BU başlık için özer dilerim ama maalesef Ankara değil bir Avrupa başkenti artık iyice geriye giderek özellikle geceleri çok ağır bir makyajı olan bir kent oldu, adeta bir pavyona benzedi.
Kızılay meydanındaki ışıklandırmalar zaten başkentimize hiç yakışmıyor. Disko-bar girişini andırıyor. Benim bildiğim sanat eserleri aydınlatılır (gerçi Ankara’da pek yok maalesef) ama hiçbir anıt ciddi olarak aydınlatılmiyor. Dikmen Vadisi ve Göksu Parkı benzer şekilde geceleri yeşil ve mavi ışıklarla aydınlatılıyor. Özellikle Dikmen Vadisi’nde bu ışıklandırma abartılı boyutlarda....
Konut kuleleri bile yemyeşil duruyor. Sanırım Sayın Gökçek burada yasadığı için geceleri bu tip aydınlatmadan hoşlanıyor. Cinnah Caddesi’ndeki ışıklandırmalar güzel ama çok abartılı... Ayrıca
oradaki trafik rezaletini saklamaya yetmiyor. Yaya geçidi olmayan, yol çizgileri olmayan, hatalı bir kararla tek yön yapıldiktan sonra araçların son surat gittikleri ve yayaların büyük risk altında olduğu bir caddeye bu kadar abartılı bir makyaj trajikomik duruyor. Ama merak ediyorum bu ışıklandırmaların parası nereden saglanıyor?
Cevap belli aslında; hepimizin vergilerinden kesilen paralarla bu ışıklandırmalar yapılıyor. Madem öyle bir yurttaş olarak benim de beklentim Güvenpark Anıtı, Ulus’taki Ataturk anıtı ve Sıhhiye’deki Hitit Güneşi anıtlarının derhal ışıklandırılmasıdır (Bazılarının var ama ne hikmetse yakılmıyor) ve gereksiz olanların kaldırılmasıdr, zira özellikle bu kriz günlerinde bu büyük bir savurganlık haline gelmistir.
O.D.-ANKARA
Gökçek, hatırlamaz mı bal gibi hatırlar
"TATLISES’e kıydım Gökçek’i izledim" yazısı üzerine Yalçın Bayer’i arayan Melih Gökçek, sitem ederek müstesná köşesinde kendisiyle ilgili olumlu yazı çıkmadığından yakınmış...
Bir TV’de 10 gün boyunca hergün 3 saat aday adayı olarak beyin yıkama maratonunu tek taraflı sürdürdüğü halde en ufak eleştiriye dahi tahammülü olmadığını bir kez daha göstermiştir.
Oysa, hemen yakın geçmişte, Kanal B’de, Sayın Yalçın Bayer’in adını hatırlayamamış gibi yaparak, emsalsiz köşeyi kendince bir yerlere koymuştu!..
Kendi televizyonunda 30 saat değil 300 saat konuşsa ve çocuklarının arkadaşlarına e-posta yollatsa bile duayen gazetecinin seçip koyduğu bir okur mektubu kadar etkili olmadığını bal gibi bilir ve işte böyle "hatırlayamadıklarını ve tanımadıklarını" aramak ve "sitem" etmek zorunda kalır insan..
Metin ALTAY
Yalçın Bayer haklıymış
BU başlıkla SES TV’ye bugün (dün) e-mail yolladım. Nedeni de sizin 12.12.2008 tarihli bir okuyUcunuzun size yolladığı Ata Sanayiindeki ahır-ağıllarla alakalı... Sayın başkanın ve SES TV’nin duyarsızlığı....
Sayın başkan Gökçek, başka bir konu olsa hemen ya sizi arar, yada TV’den size yanıt verir.
Demek ki, kendilerine gelen e-maillerin içinden aleyhlerine olanları okumuyorlar yada bir-iki tane cevap verebileceklerini cımbızla çekiyorlar.
Sizin aracılığınızla SES TV’ye ve Başkana tekrar soruyoruz:
Ata Sanayiindeki boşaltılan dükkanların ’koyun ağılı’ olarak kullanılmasına başkan bey ve Altındağ Belediyesi niçin göz yumar. Ankara’nın orta yerinde serbestçe koyun satmak, ahır kurmak bu kadar kolay mı?
M.Duran ÖZÜPEK
Uğursuz kadın
CAFER komadadır. Yanında ise karısı...
Cafer’in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
- İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin.
İflas ettiğim gün oradaydın.
Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm.
Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın.