'Hayırsever Terrörist'

MİLLİYET muhabiri Nedim Şener, hakkında altı dava açılmasına neden olan Yasin El Kadı'yı 'Hayırsever Terrörist' (Güncel Yayıncılık) adıyla kitaplaştırdı.

Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "kefilim" demese, kimsenin aklında kalmayacak bir ismin arkasındaki ilişkiler bu kitap yazılmasa karanlıkta kalacaktı.

O yüzden Başbakan iyi ki konuştu. Böylece Danıştay'da sessiz sedasız kapatılacak Yasin El Kadı davasına, Başbakanlığın gönderdiği temyiz dilekçesinin başka bir feragat dilekçesiyle geri çekildiğini yani yargının nasıl siyasallaştığını kamuoyu öğrenmeyecekti.

Nedim Şener kitabında bu sürece katkısı olanların ileride yargı ile başka bir boyutta başlarının derde gireceğinin de işaretlerini şimdiden veriyor.

Erdoğan iktidarı boyunca en çok 'abisi' Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı savundu; sonra da veri danışmanı Cüneyd Zapsu’yu... Yasin El Kadı'ya "kefilim" deyince herkes şaşırdı. Ama Yasin El Kadı'nın ismi diğer iki kişiyle olan ilişkilerin de kodlarını içeriyor.

İşte Şener'in kitabı bu kodları anlamamıza yardımcı oluyor. Kitabın birçok yerinde Uğur Mumcu'dan izler buluyorsunuz. Çünkü Şener'in de belirttiği gibi Türkiye'nin bugünlerdeki halini Mumcu 1980’lerde görmüştü. Şener ise onun izinde, aktörleri yerli yerine koyuyor. Ve şunu ekliyor: " Mumcu, tarikat-ticaret-siyaset’ten bahsediyordu, bu olay tarikat-ticaret-hükümet üçgenini ortaya çıkarıyor."

Haberin Devamı

Kitabı okuyunca ABD'nin El Kadı ve Jeliadan için neden terörist dediğini, BM’nin isimlerini neden listeden çıkarmadığını anlıyorsunuz. Bir başka çarpıcı nokta da 'zekat' ve 'sadaka'ların da terör finansmanında kullanılabileceği... Nitekim El Kaide'nin eylemleri için kullanılan paraların bir bölümü de bu tür bağışlardan geliyor.

Peki bazı vakıfların cami önlerinde ve sokaklarda topladığı paraların nerelere gittiğini biliyor musunuz? Kurban bayramında bazı vakıf ve derneklerin topladığı derilerin paraları ile neler yapıldığını bilen var mı?

SAHTE İMZA

Şener'in kitabını genişletmesi gerekiyor; çünkü El Kadı'nın Türkiye'ye girişinin yasaklı olduğu dönemde noterde yaptığı işlemlerdeki imzalarının 'sahte' olduğu, Adli Tıp Kurumu'nun yaptığı imza karşılaştırması sonucunda El Kadı'ya ait olduğu belirtilen imzaların birden fazla elden çıktığı ortaya çıktı. Şener kitabında, Başbakan’ın elinde devletin tüm istihbarat kurumları olduğu halde El Kadı’ya neden kefil olduğu sorusunun yanıtını arıyor.

Okuyunca belki siz de bulabilirsiniz.

GÜNÜN SÖZÜ

"Sevilmeyen yol kalabalıkta bile olsa ıssızdır."

(Tagore)

 Türbanın Çankaya'ya çıkmamasına formül

BAŞBAKAN Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olacağı anlaşılıyor.

Bir sürpriz yapmazsa, örneğin o makama bir kadın milletvekilini aday göstermezse... Bunlar şimdi 'küçük senaryolar' olarak siyaset kulislerinde konuşuluyor.

Hafta sonu Ankara'da AKP kongresine gelen bazı delegeler arasında bu konuda bazı görüşler ortaya atıldı. Bir delege dedi ki:

Haberin Devamı

"Erdoğan, cumhurbaşkanı olması halinde 'konut' formülünü uygulayabilir.

