Paylaş
“Homongolos, Reşat Nuri Güntekin’in ‘Bir Kadın Düşmanı’ adlı romanının sevimsiz, bencil ve kendini beğenmiş kahramanıdır. Kitap, Reşat Nuri’nin çok okunan romanlarındandır.
Mektup biçiminde yazdığı tek romanıdır.
Romanda güzel, zeki ve kurnaz bir kız ile kadınlara düşman gibi görünen bir erkeğin yaşam öyküsünden kesitler anlatılır. Kız, kadın düşmanı olarak bilinen erkeğin, neden kadınlara düşman olduğunu anlamaya, onu kendine âşık etmeye çalışır. Erkekse bu tutuma farklı yöntemlerle karşı koyar.
Yazar bu roman aracılığı ile Anadolu erkeğinin kadına bakışını güzel bir ve akıcı bir üslupla yansıtmaya çalışır. Bu bakışla, aynı zamanda kadın-erkek ilişkilerinde nereden nereye geldiğimiz irdelenir.
Son on üç yılda beş binden fazla kadınımız cinayete kurban gitti.
Bıçaklı ve tüfekli gerçek ‘homongolos’lar bir yana; biz bugün siyasetin homongolos’larından söz edeceğiz.
Partilerin 7 Haziran’da yarışacakları milletvekili aday listeleri açıklandı.
İçlerinde kadın var ama, dostlar alışverişte görsün diye konulmuşlar sanki.
Oysa bu toplumun yarısı kadın. Bir toplumun yarısını yok sayarak ne kalkınma mümkündür, ne demokrasi.
Listelere bakıyoruz; bazı partilerde kadınlar adeta yok sayılmış. Kadınlar ya hiç listeye alınmamış ya da seçilemeyecek sıralara itilmiş.
Balıkesir’de Cumhuriyet’e meydan okuyan bir kadın vardı; Cumhuriyet’e “reklam arası” diyen zavallı.
Listede görmemek bizi mutlu etti. Ancak bu kadına inat “Ben Cumhuriyet kadınıyım” diyerek meydana çıkan öteki kadın, kendi partisi tarafından adeta yok sayıldı.
Eğitimliydi, inançlıydı, azimliydi ama... Listeye konulmadı.
Yarım ağızla sözler bile verilmişti, olmadı.
O partide kadının yeri olmadığı, kadın aday sayısının parmak sayısı kadar olmasından anlaşılıyordu zaten.
Öteki partilerde durum pek mi parlak?
Ne gezer!
Türkiye’de siyaset kadını sevmiyor, kadının hakkını inkâr ediyor, kadını yok sayıyor, adeta kadın düşmanı.
Bunun adı, homongolos siyaset.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
7 Haziran seçimleri öncesi Türkiye’nin bir ‘buhran’ durumundan geçtiği tahlilini yapan KONDA Yönetim Kurulu Başkanı Tarhan Erdem’in Radikal’deki yazısında, ‘Halkı ürküten iki olay yaşandığını’ belirterek, ‘1) Cumhurbaşkanı Erdoğan, elindeki gücü bırakmaktan korkuyor 2) Anayasa’ya aykırı hareket etmekten korkmuyor...’ diye yazdığını...
BAŞKA MAAŞLARA DA BAKALIM
BUGÜNKÜ (dünkü) ‘Kıdemin kıymeti kalmamış!’ başlıklı araştırmada kıdemli öğretmen ile yeni öğretmenin maaşları arasındaki farkın fazla olmadığı belirtiliyor. Bu durum sadece öğretmenlere özel olmayıp, mühendisler, doktorlar vb. memurlar için de geçerlidir. Bir tek TSK’da bu durum yoktur. Yeni memur teğmen ile 25 yıllık yarbay arasında ve yeni mezun astsubay çavuş ile 25 yıllık astsubay kıdamli çavuş arasındaki maaş farkı büyüktür. Zaten her nedenle memurların maaşları mesleklere göre yayın organlarında yayınlanırken, tüm meslekler açıklanırken TSK görevlileri yazılmıyor. Bu son on yıldır yapılıyor. Lütfen teğmen, yüzbaşı, binbaşı, yarbay, albay, generaller ile astsubayların maaşlarını da diğer memurlar gibi açıklayınız. Buna engel olanlar mı var? Mesela Kuleli Askeri Lisesi’nde 20 yıllık edebiyat öğretmeni binbaşı ile herhangi bir ilçe lisesindeki edebiyat öğretmeninin maaşlarını açıklayın. (Lojman, kıyafet, servis araçları, kamp ve sosyal tesislerden vazgeçtim. Sadece maaşları açıklayın.)
