'Karayalçın'ın küçük bir özrü nasıl olur'

Karayalçın'ın ilginç mesajlar verdiği bu yazıdan sonra her iki ismi de yakından tanıyan üst düzey bir parti yöneticisi bize düşünülmeyen yorumlar yaptı. Sorduk:

- CHP ile SHP neden birleşemiyor?

- 2001'deki ünlü muhtırayı hatırlar mısınız? SHP ve CHP'de genel başkanlık yapan Cezmi Kartay, Erdal İnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın ve Altan Öymen, Genel Başkan Deniz Baykal'ı ziyaret etmişlerdi. Kartay, bu 5'linin sözcüsü olarak elinde taşıdığı bir metni Baykal'a vermek istedi. Fakat Baykal metni eline almadı. Kartay da bunun üzerine mektubu sehpaya bıraktı. Dolayısıyla sembolik olarak olsa da vermiş oldu. En azından Baykal, muhtıracıların önünde mektubu almadı.

- 1999 seçimlerinden sonra partide başlatılan 'yenilenme' hareketinin durdurulduğu, çok sayıda il ve ilçe örgütünün tüzük zorlamalarıyla görevden alındığı belirtilerek Baykal'a 'tasfiye' suçlamasında bulunulmuştu. Bu arada ihraçlar da gündeme gelmişti. Bu mektup karşısında Baykal'ın çok alındığı ve psikolojik olarak yıprandığını görüyorduk. Baykal tepki göstermekle de haksız sayılmazdı. Bu süreçte partiler kopmaya başlamış, Karayalçın da SHP'yi kurmuştu. Şimdi bunu kendi adıma söylüyorum, bugün geri dönmenin şartı, gitmeye neden olan muhtıranın özüne dönük bir özürdür. Aynı zamanda Karayalçın'ın 'niçin dışlandığımızı anlamıyorum' sorusunun da yanıtının bu olduğunu düşünüyorum.

- Hayır efendim, tamamen kendi düşüncem... Bazı arkadaşlar arasında da bu konu konuşulmuyor değil.

- 2004 yerel seçimlerinde Karayalçın'ın, DEHAP'lıları kendi listesinden belediyelere taşıması CHP'nin SHP'ye kapısını kapatmasını neden sayılamaz mı?

- Hayır bu değil, gerçek sebep muhtıra...

- DPT'den Meclis'e girerse kendisini bitirmiş olmaz mı? Bence muhtıra ile ilgili beklenen özrü masaya yatırmalıdır.

- Böyle bir şey olsa, Zeki Sezer'in tavrı ne olur?

- Sezer, Baykal'a, Karayalçın'ı affetmesi konusuna sempatik bakar. Çünkü Sezer, Baykal'a teslim olmuş bir lider görüntüsü vermek istemiyor. Ve CHP ile başlattığı seçim işbirliği sürecinde yalnız kalmak istemiyor. Baykal önce DSP'yi kapatın gelin dedi, Sezer reddetti. Sonunda Baykal, onun lafına geldi. Aynı durum, yani SHP kapatılmadan da bu ortaklık gerçekleşebilir. Zor mudur, zordur... Partisinin oy oranı düşük olsa da, Karayalçın Türk siyaset yaşamında önemli bir isimdir. CHP'nin şemsiyesinin altına gelmesi kimseyi rahatsız etmez. Baykal hizbine karşı, Karayalçın ve Sezer hattı oluşturulması, Cumhuriyet mitinglerini yapan kitlelerin de hoşuna gidebilir. Çünkü kabul etmek gerekir ki, hâlâ Baykal'a karşı bir güvenlik var. Hatta SHP'nin doğal başkanı İnönü'nün göstereceği bir isim de, Karayalçın ile birlikte parlamentoya girebilir.

- İnönü nasıl bakar?

- DSP'de Rahşan Ecevit'in gücü neyse İnönü'nün de SHP'deki gücü odur. Rahşan Hanım gibi İnönü'nün SHP'nin de içinde olduğu bir işbirliğini destekliyorum demesi, CHP'ye yeni bir sinerji yaratır. CHP'den uzaklaşmış sol sosyal demokrat seçmeni etkiler. CHP'ye yönelik ilgiyi artırır. İşte o zaman %30'lar denilen hedef gerçekçi olur. Ortak akıl budur. Baykal'ın küstükleri ile barışması lazımdır. Bu bir yerde de ülkenin solunun kurtuluşudur.

Hüsamettin Danış ve 'El Kadı' müfettişi CHP adayı oldular

- CHP'ye adaylık için önemli bir isim de başvurdu; Türkiye'nin en büyük sanayi şirketi olan TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesine kadar 7 yıl süreyle Genel Müdürlük ve Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yapan Hüsamettin Danış... Amerika'da yüksek kimya mühendisi eğitimi alan Danış, TÜPRAŞ'tan önce TPAO'da görev yapmıştı. Danış, "33 yıllık petrol ve enerji sektöründeki bilgi ve tecrübemle Türk ulusu için, laik Cumhuriyet için ve sosyal demokrasi için CHP saflarında hizmet vermek istiyorum" dedi.

