Paylaş
Jön Türk’lerin, İttihat Terakkici’lerin, Mustafa Kemal’lerin verdiği amansız savaşı kitaplardan öğrenemiyoruz. Şimdilerde yaşayarak anlıyoruz.
Erdoğan dün dedi ki; “Dışarıdan gündem dayatılmasına izin vermeyeceğiz.” Dışarısı dediği, Amerika ve Avrupa değil, ülkesinin içinde yaşayan ama Erdoğan’a muhalif olan laikler. Tercümeye gerek yok ama edelim.
Laikliği yıkma ve federasyon yolundaki, kendi gündemimize devamda kararlıyız mesajı veriyor.
Ülke gündemine, laikliği savunan unsurları sokmayacağım, demek istiyor.
“Taşı son gediğine koyana dek, mücadelemiz devam edecek” diyor.
Taşın son gediğe konulması; muhaliflerin (laiklerin) nefes aldıkları son deliği tıkayana dek, paketlerime devam edeceğim anlamındadır.
Taşı son gediğine koyana dek, yani laikliği tamamen tasfiye edene dek sürecektir anlamındadır.
Laikliğin tasfiye edilmesi, Türk halkının sosyal yaşantısının dönüştürülmesidir.
Laik olmayan İslam ülkesi nasıl olur derseniz; Suudi Arabistan’daki yaşam tarzına bakmanız yeterlidir. Laik olmayan Suudi Arabistan, dünyada hiçbir ülkenin olmadığı kadar Amerikan emperyalizminin emrindedir.
S. Arabistan kendi petrolünü Amerikan parası ile satar. Yani doların dünya parası (petro dolar) olmasına en büyük katkıyı verir. Dünya petrolünün % 20’sidir.
Dünyadaki emperyalist gericilik, bu paralar ile finanse edilir. Laik olmayan yönetimler kendi halklarının hem petrolünü, hem de kanını Amerika’ya vermekte beis görmezler.
Bu sebepten, ABD, Arap ülkelerindeki İslamiyet’in en gerici olanını destekler.
Gericilik emperyalizmle işbirliği yapmazsa, yaşam alanı bulamaz.
Laiklik bir olmadır.
Kul yok insan vardır.
Laik insanı sorgular, laik olmayan yaşamı kadere bırakır.
Aslında sorgulamaz.
Sorgulamayan insan gelişemez.
Sorgulamayan insan emperyalizmi göremez.
Yolun ortasında öpüşeceğim, kıçımı açacağım diyerek toplum dışına çıkmışları, laikler sınıfına sokarak, laiklik ile savaşmanın yolunu arayanlara fırsat verilmemelidir.
Toplum dışına çıkmakla, sapıtmakla laikliğin işi olmaz.
Laiklik ile savaşanlara bu fırsatı verenlerin laiklikle ilgisi olamaz.
Sorgulayan, modern, gelişmeye açık bir insanın yöneteni, gerici ve laik olmayan birisi olmaz.
Gerici yönetimlere teslim olan laikler, aslında emperyalizme teslim olanlardır.
Bülent ESİNOĞLU
Niye 11 yıldır beklediniz
SAYIN Erdoğan, siz başbakanı olduğunuz Türk milletinin adı olan Türk kelimesinden korkuyorsunuz.
Peki, “Müslümanım” diyorsunuz, Her gün Müslümanım demekle, Müslüman olunur mu?
MÜSLÜMAN her gün vatandaşlarının yüzüne baka baka yalan söyler mi? İhale yolsuzluğu yapar mı? El Kaide Terör Örgütü militanlarını kendi ülkesinde besleyip silahlandırır ve Müslümanları öldürtmek için başka bir ülkeye gönderebilir mi?
Ne sizin inancınız bizi ilgilendirir, ne de başkalarının inancı sizi ilgilendirir.
Erdoğan olarak sizin inancınız, sizin bileceğiniz bir iştir. Ama yürürlükteki Anayasa ve yasalara uymak zorundasınız. Sizin işiniz demokrat olup, demokrasimizin standardını yükseltmek olmalıdır.
Siz Bakanlar Kurulu kararı ile “Kamuda Sıkmabaş Serbestliği” getirdiniz.
Bu problem sadece Bakanlar Kurulu kararıyla çözülüyorsa, niçin 11 senedir çözmediniz?
Bakanlar Kurulu kararı ne zamandan beri, Anayasa Mahkemesi kararlarından ve yasalardan üstün hale geldi? Yapılan tam bir hukuksuzluktur.
Müslüman, bilerek yasaları çiğner mi?”
