Paylaş
Heyette TEMA Genel Müdürü Serdar Sarıgül, Orman Yük. Müh. Dr. Hikmet Öztürk ve TEMA Hukuk danışmanı Ömer Aykul vardı.
Toplantıda siyasi partilerin büyük çoğunluğunun satış yönünde görüş bildirmesi TEMA’nın endişelerini iyice artırmış...
1.500.000 kişi adına TEMA Vakfı olarak görüşlerini ‘yüksek sesle’ söylemişler.
TEMA’nın 2B konusundaki temel yaklaşımı ve çözüm önerisini söylemişler.
Özetle:
- TEMA Vakfı, orman alanlarının orman dışına çıkarılmasına ve satılmasına karşıdır. Bu yaklaşım, yeni işgalleri teşvik edecektir.
- Çözüm için temel anlayış, işgali hukukileştirmek değil, ormanları korumak olmalıdır. Çünkü orman kaynak değil, torunlarımıza devredeceğimiz doğal varlığımızdır. Orman sadece ağaçlık alan değil, bir ekosistemdir. Ekosistemin bozulması, en sonunda sistemin tümünün bozulmasına yol açar.
Egemenlik hukukuna tabi olan ormanları satmaya, devlet dahil hiçbir kişinin ya da kurumun hakkı yoktur.
- Çözüm süreli mülkiyettir. Süreli mülkiyetle işgalci belirli bir süre için bedel ödeyerek bu alandan yararlanır, süre bittiğinde de alan yeniden asıl sahibi devletin tasarrufuna döner.
- Anayasa’nın 169/son fıkrası ile 170. maddesi ve 6831 sayılı kanunun 2. maddesi bütünüyle kaldırılmadan ve 1. maddesindeki tanım da düzeltilmeden 2B sorunu çözülemez.
Parlamentoya sesleniyoruz; vereceğiniz karar ormanlarımızın bugününü, yarınını ve hepimizin geleceğini derinden etkileyecektir; biliniz.
Bu arada 2B’den başka komisyonda 2A nedir diyeceksiniz.
2B’DEN SONRA 2A
Komisyonda 2A diye bir şey ortaya çıktı. Neymiş biliyor musunuz?
“Düşük eğilimli bazı orman alanlarını, orman dışına çıkartıp, tarım alanına dönüştürmek ve imara açmakmış...”
Hayırlı olsun!
Mesaj Panosu
BİZLER, Kartal Cevizli’de bulunan TTA A.Ş.’de (Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri) çalışmakta iken, iş akitlerimizi feshederken vicdanınız sızlamadı mı;
rızamız ve onayımızı neden sormadınız? Ülkede hukuk, hak, adalet ve eşitliğin olduğunu söyleyebilir misiniz? H.K.
Vicdansızlık...
ANTALYA’da gazeteci Dursun Gündoğdu, Garanti Bankası’ndan bir yazı almış:
“Kredili mevduat hesabınıza ilişkin vadesi gelmiş ekstrelerinizin minimum tutarlarının ödenmediği görülmektedir. Ödemenizi 3 gün içerisinde yapmanız gerekmektedir.”
Bankaya gitmiş; “Ne kredisi, ne mevduatı, ne ekstresi” diye sormuş! “Önüme bir hesap hareketi çıkardılar ki evlere şenlik...” diyor Gündoğdu.
Daha önceki bir maaş hesabını bankaya giderek kapattırmış. Meğer kapatılmamış.
Hesapta kalan 90 kuruş alacağını bırakın, bir de 145 lira 27 kuruş borçlandırılmış. Ekstre+BSMV ücreti adı altında her ay kesinti yapmışlar.
90 kuruş yetmeyince, adına
kredi çekip borçlandırmışlar.
Sonra o kredilere faiz bindirmişler. Katlana katlana gitmiş!
Anlayacağınız 90 kuruş alacak, olmuş 147 lira 17 kuruş borç.
Gündoğdu, “Hesabı tümden kapatılmasını istedim ve dava konusu yapabilirim, dedim. Ne denilse beğenirsiniz; ‘Hayır kapatmadık’. Niye kapatmıyorsunuz dedimse de boş... Çünkü, 147 lira 17 kuruşu ödedikten sonra içeride bu kez 15 kuruş alacağım kalmış... ‘Ödeyin o 15 kuruşu kapatın hesabımı’ dedim, aldığım cevaba bakın:
‘İyi de şimdi kapatamayız. Çünkü, bu paranın faizi saat 17.00’den sonra hesaplanıyor. 15 kuruşa alacağınız faizi şimdiden bilemeyiz’ dedi...
Bir gün gidip onu da alacağım ki, hesap tam kapatılsın. Ne yazık ki böyle bankacılık sistemi oldukça banka sahipleri, Senagalli futbolcuya tabii ki 4 milyon Euro da öder, 10 milyon Euro da...”
Vay ki, vay!..
Alın o zaman 2 ayeti okuyun
TANRI, kitabı Kuran’ın; Bakara Sûresi 256. ayetinde şöyle söyler: “Dinde baskı, zorlama yoktur.”
Yunus Sûresi, 99. ayetinde ise Peygamberimiz özelinde tüm insanlara seslenir:
“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki insanların hepsi ama hepsi toptan iman ederdi/inanırdı. Hal böyle iken, insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?”
Bu iki Kuran ayeti, Allah’ın bile, iman/inanç konusunda yarattığı kullarını özgür bıraktığının, zorlamadığının ve kişinin bireysel özgür seçimine bağlı bir alan olarak kalması gerektiğinin ispatı değil mi?
Yasemin ÇİN
Yeğenim dindar eğitime başlamış bile
‘YEĞENİM Bakırköy yöresinde bir ilköğretim okulunda okuyor” diyor hanım okurumuz. Anlattıklarına bakar mısınız? “Geçen gün yeğenim geldi, ‘Teyze, bakanlığın okullara tavsiye ettiği ‘İki Dirhem Bir Çekirdek’ kitabını okumak için verdiler, dedi. Öğretmeni ‘Okuyun bakalım ne anlayacaksınız’, demiş. ‘Ben daha orta 1 öğrencisiyim, anlamakta çok zorluk çektim. Birçok sözcüğü hiç bilmiyorum’ dedi. İçlerinde benim de tanımadığım sözcükler vardı; onun gönderdiği örnekler de; tekke mensupları, tarikat, cemaat nedir, tanzimat, icazetname, intisab, keramet, nev-i tehdit, tellal, bıçkın, füzun, mükerreme, tebaam, tebdil-i kıyafet, cezaziyülevvel, mülazim, kinaye, milad-ı İsa gibi... Bana ‘Bu Osmanlı dilini neden öğrenmek zorundayız’ diye sordu. Gel de cevap ver... Demek ‘dindar çocuk’lar böyle yetiştirilmeye başlandı!..’
Unuttunuz mu?
“BEN terör şehidi Asteğmen Ergin Kaya’nın kız kardeşiyim. Biz şehit yakınları 2009 yılından beri şehit yakınlarına kamuda 2. iş hakkını büyük bir umutla bekliyoruz. Yasanın evli-bekar ayrımı yapılmaksızın, bir an önce çıkması için yardımlarınızı bekliyoruz.”
Paylaş