Yani, nasıl başbakan olduktan sonra Başbakanlık Konutu'na geçmedi. Keçiören'deki Subay Evleri'nde kiralık bir evde oturmaya başladı. Sayın Erdoğan cumhurbaşkanı seçildikten sonra Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne ailece yerleşmez, Yenimahalle'de oturmaya devam eder, günlük çalışmalarını yürütmek için sadece Köşk'ü kullanır. Türban sorunu da böylece aşılmış olur."

Türban, böylece Çankaya'ya çıkmamış olacak.

Çözümse çözüm işte!

Tavşanlı'da Ali Dibo

KÜTAHYA Tavşanlı'da Türkiye Kömür İşletmeleri'ne bağlı Garp Linyitleri İşletmesi'ne jandarma çok önemli bir operasyon yaptı. Aralarında AKP'lilerin de olduğu çok sayıda kişinin gözaltına alındığı dün ajanslara düştü.

Haberin Devamı

AKP Kütahya örgütünde panik başladı.

AKP Kütahya Milletvekili ve TKİ Alt Komisyon Başkanı Hüsnü Ordu cumhuriyet savcılığına bir yazı yazmış mıdır?

Yazmışsa ne talep etmiştir?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Teftiş Kurulu raporunda acaba neler yazıyor? Bakan Hilmi Güler, GLİ'de kömür satış fiyatları, yanan kömürler ve taşımacılık ihaleleriyle ilgili 'ciddi' bir soruşturma açmalıdır.

Yoksa bu da bir 'Ali Dibo' vakası olacaktır.

AKP Kütahya örgütünün ve milletvekillerinin neden paniklediği şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Bu otomobiller 'manken' midir

ADINI vermek istemediğim bazı araba firmalarının, Autoshow 2006'ya büyük bir aşkla gelen araç tutkunlarının arabalara yaklaşmalarını engellemek için araçların çevresine duvar çekmeleri, stantların kapısına görevli koyarak 'almakta ciddiyseniz girebilirsiniz' tavırları beni inanılmaz rahatsız etti.

Araçlar pahalı olabilir ama insanların araçları yakından incelemesine izin verilmesi gereklidir.

Hayvanat bahçesinde kafesten 10 metre uzakta tropik hayvan seyreder gibi uzaktan araç seyrettirmek ayıptır.

Sarper SAVER

Biliyor musunuz

- İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi'nin, Kartal'da inşa edilen ve 15 gün sonra açılacak kültür merkezine Bülen Ecevit'in adının verileceğini; Adana Büyükşehir Belediyesi'nin 2000 Evler ile Belediye Evleri mahallelerini ayıran 2 km'lik yola 'Ecevit Bulvarı'nın adının verilmesinin AKP'li Şaban İş'in çekimser oyuna karşılık oyçokluğu ile kabul edildiğini, 347 üyeli İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin dünkü tek gündemli toplantısında Silivri'de bir caddeye Turgut Özal adının verilmesinin kararının alındığını ...

Haberin Devamı

- PAPA'nın Türkiye'yi ziyaretinden iki gün önce Saadet Partisi'nin (26 Kasım) Çağlayan'da 'Papa Gelmesin; Hem Cahil, Hem Sinsi' başlıklı bir miting düzenleyeceğini; Papa'nın 'cahilliğinin' İslam ve Peygamber Muhammed'i bilmemesi, 'sinsiliğinin' ise Katolik olmasına karşın Ortodoks olan patriği ziyaret etmesi olarak değerlendirildiğini...

Büyükşehir atamalarla sarsıldı

İSTANBUL Büyükşehir Belediye Meclisi'nin dünkü tek gündemli toplantısında Silivri'de bir caddeye Turgut Özal adının verilmesinin kararı alınırken İmar'ın 'kilit' noktalarında görev yapan bürokratların tayinleri siyasi kulisleri kapladı.

Planlama İmar Daire Başkanı Mehmet Şimşek Deniz'in Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü'ne, Etüd ve Projeler Daire Başkan Semih Ay'ın da Bina İnceleme ve Güçlendirme Müdürlüğü'ne getirilerek kızağa çekildikleri öğrenildi.

