Paylaş
“Aralık sonunda New York’ta Ajda Pekkan konser vermiş. İzleyenlerden verilen bilgiye göre biletler 100 dolar, yemek servisi yapılan masalarda kişi başına ücret 175 dolarmış. 800’ü aşkın kapasiteli salon tamamen dolmuş. Nisanda da Sezen Aksu gelecekmiş New York’a... Buraya kadar tamam. Ancak bize gelen bilgilere göre Ajda’nın konseri Dışişleri Bakanlığı Tanıtma Fonu sponsorluğunda gerçekleşmiş. Aksu’nun konseri de fonun sponsorluğunda yapılacakmış.
Ben sık sık işlerim dolayısıyla Amerika’ya gidip gelirim. Eskiden bu gibi konserleri organizatörler yapardı.
Ajda’nın konserinde Türk dinleyici-izleyici oranı % 95 olmuş. Sezen’in de sanırım aynı oranda olur.
Akla takılan şudur: Ajda ve Sezen’in Türk hayranlarıyla buluşmasını sağlamak için devlet niye para ödesin?
Tanıtma Fonu, Türkiye’nin dış ülkelerde tanıtılmasına maddi destek vermek amacıyla kurulmuş bir fon... Yurtdışındaki Türklere Türkiye’yi, Türkleri tanıtmak için değil... Türk sanatçılarının gurbetteki Türklere konser vermesi son derece doğal ama onca insanın, ben de dahil, vergi paralarıyla değil.
Merak edilen husus, neden Tanıtma Fonu’nun kaynakları kullanılıyor? Peki Amerika’da fondan kimler yararlanıyor?
Bir şeyi de hatırlatayım... New York’ta yıllardan beri Türk Günü düzenlenir. Bunun için her yıl Ankara’dan başkonsolosluğa 700-800 bin dolar gönderilir. Bu gösteriler için harcanır veya başka etkinlikler için. Ama son zamanlarda bir tartışma başlamış bu konuda.
Tanıtma Fonu, Türkler aralarında eğlensin diye böyle bir harcama yapıyorsa hiç hoş değil... Arkasında bir maksat aranır haklı olarak. Buraya İbo da gelsin, Tarkan ve Nükhet Duru da; onların konserleri için para verecek insanlarımız var.
Ama şimdi de çeşitli organizasyonlar ortaya çıkmaya başladı. Bunlardan biri de ‘Türk Kültür Vakfı’ imiş. Bunlar Fethullahçı gruplara ait midir, açık bir cevap veremediler.
Buradaki New York Başkonsolosu, Gül’ün eski özel kalem müdürüymüş, tabii iktidara ve de bir cemaate yakın olduğu gün gibi ortada.
Bana orada bu sorulara yanıt verecek bir yetkili bulamadıklarını söylediler. Veya ‘mahalle baskısı’ndan çekiniyorlar. Konuyu köşenize taşırsanız, Dışişleri
Bakanlığı veya Başbakanlığa bağlı Tanıtma Fonu sanırım bilgi verecektir.
Rantla mücadele ettim partimden kın ama yedim
CHP’nin geçen dönem Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Kadıköy’den meclis üyesi olarak görev yapan ve birçok imar dosyasına itiraz eden Hüseyin Sağ’a, CHP İstanbul İl Disiplin Kurulu’nca kınama cezası verildi.
Bu dönem aday gösterilmeyen Sağ, ‘kınama cezası’na isyan ediyor ve “İstanbul’u ve İstanbulluları düşünerek imar yoğunluklarına parsel bazındaki usulsüzlüklere, rant anlayışına karşı yaptığım itirazlara AKP’nin rahatsızlık duyacağına partimden böyle bir ceza almamın hiçbir gerekçesi olamaz” diyor.
