ADANA'dan telefonla arayan ve kendilerini işadamları olarak tanıtan üç okurumuzdan ortak bir ses:
Adana Sanayi Odası Başkanı ve 'Güçbirliği Vakfı' yönetim kurulu üyesi
Ümit Özgümüş, geçenlerde
İstanbul Sanayi Odası'ndaki meclis toplantısında bakın neler söylemiş:
Türkiye'nin
Irak'la savaşa girmesini isteyenlerin çocuklarının cepheye gitmeyeceğini savunmuş. Sonra da şu ilginç sözleri sarf etmiş: ‘‘Başkalarının üç-beş bin çocuğunu kurban etmeye çok hevesliler. Çünkü orada savaşacak olan bizim çocuklarımız değil. Bizim hepimizin tanıdığı orgeneral, korgeneral, paşalar var. Gerektiği zaman çocuklarımıza ya
İstanbul'da ya da Genelkurmay'da ya da orduevlerinde askerlik yaptırabiliyoruz. Bu insanlardaki cesaret buradan geliyor. Bu
Türkiye'nin savaşı değil.’’
Özgümüş ‘‘Cici beylerin çocukları paşalardan torpilli’’ demek istiyor. Bir oda başkanı nasıl böyle konuşabilir?
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne nasıl dil uzatabilir?
Ordunun Irak savaşı konusundaki görüşlerini hiç bilmiyor mu?
Özgümüş'ün bu sözlerinden Genelkurmay haberdar olmadı mı? Adanalı işadamları olarak
Özgümüş'ün dilinin altındaki baklayı çıkarmasını istiyoruz. Yoksa Özgümüş, Adana'da siyasete girip Güneydoğu kökenlilerin oylarına talip olmak için mi bu abuk sabuk lafları ediyor? Tanıdığı torpil yapan paşalar kimmiş? Varsa dostu olan paşalar, ortaya çıksın.
Özgüneş'e iki laf etsin.
İstenince oluyormuş
OKURUMUZ Yılmaz Kotanoğlu'nun yolu bir arkadaşının çocuğunun hastalanması nedeniyle
SSK Gebze Hastanesi'ne düşmüş. Şaşırtıcı izlenimlerini bize aktarıyor: Hastaneye girerken önce temizliği, sonra da sessizliği dikkatimi çekti. Yanlış yerde miyiz diye düşündüm. Çocuk polikliniğinin önünde kocaman bir oyun parkı, duvarda ise televizyon vardı. Muayene sırasını bekleyen çocuklar, yaşlarına göre ya parkta oynuyorlar ya da duvardaki TV'den çizgi film izliyorlardı. Aileleri de sıralar halindeki koltuklarda bekliyor ve sırası gelen muayene oluyordu. Düşünün ki bir hastanenin çocuk kliniğinin önünde ağlayan çocuk yok. İşimiz bittiğinde doktora teşekkür edip ayrılırken, bir
SSK hastanesinin bu hale gelmesinden duyduğumuz memnuniyeti bildirmek ve bir teşekkür etmek üzere Başhekim Dr.
Semih Dinç'e uğradık. Heyecanla diğer kısımları da gezmemizi istedi. Biz de bu davetini geri çevirmedik ve gezmeye başladık. Hastalar sırasını beklerken koltuklarda oturup hastalıklarıyla ilgili bilgi içeren video görüntülerini izleyebiliyorlar. Eczane önünde, yaşlılar, emekliler ve hastalar tertemiz koltuklarda oturmuş ellerinde numaraları, ışıklı levhayı takip edip sıralarının gelmesini bekliyor. Sırası gelen gidip ilacını alıyor. Gürültü yok; itiş kakış yok; kavga yok.
Okurumuz sözlerine Dr.
Dinç'in anlattıklarıyla devam ediyor:
‘‘Hastanemizde ‘Hasta da mutlu, doktor da mutlu' projesi başlattık. Doktor hastasını iyi edemediği zaman mutsuz oluyordu. Hasta da iyileşemediği için mutsuz oluyordu. Bu projemiz sonuç vermeye başladı.
Gebze'de 50 bin kadar
Bağ-Kur'lu, 364 bin
SSK'lı çalışan ve emekli var. Burası bildiğiniz gibi kalabalık bir sanayi bölgesi. İşe önce kuyrukları yok etmekle başladık. Kronik ilaç alanları randevu sisteminden çıkardık. Heyet raporu ile iki yıllık ilaçlarını doktorsuz alabilmelerini sağladık. Daha sonra yatak kapasitemizi iki yüze çıkardık. Eskiden basit bir fıtık ameliyatı için bir buçuk-iki yıl sonraya randevu verilirdi. Biz acil olanlar dışındaki ameliyatları iki aya indirdik. Zaten bunun bir ayı tetkik ve tahlille geçerken hasta da psikolojik olarak hazır hale geliyor. Doktor arkadaşlara da kendi odalarını istedikleri gibi düzenleme yetkisi verdik. Bazı doktor arkadaşlarımızın yaptıkları resimler, hastanemizin çeşitli bölümlerinde sergileniyor. Şimdi hedefimiz, hastanemizi 500 yatak kapasitesine kavuşturmak ve ameliyathane sayısını beşe yükseltmek.