Mehmet Fatih ALTINOK
‘KAYIP-KAÇAK’TA OYALAMA
ANKARA’dan bir okurumuz anlatıyor:
“Enerjisa’dan bir mesaj geldi telefonumuza, “Kaçak elektrik bedeli ödemek istemiyorsanız, kaymakamlığa dilekçe verebilirsiniz” diye. Bunun üzerine Kaymakamlık Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı’na gittik, bize “Yargıtay iptal etti bu davayı” dediler. Enerjisa’ya durumu bildirdiğimizde, “Bize resmi yazı gelmedi” diyor. Madem sonucu belli bir durum var, neden vatandaşı oyalıyorlar, umut veriyorlar.
Evet, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, elektrik dağıtım şirketlerinin abonelerden aldığı kayıp-kaçak parasının iadesiyle ilgili verdiği karar dağıtım sektörünü derinden etkileyecek. Enerji yönetimi kaynaklarının verdiği bilgiye göre, karar bütün elektrik aboneleri için emsal teşkil ediyor. Abonelerin, kayıp-kaçak parasını alabilmek için Yargıtay’ın son kararını emsal gösterip dağıtım şirketi aleyhine dava açmaları gerekiyor. İşte sorun burada başlıyor; ama yardımcı olan hiçbir makam yok.
KİTAPLAR
TOLGA Tanış ‘Potus& Beyefendi” (Doğan Kitapları); Ömür Kurt, araştırma-inceleme kitaplarından sonra bu kez bir karakalem ve şiir kitabı yayımladı. Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkan kitap, ‘Mentollü Lârva’ adını taşıyor; Turhan Özlü ‘Y-CHP Kılıçdaroğlu’yla Dört Yıl’ (Kaynak Yayınları); Ece Temelkuran ‘Devir’ (Can Yayınları); Murat Katoğlu ‘Uygarlık Yeryüzünde Gezip Dolaşır mı?’ (Tarihçi); Nazif Ay ‘Deccal Dindarmış’ (Kaynak Yayınları); Rıza Zelyut ‘Osmanlı’da Karşı Düşünce ve İdam Edilenler’ (Tarihçi); Sefa Uysal ‘Terk Edilmiş Yüce Kuran’ (Arıtan Yayınevi); Erdal Emre ‘Öteki Kemal’ (Destek Yayınları); Tuna Kiremitçi ‘Uçan Halıların Ayrodinamik Sorunları’(April Yayıncılık); Cengiz Hortoğlu ‘Aşkımız Aşkı Anlatıyor’ (İskenderiye Kitap); Özdemir İnce ‘Edebiyat Sadece Edebiyat Değildir (Tarihçi).
CHP’NİN ‘DIŞİŞLERİ’ KADROSUNDA KİMLER VAR?
CHP İstanbul Milletvekili, bir dönem genel başkan yardımcılığı ve PM üyeliği de yapan, Yurtdışı Örgütlenme Başkan Vekili, Sosyalist Enternasyonal Delgesi, TBMM Dışişleri Komisyonu CHP Sözcüsü, 17 Aralık Soruşturma Komisyonu üyesi olarak önemli çalışmalara atan; CHP’nin TBMM Başkan adayı da olan Osman Korutürk, bu dönem ilkesel olarak ön seçme girdi. Yakın çevresinden öğrendiğimize göre gerekçesi şuydu: “Örgütten değil de bürokrasiden vb. gelen birisi için bir dönem merkez yoklaması ya da kontenjan yeter; ikinci dönem devam etmek istiyorsa örgütten vize almalı, ön seçime girmeli.” Açık yüreklilikle belirtmek gerekirse...
