Paylaş
Merter’in eleştirilerinin satırbaşları şöyle:
Öyle görünüyor ki Kanal Projesi, İstanbul’un Arnavutköy, Başakşehir ve Küçükçekmece ilçeleri sınırları içinde olacak ve bu durumdan en çok İstanbul’un yoksul kesimleri olan Çatalca ve Arnavutköy ilçelerinin mahalleleri, köyleri ve yerleşim bölgeleri olmak üzere; Başakşehir, Küçükçekmece bölgesindeki Altıntepe, Güvercintepe ve Şahintepe mahalleleri etkilenecek.
Bölgelerde oluşturulan rezerv alanları ile kamulaştırma sonucu yoksul halk buradan kovulacak, yapılacak lüks konutlarla bölge tam bir rant alanına çevrilecek. Proje kapsamından geri dönülmez ise ekolojik ve arkeolojik kıyımlar yaşanacağı gerçeği de önümüzde durmaktadır, öngörülmelidir.
Projenin muhtemelen iklimi ve doğayı değiştirecek jeolojik sonuçları, muhtemel bir tsunami ve deniz yükselmesinin etkileri hesaplanmış mıdır?
Proje bölgesinde 7 milyona yakın insanın yaşayacağı varsayıldığında bu yoğunluğun yeraltı sularına etkisi nasıl olacaktır, yetecek midir?
Düşünülen ‘Kanal Projesi’ başta Trakya’nın doğusu olmak üzere İstanbul’un ekolojisini ne şekilde değiştirecektir, hesaplanmış mıdır? Kaybedilecek tarım arazilerinin, kesilecek ağaçların, yok edilecek yeşil alanların telafisi düşünülmüş müdür? ‘Yarımburgaz Mağaraları’nın tahribatı nasıl engellenecek? Dünyanın en büyük 10 keşfi arasında gösterilen Bathonea Antik Kenti’nde Paleolitik döneme ait çakmaktaşlarından Genç Osmanlı dönemine ait çiftliğe kadar insanlık tarihinin hemen hemen tüm dönemlerini görmek mümkün olmakla birlikte, kent en parlak çağını Roma döneminde yaşamıştır. En son Eylül 2015 tarihinde Hititlere ait bir kurşun figürünün Bathonea gibi Hitit diyarından çok uzak bir yerde ele geçmesiyle gündeme gelen bu arkeolojik kent, Kanal Projesi kapsamında olan bu bölge ne olacak? Nasıl korunacak?”
4+4+4’te 416 bin diplomasız
ÜÇ yıl önce, 4+4+4 eğitim sisteminin başladığı öğretim yılında zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldı. Milli Eğitim Bakanlığı da 12 yılı bitirmeden kimseye diploma verilmeyeceğini açıkladı ve bu konuda genelge yayımladı. Buna rağmen o dönemde 49 bin öğrencinin 8 yıl okuduktan sonra hiçbir liseye kaydolmadığı ortaya çıkmıştı. Yani bu öğrenciler, liseye devam edip 12 yılı bitirmedikleri için ilkokul ve ortaokul diploması da alamadılar.
O dönemde CHP Ankara milletvekili Gülsün Bilgehan, bir soru önergesiyle konuyu gündeme getirdi ama herhangi bir yanıt alamadı (Bakan yine Nabi Avcı idi).
Mevcut durumda, 2015-2016 eğitim öğretim yılı için istatistikler açıklandı: Ve açık lise dahil hiçbir liseye kaydolmayan öğrenci sayısı yaklaşık 416 bine yükseldi. Bu öğrenciler yeniden liseye kaydolup 12 yıllık zorunlu eğitimi tamamlamadıkları sürece ilkokul ve ortaokul diploması da alamayacaklar. Bunun üzerine Gülsün Bilgehan bir soru önergesi daha verdi.
Bilgehan o dönemde yönelttiği soru önergesine herhangi bir yanıt gelmediğini belirtti ve “Bakanlığınızdan önergeye herhangi bir yanıt verilmediği TBMM kayıtlarında sabittir” dedi. Bilgehan’ın yanıtlanmasını istediği sorular şöyle:
“Bakanlığınızın daha önce uyarılmış olmasına rağmen, aradan geçen 3 yılda diplomasız kalacak öğrencilerin yaklaşık 10 katına çıkması neden engellenememiştir? Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasına rağmen, yüz binlerce öğrencinin eğitim dışında kalması nasıl açıklanmaktadır? Bu kişilerin eğitim hayatlarına devam etmeleri için neler yapılmaktadır? Bu kişilerin eğitimleri hangi aşamada kesilmiş kabul edilecektir? Herhangi bir iş başvurusu yaparken, öğrenim hayatlarını gösteren hangi diplomayı kullanacaklardır? Söz konusu yüz binlerce öğrencinin zorunlu eğitime dönüşü için hangi çalışmalar yürütülmektedir? 4+4+4 eğitim sisteminin uygulanmaya başlamasından bu yana, ortaokul sonrası herhangi bir liseye kaydolmayan öğrencilerin kaçı, sonraki eğitim-öğretim yıllarında yeniden okula kazandırılabilmiştir?”
