Paylaş
Hatip Çayı, Samsun gibi olmasın...
Şimdi sizinle de benzer bir olayı paylaşmak istiyorum.
Ankara Mamak ilçesinde bulunan Hatip Çayı’nın üzerine -yani dere yatağına ve yapı yasaklı bölgeye- kentsel dönüşüm projesi adı altında Mamak Belediyesi kendi yandaşlarına 20 katlı iki kule yapmak için ruhsat vermiş olup; inşaatına da başlanmıştır. Bu inşaatı başlayan kişi de Mamak ilçesi, Harman Mahhallesi eski muhtarı ve de şimdiki Mamak Belediyesi meclis üyesi olan Ercan Akbaş’tır.
Bunun yanı sıra, yine Hatip Çayı’nın üzerine Mamak Belediyesi Necmettin Erbakan Kongre Merkezi ve AVM yapılması için de ruhsat vermiştir. 1957 ve 1997 yılında Ankara’da oluşan yoğun yağışlardan dolayı Hatip Çayı taşmış ve de bine yakın insan ölmüştür. 1997 yılında oluşan felaket ise TBMM tutanaklarına da şu şekilde geçmiştir;
Genel Kurul’da Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Mamak’ta meydana gelen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması şöyle:
“8 Haziran 1997 Pazar günü 16.00 sıralarında, Mamak’ta meydana gelen yağış sonucu çok sayıda işyerimiz hasar gördü. Yağmurun gündüz saatlerinde yağmış olması, maddî hasara yol açtı; ama, bir tek tesellimiz var; o da, can kaybına yol açmaması... 70’e yakın ev, 47 işyeri, 12 aracımız hasar gördü. Ev ve işyerlerinin büyük bir bölümü oturulamaz ölçüde harap oldu.
Boğaziçi’nde evi sular altında kalan bir vatandaşımız olayı bize anlatırken gözyaşlarını da tutamadı. Nedeni şok değildi. Aylık 11 milyon lira asgarî ücretle çalışan bu vatandaşımızın, 2 milyon liraya tuttuğu evi sular altındaydı, bütün ev eşyaları kullanılamaz durumdaydı; ama esas üzüldüğü nokta, yeni aldığı buzdolabının daha taksitleri bitmeden kullanılamaz duruma gelmiş olmasıydı. Bundan sonra yaşamını nasıl sürdürecekti!
Mamak, Ankara’nın yoksul bir ilçesi ve Mamaklılar’ın yüzde 90’ı da bu koşullar altında yaşamını sürdürmektedir. Aslında bu yaşam, Mamaklılar’ın kaderi değildir. Yıllar yılı gecekondulaşmayı tahrik edenler ‘yapın, arkanızdayız’ diyenler, altyapı hizmetlerini sunmadan, bu kentleri birer bina yığınına dönüştürmüşlerdir.
Mamak’ın yüzde 90’ı gecekondudan oluşmaktadır ve yüzde 90’ı da imarsızdır. İlçenin yüzde 95’inin imar planı yapılmış ama imar uygulamalarına geçilmemiştir. 1994’te seçilen Ankara Büyükşehir yönetimi maalesef, bu imar planlarını uygulama aşamasına getirmemektedir, uygulamamaktadır. Eğer, Hatip Çayı ve İmrahor Vadisi projeleri uygulamaya geçirilmiş olsaydı -1994’den beri bekliyor- TV’lere gelen ve yaşamlarını su altında bıraktığımız o vatandaşları seyretmek yerine, yeşil kentler, yeşil alanlar seyrediyor olacaktık.
Mamak Belediyesi 45 kilometrelik imar yolu açmış; ama Büyükşehir Belediyesi, bu yolun kanal ve altyapısını oluşturmadığı için, yapmadığı için şimdi, o 45 kilometrelik yol doğal sel yatağına dönüşmüş.
Şimdi Belediye Başkanına ‘altyapı neden yok?’ diye sorulunca diyor ki: “Ne var... ‘Altyapı yok yok’ diye propaganda yapacağınıza... Bu sorun hepimizindir, bunu çözeceğiz ama ‘altyapı yok’ diye fazla propaganda yapmanın da bir anlamı yok.”
Büyükşehir ilginç bir belediye, kendisine bağlı olan belediyeler arasında ayrım yapmaktadır. Sincan Belediyesi’ne, 1996 içerisinde 297 milyar lira yardım yapılmış; 1997’de de bütün memur ve işçi ücretleri ödeniyor; ama, Sincan’ın yedi katı olan Mamak’a tek kuruş yardım yapılmadığı gibi 247,5 milyar lira -1989-1994 yılları arasında yapılan yardım da dahil olmak üzere- hem de icra yoluyla geri alınmış. Ayrıca, 1.5 yıldır da bir gram asfalt vermiyor...”
“Buna benzer daha ağır şartlarda bir sel felaketi 1988 Haziranında da olmuş, daha büyük tahribat meydana gelmişti. Tabiî genelinde baktığınız zaman bir süre önce Sincan’da da aynı hasar meydana geldi; gittik, onu da yerinde gördük; evlerin zemin katlarını sular basmıştı; ilgililerle alınabilecek tedbirleri görüştük. Tabiî, genelinde baktığınız zaman -Türkiye genelinde arz ediyorum- Ankara da içinde olmak üzere, şehirlerimizde yağmur suyu drenaj sistemleri yoktur; sağanak halinde yağan yağmurlar mevcut kanalizasyonun logarlarına doğru hücum etmekte ve tabiî, çamur, kum ve diğer teressübatla beraber bunlar da tıkanmaktadır. Zaten, bunların debileri ve kesitleri yağmur suyunu dreyn edecek, tahliye edecek çapta değildir; kanalizasyon şebekeleri, sadece, evlerden ve işyerlerinden çıkan atık suları tahliye içindir. Yani Türkiye’de, yağmur suyu drenaj sistemi olmadığı için, zaman zaman, şehirlerimiz bu afete maruz kalmaktadır.
Ayrıca -Ankara için arz ediyorum; diğer şehirlerde de bu böyledir- sel sularına maruz kalacak olan yerlere bina yapılmakta, işyeri yapılmakta ve neticede, bu felaketler doğmaktadır. Bakanlığımızın Afetler Genel Müdürlüğü, Ankara için de, geçmişte bu çalışmaları yapmıştır.”
Vicdanımız son derece rahatsızdır.
Tekrar, tekrar Samsun’da yaşanan olayların yaşanmamasını istiyoruz.
G. A.
Paylaş