Başbakan Erdoğan'ın "Kendisine kefilim" dediği Yasin El Kadı soruşturmasını yaparken Maliye Bakanı tarafından görevden alınan Maliye Başmüfettişi Hamza Kaçar CHP Çorum aday adaylığı için başvurusunu yaptı.

- SULTANBEYLİ'de gerici güçlere karşı 1996'da Atatürk heykeli diktiren komutan olarak gündeme gelen, strateji ve uluslararası ilişkiler ve dış politika konusunda araştırmaları bulunan Emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu'nun da CHP Samsun'dan aday adaylığı kulislerde konuşuluyor. Ancak Silahçıoğlu'nun adaylık için dilekçe verip vermediği öğrenilemedi.

CHP'den; Ahmet Piriştina döneminin Fuar Müdürü, İzmir Ticaret Odası Dış Ekonomik İlişkiler Müdürü ve Genel Sekreter Yardımcısı Dilara Sürgü Ersözlü'nün İzmir'den; Yeminli Mali Müşavir Dr. Nedim Türkmen'in CHP Ordu'dan; Sivas, Rize, Karadeniz ve Ekşioğlu dernek ve vakıflarının yöneticilerinden müteahhit Ekrem Ekşi'nin İstanbul 1. bölgeden; Trabzonlular Dernekleri Birliği Başkanı Tahsin Usta'nın İstanbul 2. bölgeden; Denizli Barosu eski başkanlarından Mehmet Yıldırım Aycan'ın Denizli'den aday adayı olduklarını... Karaman'da, CHP milletvekili Fikret Ünlü ile Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in çekişeceğini... TÜRKİYE Yaş Meyve ve Sebze İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Kaçmaz'ın AKP-Antalya'dan; E. Hava Korgeneral Yaşar Müjdeci'nin İP İzmir'den adaylıklarını açıkladığını... SOL ve DTP'nin ortak bağımsız adaylık için görüştüklerini, 30'dan fazla DTP'linin batı illerinde en az ortak 5 adayın Meclise girmesinin hedeflendiğini...

- İP'nin seçimlere "Ne ABD, ne AB başı dik Türkiye" sloganı ile seçime hazırlandığını, 11 Mayıs'ta Rize'de 'Çay', 9 Haziran'da da Diyarbakır'da 'Birlik ve Kardeşlik' mitingleri düzenleyeceğini..

"BEN, Bartın Bağımsız Milletvekili Adayı Av. M. Bülent Kurnaz'ım. F. Sultan Mehmet'in 'Lala lala çeşm-i cihan bu mu ola?' dediği, 'dünyanın gözü' olan Amasra'mıza termik santral yapılmak istenmektedir. Bartın'dan bağımsız aday olmamım nedeni, hiçbir partinin çevre ile ilgili somut önerisi olmamasıdır. Bu yüzden seçim çalışmalarımı çevre ve çevrenin korunması odaklı bir kampanya ile başlatmış bulunmaktayım.

Her şey, temiz bir çevre için. Başka bir Amasra daha yok!"

BİRKAÇ ay öncesine kadar neredeyse tüm üst geçitlerde İstanbul Büyükşehir'in "Sakatlara yardım edelim; 5 YTL bağışlayın" biçiminde ilanlarını gördük.

Büyükşehir paraları toplamış olacak ki, şimdiki pankartlarında "40 bin sakata araba aldık" türünden duyurular yapılıyor.

Para vatandaştan ama siyasi propaganda yapmak AKP'ye kalıyor.

Ayıp değil mi?

HÜRRİYET'in 'Seyahat' ekinde Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun, "Yağmur bombası çözüm değil, cahil ülkeleri sömürme aracı" (21.5.2007) başlıklı yazısında 'yağmur bombası' hakkındaki görüşlerini özetlemekte ve bu konuda son günlerde düşüncelerini belirtenleri ve sizin de dâhil olduğunuz gibi köşelerinde yer verenleri de 'cahil' olarak adlandırmaktadır.

Yağmur bombası (Cloud Seeding) yöntemini ülkemizde ilk olarak 1990 yılında İstanbul'da İSKİ tarafından uygulandı. O dönemde İSKİ Genel Müdürü görevini yürütmekteydim. İTÜ Meteoroloji Bölümünün başında bulunan Prof. Eren Omay, öğretim görevlileri Prof. Orhan Şen ve Prof. Selahattin İncecik nezaretinde ve danışmanlığında bu yöntem 1994 yılı Mart ayına kadar uygulandı. Aynı zaman diliminde Ankara ve İzmir'de de kısa süreli olarak aynı yöntemden faydalanıldı.

