Kim kazandı kim kaybetti

CHP İstanbul İl Kongresi’nde gece yarısına doğru oylamaya geçilirken ilginç sahneler yaşanıyor. Delegeler, Şinasi Öktem ve Altan Öymen’in oy pusulaları ile hücreye giriyorlar, birini zarfa koyup sandığa atıyorlar, diğer listeyi de cebine koyup çıkıyorlar.

Daha sonra ne olduğunu bir ‘muhalif’ delege anlatıyor:

‘Delege, Şinasi Öktem’e oy verdiğini göstermek için Altan Öymen’in listesini falanca belediye başkanına veya görevlendirdiği kişiye verirken kocaman bir ‘teşekkür’ alıyor. Kadıköy, Beşiktaş ve Bakırköy delegeleri bunu ‘disiplin’ içinde yapmak zorunda; zira takipteler.

Başkanların, sonuçtan sonra da Genel Merkez’den ‘aferin’ aldılar muhakkak. Çünkü Genel Merkez, yerel seçimlerde kendilerini aday tayin etmiş; onlar da şimdi bu ‘bedeli’ ödüyorlar. ‘Gör beni göreyim seni’ yani.

Bir önceki il kongresi sürecini hatırlamak gerekiyor. Şinasi Öktem, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ü delege bile yaptırmamış; Mehmet Sevigen kendisini GOP’dan delege seçtirmiş, ancak o da yargıya yapılan itiraz üzerine reddedilmişti. Bundan bir süre önce Deniz Baykal, Selami Öztürk’le bir teknede buluşarak, Öktem’i desteklemesi için ikna etmiş ve buzlar şimdilik erimişti.

Gerilimli havada ‘komik’ görüntüler de vardı. 1980 öncesi kongrelerde ülke ve parti içi sorunlara değinilir, fikir platformları oluşturulurdu. Taraflar birbirlerine ağır hakaretlerde bulunmazlardı. Genel Merkez’in otoritesi altındaki güçler ‘siyah’ takım elbiseli, saçları briyantinli kişiler tarafından korunmazdı hiç... Kongreler için davetiye gönderilir, konuklar kolunda ‘görevli’ yazan güler yüzlü gençler tarafından karşılanırdı. ‘Benden değilsen sana kapılar kapalı’ anlayışı yoktu; yarış ‘demokratik’ bir ortamda olurdu. Hele delege seçimleri kağıt üzerinde hiç yapılmazdı. Herkes birbirine karşı saygı ve sevgi beslerdi.

Peki şimdi bunlar olduğuna göre ‘Bekle İstanbul..’ afişleri ve ‘CHP’yi iktidara taşıyoruz’ sözleri nasıl inandırıcı olacak?

Partiçi oyunlarını gündeme getirenleri ‘karalama ve çamur atma’kla suçlamak günü kurtarmaktan başka bir şey değildir.

BELEDİYE PROTOKOLU

Bir çok partili kongreyi ‘acı’ çekerek izlediğini söyledi. Eski bir parti yöneticisi salona gittiğine pişman olmuş: ‘CHP hálá sosyal demokrat parti midir bugün?’ dedi.

Kadıköy belediyesinin ağırlığındaki kongrenin ev sahibi ise Beşiktaş Belediyesi idi.

‘Belediye protokulu’nun üçüncü sırasında Bakırköy, en sonra da Avcılar vardı. Bütün başkanlar kongreyi sonuna kadar izlemek durumunda kaldı. İki yıl önceki kongreyi düzenleyen Şişli Belediyesi bu kez uzak duruyordu. Mustafa Sarıgül de kongreye gelmemişti; ancak ‘gözlemcileri’ vardı. Sıkıntılı olduğu bilinen Mehmet Sevigen salonun ‘güvenliği’ ile ilgiliydi.

