Korumalar kendi ülkemizin araçlarına binemez miydi
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DSP Milletvekili Süleyman Yağız Başbakan’ın yanıtlaması istemiyle soruyor:
1- Sözcü Gazetesi yazarı sayın Necati Doğru’nun 12 Nisan 2010 tarihli köşesinde, Başbakanlık korumaları için Amerikan firması GMC’ye, toplam değeri 1 milyon dolar (eski parayla 1,5 trilyon lira) olan 10 cip sipariş edildiğini ve ciplerin gemilere yüklendiğini yazmıştır. Bu iddia doğru mudur? 2- Doğruysa böyle bir alıma Başbakanlık adına kim ya da kimler karar vermiştir? Başbakan olarak sizin onayınız alınmış mıdır? 3- Aynı yazıya göre, ismi açıklanmayan bir otomotiv sanayii yetkilisi, “Türkiye’deki Ford, Tofaş ve zırhlı araç üreten Otokar Fabrikası’nda Başbakan’ın ABD’den satın aldığı Yukon GMC cipi kalitesinde ve ondan daha ucuza zırhlı cip üretilebileceğini” söylemiştir. Bu söz bağlamında soruyorum: Korumalarınız için neden yerli değil de ondan çok daha pahalı yabancı cipler tercih edilmiştir? 4- Bu tutum, buna karar verenlerin yerli otomotiv sanayine güven duymadığı anlamına gelmez mi? Başbakanlık’ın yerli cip alarak yerli sanayii özendirici davranması daha doğru olmaz mıydı? 5- Sayısız insanımız aş-ekmek derdiyle boğuşurken bu denli pahalı ve lüks araç alımı, sık sık ‘irade’sinden söz ettiğiniz ‘millet’in vicdanını incitmez mi? Böyle bir masraf israf değil midir? 7- Sayın Doğru, söz konusu yazısında “ABD Başkanı ABD’de üretilen, İngiliz Başbakanı İngiltere’de, Fransız Cumhurbaşkanı Fransa’da, Alman Başbakanı Almanya’da, İtalya Cumhurbaşkanı İtalya’da, Japon İmparatoru Japonya’da, Rus Başbakanı da Rusya’da üretilen zırhlı makam araçlarına ve onların korumaları da kendi ülkelerinde yapılan ciplere biniyor. Adamlarda vatan sevgisi var” demiştir. Yazarın bu değerlendirmesini nasıl karşılıyorsunuz?
Trafikte birbirimize saygılı olalım lütfen
HERGÜN Çayyolu tarafından Bilkent yönüne doğru gidiyorum. Allah aşkına bir yetkili de aynı yolu kullanıp, yaşadıklarımızı görsün. Atatürk Hastanesi Acil Servisi’ne doğru yol gösteren tabeladan sağa döndüğünüzde işte o muhteşem yol ile karşılaşıyorsunuz. Hergün yüzlerce aracın ve yük taşıyan kamyonun geçtiği yol engebelerle dolu olduğu için yol seçmek durumunda kalıyorsunuz. Hatta bazen karşı yönden gelen aracı beklemek ya da şeridine girmek zorunda kaldığınız durumlar da oluyor. Mazallah bir kaza olsa saatlerce kalırsınız orada. Bu yüzden bu yolu kullanmayayım diyorsunuz, ileriden köprünün altından Bilkent yönüne doğru geçeyim istiyorsunuz; sağdan devam ederseniz yine o tarz denebilecek bir yoldan devam edip sonunda ODTÜ, Bilkent ve Eskişehir yolunu bağlayan mühendislik harikası bir ışıklı kavşak ile karşılaşıyorsunuz. İki günün biri; sağdan, soldan gelen araçların biraz da Türk insanının “Ben geçeceğim, yol benim” anlayışından mıdır nedir, muhakkak kaza oluyor ya da atlatılıyor. Tabi bu kadar karmaşa yaşanan bir yollarda hastaneye ulaşmaya çalışan ambulansların yoldaki çilesini, sol şeridi ısrarla bırakmayan, gereksiz hız yapan, tehlikeli hareketlerde bulunan sürücülerin yaşattıklarını yazmıyorum bile... Bunlar için birazcık gözlem yeterli. Sözün kısası; trafikte tüm herkesi birbirine daha saygılı olmaya, trafik kurallarına uymaya ve yetkilileri yollarımız konusunda daha yapıcı çalışmalar yapmaya davet ediyorum. Seçil AYDIN