ANKARA Üniversitesi Hukuk ve Tıp Fakülteleri ile Hacettepe Üniversitesi Atatürk Düşünce Topluluklarının ortak açıklamasında özetle şöyle diyorlar:
Son bir aydır Türkiye sürekli olarak türban gündemi ile meşgul edilmektedir.
Türban meselesi üniversiteler üzerinden tartışılırken YÖK, ÜAK ve öğretim üyeleri bu tartışmada kendi içlerinde ve de karşılıklı olarak taraflar haline gelmişlerdir.
Değişik tarafların tartışmaları hukuki, idari, velev ki siyasi boyutlarıyla hatta Kuran’dan alıntılara kadar vardırılmış bir eksende sürdürülmüştür. Fakat gözlerden kaçan bir durum vardır. Bugüne kadar herkes tarafından öğrencilerin konunun asıl muhattabı ve ana ögeleri olduğu unutulmaktadır.
Bu süreç içerisinde üniversitelerin ve öğrencilerin gerilim ve kaos içine gireceği kamuoyunda yaygın bir kanı haline gelmiştir. Bu kanının gerçekleşmemesi adına, üniversitelerde bu gerilimin yaşanmaması adına bugüne kadar Kemalist (Atatürkçü) üniversite gençleri süreci yakından ama üzüntüyle takip etmiş fakat hiçbir provokasyonun taraflarından biri olmayacağını açıkça ortaya koymuştur. Kemalist gençler için bu üzüntü Atatürkçülük adına ortaya konan yaklaşımların yanlışlığından, gerilime alet olmama iradesi ise bu gençliğin tarih bilincinden ileri gelmektedir. Dikkat çekmek istediğimiz nokta gerilimintarafı olmamaktadır. Bu gerilim konunun birçok boyutu gözardı edilerek sadece laik anti-laik ekseninde önümüze konan gerilimdir. Bizler Kemalist gençler olarak elbette ki tarafız ama çok daha kapsamlı ve bir başlığa indirilemeyecek bir mücadelenin tarafıyız.
’Kastamonulu Beyaz’
GÜNLERDİR manşetlerden inmeyen Yalçın Beyaz’ın, Etimesgut Belediye Başkanlığı döneminde, kendisinin kurduğu kooperatife bir kısmını ihalesiz, bir kısmını da usulsüz ihale yaparak büyük arsalar devrettiğini biliyormusunuz.
İyi ki ondan sonra gelen belediye başkanı, umursamaz davranmamış ve bunların geri alınması için davalar açmış ve 6 trilyonluk arsaları belediyeye kazandırmıştır. Nitekim, Melih Gökçek’in yakın dostu olduğu ortaya çıkan Yalçın Beyaz, bu iki dava nedeniyle mahkum olmuştur. Buna rağmen Gökçek kendisini BEL-PA Genel Müdürlüğüne getirmekte hiçbir sakınca görmemiştir. Bu arada Beyaz’ın, eski bir solcu ve Kastamonu’lu olduğunu da bildirmeliyim. Acaba parlamentodaki Kastamonulu dostları kendisi için ne düşünüyor?
Bunları köşenizden öğrenmek istiyoruz.
En önemli görev de, Cumhuriyet Savcıları’na düşüyor; bu kadar iddia havada mı kalacak? M.Y.
Benim Ankaram ne hallere düşürüldü
GEÇENLERDE Sayın Gökçek "Belediyecilik bizim işimiz bunu en iyi biz yaparız" demişti gazetelerde
çıkan haberlerde.
