Paylaş
“İletişimde 9 yılda Türkiye’yi Afrika seviyesinden Avrupa’nın ilk 10 ülkesi arasına getirdik.”
Her yıl, ülkelerin enformasyon ve iletişim teknolojilerine ilişkin düzeyini ölçen ve dünyada genel kabul görmüş 2 rapor yayımlanır. Bu raporlarda ülkelerin notu ve göreceli sıralaması, yani ‘karnesi’ yer alır.
Birincisi, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Dünya’ca saygın INSEAD’a 10 yıldır her yıl hazırlattığı “Küresel Enformasyon Teknolojileri” raporudur (http://reports.weforum.org/global-information-technology-report/). WEF’in 2011 raporuna göre, “çağ atlamış Türkiye” 71. sırada!
‘Çağ atlamış Türkiye’den daha iyi durumda olan ülkelerin bazıları şöyle: Malezya (28. sırada), Tunus (35), Porto Riko (43), Uruguay (45), Mauritius (47), Macaristan (49), Ürdün (50), Hırvatistan (54), Vietnam (55), Tayland (59), Yunanistan (64), Kazakistan (67), Bulgaristan (68), Slovakya (69) ve Azerbaycan (70), Senegal ve Kenya gibi Afrika ülkelerinin birkaç sıra üstündeyiz.
İkincisi, Türkiye’nin de üyesi olduğu Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (ITU) yine her yıl yayımladığı ‘Enformasyon Toplumunu Ölçmek’ (Measuring the Information Society) raporudur. (http://www.itu.int/ITU-D/ict/publications/idi/2011/). ITU’nun 2011 raporunda, iletişim teknolojilerine erişim ve kullanımda ‘çağ atlamış Türkiye’ 59. sıradadır. İletişim maliyetlerini de içeren sıralamada ise, Türkiye 80. sıradadır!.. Kabaca, iki sıralamamızın ortalaması alınırsa, yukarıdaki gibi 70. sırada yer alıyoruz demektir. Bilgi Toplumu olma yolunda, ‘Bilgi Çağı’nı yakalama yolunda, iletişim alanında dünya gerçekten ‘çağ atlarken’, diğer ülkelere göreceli olarak Türkiye 10 yıldır ya yerinde sayıyor, ya da geriliyor. Dünyada, Afrika ülkelerinin birkaç basamak üstünde, 70’li sıralarda yer almak, hava basılacak değil utanılacak bir durumdur.
Prof. Dr. Osman COŞKUNOĞLU
‘İslami inanç’ vicdani ret gerekçesi olur mu
TÜRKİYE’de ilk kez vicdani retle ilgili olarak Bakanlar Kurulu’nda bir düzenleme yapılacağı açıklandı. Türkiye bu konuda yabancı uygulamaların nasıl olduğunu araştırmaya başlarken, ‘vicdani ret’ tartışması gündemdeki yerini aldı.
Avrupa Konseyi’nin üyesi 46 üye, Türkiye ve Ermenistan dışındaki ülkeler ‘vicdani ret’i kabul etti. Konsey, Türkiye’ye imza konusunda bastırıyor.
Euractiv.com.tr, AİHM’nin geçen temmuzda Ermenistan’daki bir askerlik hizmeti yükümlünün, Yehova Şahidi olması gerekçesiyle vicdani reddini açıklamasının ardından 2.5 yıl hapis cezasına çarptırılmasına dair davada ilginç bir gelişme yaşandı. AİHM davayı düşünce, vicdan ve inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirdi ve vicdani ret hakkının bulunmadığı az sayıdaki Avrupa Konseyi ülkesinden biri olan Ermenistan’ı mahkûm etti.
Karar üzerine Eylül’de toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, vicdani retçi Osman Murat Ülke’nin AİHM’deki davasından yola çıkarak, Türkiye’den Aralık ayına kadar vicdani ret hakkı ile ilgili atacağı adımları belirlemesini istedi.
Şimdi, araştırılan bu ‘yabancı ülkelerdeki uygulamalar’ sonucunda Türkiye’de oluşturulacak düzenlemede, ‘İslami inancın’ da vicdani redde gerekçe olup olamayacağı merak ediliyor.
Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin tamamına yakınında vicdani ret bir hak olarak tanınıyor ve alternatif hizmet seçeneği sunuluyor. Askerlik yapmak istemeyenler genellikle askerlik süresinden daha uzun süreli bir dönem için, çeşitli kamu hizmetlerinde çalışabiliyor.
Atatürk’e bunun için mi düşmansınız
TÜRKİYE’ye ayak basmamış ABD’li Psikiyatr Prof. Arnold LUDWIG, “In one of the most comprehensive and insightful studies of political leadership ever undertaken”, King of the Mountain adlı kitabında, 20. yy’da tüm dünyada ülke yönetmiş, Abdülhamid’den Kaddafi’ye, Mao’dan Roosevelt’e, De Gaulle’den Nehru’ya, Churc-hill’den Hitler’e, Mussolini’den Mandela’ya, Stalin’den Nasır’a ve Arafat’a, 2 bin kadar lider hakkındaki 18 yıllık araştırmasının sonucu ne olmuş biliyor musunuz?
377 adet belli başlı devlet adamı/lider tespit etmiş ve onlara 200 kadar değişik kıstasa göre, 1’den 31’e kadar puan vermiş.
PGS (Political Greatness Scale) olarak tanımladığı bu sıralamada örneğin; en çok Roosevelt ve Mao 30’ar puan almışken, Nehru 25, Churchill 22, Golda Meir 12, Fidel Castro 23, Lenin 28, Khomeini 23, Kennedy 15 puan almışlar.
Bir lider; 31 puanla ve ‘visionary’ sıfatıyla, 20. yy’ın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı/lideri ünvanına hakkıyla layık görülmüş:
O da, Mustafa Kemal Atatürk!
Ne yazık ki, ne basınımız, ne halkımız ve özellikle yeni nesiller bu önemli gerçeğin farkında bile değiller. Okurumuz kaynağını da hatırlatıyor.
(King of the Mountain, The nature of political leadership, by, Arnold M. LUDWIG, University Press of Kentucky, 2002-Amazon.com)
‘Yoh yoh’a güle güle
ÜLKEMİZİN onurlu sanatçısı, güzel insan Esin Afşar’ı (75) kaybettik.
Ne kadar saygın bir sanatçı olduğu gelen mesajlardan anlaşılıyor. Bir okurumuz diyor ki:
Müziği sevdirmek, türkülerimizi cazla birleştirmek yerine tıstırı tıstırı bir şeyler söyleseydi, 15 kere evlenip 20 kere boşansaydı, konservatuarda piyano, Fransa’da şan eğitimi almak, Aşık Veysel’den, Yunus Emre‘den türküler okuyup insanları ve hayatı sevdirmek yerine yüzünde botoks, bir estetik mucizesi olsaydı!
Mükemmel Türkçe yerine bozuk bir dil kullansaydı,
birilerine yalakalık yapabilseydi... O zaman başka...
Hastalığında da bütün kanallar aynı anda canlı yayınla verirlerdi. Arkasından da ağlarlardı!
“Ankara’nın taşına bak...” diye başlayan türküleri, şarkıları hiç okumayacaktı...
Afşar’ın abisi, atom fiziği ve dilbilimci Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu başta olmak üzere ailesi ve sevenlerinin başı sağolsun.
Paylaş