Paylaş
Tarihteki 16 Türk devletinin askeri kıyafetlerini giyen askerler merdivenlerde yer aldı. Erdoğan da onların arasından geçerek Filistin Devlet Başkanı’nı karşılama törenine katıldı ya... Fransa’dan bir dostumuz aradı, “Ne oluyor memleketimize, Osmanlı’dan da geriye mi gidiyoruz, nedir?” dedi.
Sorunun yanıtını, o sırada gelen okur Şevket Çorbacıoğlu’nun yazısı yanıtlıyordu adeta... Yazısında öneriler de getirerek şöyle diyor: “İnanın güldüm. Asla öfkelenmedim, üzüldüm onun adına... Tamam, anladım; Cumhurbaşkanlığı forsu ve ‘Cumhurbaşkanlığı armasındaki Türk devletlerini sembolize eden figürler hazırlanabilir, fakat onların arasından bir padişah edasıyla süzülmek hiç de hoş değil” dedi.
Ve devam etti: “Cumhurbaşkanlığı makamı çocukluk düşlerinin yaşama geçirildiği makam değil, yüce/kutsal bir makamdır, kurşun askerlerle düşlerin yaşandığı çocuk odası ise hiç değildir.
20’DEN 16’YA KİM DÜŞÜRDÜ
Belli ki, evrensel önder Atatürk’ün tasarladığı ve şu anda ‘Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’nde bulunan flamadan esinlenerek bugünkü hale getirilen Cumhurbaşkanlığı forsu ve Cumhurbaşkanlığı armasından yola çıkarak böylesi bir kurguya gitmiş. Güneşten çıkan ışınlar ise Atatürk zamanında 20 tane idi. Nedendir bilinmez 18 Şubat 1978’de getirilen yeni bir düzenleme ile armada yer alan ışın sayısı 16’ya düşürülmüş.
Belirttiğimiz gibi Cumhurbaşkanlığı arması, kırmızı zeminde altın sarısı renkteki 16 ışınlı güneş ve güneşin çevresindeki 16 yıldızdan oluşuyor. Armanın ortasında yer alan güneş Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözünü destekler nitelikte sonsuzluğu ve Türkiye’yi, 16 yıldız ise tarih boyunca kurulan 16 büyük Türk devletini sembolize etmektedir.
Mitolojik olarak ise güneş ve yıldızlar eski Türklerde önemli bir yer tutmaktaydı. Güneş, Hunlar ve Göktürkler döneminde hükümdarlık rumuzu olarak görülmekle birlikte kutupyıldızı ilk Türk topluluklarında Tengri’nin makamı olarak düşünülmekteydi. Yine mitolojik olarak incelendiğinde Ay’ın Maniheizm ve Budizm’i benimsemiş Uygur Kağanlığı döneminde Güneş’in yerine geçtiği ve tanrısal olarak çok daha güçlü anlamlar kazandığı görülmektedir. Uygur hükümdarlarının eski Tengri’nin yerine geçen Ay tanrısının verdiği kut (kutsal enerji, yaşam gücü) üzerine hüküm sürdüklerine inanılırdı.
ÜÇ ENDİŞEM VAR
1- Eğer, Cumhurbaşkanlığı forsu ve Cumhurbaşkanlığı armasında 16 yıldız; tarih boyunca kurulan 16 büyük Türk devletini sembolize ediyorsa, iptal edilen 4 yıldız neyi sembolize ediyordu ve niçin iptal edildi?
Acaba diyorum, Atatürk, Anadolu’daki antik uygarlıkları; örneğin Frigleri, Lidyalıları, Hititleri mi temsil etsin diye yıldız sayısını 20 olarak belirlemişti de, birileri Cumhurbaşkanlığı forsu ve armasını sadece ırkçı temele oturttu? 20 yıldızdan ‘Batı Hun İmparatorluğu’nun çıkarıldığı savlanmaktadır. Çıkarılan diğer 3’ü hangileri? İkincisi; bu 16’nın sırrı nedir? Üstelik Ecevit hükümeti döneminde bu neden değiştirildi? Ordu mu istedi, yoksa ordu içindeki gizemli derin ordu/Ergenekon mu?”
Ben kesin olarak; Anadolu uygarlığını temel alıp cumhurbaşkanlığı forsu ve armasındaki 16 yıldızın, Atatürk’ün tasarladığı gibi Frigleri, Lidyalıları, Etileri ve Hititleri de içerecek şekilde 20’ye çıkarılmasını değil Anadolu’da hüküm sürmüş tüm uygarlıkları sembolize eden tasarım öneriyorum.
