Paylaş
Habere konu tablonun en alt sütununda yer alan 1/4 avukat için belirtilen miktar, 2013 Ocak itibariyle 3.852 TL, Temmuz itibariyle de 4.001 TL olarak gözükmekte olup, haberin ekinde gönderilen 1/4 grubundaki avukat arkadaşlarımıza ait maaş bordrolarında da görüleceği üzere; 2013 Ocak itibariyle 2.975,95 TL, 2013 Haziran itibariyle net 2.982 TL’dir. Tabloda gösterilen rakamla ekte gönderdiğimiz bordrolarda görülen rakamlar arasındaki yaklaşık 1.000 TL’lik fahiş farkın nasıl oluştuğu bizlerce anlaşılabilmiş değildir.
Tabloda belirtilen maaş ücretine aile yardımı ve vekalet ücretinin de dahil edilmiş olabileceğini bir an için düşünsek bile, tabloda diğer meslek gruplarının sadece çıplak maaşları yansıtılmışken avukatlar için gösterilen aylık miktarına aile yardımı ve vekalet ücretinin bindirilerek yansıtılmış olması, birinci büyük hatadır.
İkinci büyük hata ise; vekalet ücreti, avukatın sevk ettiği mesai karşılığı ve limitle bağlı olunarak avukata verilen ayrıca genel bütçeye de hiçbir yük teşkil etmeyen bir kalem olup, bu kalemin avukatın dosyasında yaptığı tahsilatlar üzerinden alınabildiği ve her ay alınan garanti bir para olmadığı gerçeğidir.
Üçüncü ve en büyük hata ise; limitle bağlı kalınarak ve tahsilat yaptığımız dosyalardan belirlenen limit miktarının tamamının doldurulması durumunda alınan, yıllık net 7.464,13 TL olan vekalet ücretimiz aylara (12) bölündüğünde ve çıplak maaşlarımıza eklendiğinde dahi maaşlarımız tabloda gösterilen rakama ulaşmamaktadır.
Bizler kamuda sayısı yaklaşık 3600 civarında olan ve SGK çatısı altında görev yapan kamu avukatları olarak yıllardır ağır bir iş yükü altında görevimizi layıkıyla yapmaya çalışırken, Maliye Bakanlığı’nın haber kurumlarınıza yaptığı yanlış bilgilendirme üzerine, maaşlarımızla ilgili oluşturulan algı son derece yanlış olup, Maliye Bakanlığı’nın bu hatalı uygulamasına bir an önce son vermesini ve en önemlisi bizlerle ilgili kendi ellerinde bulunan envanterin de yeniden gözden geçirilerek bu yanlışlığın
nereden kaynaklandığının bulunmasını ve bu konuda sesimiz olmanızı tüm avukat arkadaşlarım adına rica ederim.
Av. Özlem HAZİNEDAR
SGK Hukukçular Derneği adına SGK Hukukçular
Derneği Başkanı
Bakan Güler’e soruyoruz
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart soruyor:
“Ali İsmail Korkmaz’ların, Ethem Sarısülük’lerin yaşam haklarına sahip çıkmanın, yaşam hakkına yönelik her türlü ihlallerin hesabını sormanın, ölen bu gençlerin ailelerinin acılarını paylaşmanın, Türkiye Cumhuriyeti başbakanlarının temel görevi ve sorumluluğu kapsamında olduğunu ne zaman idrak edeceksiniz?
‘9 Eylül İzmir Caddesi’ne Ankara’da hizmet yok!...
“BEN Mehmet Öztürk, Etimesgut Yavuz Selim Mahallesi muhtarıyım. Her partiye eşit mesafede duran biriyim. Mahalle sakinlerinin uzun bir süreden beri mustarip olduğu konu, Ankara Büyükşehir Belediyesi imkânlarından yararlanamadığımız konusudur. Mahallemiz Yenimahalle-Sincan ve Etimesgut sınırlarının kesiştiği yerde olmasından ötürü olsa gerek, her nedense Büyükşehir Belediyesi tarafından ’ihmal’ edilmektedir.
Özellikle mahallemizdeki en büyük caddemiz olan 9 Eylül İzmir Caddesi adından olsa gerek maalesef kaldırımsız, bağlantıları kapatılmış, bakımsızdır. Aynı zamanda mahallemize hitap eden tek ilköğretim okul yolu üzerinde olmasından dolayı mahalle sakinlerinin sıkıntı yaşamasına neden olmaktadır.
