Kim bunlar

DSP'de yaşanan gelişmeler kimi çevrelerce olumlu bulundu. Yaşlılığı ve hastalığında yiğitleşenler, şimdi Ecevit'i vefasızlıkla suçlayıp gidiyorlar. Kalanlar da inanılmaz şekilde mutlu...

Ama bir şey var...

Gidenler kim?

Bunu İstanbul'dan okurumuz M.S.'nin gönderdiği notu biraz düzelterek özetliyoruz:

‘‘Ecevit olmasaydı adları, sanları, yerleri makamları olur muydu? Örneğin, Hüsamettin Özkan Başbakan Yardımcısı olacak hangi çap ve başarının adı idi ki, ülke yıllardır onun yönlendirmesine emanet edildi? Ne acı ki, sanki son 5 yılın tüm olumsuzluklarına imza atan o değil gibi Ecevit tarafından dışlanınca sütten çıkan ak kaşık olabildi. Hakkında özellikle Halkbank konusunda çıkan haberlere Ecevit tepki gösterip kendisini görevden alsaydı adı şimdi anılarda kalacaktı.

Ya Recep Önal denilen bey; ülkede yaşanan ekonomik kriz döneminin baş aktörü; Kemal Derviş çağrılarak bakanlıktan kaydırıldığı gün TÜSİAD dahil her kesim kellesini isterken, Ecevit onu ısrarla kabinede tutmadı mı?

İstemihan Talay ve Mustafa Yılmaz akıllı adamlardır. Var olmanın yolunu bilirler. CHP çöküş yaşarken, SHP'de de bakanlık yapmış olmalarına karşın ilk seçimde eleneceklerini görüp DSP'den seçilecek yeri kapmadılar mı?

Ecevit şimdi 60 yaşında olsaydı partide kalırlardı. Ama rüzgar DSP'nin bitişi yönünde estiğinden yeni bir 'cereyan'a ihtiyaç var. Dümen de hemen o yöne kırıldı. Bazılarını başka partilerde liste başında da görebilirsiniz ilerde.

İSTİFACILAR DA SORUMLU

Habertürk'
te Mustafa Yılmaz Ecevit'e sadakatinden bahsediyor. Daha 1990'a kadar DSP dışı sol harekette değil miydi? Neymiş, DSP İl Başkanı sık değişiyormuş... Aklı yeni mi başına geldi?

Artık bu halk sizlerin dolmalarınızı yemez.

Ecevit için dağı-taşı gezmiş de, gençlik kollarından gelmiş de... 15 yıldır milletvekili, 5 yıldır bakan olan adam daha ne ister?.. Ağıt edebiyatı yerine 'Gelecek seçimi garantiye alayım diye ayrıldım' de ki inanalım.

Bir TV kanalında, Ecevit'in F. Gülen'e yakınlığı Özkan'ı rahatsız ediyordu denilince dondum kaldım.

Gaffar Yakın'ın ilk istifacılar arasında yer alması ilginç değil mi?

‘Özkan, DSP'nin olumsuzluklarını Ecevit'e, iyi yönlerini kendine saklıyor' denmesi gerçekten bir iftira mıdır?

Gerçek şu ki... af, tahkim, mezarda emeklilik, işçi haklarının budanması, ekonomik kriz, yokluk, açlık, perişanlık noktasına geldiğimiz bugünde Ecevit ne kadar sorumlu ise Özkan'la birlikte Önal, Yılmaz, Talay, Gemici, Bostancıoğlu da aynı noktada sorumlu ve suçludur. 'Tepeyi atladım, yırttım' hikáyesi artık dünde kaldı.

ACI VE DRAMATİK SON

Ecevit,
asıl vefasızlığı bu kadroya değil 1980 öncesi inançlı, 'adam gibi adam', doğru dürüst sosyal demokratlara yaptı. 1979 kuşağının önemli isimlerini biçti; Ali Dinçer, Semih Eryıldız, Zeki Alçın, Musa Türksever, Fethi Gürer, Hamdi Fidan, Atıf Uğurlu, İskender Odabaşıoğlu, Süha Akıncı, Mehmet Kabasakal, Ahmet Cerit, Yusuf Akıncı, Ali Güvel, Süleyman Genç, Hasan Belovacıklı ve diğerleri kenarlarda kaldı,

Özkan ise Başbakan Yardımcısı oldu.’’

Ecevit için acı ve dramatik son mu yaklaşıyor yoksa gidenler halkın gözünde ’kahraman' mı oluyor?