Selçuklu Türkler’i, Anadolu’ya Alpaslan’ın 1071 Malazgirt Zaferi sonrası gelmiş, Anadolu’da yaşayan halklar/uygarlıklar gitmiş ve bütün Anadolu Türkleşmiş. Nasıl bir mantık? Siteye mi taşınıyorsun, birilerini siteden çıkararak. Selçuklular kaç kişi geldi? Ne oldu Anadolu’nun ilk ev sahiplerine? Evet; hadi Lazları, Kürtleri, Çerkezleri v.b bırakın binlerce yıl öncesinin uygarlıkları nerede? Yani; Frigler, Lidyalılar, Etiler ve Hitit soyları. Evet doğrudur; Anadolu’ya Türkler 4. yy’dan beri geldiler, Orta Asya’daki diğer Türk boylarının baskısıyla, fakat tıpkı, Timur imparatorluğu, Romalılar, Persler, Makedonlar, Galatyalılar ve Bizans İmparatorluğu gibi kalıcı olamadılar. Bu nedenle, Selçukluların gelişi ile Anadolu’yu tümden Türkleşti kabul etmek külliyen yanlış. Anadolu var olan sakinleri tarafından boşaltılmış apartman değildi ki, Selçuklular gelsin taşınsın?!
2- Tüm bunlar Maniheizm’i ve Budizm’i işaret ediyor diye yeni padişahımız rahatsız olup, süreç içinde Atatürk’ün dizayn ettiği günümüze dek kullanılan cumhurbaşkanlığı forsu ve arması iptal edilip, cumhuriyet kurulduktan sonra kaldırılan (3 mart 1924) Abdülmecid’in forsu kullanılmaya başlanmasın...
Belli mi olur; CHP İstanbul milletvekili Ali Özgündüz nasıl ki; cumhurbaşkanlığı forsunun Safevi devletini de kapsayacak şekilde 17’nci yıldızla genişletilmesi için meclis başkanlığına yasa teklifi verdi, bir AKP’li de çıkıp var olan cumhurbaşkanlığı forsu yerine Abdülmecid’in bir buçuk yıl süren halifeliği sırasında kullandığı yeşil zeminli fors kullanılsın önergesi verebilir!
İSTANBUL BAŞKENT YAPILIR MI
3- Antik İstanbul’da salt Osmanlı köşklerinin, yalılarının, cami ve medreselerin onarılması bana başkentin İstanbul’a taşınmasının ön hazırlıkları gibi gelmeye başladı. Son vahdettin köşkü tartışması ben de bunu çağrıştırıyor.
Padişah diyor ki; “... bu eserleri ayağa kaldırmaktan bunları yeniden kazandırmaktan rahatsız olan güya düşünce adamı yazıyor, çiziyor ve bunları eleştirmeye, bunun arasına da her türlü hakareti sıkıştırmaya çalışıyor.”
Düşence adamı doğru demiş...
Düşünmeye çalışan adam da soruyor; “Neden Bizans ve antik tarihi diğer yapılar yenilenmez de, sürekli Osmanlı ve varsa Selçuklu yapıları yenilenir?”
Hayrola İstanbul’a mı yerleşiyoruz?
Şevket ÇORBACIOĞLU
İztuzu’nu tanımadan ‘özelleştirelim’ diyebilir misiniz?
Kümülatif bileşim cehalet!
YARD. Doç. Vildan Gündoğdu’nun bu yazısını dikkatlice okumalısınız.
“3. köprü, Akkuyu Nükleer Santralı, 3. havalimanı, altın madenleri, HES’ler, zeytinlik alanların yok edilmesi, çeşitli bölgelerde binlerce ağacın kesilmesi, İstanbul Kanal Projesi vs. Hatta RES’lerin bile çevre karşıtı bir proje olarak dava konusu olduğu tek ülke sanırım bizimkidir! Çünkü biz ne yapıyoruz? Çevre dostu enerji üreteceğim, karbon emisyonlarımı düşüreceğim kisvesi altında RES kurmaya kalkıp, bize oksijen deposu olan, karbon emisyonlarımızı azaltan, havamızı temizleyen binlerce yıllık ağaçlarımızı kesiyoruz! Ancak bunu yapmamızın nedeni nedir? İnsanoğlu neden sahip olduğu nadide doğa parçalarına bir bir zarar vererek onları elinden çıkarır? Nedeni şudur! Bilimsel ve teknik doğrular baz alınarak yapılmayan, yanlış yer seçimleri, fizibilite raporları, sadece göstermelik olmaktan ileri gitmeyen, ‘var mı var ÇED raporları’... Doğanın nimetlerinin ve getirisinin farkında olmamak, kolaycılık, ucuzculuk ve çıkar! Ama esas tüm bunların altındaki kümülatif bileşim cehalet!
Acaba İztuzu Sahili’ni de özelleştirmek isteyenler, buradan elde edecekleri gelirle, ülkenin kaybedecekleri arasında, sadece bilimsel ve teknik gerçeklere uygun, realiteyi yansıtan bir sürdürülebilirlik raporu hazırlatsalardı bakalım sonucu ne çıkacaktı? Bakın ben size sadece İztuzu’nu koruma altına almak için birkaç neden sayayım, gelin özelleştirelim mi siz karar verin; İztuzu plajı, Muğla ilinin Ortaca ilçesi Dalyan bölgesinde bulunan 4,5 km uzunluğa sahip, deniz suyu ile tatlı suyun kesişiminde bulunan ender Akdeniz plajlarından biridir. Plaja, Caretta Caretta’ların yumurtalarını bırakmasından dolayı, ‘Kaplumbağa Plajı (Turtle Beach)’ da denilmektedir.