Rıfat SERDAROĞLU
‘Andımız’ için yargıya gidiliyor
EĞİTİM İş Genel Başkanı Veli Demir’in “AKP çizmeyi aştı; laik-üniter demokratik Türkiye Cumhuriyeti değil diktatörlük yıkılacak” dedi. Demir şöyle konuştu:
Mustafa Kemal Atatürk’ün mayasını kardığı, laik, demokratik, üniter Türkiye Cumhuriyeti projesini yok etmeye, AKP ve yandaşlarının gücü yetmez. Atatürk’e ve devrimlerine yönelen bu büyük ihanet amacına ulaşamayacaktır.
Eğitim-İş’li öğretmenler, sendikamızın temel değerleri ve aldığı kararlar doğrultusunda, çağdaş bir öğretmene yakışan kılık ve kıyafetlerle görevlerini ifa etmeye devam edecekler, ulus bilincimizi güçlendiren ‘Andımız’ı öğrencilerimize kararlılıkla öğreteceklerdir.
Sendikamız bu bilinçle, sorumsuz girişimlere karşı gereken hukuki ve fiili mücadeleyi verecek, ‘Andımız’ın kaldırılmasını ve kamuda türban özgürlüğü getiren yönetmelik değişikliğini yargıya taşıyacaktır.
Bakırköy’de neler oluyor
CAFE siyaset, İbrahim Yener, Bakırköy, Mustafa Keleş, Oğuz Kaan Salıcı, Yargı, Sibel Çakmak, Erdoğan Toprak, Vezüv, Avrupa Konutları, Ceyhan Yağcıoğlu, TOKİ, Akif Hamzaçebi, Ateş Ünal Erzen, Aksu, Ali Ağaoğlu, Rota Haber, Bakırköy, Ömer Faruk Kavurmacı, Referans, Ahmet Bahadırlı, Sümerbank, Ceyhan Yağcıoğlu, Bodrum-Milas, Süleyman Çetinsaya, Mustafa Keleş, NET, Aksu, Yargı, Vinç, Koru Florya, Veliefendi...
“Ankara’daki abilerinize güvenmeyin. İstanbul seçimini ben yöneteceğim. Ankara’ya kapora yatıranların kaporası yandı. Bol sıfırlı çekleri verenler çeklerini geri alsın!”
Bu konuşmayı kim yapmıştı?
Bakırköy’de neler oluyor?
CHP’yi kimler ‘satıyor’...
‘Oybirliğinin’ açıklaması ne olabilir?
HUKUKÇU ve Konya Milletvekili Atilla Kart, “361 sanıklı Balyoz davasında, Yargıtay Ceza Dairesi’nin kararları oybirliği ile almasının açıklaması ne olabilir?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
Balyoz davasına ilişkin kararın usul ve sübut yönünden değerlendirmesini ayrıca yapmak kaydıyla, şimdiki hal aşağıdaki değerlendirmeyi kamuoyuyla paylaşmak gereğini duyuyoruz;
9. Daire; 361 sanıklı dosyayı, hukuki tavsif–nitelendirme ve sübut açısından 4’lü-5’li gruplandırmaya tabi tutmuştur.
Bu şekilde gruplandırılan sanıklara ilişkin olarak verilen nihai karar ise ‘oybirliğiyle’ verilmiştir. Hem hukuki nitelendirme ve hem de sübut bakımından böylesine kompleks içerikte olan bir dosyada, Dairenin ‘oybirliğiyle’ karar vermiş olması başlı başına sorgulanması gereken bir haldir. Kararın güvenirliliği, inandırıcılığı, tutarlılığı konusunda kamuoyunda mevcut olan kaygılar; kararın ‘oybirliğiyle’ alınmış olması sebebi ile daha da pekişmiştir. Böyle bir irade ve karar, tesadüf ya da ihtimaller kavramıyla izah edilemez; olağan bir açıklaması olamaz.
Yukarıdaki anlatım çerçevesinde; dosya kapsamının ve delillerin, sanıklar yönünden ‘şahsileştirmesinin’ yapılmadığı, ‘toptan ve götürü bir uygulamanın’ yapıldığı yönündeki kaygılar kuvvet kazanmıştır.
Ortaya çıkan Türkiye gerçeği şudur; toplumsal ve sosyal barışımız tehdit altındadır. Bu tehdit, Siyasi iktidarın yol açtığı bir sonuçtur. Bu tehdidi ortadan kaldırmanın öncelikli ve acil görevimiz ve sorumluluğumuz kapsamında olduğunu kamuoyu huzurunda bir kez daha beyan ediyoruz.
Atilla KART-Konya Milletvekili
Paylaş