Paylaş
Parti yönetiminde etkin olan Oğuz Kaan Salıcı’nın başını çektiği ‘10 Aralıkçılar’ mı, yoksa gelenekçi ‘aksaçlılar’ mı hâkim olacak? Bunun sonucunu il başkanlıkları seçimi ortaya çıkaracak. Kurultay delegeliklerinin ağırlığı, doğal olarak en büyük iller İstanbul, Ankara ve İzmir’de ortaya çıkacak.
28-29 Mart’ta yapılacak kurultayın ‘sancılı’ geçeceği şimdiden belli... Kemal Kılıçdaroğlu, CHP tarihinde hiç görülmemiş bir uygulama yaptı; teamüle aykırı olarak parti içinde ‘taraf’ olduğunu gösterdi.
Ankara’da Fethi Yaşar genel başkanın emri ile Ankara’yı tek adaya düşürmeye çalışıyor. İstanbul’da ise 24 Ocak 2020 günü ilçe başkanları ile Kılıçdaroğlu bir araya geldi. Genel Başkan’ın konuşmasında açıkça Dr. Canan Kaftancıoğlu’nu işaret ettiği dikkat çekerken, bir-iki ilçe başkanının “bu durumun demokratik ve etik olmadığını” dile getirdikleri öğrenildi. Halbuki CHP’nin 90 yıldır ayakta durmasının tek nedeninin parti içi demokratik mücadele olduğu biliniyor. Toplantıya katılan bir başkan “Sağ partideki bir yapı CHP’de tutmaz, CHP’nin gücü buradan geliyor” dedi bize...
Geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu’nun kapısını aday olmak için çalan eski il başkanı Cemal Canpolat’ın, görüldüğü kadarıyla Kılıçdaroğlu’ndan bu yönde ‘icazet’ alamadığı ve Kaftancıoğlu’nun kongreye rakipsiz olarak gideceği anlaşılıyor. Bilindiği gibi kurultay süreci başladığında Kılıçdaroğlu, ilçe ve illerde kongreye ‘tek aday’ ile gidilmesini istemiş, bu talep örgüt tabanında büyük tepki yaratmıştı. Partililer, Kılıçdaroğlu’nun bu talebinin büyük kurultayda kendisine ‘rakip’ istemediği anlamına geldiğini savunuyorlar.
Öte yandan kulislerde yerel seçim başladığında kadın ve gençlere yer verilmediğini iddia ederek istifa eden, daha sonra Ekrem İmamoğlu’nun devreye girmesiyle istifasını geri alan Kaftancıoğlu, Necati Özkan’ın ‘Kahramanın Kitabı’ ortaya çıktığında yine sosyal medyada tartışma konusu olan bir mesaj yayınlamıştı. Bu mesaj ikilinin aralarında bir sorun olduğunu göstermekteydi. Bugün ise İmamoğlu’nun da Kaftancıoğlu’na destek verdiği anlaşıldığından böyle bir sıkıntı olmadığı ortaya çıktı.
Oğuz Kaan Salıcı karşısında giderek ikinci adam olma pozisyonu korumakta zorlanan Erdoğan Toprak’ın, bir ‘abi’ adayla gidilmesine itiraz edenlerin başında geldiğini de vurgulamak gerekiyor.
Bu arada Kılıçdaroğlu’na parti içinde adalet isteyenlerin, “Kılıçdaroğlu niye taraf oluyor?” sorusunu da iletelim.
GÜNÜN SÖZÜ
“TECRÜBE çok acımasız bir öğretmen; önce sınavı yapıyor, dersi sonra öğretiyor.” -Vernon Law
JEOLOJİ VE ASTRONOMİ DERSLERİ NEDEN KALDIRILDI?