Bu konuyla ilgili olarak, yöntemi incelemiş ve uygulamasında yardımcı olmuş gerçek bilim adamlarınca Sayın Kadıoğlu'na bilimsel cevapların verileceğine ve yayınlanacağına inanıyorum. Burada yalnızca ilgili yazı konusunda birkaç satır yazmak istiyorum.

'Cloud Seeding' yöntemi 1960’lı yıllardan itibaren ABD'de geliştirilmiş ve günümüze kadar uygulanmasına devam edilmiştir. Günümüzde ABD'nin 11 batı eyaletinde (Idaho, Utah, Nevada, Kaliforniya, Kolorado, New Mexico, Teksas, Oklahoma, Kansas, Wyoming, Kuzey Dakota) ve Kanada'nın Alberta bölgesinde daha fazla yağmur yağdırmak için 'yağmur bombası' kullanılmaktadır.

Günümüzde Çin, dünyanın en gelişmiş iklim düzenleme sistemlerine sahip olan bir ülke olarak, yılda yaklaşık 100 milyon dolar harcamakta ve 1.500 civarında teknisyen tarım için gerekli yağmurun sağlanması amacıyla uygulanan projelerde çalışmaktadır. Her ne kadar ABD, 'yağmur bombası'nın ilk geliştirildiği ve uygulandığı ülkeyse de günümüzde Çin bu konuda en ileri tekniklere sahip ülke olarak kabul görmektedir.

1995-2003 yılları arasında Çin’in 23 Kuzey eyaletine daha fazla yağmur yağdırmak amacıyla 'yağmur bombası' kullanımında 266 milyon dolar harcanmış ve 35.000 kişi bu projede çalıştırılmıştır.

Halen Avustralya ve Suudi Arabistan dâhil olmak üzere dünyada 24 ülke 'Cloud Seeding' yöntemini daha fazla yağış sağlamak için kullanmaktadır.

Sayın Prof. Kadıoğlu’nun iddialarının aksine, bu yöntem dünyada kapsamlı olarak ve de özellikle gelişmiş ülkelerde kuraklığa karşı bir çare olarak kullanılmaktadır.

Unutmamak gerekir ki en pahalı su olmayan şudur. Dolayısıyla bulut tohumlama yönteminin maliyeti hiçbir zaman yüksek olarak düşünülemez. Ayrıca da yağış miktarlarında yaklaşık %20 artış sağlandığı düşünülürse sağlanan suyun maliyeti de Sayın Kadıoğlu’nun belirttiği gibi yüksek değildir.

Sayın Kadıoğlu yazısında bu yöntemin uygulanması için ihaleye gerek olmadığını ve bu görevi İTÜ Meteoroloji bölümünün yüklenebileceğini yazarak kendisiyle çelişmektedir. Demek ki yöntem uygulandığında faydası görülecektir.

Yağmur bombasının uygulanması önerilirken tabii ki yaz aylarının bulutsuz döneminde bu yöntemin uygulanamayacağı bilinmektedir. Ancak önerilerin ilk yapıldığı Mart ve Nisan aylarında uygulama yapılabilirdi. Yapılmadı ve de yapılması düşünülmedi. Eylül Ekim aylarında uygulamaya başlanabilmesi için şimdiden hazırlık yapılması ve gerekli izinlerin alınması gerekir. Meteoroloji bölümü öğretim üyesi ve 'Bulut ve Yağış Fiziği' dersleri veren kişi olarak Sayın Kadıoğlu’nun özellikle ülkemizin batı bölgelerinde süregelen kuraklık konusunda ve bu dönemin de en az iki yağış mevsiminde etkili olacağı hakkında bilgisi olması gerekir.

Su tasarrufu konusunda Sayın Kadıoğlu’nun önerileri tabii ki göz önünde tutulmalıdır. Fakat bilinmesi gerekenlerin en önemlisi, yetkililerin yıllardır söylediklerinin aksine, İstanbul’un su sorununun önümüzdeki yıllar için çözümlenmediği gerçeğinin ortaya çıkmış olmasıdır. Dolayısıyla yüzyıllardır su konusunun önemini koruduğu İstanbul’da, su tasarrufunun zaman zaman uygulanacak bir olay olmadığı ve her zaman dikkatle izlenmesi gerektiğidir.

Sayın Kadıoğlu bilmelidir ki yağmur bombası konusunda ısrarlı olanlar bu yönteme bilimsel olarak hâkim oldukları gibi yıllarca da uygulamışlar ve faydasını görmüşlerdir. Ne 'cahil'dirler ne de 'bilimsel etkinlik kisvesi'ne bürünmektedirler. Umarız ki bu yöntemin uygulanmaması için yapılan anlamsız baskılar İstanbulluların önümüzdeki aylarda susuz kalmasına sebep olmaz.

Ergun GÖKNEL-İSKİ eski Genel Müdürü