Dalyan ağzı bölgesinde, med-cezire bağlı olarak bazen deniz suyu deltaya, bazen de tatlı su Akdeniz’e akmaktadır. Suyun akma hızına ve yönüne bağlı olarak kumlar sürekli şekil değiştirmekte. Göl ile denizin birbirine karıştığı İztuzu Boğazı Plajı’nın en göz alıcı bölgesi olan gölde, labirent şeklindeki sazlıklar arasında tekne ile dolaşmakta mümkündür. The Times Gazetesi’nin 2008’de 6 aylık yaptığı bir araştırmadan sonra ‘Avrupa’nın En İyi Açık Alanı’ seçilmiştir. 2011 yılında Hollanda merkezli 2 kurum tarafından (Zoover ve Meteovista) yapılan araştırma sonucunda ‘Avrupa’nın En İyi Plajı’ ödülünü, 2013’te Avrupa’nın En İyi 7. Plajı (Trip Advisor) ödüllerini almıştır. Caunos Kral Mezarları’nın bulunduğu arkeolojik bölgeye sahiptir. Doğal güzellikleri ve içinde barındırdığı bitki (flora) ve hayvan (fauna ) açısından nadide ve özel öneme sahip bir bölgedir. Caretta Caretta kaplumbağaları endemik (Sadece belirli bölgelerde yaşayan tür) bir tür olup ülkemizin de imzaladığı, Bern ve Cıtes uluslararası sözleşmelerle de koruma altına alınmıştır. Plajda denize girenlerin kaplumbağa yumurtalarına zarar vermemesi için yumurtaların olduğu bölgeler düzenli olarak işaretlenmektedir. 1988 yılında alınan karara göre plaj, kaplumbağaların rahatsız olmaması için saat 20.00-08.00 arası kapalıdır ve çevresinde gürültü çıkarmak veya ışık yakmak yasaktır.
(www.hidropolitikakademi.org)
BİLİYOR MUSUNUZ?
-DÖRT yıl önce trafik kazasında hayatını kaybeden
Türk halk müziğinin sevilen sanatçısı ‘Kıvırcık Ali’ lakaplı Ali Özütemiz’in, bugün 19.30’da Bakırköy Belediyesi’nin organizasyonuyla Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde anılacağını...
-ARALARINDA Validebağ, Acıbadem, Caferağa ve Haydarpaşa Dayanışması gibi STK’ların bulunduğu 17 kuruluşun bugün 20.00’de Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde, ‘Doğanın ve Kentin Talanına Karşı Kadıköy’den SES ÇIKAR’ adlı bir etkinlik düzenlediklerini... -TEKSTİL Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak’ın, “DİSK sendikamız ile 1200 kişinin çalıştığı Greif (Sunjüt ve Ünsa) işçilerinin taşeronluktan kadroya alınmasının tarihi bir başarı olduğunu” belirterek, bu katkıyı sağlayan taraflara (İstanbul şubesi ve 4 fabrikadaki işyeri temsilcisi dahil) teşekkür ettiğini... -CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün ağustos ayında bakanları uyarmasına karşın, Amasya’da Soma Holding’e termik santral ön lisans izni verilirken, holdinge ayrıca Zonguldak’ta gerçekdışı verilerle maden ihalesinin verildiğinin de ortaya çıktığını açıkladığını...
MESAJ PANOSU
-DÜNYADA bu çığırı Humeyni başlattı. Salman Rüşdi’nin öldürülmesi için fetva çıkardı. Bu fetva ile Müslüman dünyasına, İslam’ın kutsallıklarına Müslümanlar gibi saygı duymayanları öldürme hakları olduğunu bildirmiş oldu. Yalnız hakkı olmak değil, bunun Müslüman için bir görev olduğunu bildirdi. Bu görevi yerine getirecek kişinin cennetlik olması da basit bir mantık gereği.” Murat BELGE
-(AKP’nin ABD ve İsrail projesi olduğu tartışmaları üzerine) Bu teklif daha önce rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na yapıldı. Bize dedi ki ‘Bu teklifi kabul edip iktidara geldikten sonra verdiğim sözleri yapamam’ deme şansınız yok. Eğer birileriyle anlaştıysanız artık teslim olmuşsunuz demektir. Yazıcıoğlu bu yolu hem ahlaki bulmadı hem de teslim olmayı kabul etmedi. Elinin tersiyle itti. Bu teklifi yapanlardan birinin Üzeyir Garih olduğunu da söylemişti.”
BBP Genel Başkanı
Mustafa DESTİCİ
-AK SARAY’da bir müze kurulmalı ve bu tarihi giysiler orada sergilenmeli. Gelen konuklara böyle gösterilmeli. Tufan TÜRENÇ
Paylaş