Haberin Devamı

Diğer yandan; İstimlak Müdürü Semih Turhan'ın, Deprem Risk Yönetim ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı'na; Boğaziçi İmar Müdürü İrfan Uzun'un, İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı'na; Tarihi Çevreyi Koruma Müdürlüğü ve Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü görevlerini vekaleten sürdüren Murat Tunçay'ın, Etüd ve Projeler Daire Başkanlığı'na verildiği; Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı Yakup Demirhan'ın Boğaziçi İmar Müdürü olduğu, Semih Turhan'dan boşalan İstimlak Müdürlüğü'ne de İdris Atabay'ın getirildiği bildirildi.

Yapılan ani atamalardan sonra Büyükşehir kulislerinde, İmar'dan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Şaban Erden'in görevinden alınmasının istenmesi üzerine 'önce senelik izne ayrıldığı sonra da emekliliğini istediği' şeklinde yorumlar yapıldığı iddia ediliyor.

'Avrupa'nın Kodları'

PAPA 16. Benedikt'in Türkiye ziyaretine ışık tutacak bir kitap; 'Avrupa'nın Kodları' Ümit Yayıncılık tarafından çıkarıldı. Kitapta, Avrupa’nın Anadolu’yu 'Hıristiyan toprakları' olarak görmesinin nedenleri, 'Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın şifreleri ile' sergileniyor

Papa 16. Benedikt'in iç dünyasının da anlatıldığı kitapta, AB'nin nihai hedefinin, 'Hz. İsa’nın dirileceği Ayasofya' olduğu ortaya konuyor?

Papa 16. Benedikt'in ziyareti öncesinde Türkiye- AB ilişkilerinin yanı sıra, güçlü bir İslam düşmanı portresi çizen Papa 16. Benedikt'in iç dünyasının da anlatıldığı, 'Avrupa'nın Kodları' (Ümit Yayıncıları) Alman TD1 Televizyonu Türkiye Temsilcisi Kıvanç Galip Öve tarafından kaleme alındı.

Kitap, Türkiye-AB ilişkilerinde tarihin güçlü gölgesi örnekleri ile aktarılırken, AB'nin kurumlarında ve simgelerindeki yoğun Hıristiyan etkisi akıcı ve basit bir dille sunuluyor. Avrupa’da sağın yükselişi ile beraber siyaset üzerinde artan kilise baskısının Türkiye - AB ilişkilerini etkisi çarpıcı gerçeklerle ortaya konuluyor.

'Avrupa'nın Kodları', Papanın Hitler'in gençlik örgütüne üye oluşu, gördüğü eğitim, laiklik ve Avrupa'ya bakışı, ahlâk ve insaf anlayışı, sinema ve televizyona bakışı, kadınlar hakkındaki görüşü gibi çok önemli konuları önemli kaynaklara dayandırarak gözler önüne seriliyor.

Kitap, AB'nin yeni Roma İmparatorluğu olma çabasını, bundaki Alman faktörünü ve Papalığın yoğun etkisini tek tek ve çarpıcı gerçeklerle aktarıyor.

Katolik ve Ortodoks kiliselerini 'İstanbul merkez olacak şekilde' birleştirmeyi hedefleyen Papanın 'gayrimüslim azınlıklar' konusundaki hassasiyeti okuyucuya, arka plan bilgileri ile sunulurken, Avrupa'nın Anadolu'yu 'Hıristiyan toprakları' olarak görmesinin nedenleri, 'Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın şifreleri ile' gözler önüne seriliyor.

Kitapta; 'çatışma kültürünün saldırı projesi' AB’nin nihai hedefinin, 'Hz. İsa’nın dirileceği Ayasofya' olduğu bir nakış titizliği ile işleniyor.

 Yunanistan seçimlerinin ardından

15 ve 22 Ekim 2006 tarihlerinde iki turlu olarak gerçekleştirilen Yunanistan Yerel Seçimleri gündeme getirdiği pek çok tartışma ile birlikte geride kaldı.