Tabii bir de Gebze'deki, prim borcundan ötürü
SSK'ya devredilen,
Sümeyye Hatun Hastanesi'ne kadın doğum ve çocuk bölümlerini aktarmayı istiyoruz. Günde 1500 hastaya 25 hekim arkadaşım bakıyor. 42 yaşındaki röntgen makinemizin yanına bir yenisi bağış olarak geldi. Biz burada doktorumuzla, sanayicimizle, esnafımızla ve
Gebzelilerle el ele verdik. Ülkemizdeki
‘‘En iyi hastane biz olacağız’’ çabasında ve iddasındayız.’’
Başhekim Dr.
Semih Dinç ve ekibinin yaptıkları insanın içini açıyor. Demek ki iyi şeylerin olması için imkánsızlık bahane değilmiş.
Gerdeğe girmek
EYÜP Belediye Başkanı
Ahmet Genç, Karadeniz’deki büyük sel felaketinde giden canlar için başsağlığı dileğinde bulunurken hükümetin bölgeye yardım konusunda yanlış adım attığını söylüyor. Vergi gelirlerinin % 6'sı yerel belediyelere veriliyor.
Ancak Başbakan Yardımcısı
Mesut Yılmaz yanına Bayındırlık Bakanı Prof. Dr.
Abdülkadir Akcan'ı alarak basın toplantısı yapıyor. Felakete uğrayan bölgelerin açıkta bırakılmayacağını söylüyor. Acaba kimin parasını kime veriyor?
Bu yardımı neden HAZİNE vermiyor? Bizim paylarımızdan keserek kendi seçim bölgesine kaynak aktarıyor. Bu karar önümüzdeki hafta tabii afete uğrayan belediyelere yardım adı altında çıkacak, mağdur olan biz olacağız.
% 6'nın bir buçuğu afet bölgelerine kesilirse biz nasıl hizmet üreteceğiz?
Turgutreis'e yakışmıyor
BODRUM Turgutreis Abide Cad. Kardak 1 Sok. No: 16 adresinde ikamet ediyoruz. Daha önce valilik makamına müracaatımda ikamet ettiğim adreste inşaat yapıldığı, bu inşaatın
Erhan Birol'a ait olduğunu bildirmiştim. Bölgemizin turistik bir yöre olması nedeniyle 30 Nisan-31 Ekim tarihleri arasında inşaat yasağı vardır.
Turgutreis Belediye Başkanlığı'na ve Jandarma'ya haber verilmesine rağmen görüntü ve çevre kirliliğiyle ilgili herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır.
Erhan Birol'un halen devam eden inşaatı, kamuya ait yola doğru ilerlettiği ve imar durumunun % 30 olmasına rağmen buna uymadığı görülmektedir. Arsasını % 50 oranında kullandığı, pencerelerini oldukça büyük açtığı ve komşu parselden 0.60 metre içeri çekerek pencere açtığı tüm orada oturanlarca bilinmektedir. Türk turizmine büyük zarar verebilecek bu gibi durumlar
Turgutreis Belediyesi'nde yaygın bir şekilde yaşanmaktadır.
Serdar ALPAKGİR Turgutreis/BODRUM GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Siyasi partiler arasındaki fark, Coca Cola-Pepsi Cola farkı kadar. Devir değişti. Artık ben sağcıyım, ben solcuyum diyerek farklı partilerde farklı politika yapmak zorlaştı. Sağ ile sol arasında fark kalmadı. Partiler arasında fark kalmadı. Partiler arasındaki fark, Thomas Fridman'ın anlatamıyla Pepsi Cola ile Coca Cola arasındaki farka indi. Devletçilik bitti.’’
Güngör Uras
MESAJ
BEYKOZ Belediyesi'nden açıklama: Belediye olarak
Paşabahçe Şişe-Cam, Deri, Kundura ve Tekel Fabrikaları ve işçileriyle dayanışma halinde olduğumuzu kamuoyuna duyurmak isteriz. Fabrikaların bulunduğu yer, bir önceki FP'li Belediye tarafından 16.11.1994'de yeşil alan ilan edilmişti. Ancak Belediye Meclisimiz, 13.6.2002 tarihinde imar planlarında fabrikaların korunması konusunda yeni bir karar almıştır. Yani yeşil alan kararını iptal etmiştir. Yeni karar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Ali Müfit Gürtuna'ya iletilmiş, ancak bugüne kadar bir yanıt alınamamıştır.''
ÇATALCALI vatandaşlardan: ‘‘
Çatalca Belediye'si bundan bir yıl önce modern mezbaha kuruyorum deyip
Çatalca eski mezbahasını ortadan kaldırmış ve özel bir firmayı Belediye mezbahası olarak açmıştır. Mezbahanın ruhsatının bulunmadığı, suyu olmadığı, etlerin dinlendirilemediği ve bozulduğu bir hafta önce bildirilmiştir.
Ardından İl Sağlık Müdürlüğü harekete geçip, mezbahayı mühürlemiştir. Mezbahadan sorumlu Çatalca Tarım Müdürlüğü ve Sağlık kuruluşlarının bu olaylardan yeni haberi olmuştur. Yaklaşık bir yıldır ruhsatsız çalışan ve halkın sağlığıyla oynayan belediye ve sağlık kuruluşlarını Çatalcalı yurttaşlar olarak protesto ediyoruz.’’