Paylaş
Kazan’ın oylama ile ilgili uyarısı şöyle:
Çok iyi bilindiği gibi, Anayasamızın 175. maddesine göre, anayasa değişiklik teklifleri için, ‘gizli oylama’ mutlak bir yöntem kuralıdır, vazgeçilemez, ihmal edilemez. Ve gizliliğin ihlali yargı denetimine tabidir. Nitekim, Anayasa Mahkememizin 07.07.2010 gün ve 2010/87 sayılı kararında, bu gerçeğin vurgulandığını görüyoruz (bakınız, 01.08.2010 günlü Resmi Gazete, Sayı 27659). Evet, 12 Eylül 2010’da referanduma sunulan, 5982 sayılı yasayla ilgili iptal davasında, geçerli bir kabul için anayasaya uygun (yani gizli) bir oylamanın şart olduğu açıkça belirtiliyor. Ama “dava dilekçesinde bu durumu ispatlayacak açık ve yeterli delil bulunmadığı gibi, bu usulsüzlük iddialarının... İkinci tur oylamalarda gerçekleştirildiği de belirtilmediğinden” iptal isteği reddedilmiştir.
GİZLİLİK KURALI
Demek ki, geçerli bir kabul için sadece ‘evet’ oylarını saymak yeterli değildir. Oylamanın da mutlaka Anayasa’da öngörülen gizlilik kuralına uygun yapılması gerekir. Aksi halde, 5982 sayılı yasada yaşananlara benzer baskı ve kontrollerle gizlilik ihlal edilir ve durum fotoğraflama/tutanaklara bağlama gibi yollarla kanıtlanırsa, değişikliğin iptalle sonuçlanması mümkündür. Gerçekten, toplumun önemli bir kesimi oylamada baskı ve denetimin devreye gireceği, dolayısıyla gizliliğin ihlal edileceği kaygısını taşıyor. Ve hangi maddelerin/nasıl düzenlendiği görülmeden, hatta HSYK ile Anayasa Mahkemesi’ni değiştirmeye yönelik çalışma yapıldığı bile bilinmeden atılmış 316 imzayla, ancak 08.12.2016 akşamı tamamlanmış olan metnin sunulmuş olması, bu kaygıları artırıyor.
EVET OYU BEYAZ PUL
Dolayısıyla, oylamada gizliliğin ihlal edildiği iddia ve tartışmalarının doğmaması için tedbir alınmalıdır. Örneğin, İçtüzüğün 139, 148 ve 149. maddeleri ışığında, komiserlik görevi üstlenen bazı milletvekillerinin oy kullanacak milletvekiliyle birlikte oy kabinine girmesi veya evet oyu olan beyaz pulun atılıp atılmadığını kontrol için, oy verildikten sonra yeşil ile kırmızı pulları görme girişimlerine başvurulması mutlaka önlenmelidir. Örneğin, zil çalarak çağırma sistemi, oy verme yerinde toplanılmasını, kuyruk oluşturulmasını, bu yolla baskıya dönük bir kontrol kurulmasını önleyecek şekilde uygulanabilir. Ve Meclis’te grubu bulunan partilerden eşit sayıda üye, bu amaçla görevlendirilebilir. Hatta, sorunsuz bir oylama için kamera sistemi kullanılabilir. Böylece, duyulan kuşkular ve kaygılar giderileceği gibi, tartışmalar da önlenir.
Ayrıca, Anayası’nın 96/2 maddesiyle tanınan vekaleten oy kullanma/kullandırma yetkisinin, birkaç yanlış uygulamaya rağmen, gizli oylamada geçerli sayılamayacağını belirtmek istiyorum. Ancak işaretle ve açık oylamada vekalet verilebilir. Gizli oylama ise belli konularda istisnai bir oylama şeklidir. Anayasa değişikliği de onlardan biridir. Vekalet vermede, oyun rengi başkasına söyleneceği, dolayısıyla gizlilik kalmayacağı için anayasa oylamasında kullanılamaz.
