PaylaÅŸ
Biraz sonra gözler valizlere dikiliyor; herkes 'konfeksiyon' çuvalını yüklenmeye başlıyor. 15 bin dolara satılan ciplerden  tutun (Bu fiyata Hummer marka cipte imal edildiği söylendi ama görmedik), cep telefonu dahil her türlü elektronik eşyayı bulabiliyorsunuz Bişkek'te. Türkiye ile karşılaştırmak isterseniz, %18 oranındaki KDV'yi düşüp fiyatını yaklaşık hesap edebilirsiniz.
Komşu Çin'in Uygur Türkleri'ni burada 'ticaret' yaparken görebiliyorsunuz. 41.5 millet var; nüfusu 4.5 milyon olarak söylenen Kırgızistan'da; Özbekler, Kazaklar, Tacikler, Koreliler, Almanlar ve Çinliler sayılabilir... İş ve evlilik yoluyla yerleşenlerin sayısı 4 bin kadar.
Ülkenin güneyinde 1 milyon Özbek yaşıyor; bu nedenle 'Özbek kültürü'nün egemenliği yanında parasının da geçerliliği var. Orta Asya'da dalga dalga yayılan Özbek popu, Tarkan ve İbrahim Tatlıses'e rakip olmuş gibi geldi bize.
Resmi kayıtlarda Rus nüfus oranı %15-20'lerde belirtilse de gerçekte bu oran %5'lere kadar inmiş; Ruslar 80 yıldan sonra dönmeye başlamışlar.
İş bulabilen Kırgızlar da ülkeyi terk ediyor. Rusya'da 750 bin, Kazakistan'da da 250 bin göçmen Kırgız'ın yaşadığı konuşuluyor.
12 yıl önce gördüğümüz Bişkek'te değişen veya gelişen bir şey yok. Tek özelliği parklar içinde bir kent hüviyetini koruması... O kadar. Nüfusu 800 binden 1 milyona kadar telaffuz ediliyor.
Ne yazık ki, o güzelim parkları bakımsız; kentin altyapı 'köylülük'ten kurtarılamamış. Ne yapsın fukara insanlar; Türklüğün doğduğu 'boy'lardan devlet olma çabası için çırpınıyorlar. "Bizler iyi ki asırlar önce Anadolu'ya göç etmişiz" diye düşünenler çıktı aramızdan. Bu bakımdan, et, pilav-erişteden sonra deterjan, Cola-Cola, döner ve cep telefonuyla tanışmalarını hiç garipsememek gerekiyor.
Kırgızistan, komünizmin çöküşünden sonra iyi yönetilememiş, bir 'arpa boyu' yol alınamamış. Halbuki, devrilen Cumhurbaşkanı Asker Akayev'in diktatörlüğünün ilk yıllarında 'Orta Asya'nın İsviçre'si olacağız' söylemleri bugün için gerçeklerden çok uzak...
Yoksul halkın dünya TV'lerinde gördüğü 'renkli yaşam' özlemi ve bunun sonucunda küçük bir 'çapulcu' grubun Başkanlık Sarayı'nı dört saat içinde teslim alması, işyerlerinin yağmalanması derin bir tahlil gerektiriyor. 24 Mart 2005'deki seçimden iki hafta sonra oradakilerin ifadesiyle gerçekleştirilen 'devrim' de (Yabancı misyon temsilcilerine göre, 'halk ayaklanması') yaşanan sıkıntılara bir yıldır 'çare' bulamamış. Verilen sözler yerine getirilmemiş.
16 yıldır bir 'kalkınma/gelişim/değişim'den öte bir kanun nizamı sağlanamayan ülkede gerçekte 2.5 milyar dolar olan GSMH 4.5 milyar gösterilse de, 'yaşam kızgınlığı' yeniden kabarıyor. Anlaşılabilen Türkçesiyle bir Kırgız, "Bizim burada rüşvet adettir, öğretmen olarak ben de rüşvet almak zorundayım, çünkü geçinemem" diyor açıkça...