Biraz daha beklense yeridir.

Ecevit ve Bahçeli ‘sivil darbeyi’ önlediler


DSP'de 'kalan' bir milletvekili ‘‘Hep şeytanın gör dediğini yazarsın... Hadi bir soru-cevap yapalım seninle, bak neler çıkacak...’’ dedi.

Muhatabımızın söylediğine bakın...

Siyaseti olabildiğince izliyoruz ama o kadar çok entrika var ki doğruları dikkatlice süzmek gerek.

Soruyoruz:

Ecevit bu darboğazdan nasıl çıkabilir?

- Beklersen, Ecevit'in Kıbrıs çıkarmasındaki gibi yine 'kahraman' olacağını görürsün. Rahatsızlığına rağmen son bir haftada büyük bir görev yaptı ve büyük bir oyunu bozdu. Hüsamettin Özkan yanlış ata oynadı ve kaybetti.

Oyun neydi?

- 'Sivil darbe' yapılacaktı; AB önünde engel sayılan MHP kabine dışı bırakılacak; hesapta bir Bahçeli'nin olmadığı bir 'AB hükümeti' kurulacaktı. Ecevit, arkadan Mesut Yılmaz'ın yönlendirdiğini farz ettiği Özkan'ın bu işte rol aldığını öğrendiğinde hemen dışlarken; Bahçeli de 3 Kasım'da seçim önerisiyle bu oyunu Ecevit'le birlikte bozdu.

Sonar-K adlı araştırma şirketi, bugün (dün) telefonla 447 kişi ile yaptığı sondajda Kemal Derviş-İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan üçlüsünün ortak yönetiminde bir parti kurulsa oyunuzu kime verirsiniz sorusunu sormuş; üçlü yönetime %33.8, AKP'ye 19.0, CHP'ye 15.1, MHP'ye 10.4 çıkmış; diğer partiler ise barajın altında kalmış.

- Pek inanma, o kadar çıkmaz. Daha çok şeyler olacak siyaset dünyasında. Derviş'li, Cem'li kadro'ya Mehmet Ağar'ı, Erkan Mumcu'yu, İlhan Kesici'yi alıp geniş katılımlı, merkeze doğru Cumhuriyetçi, Atatürkçü, laik bir parti yapamaz mısınız? Dün yazdığınız CHP'lilerle bu isimleri bir araya getiremez misiniz? Bunun için biraz daha beklemek lazım.

CHP'ye katılım olmaz mı?

- Olmaz.

Etik sakınca


SAYIN Başbakan'ın rahatsızlığında değişik kurumlardan gelen uzman hekimlerle bir danışım (konsültasyon) kurulu oluşturulmamasının büyük bir bilimsel ve etik sakınca doğurduğuna inanıyoruz.

Tıpta yüzyıllardır işletilen bu gelenek gereğince özellikle devlet büyüklerinin hastalıklarında müdavi hekim (veya kurum) alanında birikimli kişilerden hastalıkla ilgili bir danışım kurulu oluşturulurdu. Böylece daha çok hekimin bilgi, deneyim ve becerisinden yararlanılırdı.

Sayın Başbakan'ın rahatsızlığıyla ilgili olarak -bildiğimiz kadarıyla-Ankara'da bulunan diğer tıp kurumları bilgilendirilmemiş ve onlara danışımda bulunulmamış ya da bulunulduysa da bu durum kamuoyuna açıklanmamıştır. Oysa tam ve tedavi yönünden çok emin olunsa bile, sorumluluğun paylaşılması ve kuşkuların giderilmesi bakımından bu gibi durumlarda danışım kurulunun işletilmesi çok önemlidir.

Bir devlet büyüğünün üniversite statüsünde bile olsa özel bir kurumda tedavisinin sürdürülmesi ve bunun 'hastanın hekim seçme özgürlüğü'ne dayandırılması da, olayın tıp etiği yönünden tartışılmaya açık bir yanıdır.

Prof. İlter UZEL-Türkiye Biyoetik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı-ANKARA

MESAJ


ÖYSYM Başkanlığı'na... 500 binden fazla adayın katıldığı KPSS sınav sorularını ve cevaplarını ÖSYM niçin basına vermiyor? Yoksa sordukları sorulara güvenmiyorlar mı? Bu soruların cevabını öğrenmek bütün adayların hakkı değil midir?

Abdullah BEDEL

İSTANBUL
Yazarın Tüm Yazıları