PUSUDA BEKLEYEN DEPREMLER
GEREK 82 yıllık yaşamım boyunca, gerekse de internet ve tarihten baktığım kadarıyla İstanbul’da ve de tektonik Türkiye’de çok zayiatlı depremleri işittim ve yaşadım. 1900’dan beri kırılmayan çok az fay kalmıştır. Wikipedia English ve deprem.gov.com sitelerine bakarsak Türkiye’de Bizanslı ve Osmanlılı MS’li yıllarda önemli depremler görürüz. Bunların öne çıkanları, 500 İstanbul (30 bin ölü), 1500 Antakya ve Şam (30 bin ölü), 1885 Maraş (3 bin ölü), 1903 İstanbul (20 bin ölü), 1939 Erzincan (40 bin ölü) ve 1999 Gölcük (17 bin ölü) depremleridir.
Niçin kaldırıldığı anlaşılmaz, 1985 yılına kadar liselerin fen kollarında okutulan jeoloji ve astronomi derslerinden ve yerel öğretmenlerimizden öğrendiğimize göre Maraş’ın tepelerinin bittiği ova yerden başlayan Maraş fayı kuzeye bükülerek Malatya-Elazığ-Palu fayına gitmekte, güneye giden fay da Antakya-Filistin fayını oluşturmaktadır. Trafik dersi veya benzerleri okutulmaktadır. Herkes yerin jeolojisini bilse ne olur! Nitekim Antakya ve Maraş depremleri tarihte olmuştur.
1954’e kadar Maraş’ta ovaya ev yapılmazdı. Evler, şimdiki Mado Pastanesi’nin kuzeyinden başlardı. Demek ki Hititlerin ve Türklerin bildikleri bir şey varmış. Meslek hayatımda 1984 yılında, Yumurtalık-Kırıkkale boru hattını yaparken dev temeller hesaplamıştık da işveren BOTAŞ’ın istememesine rağmen temelleri kayalar üzerine inşa etmiştik. 1999 yılında kayalık Ceyhan’da deprem olunca, ısrarcılara hak verdik. Yine 1969-77 yılları arasında 1. ve 2. İzmit-İpraş rafinerileri yapılırken Caltex Amerikan firmasının California deprem şartnamesine göre temeller hesaplandı. 1999 depreminde bir şey olmadı. Termallere deprem zorunluluğu getirmeliyiz. Yap-satçılara yüzde 5 maliyet getirir.
Yazının özeti: Her fay ve deprem bölgesini AFAD araştırmalıdır. TV’lerde ahkâm kesmekle olmuyor. Son yıllarda AFAD ve diğer kamu kuruluşları kurtarma faaliyetlerinde ilerleme kaydetmişler ve inşaat tekniğini geliştirmişlerdir.
Yıkılan bina sayısı 45’i geçmedi.
Yakın geçmişte benzer depremlerde ölü sayısı 2-3 bini geçerdi.
Aslan ÖZMEN - Yüksek mühendis
KİMLER ÖLÜRDÜ!
YIL 1755... Lezbon depremi ve sonrasında kilise, “Bu deprem tanrının gazabıdır, sınanıyoruz, ahlaksızlıktan oldu” diyor.
Voltaire de kiliseye, “Hayır! Tanrının gazabı falan değildir, bu sadece jeolojik bir doğa olayıdır” diyor.
Rousseau da Voltaire’e şunu söylüyor: “Sadece jeolojik bir doğa olayı olsaydı yalnızca fakirler ölmezdi...”
YOKSULLUK TANIMI DEĞİŞMELİ
TEKİRDAĞ milletvekili Dr. İlhami Özcan Aygun diyor ki: “Devlet, aile içindeki geliri asgari ücretin üçte birinden, yani 981 liradan az olanı fakir kabul edip sigorta primlerini ödüyor. 980 lira ile Ankara-Eskişehir’e aylık tren bileti bile alamıyorsunuz. Paranız yol parasına yetmiyorsa, yoksulluk tanımı değişmeli.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
DÜNYANIN en büyük turizm fuarlarından biri olan Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’nın (EMITT) kapılarının 30 Ocak Perşembe günü TÜYAP-Beylikdüzü’nde açılacağını...
TÜRK ve Yunan halklarının karşılıklı yer değiştirilmesinin 97. yıldönümünün Çatalca’da anıldığını; AKP’li belediye başkanı Mesut Üner’in “Bizler mübadil evlatları, torunları olarak geçmişimize sahip çıkarak Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda yürümeye devam edeceğiz” dediğini...
Paylaş