İlk başta otoritesi ve saygınlığı herkesçe kabul görmüş olan Asker Akeyev'in son yıllarda başta eşi olmak üzere kızı ve oğlunun ülkenin her 'kaynağı' ve 'geliri'nden rüşvet ve komisyon' aldıkları iddiaları için inanılmaz öyküler anlatılıyor. Nitekim, kendi dostları "Akayev iyi bir devlet adamıdır ama ailesi kendisini yaktı" vurgulamasını açıkça yapabiliyorlar. Oğlu ve kızı geçen yılki seçimde milletvekili seçilmişler ama tepkiler nedeniyle bugün ortalıkta gözükmüyorlar. Baba Akeyev, Moskova Üniversitesi'nde fizik dersleri veriyormuş.
FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK
Yeni Cumhurbaşkanı ve Başbakan'da da 'umut' görmeyen genç kesimin yeni bir Anayasa reformuyla, 'yeni düzen' talebiyle, önümüzdeki günlerde 'gösterilere' başlaması kimseyi şaşırtmamalı.
Geçen hafta sivil toplum örgütlerinin önderi olarak ismi öne çıkan
Edil Basalov'e yönelik 'korkutma' amaçlı saldırının arkasında 'siyasi' nedenler bulunması diplomatik çevrelerde 'Fırtına öncesi sessizlik' olarak yorumlanıyor.
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi ile İstanbul Maltepe Üniversitesi'nin 'Küreselleşme ve İletişim' seminerleri nedeniyle bulunduğumuz ülkeden ilginç notları aktarmaya devam edeceğiz.
"CHP'de iken Büyük İnönü ile briç oynadım. Özal'ın Elazığ adaylığını reddettim, benim yerinme Zeki Yavuztürk milletvekili ve bakan oldu. Baykal'a rest çektim, ayrıldım. ANAVATAN'a Erkan Mumcu'yu Başbakan yapmak üzere geldim. Söz veriyorum çalışıp Mumcu'yu Başbakan yapacağım."
(Ankara Milletvekili Dr. Muzaffer KurtulmuÅŸoÄŸlu)
ÇOCUKLAR... Atatürk hiç bir zaman umudunu yitirmedi, hep milletine güvendi.
Biz de Atatürk'ün yolunda, aynı inançla gelecekten umutlu olarak,
milletimize güvenerek yola devam ediyoruz.
Türkiye'yi bölmeyi hiç bir güç başaramayacaktır. Birbirine kaynayan etnik unsurlar bizim kültür zenginliğimizdir. Sağ-sol ayırımı olamaz, hepimiz vatanımız için birlikte dış dayatmalara karşıyız. İnanç özgürlüğü esastır fakat bunu siyasete alet etmeyiz. Atatürk'ten teslim aldığımız ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyenin üstüne çıkarmak hedefimizdir. Çocuklarımıza bağımsız ve mutlu çağdaş bir Türkiye bırakmak için hep birlikte el ele.
Ne mutlu Türküm diyene!
Ataman YILDIRIM
TÜRKİYE, İran'ın sahip olduğu nükleer teknolojiden dolayı ABD tarafından bombalama tehlikesine karşı, nasıl olur da İran'la savaşın gündemde olduğu bir dönemde nükleer santral yapacağını dünyaya ilan eder?
Bu bir tesadüf müdür, yoksa İran tehlikesine karşı verilmiş bir yanıt mıdır?
Â
¦ BeÅŸiktaÅŸ Belediyesi Kültür Sanat Platformu'nca düzenlenen 'Ustalara Saygı' etkinliklerinde bu kezÂAttila Ä°lhan'a yer veriliyor. Yarın saat 19.00'da Mustafa Kemal Merkezi'nde düzenlenen etkinliÄŸe Çolpan Ä°lhan, DoÄŸan Hızlan, Tuncay Özkan, Akgün Akova, Ataol BehramoÄŸlu gibi bir çok yazar, ÅŸair ve tiyatrocu katılacak.
NİĞDE'nin yolu olmayan birkaç köyünden biridir Çınarlı... Köye gelen her yetkili yol vaat etmiş ancak hâlâ yapılmamış.
Hacıabdullah Kasabası'ndan, çamur yoldan köye otomobil ile zar zor geliniyor.
Köy Muhtarı Ahmet Yamaner ile gezintiyeÂçıkıyoruz. Kar suları eridiÄŸi için köy içi yollarda küçük dereler olmuÅŸ. Köy halkı sorunun çözümünü bulmuÅŸ; damdan dama geçerek ulaşım saÄŸlanıyor.