Çünkü kış ayları ve yağışlı zamanlarda buradan yaya geçmek sorun olmaktadır. Mevcut asfalt ise çok eski ve yolun genişliğine göre çok dardır. Caddenin yarısı kavşak verilmeden diğer yollarla kapatılmıştır. Müteaddit defalar bu hususta müracaat etmemize rağmen maalesef olumlu bir yanıt alamadık.
Sayın Bayer, ispatı mümkün olmamakla beraber bu hizmetlerin verilmemesinin adından kaynaklandığı hakkında ciddi şüpheler ve duyumlarımız var olmuştur. Adı ‘9 Eylül İzmir Caddesi’ her partiye mensup insanlarda bu konuda ortak düşüncededirler. Maalesef mahalle sakinlerinin de her daim bu konudaki tenkitlerine ben maruz kalmaktayım. Zira tek başına hiçbir vatandaşımız Büyükşehir Belediyesi’ne müracaat edememektedirler. Her nedense çekinmektedirler.
Sizden istirhamım bu hususta yardımcı olmanızdır.”
LÖSEV sevindiriyor
BU ramazanda siz de lösemili bir çocuğa bir koli mutluluk armağan edebilirsiniz! LÖSEV’e kayıtlı ailelere ramazan ayı boyunca iletilecek, içeriğinde temel ihtiyaçların yer aldığı kolilerde et ve et ürünlerinin bulunduğu seçenekler de mevcut; Acil Yardım Kolisi, Küçük Aile Kolisi, Mutlu Aile Kolisi, Gülen Çocuklar Kolisi. www.losev.org.tr sitesinde Nasıl Bağış Yapabilirim?/Ramazan Koli Bağışı linkinden bilgi edinilebilir.
Taksim Gezi’de kim, kimdir
BU soruyu bir süredir okurları aydınlatmak için düşünüyorduk.
Evet birkaç mühendis ve Taksim’deki dostlara sorduk.
Pek farkında değildik; burada iki güç vardı.
Biri dayanışma, biri de platform...
Anlatalım:
1- Beyoğlu’ndaki 5 semt derneği Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası İstanbul şubeleri ile Beyoğlu İmar Planları konusunda bilgi, görüş alış verişi ve dayanışma içindeydi. 1 Haziran 2011’de RTE İstanbul’la ilgili çılgın (dalalet) projeleri arasında Taksim Topçu Kışlası ve sözde yayalaştırma projesini açıkladığından itibaren, bu işbirliği ve dayanışma Taksim’e odaklı da gelişmeye başladı.
2- Aralık 2011 sonunda öncüleri arasında Kadir Topbaş’ın Beyoğlu ve Büyükşehir’de danışmanlığını da yapmış olan Korhan Gümüş’ün de yer aldığı bir arkadaş grubundan bir toplantı çağrısı aldım; Osman Kavala’ya ait Cezayir Restoran’da... Gittiğimde genellikle liberal eğilimlere sahip bir arkadaş grubu olduklarını gözledim. Bu projenin tasarlanmasına dair yöntem yanlışlarından dem vuruyor, başka yöntemleri seçmesi halinde RTE’nin desteğini artırabileceğinden filan söz ediyorlardı. İlk zamanlar mücadele etmeyelim, müzakere edelim havası hakimdi. Uzlaşmacı bir eğilim ağır basıyordu. Bu arkadaş grubu kendilerine Taksim Platformu adını verdiler.
3- Ocak 2012’de mimarİST, şpoİST ve semt dernekleri olarak bu işin yalnız bizi değil daha geniş toplum kesimlerini ilgilendirdiği görüşünden hareketle emek örgütlerine, kentsel dönüşümle ilgili çalışmalar yapan çeşitli STK’lara çağrı yaparak projenin içeriği hakkında bilgiler verdik. Bir ortak deklerasyon yayınlanmasına ve Taksim Dayanışması adı altında ortak açıklama ve eylemlilikleri sürdürmeye karar verildi. Taksim Dayanışmasına ilk aşamada 79 dernek, oda, meslek örgütü, duyarlılık grupları ve siyasi parti bileşen olarak katıldılar. Taksim Platformu da bu 79 bileşenden birisi olarak Taksim Dayanışması içinde yer aldı. Sekreterya işlerini mimarİST ve şpoİST’in yürütmesi tüm bileşenlerce kabul edildi.
4. Taksim Dayanışması çalışmalarını, bilimsel rapor ve argümanlar üretme, kamuoyu oluşturma, hukuk süreçlerini işletme şeklinde geliştirdi.
5. Bu süreçte zaman zaman bileşenlerden bazılarının ortak alınmayan bazı kararları kendi başlarına vererek yaşama geçirdiklerine tanık olduk. Bu çok doğaldı. Ancak, ortak kararların hilafında da olabilen bu tür başına buyruk çıkışları en çok Taksim Platformu yaptı. Öyle ki, ortak eylemlilik ve girişimler konusunda ön almalarına olanak sağlamak üzere iktidarla iletişim kurmalara kadar.