“Neden bu ihtar?” diyerek devam ediyor:
“Partimin üst düzey yöneticilerine yolsuzluk dosyaları verdiğim için mi? İmar rantı ile ilgili gündem yarattığım için mi? İmar rantlarına Bölge İdare Mahkemeleri’ne cebimden her başvuru için 3 bin TL verip dava açıp yürütmeyi durdurma kararları aldırdığım için mi? Mahkemelere yaptığım başvurularımı geri çekmem için baskı yapan veya aracılarla beni tavlamak isteyenlere ‘Hayır’ dediğim için mi? Kadir Topbaş ile ilgili Savcılığa İETT arazisinin satışı ile ilgili olarak suç duyurusunda bulunduğum için mi? (Dosya şu anda Danıştay’da.) İBB iç denetçiler için suç duyurusu yaptığım için mi? Yolsuzluk ve usulsüzlüklere çomak sokup ‘trene’ binmediğim için mi? Zenginleşen başkanlarımızı eleştirdiğim, yanlış yapan partilim de olsa afişe ettiğim, medyaya konuştuğum için mi?
Neden?
Bunların dışında başka bir suçumun olmadığını düşünüyorum.
Usulsüzlük ve haksızlıklara karşı mücadeleme devam edeceğim.”
Biliyor musunuz
OKURUMUZ Z.Ü.’ın “TAV, kendisine bağlı Havaş’a yer hizmetlisi için personel alacak. Ne yazık ki bu uluslarası şirketimizden AKP örgütünden ‘torpil’ istemesi şaşırtıcı buluyoruz. Kadrolaşma buralara kadar sirayet ettiyse dayısızların vah haline...” diye yazdığını...
ZEYTİNBURNU’nun Belediye Başkanı Murat Aydın’ın ilçedeki yeni imar hareketleri için mühendisleriyle geceleri sokak sokak gezdiğini belirten bazı okurlarımız “Kentsel dönüşüm projeleri için halktan bu korku neden. Yoksa halka kazık mı atacaksınız?” diye sorduğunu...
BEYLİKDÜZÜ Belediyesi’nin CHP’li meclis üyesi Halil İ. Ak-pınar’ın bir önerge vererek “Takvim ve ajanda kutlu doğum haftasından kandillere kadar her şeyin gösterilmesine rağmen Atatürk’ün ölüm tarihi olan 10 Kasım’ın neden boş bırakıldığını” anlamak istediğini....
2008’de kaybettiğimiz Aysel Gürel’in hayatta iken her yaptığı gibi Beşiktaş cuma pazarında simit dağıtılacağını...
‘Demokrat Başbakan’
OKUR Osman Gümüş yazıyor:
Sayın Başbakan eşinin GATA’ya alınmamasına çok üzülmüş. GATA Keçiören’de, Sayın Başbakan 8 yıldır Keçiören’de. Ben de 35 yıldır aynı yerde oturuyorum.
Keçiören’de 16 yıldır birahaneler yasak. Sayın Başbakan 8 yıldır sesini çıkarmıyor. Bu mu hepimizin ‘Demokrat Başbakan’ı... Keçiörenli içkisini gizli gizli kahvehanelerde, işyerlerinde ya da kurban kesim yerlerinde içiyor.
İnsan hakları tek taraflı savunulmaz. Eski Belediye Başkanı Turgut Altınok’a bir gün “Niye yasak?” diye sordu mu?
Din üzerinden siyaset bitti. Halkımız yarı aç, gençlerimiz işsiz, koyun gibi meliyor. Arkasından da üç çocuklu aileler geliyor.
AKP’li yöneticilerin ise böyle bir derdi yok.
GÜNÜN SÖZÜ
“Milletin tarihini okumamış veya hissi milliden mahrum kalmış olması lazım gelen bazı şahıslar, ecnebilerin aleyhimizde serdettikleri ithamatı reddettikten başka vatandaşlarını, milletlerini kabahatlı göstermekten çekinmiyorlar.”
(Atatürk’ün Nutuk’undan)
Paylaş