Yerel seçimlerde en çok tartışılan konu hiç şüphesiz, PASOK'un İskeçe-Kavala-Drama genişletilmiş bölge valiliği için Batı Trakya Türk azınlığına mensup bir bayan olan Gülbeyaz Karahasan'ı aday göstermesi oldu. Kilise ve Yeni Demokrasi Partisi başta olmak üzere muhafazakar çevrelerin büyük tepkisini çeken bu adaylık, Yunanistan'da yaşayan Türk azınlığın yerel siyasette etkili temsilciler çıkarmasının önüne geçmek üzere hazırlanmış 'Kapodistrias Planı'nın gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Türk azınlığın vali çıkarmasını engellemek üzere ortaya çıkan genişletilmiş bölge valilikleri ve nüfus dengesini Yunanlılar lehine çevirmeyi hedefleyen bölge birleştirmelerinin iptalini isteyen sesler, düzenlemenin Türkleri engellemeyi hedeflediğine dair itiraflara karıştı. Fonda ise kendisini Türk olarak tanımlama yoluna gitmeyen adayın Yunanlılığını kamuoyunda beyanını isteyen sesler yer alıyordu. Diğer yandan bu adımın neden PASOK tarafından Türk azınlığın daha güçlü olduğu Gümülcine'de değil de İskeçe'de atıldığı Türk azınlık içerisinde çokça konuşulan bir konuydu. Yeni Demokrasi Partisi'nin kalesi olan bölgeden %35 kadar oy alan aday, Yeni Demokrasi Partisi'nin aldığı %60’ın üzerinde oyla birinci turda seçilen adayının hayli gerisinde kaldı.

BAĞIMSIZ LİSTENİN BAŞARISI

İskeçe bölgesinde önemli bir girişim ise belediye seçimlerine Türk azınlığın bağımsız bir listeyle gitmesi oldu. %8 oy oranına ulaşan liste, belediye meclisine iki adayı belediye meclisine sokmayı başardı, diğer listelerden de giren iki aday sayesinde belediye meclisinde hiç temsilcisi olmayan Türk azınlık şu anda dört temsilciye kavuşmuş bulunuyor. İlk kez girişilen bağımsız liste deneyinden alınan sonuçlar, Türk azınlığının Yunanistan yerel siyasetinde daha etkin hale gelebileceğini gösteriyor.

4 BELEDİYE BAŞKANI

İlk turda %42 oy almayı başaramayan ilk iki adayın yarıştığı ikinci tur seçimlerinin neticesinde ülkedeki 54 Valilikten 30´unu almayı başaran iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi galip ayrıldı. Batı Trakya'da ise nüfus avantajı ile Türk azınlık 4 Belediye ve 7 Nahiye Başkanlığını kazanmış bulunuyor.

TARTIŞMA BİTMEDİ

Sona eren seçimlerin ardından gündeme damgasını vuran tartışma, rekor oyla (16.000) vali yardımcılığına getirilen Dostluk-Eşitlik-Barış Partisi Başkanı Ahmet Hacıosman'ın eski bir din adamı olması nedeniyle seçimlerin yenilenmesi yönünde açılan dava oldu. Din adamlığı görevinden feragat ederek, bu görevi yerine getirenlerin muaf tutulduğu askerlik hizmetini ifa eden Hacıosman daha önce de aynı görevi yerine getirmiş olmasına karşın benzeri bir sorunla karşılaşmamıştı. 15 Kasım günü görülecek dava, yerel siyasetin önemi konusunda bilinçlenen Türk azınlığın temsilcilerinin önünün kesilmesi yönünde bir girişim olarak algılanabilir.

Cem ŞENTÜRK-Essen-ALMANYA

Garanti Bankası'nın bana özür borcu var

BONUS Card sahibiyim. Çalıştığım kurum maaş konusunda bu bankayla anlaştığı için, maaşlarımı alabilmek için mecburen ben de bu bankaya geçtim. Banka kartının yanında bana bir de Bonus kart ve başlangıç olarak 2 YTL bonus gönderdiler. Ben eski bankamın kartını kullanmaya devam ettim. Birkaç yıldır Bonus Card'ımı kullanmadığımdan hesap ekstresi de gelmiyordu, derken Ağustos ayı içinde bir ekstre geldi ve 15 Ağustos 2006 işlem tarihli "Hediye bonus cebinizde" yazısını ve karşısında 50 YTL Bonus ifadesini gördüm. Bu nereden gelmiş, nasıl gelmiş anlayamamıştım. Bonus kullanan arkadaşlarım bankaların zaman zaman bu tür hediye bonus ya da puan verdiklerini söylediler. 27.9.2006 tarihinde kızımın bir okul ihtiyacı için bu bonusu denemeye karar verdim. Hiç sorunsuz bir biçimde 40 YTL'lik bedava alışverişimi