Altan Öymen’i kolundan tutarak ‘sahneye’ çıkartan muhalefet, ‘kapıları’ zorlayamadı. Çünkü ‘delege baskısı’ karşısında güçsüz kaldığı gibi ‘kongre çalışması’ yapmamıştı. Şinasi Öktem, önceden söylediği sayıya yakın, 601 delegeden 388’nin oyunu alarak tekrar seçilirken, Öymen’e ise 213 oy çıktı. Zaten Öymen 150 imza ile aday gösterilmişti. Demek ki, muhalefet, ‘kenetlenmiş’ Genel Merkez yanlılarını iknada başarılı olamadı.

Özetlenirse ‘Şinasi Öktem kazandı, CHP kaybetti.’

‘Güçlendirme’ ihalelerine dikkat

MİLLİ Eğitim Bakanlığı’nın daha önce ihalesini yapmış olduğu ve İMKB’nin finanse ettiği, yaklaşık 450 trilyon TL değerindeki EFİKAP2 okul ihalelerini geçen yıl çok yazdık... Konu çok tartışıldı, ihmal, kayırma, usulsüzlük iddiaları Meclis’e taşındı. AKP’liler, ihale bedellerinin yüksek tutulduğu ve bazı müteahhitlerin kayırıldığı iddialarına kulaklarını tıkadılar.

Kamu İhale Kurumu, bakanlığın ‘14 paket ihale için mevzuata aykırı davranıldığından düzeltici işlem yapılması’ gerektiğine karar verdi.

Anayasa’nın 112. maddesinde, ‘Başbakan, bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemler almakla yükümlüdür’ denmesine karşın bu konuda ortaya atılan iddialar karşısında hiçbir şey yapılmadı.

Biz de bunları köşemizde geniş şekilde gündeme getirmiştik.

YENİ İHALE

MEB
şimdi okullar için ‘depreme dayanıklılık projesi’ adı altında ‘güçlendirme’ ihalelerine hazırlanıyor.

Projenin tutarının 500 trilyon TL olduğu belirtiliyor. Bu bedel, geçen yılkı okul ihalelerinden daha büyük olduğu gibi Milli Eğitim’in en büyük ihalesi sayılıyor.

Ankara’dan bazı müteahhitler, ‘Geçen yıl eylül ayında çeşitli yazılar yazıldı, iktidar uyarıları dikkate almadı ve hiçbir işlem yapılmadı. Bu kez de yine kayırmalar yapılabilir’ diyor.

‘Ne gibi usulsüzlükler olabiliyor’ sorusuna şu yanıtı veriyorlar:

‘Duyduğumuza göre, yurt ölçeğinde İl Milli Eğitim Müdürlükleri’nden mevcut talepleri çok yüksek yazdırılıyor, keşifler şişiriliyor. Daha sonra bunlar bakanlıkta Yatırım Tesisler Daire Başkanlığı’nda toplanıyor, yine önceki ihaleler gibi... Tabii hesaplar kitaplar yapılacak, müşavir firmalar bulunacak... Başarırlarsa ‘güçlendirme’ olduğu için davetiyeyle, başaramazlarsa aynen önceki metotla istediklerine bu işleri ‘bedel’ karşılığı vereceklerdir. Bu iddialar bizi gene ürpertiyor. Yine haksızlıklarla karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz. Bakan Hüseyin Çelik Bey’i şimdiden uyarıyoruz.’

MEB’in ‘güçlendirme’ ihaleleri dikkatle izlenmelidir.

GÜNÜN SÖZÜ

‘Ben bilemediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım.’

(Sokrates)

MESAJ PANOSU

BAKIRKÖY
Kaymakamlığı’na... Merhum boksör Kemal Öndağ’ın Kartaltepe Üçtepe Mahallesi’ndeki evini bazı fırsatçılar ele geçirmek istiyor. Bu yerin %75’i Hazine’ye kaldı. Muhtar, kum ticareti yapacak kişiyi buraya nasıl getirir, ruhsat var mı? Çevre sakinleri
Yazarın Tüm Yazıları