Bir düşündüm, herhalde ben görmüyordum. Benim gördüklerim, yapım tarihi bir yılı dolmamış kaldırımların sökülüp yerine yeni kaldırımların yada yüksek bordürlerin konulması... üç kare kaldırımda iki kare ağaç ekme yeri bırakılması, daha yeni asfaltlanmış yolların kaldırımların kazılması... daha dün sulanan orta refüj ve yonca yapraklarındaki çimlerin kazılarak talan edilmesi yeni yeni borular koyulması... yeni yapılan ama ne hikmetse gerilim düşümleri hesaplanmamış olduğundan sönüp yanan MesaKoru kavşağı sonrası Eskişehir Yolu’ndaki aydınlatmalar, yine aynı yolda 90 derece dönmüş elektrik direkleri... çöken defalarca onarılan Eskişehir Yolu Söğütözü Kavşağı köprüsü, en sol şeridin üstüne konulmuş insanı yolunsağına gitmeye zorlayan bordürler... taşıtlara kapatılan ama her ne hikmetse inşaat firmalarının kendi park yerleri gibi kullanılan Çağlayan kavşağındaki MesaKoru Etimesgut yönündeki Kennedy’den Bulvar’a aşağı Bulvar’a dönünce ve Tunus Caddesini kaplayan inşaatların kapattığı yollar... Konya Yoluna çıktığınızda gecekonduların yıkılarak yerine modern gecekonduların yapıldığı, hava dahi almayan apartmanların da yapıldığı Balgat Öveçler mevkileri... insanların evlerinin yola uzaklığının 100 m. olmasına rağmen önlerinin kapatılmasındna dolayı bir kaç km dolaşmaları... reklam panolarında "Söz verdik metroyu Çayyolu’na getirdik" diye yazmasına rağmen ortada olmayan metro, geçtiğimiz yıl gece yarıları orta refüj sulamalarından boşa akan sularıdır, bunlardır benim gördüklerim Ankara’da.
Sanırım gözlerimi bir kontrolden geçirttirmem gerekiyor; ben yanlış görüyorum galiba.
C.B.-ÖVEÇLER
Tayyip Bey, 11 bin’lik Hasanoğlan’a kıymasa...
ÇIKARTILMAK istenen son belediyeler yasası ile nüfusu 2000’in altında olan ve Büyükşehirlerin 50 km sınırları içindeki belediyelerin kapatılarak mahalle ve köye dönüştürülmek istenmektedir. Bu yasanın doğru yanları olduğu gibi yanlış tarafları da bulunmaktadır.
Biz Hasanoğlan halkı olarak; doğru olanların uygulanıp, yanlış olanların düzeltilmesini istiyoruz. Nüfusu 2000’in altında olan beldeler köye, şehir merkezlerine bitişik belediyeler de mahalleye dönüştürülebilir.
Hasanoğlan, Ankara’ya 34 km uzaklıkta ve dışında olup, Elmadağ ilçesine 13 km uzaklıkta 11.000 üzeri nüfuslu bir beldedir. Beldemizde biri Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi olmak üzere 3 lise, 4 İlköğretim okulu bulunmaktadır. 55 yıllık bir belediye olup, sanayi bölgemizde tüm alt yapısı yapılmış 100 civarı fabrika (Henkel Grubunun büyük deterjan fabrikası, Yibitaş, Yataş) Türkiye’nin en büyük MEB Ders Aletleri, MEB Akademisi olarak kullanılacak olan binaları ile 106.000 dönüm araziye sahip, gittikçe gelişmekte olan bir cazibe merkezidir.
1941’de önce Köy Enstitüsü daha sonra Türkiye’de tek Yüksek Köy Enstitüsü ve Öğretmen Okulu olarak binlerce öğetmen yetiştiren beldemiz mahalle olmayı haketmemektedir.
Eğer pergel yasası 30 km çekilirse Hasanoğlan da mahalle olmaktan kurtulur ve yerinden yönetimle gelişme daha düzenli olur.
Kemal PARMAKSIZ-Hasanoğlan
Öğretmenler İ.Ö.O.
GÜNÜN SÖZÜ
"Hasan Áli Yücel, toplumu dönüştürmek adına çok önemli işlere imza attı. Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı 8 yıl içinde eğitimde önemli devrimlere imza attı, yerli eğitim anlayışına önem verdi, Köy Enstitüleri’nin kurulmasında önemli rol oynadı. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda, Atatürk, Ecevit ve Hasan Áli Yücel iyi anlaşılmalıdır."