6. Taksim Platformu kurumsal bileşeni olmayan ve kimin neyin muhatabı olduğu bilinmeyen muğlak bir yapıdır.
7. Taksim Dayanışması bugün 200 kadar örgütlü bileşeni ve sekreteryası olan, kararlarını mutlaka herkesin katılımına açık toplantılarla oluşturan katılımcı, demokratik bir ilişki ağıdır.
8. Bütün bunlardan Platforma da yalnızca olumsuz algılar üremesini istemem. Son derece iyi niyetle ve sürece ciddi entellektüel katkılar koyan arkadaşlarımız da bu platformun üyesidir. Liberal görüşe sahip arkadaşlarımızdan bu katkıların gelmesi beklenen, umulan bir durumdur. Ancak, zaman zaman manipülasyon işlerine alet olabilen zaafiyetlerini görmek ise üzücüdür.
MHP’li Türkkan sıkıştırdı ama Başbakan yanıtlamadı
MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, 29 Nisan öncesinde Başbakan’a bir soru sordu.
“Medyadaki haberlere göre, Abdullah Öcalan’ın avukatı İtalyan Catriona Vine tarafından, PKK’ya yakınlığıyla bilinen Demokratik Gelişim Enstitüsü (Democratic Progress Institute-DPI) tarafından düzenlenecek olan yuvarlak masa toplantısında Öcalan’ın “çözüm” için önerdiği Güney Afrika’daki ‘Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’ masaya yatırılacak; denilmektedir.
Bu iddialar doğru ise DPI yetkilileri Türkiye’de tepki çeken toplantıların devamının geleceğini, bu toplantılarda “bölünmüş toplumlarda” anayasa yapılması için karşılıklı fikir alışverişinin yapıldığını defalarca ifade etmeleri de dikkate alındığında; TBMM’de temsil edilen MHP hariç diğer üç partinin Türkiye’nin bölünme anayasası konusunda anlaşma toplantıları mı yapılmaktadır?”
Önergesinde teröristbaşı Öcalan’ın avukatının müdür yardımcısı olarak görev yaptığı, Türkiye’den üç parti ve birçok gazeteciyle toplantılar düzenleyen DPI’ın nasıl bir kuruluş olduğunu soran Türkkan,
Başkanlığını Başpiskopos TUTU’nun yürüttüğü “The Elders” olarak bilinen ve karşılığı “Akil Adamlar” olan ve de bölünme yolundaki ülkelere yönelik çalışmalarıyla ünlü, finansmanın da Soros Vakfı’nca karşılandığı bu grupla da toplantının yapılacak mı sorusuna yanıt istedi.
Türkkan, sorusuna Başbakan’dan beklediği yanıt TBMM Başkanı Cemil Çiçek’ten geldi. “TBMM İçtüzüğününün 96’ncı maddesine göre soru; kısa, gerekçesiz ve kişisel görüş ileri sürülmeksizin; kişilik ve özel yaşama ilişkin konuları içermeyen bir önerge ile açık ve belli konular hakkında bilgi istemekten ibarettir” denilerek... TBMM İçtüzüğü’nün 97’nci maddesi, istişare amaçlı konular içeren soruların başkanlıkça kabul edilmeyeceğini hükme bağlamıştır. Önergeniz içtüzük hükümlerine uygun olarak şekilde yeniden düzenlenirse, işleme konulabilecektir, ifadesi kullanıldı.
Ancak Türkkan’ın soruları yanıtsız kalırken, önergede ifade edildiği gibi Güney Afrika’daki toplantı yapıldı.
Türkiye’den milletvekili, gazeteci ve akademisyenlerden oluşan bir grup, çatışma çözümleri bağlamında Kürt sorunuyla da yakından ilgilenen, İngiltere merkezli Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (DPI-Democratic Progress Institute) organizasyonuyla Güney Afrika’ya giderek Kürt sorununa şifa olabilecek bir araştırma gezisi yaptı. Aynı grup daha önce de 2011’de yine aynı örgütün girişimiyle İskoçya ve Kuzey İrlanda deneyimlerini inceleyerek Kürt sorununun çözüm yöntemine ilişkin bir arayışa girişmişlerdi. Şimdi de aynı şeyi Güney Afrika’dan yapmaya, oradaki deneyimden dersler çıkarmaya çalıştılar, izlenim ve görüşlerini de bir hafta boyunca gazetelerde paylaştılar.
Paylaş