1980 öncesinin Cumhurbaşkanı olarak; oğul Korutürk, bu tutumuyla seçime girdi, 11 bine yakın oy aldı ve 17’nci sıraya yerleşti ön seçimde. Ancak, partiye katkısı büyük oldu denilebilir mi; evet...
Çünkü, genel başkan Kılıçdaoğlu geçen hafta yapılan son grup toplantısında Korutürk’ün ilke kararını kural haline getirecekleri sözünü verdi. Buna göre, gelecek dönem ilk defa aday olacak dışarıdan isimler dışında herkes ön seçime girecek. Siyasi tarihimiz, CHP tarihi Korutürk’ün açtığı bu yolu not edecektir.
- CHP’de genel olarak Dışişleri konusunda en az iki bazen hepsi milletvekili olmasa da parti meclisinde de değerlendirilen üç kişi olurdu. Örneğin, Baykal döneminde Şükrü Elekdağ ve Onur Öymen görev yaptı. Kılıçdaroğlu da ilk geldiğinde Osman Korutürk ve Faruk Loğoğlu ile başladı. İkisini de PM’ye aldı. Korutürk MYK’da, Loğoğlu da PM’de çalıştı. 2011 seçimleri sonrasında Loğoğlu genel merkeze kaydırıldı, Korutürk Meclis’e... Sonrasında 2013 kurultayında PM’deki Dışişleri kökenli üye sayısı bire indi; daralma dolayısıyla Korutürk liste dışında kaldı. Geçtiğimiz eylüldeki olağanüstü kurultayda ise Kılıçdaroğlı PM’ye kimsenin pek adını duymadığı, sadece 1.5 yıllık büyükelçilik geçmişi olan Murat Özçelik’i aldı. (Ki, 6,5 aydır esamesi okunmuyor) Korutürk aday olmadı, Loğoğlu ise seçilemedi. Şimdi de milletvekili listesinde Dışişleri kökenli aday sayısı bire indi. Sadece Özçelik, İstanbul 3. bölge 7. sıradan adaylaştı. Kontenjan adaylığı için başvuran Loğoğlu ve E. Büyükelçi, İl Başkanı Karayalçın’ın danışmanı Ünal Çeviköz aday gösterilmedi. Korutürk ise ön seçimde 17’nci geldiği için 22. sıraya yerleşti İstanbul 1. bölge’den ve seçilebilecek bir yerde değil... Dış politikanın ve ilişkilerin bu kadar yoğun olduğu bir süreçte dış ilişkilerle ilgili sadece bir kişinin listede olmasını anlamak gerçekten zor. Bir kişi zaten genel merkezde olacak... Yeni dönemde Meclis’te Korutürk’ün yerine getirdiği TBMM Dışişleri Komisyonu sözcülüğünü kim yapacak?
PROF. DR. YUNUS SÖYLET’İN İSMİ NEDEN ÇİZİLDİ
İSTANBUL Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet’in, YÖK Başkanlığı ve Milletvekili adaylığında en mağdur kişi olduğu öne sürülüyor, üniversitedeki arkadaşları tarafından. Siyasi çevrelerde ise, belediye başkanlığından beri Erdoğan’ın yakını olarak bilinen Söylet’in, YÖK Başkanlığı beklentisinden sonra milletvekili adaylığı için istifa ettiği söylendi. Söylet’in, 17-25 Aralık sürecinde Erdoğan’a gerekli desteği vermediği, ‘paralel yapı’ ile ilgili hocaları üniversiteden ‘silmediği’ öne sürülüyor.
Bir hoca telefonda diyor ki:
“Prof. Söylet, Erdoğan’a çok güveniyordu. Onu Rektör yaptı; ancak ‘paralel cemaati’ ortaya çıkınca Erdoğan kendisinden çok ‘operasyon’ bekledi. Yolsuzluk iddialarına karşı Erdoğan’ın, beklediği ölçüde arkasında durmadı. Tayyip Erdoğan’ın baskısına karşı Söylet dik durdu; hiç olmazsa bize bunu hissettirdi.”
Bu konuda daha söyleyecek çok şey var.
Paylaş