma getirsinler. Kağıt üzerinde tıp fakültesine nakli kolay.
Vekillerimiz hemşehrileriyle dalga geçmeseler iyi olmaz mı? Keyfiyet bakan ve milletvekillerimizin...
Ali MECNUNOÄžLU
Elektrik sayacı dolandırıcılığı
DUYDUĞUM yeni bir dolandırıcılık türünü duyurmak istiyorum:
Küçükyalı'da AYEDAŞ elemanı gibi davranan kişiler "Elektrik sayacınızın kullanım süresi dolmuş, yenilenmesi gerekiyor. Yenilenmezse elektriğiniz kesilir. İsterseniz uzmanlarımız hemen sayacınızı değiştirebilir" diyerek teklifte bulunuyorlar.
AYEDAŞ lütfen ilgilensin.
Biliyor musunuz
- FRANSA'nın Nantes kentinde, 19-22 Temmuz tarihleri arasında yapılacak 11. Dünya Muhasebe Tarihçileri Kongresi'ne 15 Türk bilim adamının 7 bildiriyle katılacağını, kongrenin 12.'sinin ise 2008'de İstanbul'da yapılacağını...
- BODRUM Belediyesi ve Alternatif Sinema grubunun; dünyanın yedi harikasından Mausolleum’un, şu anda sergilendiği British Museum’dan Bodrum’a geri getirilmesi konusunda başlatılan "Tarihi Eserlerimizi Geri İstiyoruz" imza kampanyasında toplanan 100 binin üzerindeki imzanın Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’a bugün 11.00'de Bodrum Ticaret Odası’nda teslim edileceğini...
Â
Mesaj Panosu
- GÖZTEPE Hastanesi Yeni Doğan Bebek Servisi'ndeki 4 kurbana pazar günü bir yenisi daha eklendi... Suçlu: Hastane mikrobu! Ancak, steril olmayan ünitenin sorumlusu ortada yok. Bu yüzden 4 yavrucak daha ölüm riski altında. Ama daha acı olan bir şey daha var. Ölen yavrucakların babalarına, hastane muhteşem bir babalar günü hediyesi verdi: Yavrularının ilaç kutusu içinde cenazelerini...
(Haluk Kesim'in www.gencturkhaber.com sitesindeki yazısından)
- RUSYA EÄŸitim, Kültür ve Ä°ÅŸbirliÄŸi DerneÄŸi, Ruskosmos Uzay Dairesi veÂRianovosti Haber Ajansı'nca hazırlanan Uzay Konferansları ve Uzay FotoÄŸrafları Sergisi 30 Haziran'a kadar Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi'nde görülebilir. www.kadikoyweb.com/uzay
- İLİM kapısı herkese açık olmalı ve insanın olduğu her yerde kitap bulunmalıdır. Osmaniye Hasan Aybaba Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencileri kütüphaneleri için destek istiyorlar. (Bilgi: Bekir Pak, 0328-826 10 24)
Türkiye’deki bermuda şeytan üçgenleri
ORTA Amerika’nın doğusunda ve Bermuda Adaları arasındaki üçgene giren her gemi ve uçak kaybolur. Bunun için buraya 'Bermuda Şeytan Üçgeni' adı verilmiştir.
Hükümet, karşı karşıya kaldığı iki Bermuda Şeytan Üçgeni’ne ülkeyi sokmama savaşı veriyor.
ABD, AB ve Orta Doğu ülkelerinin istekleri ilk 'şeytan üçgeni'... Nalıncı keseri gibi kendilerine yontan ve vermeden hep isteyen bu ülkeleri memnun etmek kolay değil.
Öte yandan ekonomik sorunlar, terör ve türban diğer bir 'şeytan üçgeni'.
Bu şeytan üçgenlerinden kurtulmak hükümetin-hükümetlerin, başarı ölçütü olacaktır.
Bu durum her hükümet için geçerlidir.