‘Kirli pazarlık’ AİHM’ye gider
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Türkiye ile AB arasında Yunanistan’a kaçak giden tüm sığınmacıların iadesine ilişkin anlaşmanın Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’na aykırı olduğunu belirterek Avrupa Konseyi tarafından hukuki olarak incelenmesi ve durdurulması talebinde bulundu.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi Çakırözer, Tiflis’te yapılan Göç ve Mülteciler Komisyonu toplantısında, geçen hafta AB liderleri ile Başbakan Ahmet Davutoğlu arasında imzalanan anlaşmayı gündeme getirdi. Yunanistan’da 40 bini aşkın Suriyeli ne olacağı bilinmez şekilde beklerken, 20 Mart’tan sonra Yunanistan’a ulaşacak sığınmacıların toplu şekilde Türkiye’ye geri gönderilmesini öngören anlaşmanın insanive ahlaki olmamasının yanı sıra hukuki de olmadığını belirten Çakırözer, Türkiye’deki yasal mevzuatın ‘güvenli üçüncü ülke’ statüsüne uygun olmadığını vurguladı.
Çakırözer, “Buna rağmen imzalanan anlaşmanın Avrupa Konseyi’nin nisan ayında yapılacak Parlamenter Meclisi’nde acil olarak ele alınması ve anlaşma hakkında Avrupa Konseyi organlarının hukuki bir görüş bildirmesi taleplerinde bulundu ve “Avrupa’nın nüfusu 500 milyon. Her ülke nüfusunun yüzde biri kadarını kabul etse, bu mesele tamamen biter. Zavallı Suriyelileri, Afganlıları, Libyalıları ve diğerlerini Ege Denizi ya da diğer ölüm tehlikesi içeren rotalardan caydıracak olan da bu tür insani çözümlerdir” dedi.
Hollandalı sosyalist parlamenter Tineke Strik de Çakırözer’in talebine destek verdi. Strik de Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nden hukuki görüş istenmesi alternatifini gündeme getirdi, Türkiye-AB anlaşmasının da insan hakları savunucuları ve avukatlar tarafından AİHM’ye taşınacağına inandığını ifade etti.
Gırtlak kanserinde protez için öneri
GIRTLAK kanseri olup total larenjektomi yapılan (gırtlağının tamamı alınan) hastalar protez yardımı ile konuşabilmektedir. Bu protez bedelini cebimizden ödeyerek satın alıyoruz. SGK protez bedelini bir ay gibi bir sürede ödüyor. Bunda sıkıntı yok. Ancak söz konusu protezlerin ortalama fiyatı 1200 TL civarında olduğundan, bozulduğu anda parayı denkleştirip alamıyoruz. Parayı denkleştirsek protezi bulmakta güçlük çekiyoruz. Bu hasta durumumuzda bir de bu sıkıntılar ile mücadele ediyoruz.
Öğrendiğim kadarıyla 5-6 sene öncesine kadar bu cihazları hastaneler temin ediyormuş. Benim önerim, gözlük ve protez dişte olduğu gibi bir uygulama yaparak
12 aydan önce değiştirilen protez bedellerine mevcut uygulama yapılsın. 12 ayın üzerinde kullanılan protezler hastaneler tarafından temin edilsin.
İbrahim GÜÇYETMEZ
30 villanın soyulduğu Alkent’e karakol gerek
BİR sene içinde 30 civarında villa ve işyerinin soyulduğu, bazı vilların 3 er defa soyulduğu bu mahalleye bakanlık, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Feyzulah Kıyıklık’ın yazılı oluruna rağmen 2 senedir neden karakol kurmuyor? Daha kaç villa ve otonun soyulması bekleniyor? 1987’de 7 Tepe ve Çamlıca diye 2 kısımdan kurulan Alkent 2000 sitesi, 2000’da mahalle oldu. 3 Haziran 2001 Pazar yapılan seçimlede, bu yerleşim bölgesi sakinleri mahalle olmak için ‘evet’ oyu verdiler. Tüm cadde ve sokakları kamuya terk edilen mahalle girişlerinde, özel güvenlik bulunması Anayasa’nın 10. maddesine aykırı... Mahallede özel güvenlik değil; kolluk kuvveti olur. Karakol kurulduktan sonra, isteyen bağımsız parsellerde, ki evlerinde paralarını ceplerinden ödeyerek, özel güvenlik bulundurabilirler. Mahalle sakini gazeteci Dursun Boran, eski Vali Muammer Gülen zamanında verilen özel güvenlik izninin şaibeli ve son 6 yılda özeL güvenlik firmalarına 24 milyon TL ödendiğini söylüyor. En yakın B.Çekmece Polis karakolu, mahalleye yaklaşık 16 km uzaklıkta. İstanbul trafiğinde bir olayda, polis ekipleri 45 dakika civarında gelebiliyorlar. Kurulacak karakola 15 civarında oto ve motosiklet bağışlayacak insanlar var. Kurulacak karakol Fatih Üniversitesi, Hazerfan Havaalanı, civarda ki 20 banka, çok sayıda iş yerininde asayişini sağlamış olacaklardır. Mahalleye 20 civarında MOBESE kamerası kurulması için daha evvel yapılan müracaatlar var.
Paylaş