DoÄŸu Anadolu köylerini andıran Çınarlı Köyü'nde köylüler kar yaÄŸdığındaÂyolların kapandığı ve acil hastalarını ‘dört kollu’ diye tanımladıkları ‘salla’ kasabaya taşıdıklarını anlatıyorlar. Muhtar Yamaner, köyde her yıl düzenlenen festivale katılan politikacıların bu yıl yapılmak üzere 'yol sözü' verdiklerini anlatıyor. Köyde ilk göç 1954 yılında Necip AÄŸa ile olmuÅŸ ardından köyden göç edenlerle köyde yaÅŸayan hane sayısı 80-90’lara gerilemiÅŸ.
Köyde eski bir cami var. Bu camilerden Niğde’de birkaç ayrı yerde de rastladım. Kemerli; küçük yapılar minare yerine çan kulesine benzeyen ezan okuma yerleri bulunuyor. Taş yapılarda oldukça eski oldukları gözleniyor. Niğde için bu eski camilerden bir kaçını korumaya almak geleceğe örnek taşımak içinde gerekli...
Camiye yeni bir imam atanmış ama daha gelmemiş. Sağlık evi var ama ebe yok.
Köyde mağara yapılar var. Bir km kadar içinde gidildiği anlatılıyor. Mağaralardan el kazması olan ve oldukça derin olduğu belirtilenin birinin ağzında düzenli işlenmiş bir taş üzerine kazılmış put işareti dikkat çekiyor. Bu haç işareti mağara ağzında olması bir işaret mi? Köylüler mağaranın bu girişi oldukça derin olduğundan da söz ediyorlar. Gölet yol ve yayla yerine ağaçlandırma isteyen köylüler bölgedeki mağaralarında incelenmesi ile önemli bulgular açığa çıkabileceğini söylüyorlar. Köy gerçek anlamda bir mahrumiyet köyü ancak köy halkı neşeli ve güler yüzlü, doğanın dokusuna uyum sağlamışlar dertlerini dert etmemeyi öğrenmişler. Yolları olmasa da festival yapacak kadar da köylerini seviyorlar.
Ömer Fethi GÜRER-NİĞDE
SAMSUN 19 Mayıs Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'nin 2. katında bulunan Cerrahi Araştırma Merkezi'nde 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile yasaklanmış olmasına rağmen hayvanlar üzerinde deneyler yapıldığı, hayvanların acı dolu inlemelerinin hayvanseverler tarafından duyulduğu ancak konuyu örtbas etmek için güvenlik görevlileri tarafından hayvanseverlerin zorla dışarı çıkarıldığı bilgisi tarafımıza ulaşmıştır. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Ferit Bernay’a soruyorum:
¦ Hayvanlar üzerinde hangi deneyler yapılmaktadır?
¦ Bu deneylerin yapılmasının bilimsel gerekçeleri nelerdir?
¦ Yapılan bu deneylerde hangi hayvanlar kullanılmaktadır?
¦ Veterinerlik Fakültesi, binaya giren hayvanseverlerin neyi ya da neleri görmelerinden çekindiÄŸi için zorla dışarıÂçıkartmıştır? Ä°nlemeleri duyulan hayvanlar, ne tür deneylere maruz kalmışlardır, kalmaktadırlar?
¦ Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerlerde hangi insani, vicdani, etik değerlere bağlı kalınmaktadır?
¦ 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, ulusal ve uluslararası bildirgeler, evrensel hayvan etiği ilkeleri, ABD'de Ulusal Araştırma Konseyi bünyesindeki Institute of Laboratory Animal Resources tarafından hazırlanan ve "The Guide for the care and Use of Laboratory Animals" isimli kitapta toplanan
ilkeler, American Association for Accreditation of Laboratory Animal Care'in etik değerlendirme kriterleri, The Council of the European Communities'in bilimsel ve deneysel amaçlar ile kullanılan hayvanların korunmasına yönelik direktifleri göz önüne alınıp bu kanun, bildirgeler ve ilkeler doğrultusunda hareket edilmekte midir?
¦ Etik kurulda tamamen gözlemci olmak üzere bir sivil toplum kuruluşu temsilcisinin bulundurulması düşünülmekte midir?
¦ STK temsilcilerinin bu merkeze sokulmamaları AB yolunda ilerleyen ülkemizin benimsediği şeffaflık prensibine ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu'na aykırı değil midir?
PaylaÅŸ