Tarihte benzer zorlukları yenen ülkeler olmuştur. Örneğin Japonya.
ABD, 1946 yılında Avrupa’yı kurtarmak için, Japonya’yı atom bombası ile yerle bir etmişti. Yeraltı ve yerüstü kaynakları da zayıf olan bu ülkenin kurtuluşu şöyle başlamıştı:
İmparator meclisteki 4 siyasi parti liderlerine 'milli bir program' hazırlamalarını, bu programı uygulayacak 'milli bir hükümet' kurmalarını, başbakanlığı kura ile ve rotasyonla her yıl bir diğer partiye devrederek ülkenin 4 yıl bu program çerçevesinde yönetilmesini istemiş.
Ekonomisi çökmüş, harp sebebiyle parası tükenmiş ve kredibilitesi sıfırlanmış bu Japon milli hükümetinin program gereği ilk işi, çok ağır vergilere (iç kaynaklara) baş vurarak finansman sağlamak olmuştur. Rey kaygısı ile harcanmayacağından emin olan tüm çalışan ve çalıştıranlar, bu ağır vergilerle inlemelerine rağmen, buna katlanmışlar.
Sonra batılı gelişmiş ülkelere lise ve fakülte mezunu gençleri eğitime göndererek beşeri sermayelerini güçlendirmişler.
Amerikan ordusunun ülkeyi terk ederken geride bıraktığı benzin bidonu, konserve kutusu ve matara gibi metallerden yaptıkları oyuncaklarla dünyaya açılmışlar. Daha sonra da gemi sanayi ve navlun hizmetleri ile ekonomilerine ivme kazandırmışlar.
Japonya’nın kalkınmasının altında 'milli program ve milli hükümet' gerçeği yatar.
Bermuda Şeytan Üçgenleri’nin içine düşmemek ve 'Büyük Türkiye' hedefimizi gerçekleştirmek için bir gün 'milli hükümet' kurar ve 'milli program' çerçevesinde bir araya gelmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Yeraltı ve üstü zenginliğimiz, güçlü beşeri sermayemiz ve genç nüfusumuzla, hatta stratejik mevkiimizle Japonya’ya benzeri bir mucizeyi biz de yaratabiliriz diye umut ediyorum.
Yakın siyasi tarihimizde, ülkemizi tehdit eden dış tehlikelere karşı hep siyasi birliktelik sergilediğimizi anımsıyorum.
Şeytan Üçgenleri’ne girmeden ne yapacaksak yapalım, son pişmanlığın fayda etmeyeceğini unutmayalım!
Erol ONAR-Erdemir (E) Genel Müdür Yardımcısı
Kartal'da can pazarı
KARTAL Belediye Başkanı Arif Dağlar'a; Orta 2. sınıf öğrencisiyim; adım Mert.
Kartal Devlet Hastanesi polikliniklerine muayene için gittim. Muayenemiz bittikten sonra polikliniklerden eve gitmem için yolun karşına geçmemiz gerekiyordu. (Kartal'dan Yakacık'a giden yol) Maalesef 10 dakika bekledikten sonra geçebildik. Arabalar E-5 tarafından ve Kartal'dan çift yönlü olarak çok süratli geliyorlardı. Haftanın beş günü yaşlı insanlar bu yoldan karşıya geçmek zorundalar.
Tahmin ediyorum 2000 kişi her gün hastaneden çıktıktan sonra bu problemle karşı karşıya geliyorlar. İnanılmaz bir durum. Poliklinikleri oraya açıldı madem insanların karşıya nasıl geçeceğini nasıl düşünülmez. Bu insanların çoğu hasta... Orada resmen 'can pazarı' yaşanıyor. N’ olur ilgilenin; bu insanlara çok büyük bir yardımda bulunmuş olursunuz.
Her şey, yeni proje ve bunlara dayalı rant değil.
PaylaÅŸ