yaptım. Hesap pusulasında 707301 onay numarası ile "Bedava Alışveriş Tutarı"nın 40 YTL olduğu açıkça yazıldı. Banka bedava alışveriş sağladığı için hesap pusulasında ikinci kez "Tebrikler bedava alışveriş yaptınız," diye yazmıştı. Şüphesiz beava alışveriş yaptıran bir kurumun bunu

tekrarlamasında bir sakınca olmaz. Ancak gelen ekstrede, alışverişimden bir gün sonra hediye bonusumun geri alındığını ve 38 YTL borcumun olduğunu gördüm.

BİR ANLAM VEREMEDİLER

Konuyu şubeme sordum, ekstremi incelediler ama bir mana veremediler ve merkeze sordular. Şubeden aldığım bilgi beni tatmin etmeyince ben de Garanti Bankası'nın Haklı Müşteri Hattına mail yolladım. Konuyla ilgilendiler, bizatihi şahsımı arayıp bilgi verdiler. Verdikleri bilgiye göre bu hediye bonus, inaktif müşteri olup da 15 Ağustos-15 Eylül 2006 tarihleri arasında

500 YTL'lik alışveriş yapanlara verilen bir hediye imiş. Bu durumu bana mail ile de bildirmişler imiş. Ben böyle bir mail aldığımı hatırlamıyorum, kaldı ki her halükarda hediye bonusun yazdığı ekstre üstünde bunun şartları açıkça yazılmalı değil miydi? Buna verdikleri cevapta, böyle bir hediye Bonus kazanan müşterinin bunun sebebini araştırması gerektiği şeklindeydi. Yani herhangi bir şey yazılmasa dahi müşteri bu hediye Bonusun

sebebini araştırmalıymış. (Yaşadığım tecrübeden sonra ben de aynı kanaate vardım) Sonra nasıl oluyor da, ben 15 Eylül’e kadar sözünü ettikleri miktarda alışveriş yapmadığım halde hediye bonusum hala duruyordu ve ben 27 Eylül'de alışveriş yaptıktan bir gün sonra bu Bonus geri alınıverdi. Alınacaksa eğer 15 Eylül’de alınmalı değil miydi? Bu konulardaki sorularım maalesef Garanti

Bankası'nın Haklı Müşteri Hattınca cevapsız kaldı.

HOŞUMA GİTMEDİ

Ben bu parayı ödedim. Neticede bir alışveriş yaptım, aldığım şeyin parasını ödemek de zoruma gitmez. Ama benim dikkatimi çekmek istediğim husus Garanti Bankası'nın bu uygulaması ve konuya yaklaşımı... Ben, başıma gelen bu olayı, kamuoyunda "Bankaların ucuz numaraları..." şeklinde bilinen bir

uygulama olarak değil, bir ihmal ve eksik bilgilendirme olarak görmek istiyorum. Her durumda da Garanti Bankası'nın bana ve tüm Bonus Card sahiplerine yapması gereken bir açıklama ve özür var. Konuyla daha yakından ilgilenirler diye ilgili ekstreleri Garanti Bankası'nın merkezine bir dilekçe eşliğinde yolladım, ancak hiçbir cevap alamadım. Bu sebeple Garanti'den bir açıklama ve özür gelmedikçe ben de artık diğer insanlar

gibi çevreme, "Bankaların kampanyalarına güvenmeyin, hele de Garanti Bankası'na hiç..." demeye başlayacağım.