Bu nedenlerle, böylesine önemli bir anayasa değişikliği oylamalarında mutlaka gizliliği sağlayıcı tedbirlerin alınması ve bakanlar için vekaleten oy kullanılmasına da engel olunması gerektiğini belirtiyor, takdirlerinize sunuyorum.”
TBMM Başkanı bu yazı üzerine bir açıklama yapabilir mi?
GÜNÜN SÖZÜ
“40 yıl önce lise kitaplarımızdan birinin giriş sayfasında yer alan cümle çok yol göstericiydi: Düşünceye set çekmek, geleceğe ihanettir.”
Prof. Dr. Kürşat YILDIZ
AĞIR HİZMET KUSURU
BİR hafta ara ile yeni bir katliam yaşandı. Bu sefer, seçkin komando askerleri halk otobüsünde çarşı iznine giderken saldırıya uğradılar. Dağlarda terörle mücadele etmiş, amiyane tabiriyle, postu kaptırmamış kahramanlar, şehrin göbeğinde tuzağa düşürüldüler.
Kentlerin, açılım sürecinde patlayıcılarla doldurulduğu biliniyordu, son saldırılarla ise canlı bombaların da her yerde olduğu anlaşılıyor. ‘Resmi’ açıklamaların, ‘sadre şifa’ olmadığı açık.
Ankara’da gerçekleştirilen saldırıdan sonra askeri personelin toplu nakillerinde, çelik plakalar ile takviye edilmiş araçlar ile nakil ve ‘eskort’ koruma zorunluluğu ortaya çıkmış ve bu yönde tedbirler alınacağı açıklanmıştı. Peki ne oldu?
Hukukçu bir dostumuz “İdare hukukunda sorumlulukların bu derece ihmali, ‘ağır hizmet kusuru’ olarak değerlendirilir” diyor.
Terörle mücadele, azami dikkat ve tedbiri zorunlu kılıyor. Sıradan retoriklerle geçiştirilecek zamanlarda değiliz.
BİLİYOR MUSUNUZ?
BAKIRKÖY Belediyesi’nin, hayırseverlerin çocukların istekleri olan hediyeleri alarak yardım ettikleri ‘Dilek Ağacı’nın bu yıl da Capacity AVM’ye yerleştirdiğini, 500 dar gelirli ailenin çocuklarına perşembe günü 11.00’de hediyelerinin verileceğini... (Bilgi: 0212-414 96 88)
FRANSA’YA DİKKAT
FRANSA, Türkiye’nin AB üyeliğinin önünü kesmek için elinden gelen yapıyor. PKK şehidi her yiğidimizin ölümünde payı olan Fransa, Türkiye’de şirinlik muskası dağıtır gibi madalya, nişan vs dağıtıyor. Biz de kolayca buna razı oluyoruz, hem de daha şehitlerimizin kanı kurumadan. En son beyzadeler ‘Sanat ve Edebiyat Nişanı’ dağıtmışlar! Fransa’dan nişan filan değil önce PKK’ya, yandaşlarına, destekçilerine, Fransa’da haraç toplayanlara, silah kaçakçılığı yapanlara dur demesini, dolandırıcıları iade etmesini istiyoruz. Bülent AKARCALI
MESAJ PANOSU
KAYSERİ’de bombalı saldırı 17 Aralık Cumartesi günü gerçekleştirildi. 17 Aralık tarihi tamamen bir tesadüf müdür, yoksa 17-25 Aralık’ın bir mesajı mı verilmek isteniyor? İktidarın olaya bir de bu gözle bakması gerekmiyor mu?
Recep BULUT
TÜRKİYE, 32 yıldan beri karşı karşıya bulunduğu bölücü terörü ve son yılların ürünü olan ve gittikçe azgınlaşan terörü -hiç vakit kaybetmeden- bitirmek zorundadır. Bunun için tabanın hazır olduğuna ve tavandan örnek bir işaret beklediğine yürekten inanıyoruz.
Dursun ATILGAN
Paylaş