Paylaş
Erdal İnönü'nün eski Özel Kalem Müdürü, yayıncı Uğur Büke'nin çıkarttığı Sosyal Demokrat Değişim Dergisi 4. yaşında... Armada Otel'de önceki akşam bir kutlama yemeği vardı. İnönü ve CHP Genel Başkanı Altan Öymen ilginç konuşmalar yaptılar.
Öymen'in morali yerindeydi: ‘‘18 Nisan seçimlerini hiç hatırlamak istemiyorum’’ dedi. ‘‘Meclis'te CHP'nin olmaması vakası’’ karşısında, işçilerin, memurların, emeklilerin, çiftçilerin sahipsiz kaldığını, 'Zekeriya Temizel Kanunu' diye adlandırdığı kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınmasıyla ilgili Mali Milat'ın nasıl sulandırıldığını anlattı:
‘‘Bu kanuna destek verdik, görüşmeleri aylar sürdü. Ne yazık ki, bu yasayı çıkaran tüm partilerin anlaşmasıyla üç-dört saatlik bir görüşme sonunda üç yıl ertelendi. Ne değişti de bu yola sapıldı? Türkiye'ye yazık edildi. Böyle bir Meclis'te CHP'nin yokluğunun nelerin kaybına yol açtığı görüldü. Bugün Meclis'te sadece sağ partiler koalisyonu var.’’
CHP ne yapıyor?
‘‘Emin olun çok çalışıyoruz. 25 ili dolaştım. Bir dahaki dönemde Meclis'e iddialı gireceğiz, 1. parti olacağız, hatta iktidar olacağız. Türkiye'yi de yeniden yapılandıracağız.’’
Daha sonra İnönü söz aldı, ‘‘Bu dergide üç yazım çıktı, başka yerde hiç çıkmadı. Yazarsam daha çıkar’’ diyerek Uğur Büke'yi böyle bir dergiyi çıkarmasından ötürü övdü. Öymen'e dönerek, ‘‘Genel Başkan'a esaslı muhalefetinde başarılar diliyorum’’ dedi.
Başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
‘‘Bir arkadaşımla geçen gün Anadoluhisarı'nda gezdik. Arkadaşım, 'Sizinle dolaşmak ne kadar güzel, herkes sizi selamlıyor, seviyor' dedi. Ben de 'Fazla umutlanma' dedim. Herkes bizi seviyor ama tek başına sevgi yetmiyor...’’
DOĞRU YAPTILAR
Bu sözleriyle herkesi güldürdü İnönü.
‘‘CHP Meclis'e girerse Türkiye adam olacak’’ dedi, Öcalan ile ilgili hükümet kararını şöyle değerlendirdi:
‘‘Koalisyonlar iyi ise yararlı şeyler yapılabiliyor. Apo konusunda alınan karar bence doğru... Ecevit'in yaptıkları normal. Dilerim partiler arkalarında dururlar. Nitekim Yıldırım Akbulut da güzel üslubuyla bunu izah etti.’’
‘‘Susurluk Çetesi’’ denmesinin, aydın insanların olduğu Susurluklular'a hakaret olduğunu hatırlatırken, bunun yerine 'kamyon kazası', 'hayali kaza' 'çete olayı' gibi önerilerde bulundu. Bir konuk 'derin devlet' deyince İnönü, ‘‘Olmaz, olmaz... Devlet güzel yüzünü göstermeli’’ dedi.
Kemali Saybaşılı, Süha Umar, Gün Kut, İ. Reşat Özkan, Cenk Pala, Gaye-Selim Yılmaz, A. Babür Atila, Mehmet Durakoğlu, Ali Turgan, Hakkı Uyar, Zafer Üskül, Yurdakul Fincancıoğlu, Murat Cemal Yalçıntaş ve Tony Blair'in yazılarını okumak isteyenlere SSD dergisi önerilir. (Tel: 0212-292 54- 46, 47, Faks: 292 55 54)
AKTAŞ'ın marifetleri
KADIKÖY'den adı saklı bir okurumuz, AKTAŞ'ın bir uygulamasını anlatıyor: ‘‘Sitemize elektrik almak üzere AKTAŞ'a müracaat ettik. Her türlü plan ve projelerimizin kabulünden sonra alınacak malzemenin 1.5 milyar tuttuğunu, faturasını AKTAŞ adına kestirilmesini istediler. Malzememizin parasını biz ödediğimiz halde neden faturası AKTAŞ'a kestiriliyor? Aklımıza bazı sorular geldi. Bu 1.5 milyar liralık faturayı göstererek masraflarından düşüp haksız kazanç mı sağlıyorlar? Faturanın 225 milyon lira tutan KDV iadesini mi alıyorlar? Yönetim kurulunda bulunan dini bütün şahısların midesine giden bu haram lokmada tüyü bitmemiş yetim hakkı yok mu? Acaba de bunları kendi yatırımları gibi gösterip devletten işletme ve yatırım teşviki mi alıyorlar?’’
Galata Köprüsü
için Meclis Araştırması
İSTANBUL'daki Galata Köprüsü'nün, mühendislik hatalarının giderilmemesi yüzünden açılamaması nedeniyle kamu ve özel sektöre büyük bir zarar verdiği yıllardır konuşuluyor. Bugüne kadar bir çözüme de ulaşılamadı.
DSP İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel ve 44 arkadaşı, bu konuda bir Meclis Araştırması önergesi verdiler.
Önergede, ‘‘STFA-THYSEEN Konsorsiyumu tarafından yapılan Galata Köprüsü'nun, ihaleye çıkarıldığı 1985'ten itibaren tartışma konusu olduğu belirtilerek şöyle deniliyor:
‘‘İnşaatı boyunca ihalesinden mühendislik hatalarına kadar birçok davaya konu olan ve inşaatının tamamlandığı 1992 yılından bu yana arızaları bir türlü bitmeyen köprü, bir ara çelik kirişlerin yırtılması ile de çökme tehlikesi atlatmıştır. Daha sonra onarımı yapılmış, arızanın faturası ise tersanelere ve Donanma'ya çıkmıştır. Köprü açılmadığı için Türkiye Gemi Sanayii İşletmesi'nin imal ettiği gemiler ile özel sektör tersanelerinde imal edilen gemiler, Haliç'ten çıkarılamamaktadır.
Son olarak bir denizcilik firmamızın imal ettiği gemiyi Haliç dışına çıkarmak için yaptığı mücadele, mühendislik tarihine geçecek örneklerden biri olmuştur.
Köprünün açılmaması nedeniyle Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri'nde yapılan iki adet 18.000 DWT'lik gemi, sipariş tarihi geçmesine karşın çıkarılamadığı için teslim edilememektedir. Türkiye Gemi Sanayii yöneticileri, indirilemeyen bir geminin tersaneye her gün 3.000 dolara mal olduğunu, köprü açılamadığı için yeni siparişlerin alınamadığını belirtmektedirler.
Ayrıca köprünün İstanbul Belediyesi'nce teslim alınmaması nedeniyle altında bulunan 114 dükkán da yıllardır boş durmaktadır. Dükkán kiraları nedeniyle yıllık zararın 8 milyon DM olduğu söylenmektedir.
İnşaatı yapan STFA-THYSEEN Konsorsiyumu, Hazine'den alacaklı olduğunu, Bayındırlık Bakanlığı ise fazla ödeme yapıldığını söylemekte, İstanbul Belediyesi köprüyü teslim almamakta ve bu durum İstanbul için bir sorun olarak çözüm beklemektedir.’’
Bu köprünün hesabının görülmesinde geç bile kalındı.
Paylaş