Yrd. Doç. Dr. Vejdi BİLGİN- Uludağ Üniversitesi/BURSA

Solda tek yürek

SAYIN Ahmet Tan'ın 'ön koalisyon protokolü' önerisini gönülden destekliyorum. Vatanına ve cumhuriyetimize sahip çıkmak isteyen tüm vatandaşlarımızın da ayni fikir ve özlemi paylaştıklarına inanıyorum. Artık kavgayı bırakıp tek yürek olma zamanıdır. Vatansever politikacılarımızdan sağduyulu davranıp halkın sesine kulak vermelerini istiyorum. Sesimizin sandıktan daha gür çıkması için birliktelik şarttır. Daha güzel günler için hep birlikte...

Talya K.

İthal hekimler geliyor

AKP Hükümeti, sağlık hizmetlerindeki yanlışlarına yenilerini ekliyor. Son olarak Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı Dişhekimliği Fakültesi açılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı, 31.10.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı. Bakanlar Kurulu’nun sağlık hizmetlerine ikinci darbesi ise,

yabancı hekimlerin Türkiye’de çalışmasına izin veren bir kanun tasarısını imzalayarak Meclis’e göndermesi oldu.

Sorun Dişhekimi azlığı değil, coğrafi dağılımın bozukluğu ve talebin düşüklüğüdür.

Yeni Dişhekimliği Fakülteleri açılması kararı ülkemiz gerçeklerini ve toplum ihtiyaçlarını görmemektir. Bu kararlar dişhekimlerinin daha çok işsiz kalmasına ve ülke kaynaklarının israfına neden olacaktır.

Türkiye'de dişhekimliği hizmetlerine ihtiyaç olmasına rağmen, bu hizmete olan talep çok düşük seviyededir. Gelişmiş ülkelerde insanlar yılda beş kez dişhekimine giderken Türkiye'de bu oran yılda 0,7 kezdir. Halkımızın %47’si bir yıldır hiç dişhekimine gitmediğini söylerken, %9,9’u hiç

dişhekimine gitmediğini belirtmektedir. Bu rakamlar da dişhekimliği hizmetine olan talebin ne kadar düşük olduğunu göstermektedir.

Ayrıca ülkemizdeki asıl sorun dişhekimi sayısının azlığı değil, dişhekimlerinin coğrafi dağılımındaki dengesizliktir. Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük illerde 2.000 kişiye bir dişhekimi, Bitlis, Ağrı, Rize'de ise 20.000 kişiye bir dişhekimi düşmektedir. DPT de 8. Beş Yıllık Plan hazırlık toplantılarında hemen hemen tüm sağlık meslek gruplarında insan gücünün

sayısal fazlalığının önlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.

HER YIL 1000 MEZUN

Her yıl 1.000 dişhekimi mezun olduğu halde, yeni dişhekimliği fakülteleri açılması kararı bütün bu gerçeklerle çelişmektedir.

yeni açılan fakültelerde fiziki şartların ve öğretim üyesi sayısının yetersiz olması nedeniyle bilimsel araştırmalar ve eğitim olumsuz yönde etkilenecek, hizmet kalitesi düşecektir,

Sağlık Sektöründe Ucuz İşgücü Hizmet Kalitesini Düşürecektir

Hükümet, yabancı doktorlara Türkiye’de çalışma izni verme gerekçesini ülkemizde doktor açığı

olmasına bağlamaktadır. Bu bahanelerle ithal hekim getirmek ve yeni dişhekimliği fakülteleri açmak sağlık piyasasında ucuz işgücü yaratmaya yönelik bir girişimdir. Türkiye’de çalışmaya gelecek olan doktorlar ise, bilgili ve kaliteli doktorlar değil, düşük ücretlerle çalışmaya razı olan doktorlar olacaktır.

Bütün bu nedenlerden dolayı; hem Dişhekimliği Fakültesi açılması kararını hem de ülkemize doktor ithal etme düşüncesini ülke kaynaklarının boşa harcanmasına, sağlık hizmetlerinde kalitenin düşmesine ve işsiz hekim sayısının artmasına neden olacak bir girişim olarak görüyoruz. Yetkilileri,

popülist yaklaşımlardan uzak, sağlıklı ve gerçekçi bir yaklaşım benimsemeye davet ediyor, Kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

İstanbul Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu

Yazarın Tüm Yazıları