Paylaş
Diyor ki:
“MHP mitingi çok başarılıydı. AKP’nin mitinginin de en az onun kadar başarılı olacağını biliyordum. Nitekim, öyle oldu. Her iki parti de İstasyon Meydanı’nı hıncahınç doldurmuştu. Ancak, bir farkla:
MHP’nin mitingindeki kalabalık, kendi tabanından gelenlerin oluşturduğu kalabalıktı. Buna, MHP sempatizanları ile vatanseverlik adına MHP yanında duruş sergileyen vatandaşlarımızı da ilave edebiliriz.
AKP’nin kalabalığı ‘kendi tabanı+iktidar gücü’nü temsil eden bir kalabalıktı. Yani önemli kısmı itibariyle ‘toplama’ bir kalabalıktı. Para dağıtıldığı iddialarına katılmak istemesem de, bunu birkaç kişiden duyduğumu itiraf etmeliyim.
MHP, Erzurum’da 1 milletvekili ile temsil ediliyor. Birkaç küçük belediye dışında belediyesi yok. Belediye Meclisi üyeleri, İl Genel Meclisi üyeleri ise iki elin parmakları kadar az. Buna rağmen toplanan kalabalık iktidar gücünü elinde bulunduran ve bu gücü sonuna kadar kullanan AKP mitingine göre daha etkili. (Yandaş medya gazeteleri ise aksini yazıyor. Y.B.)
AKP’nin mitingini ‘aritmetik’ olarak ifade edersek, MHP’nin mitingi ‘geometrik’ bir görüntü veriyor. Herkes biliyor ki, bir gün önce aynı meydanda toplananların hiçbir çıkar beklentileri yok. Vaktiyle kanlarını satarak davalarını ayakta tutan o gençler, şimdi, olgunluk çağlarında kendi çocuklarının ellerini tutarak o meydanı doldurmuşlardı. ‘Ülkü’nün beslediği bir inançla ve yıllara meydan okuyarak...
Tayyip Bey bu mitinglerle kime meydan okuyor dersiniz?
Bence, ‘faiz lobisi’ diyerek kendisini tek adamlıkla suçlayan Batı’ya yükleniyor da, içe dönük hamlesi, belli ki ‘Gül lobisi’”ne...
Bunu açıkça söylemiyor. Ama, topladığı kalabalıklarla Gül’e “Alttan alta yürüttüğün politikanın farkındayım. İşte meydan, işte ben. Bu meydanlardan sana koltuk çıkmaz! Otur oturduğun yerde!” mesajını veriyor.
Aynı zamanda cemaate, aynı zamanda parti içinde Gül ile yakınlaşan bir kesime. Mesela Çiçek’e, Arınç’a, 40-50 kadar milletvekiline...
Taksim olaylarının kendi karizmasını çizdiğinin, partisinin oylarını azalttığının farkında. Sertlik yaparak, sağa-sola meydan okuyarak dağılmaya yüz tutan parçaları bir arada tutmaya çalışıyor. Bunda ne kadar başarılı olur, bilinmez. Görünen köy de kılavuz istemez.
Söz Erzurum’dan açılmışken söyleyelim:
Erzurum, on iki yıldan beri AKP’nin kalesi. Fakat, kale duvarlarından taşlar düşmeye başladı. MHP bu ilde yeniden güç kazanıyor. AKP’nin ‘Kürt politikası’, milli refleksi sağlam olan bu ilde oyları MHP’ye yöneltebilir mi?
Gören gözler şunu söylüyor Erdoğan’a: Meydan meydan dolaşıp vurduğun gençler senin eline bayrak tutuşturdular ya, hiç ağzına almadığın ‘Türk’ lafını ettirdiler ya, ‘ayyaş’ dediğin adama sarılmaya zorladılar ya, Anayasa’dan kaldırtmak istediğin ‘Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir’ tarifini ikrar ettirdiler ya!...”
Galataport’ta 2. soru
MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Galataport ihalesininin peşini bırakmıyor. Daha önce Galataport’un 702 milyon dolar gibi düşük bir bedelle neden Doğuş Holding’e verildiğini Maliye Bakanı’na soran Türkkan, şimdi de Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a Galataport’un deniz doldurularak yapılacak bir proje olması nedeniyle çevreye vereceği zararlar konusunda bilgi vermesini istedi.
Galataport’un ekosisteme, insan ve kent yaşamına zarar verecek bir proje olduğu, ne kadar güvenli olup olmadığının tartışılır olduğu da inşaatçılar, çevreciler ve şehir plancıları tarafından da dile getirildiğini belirten MHP’li Türkkan, önergesinde bu projenin esas amacının rant amaçlı olduğunu belirtti. Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’a İstanbul Salıpazarı Liman Sahası ihale edilmeden önce başta Şehir Plancıları Odası olmak üzere konunun uzmanlarından görüş alınıp alınmadığını soran Türkkan, alındıysa bu görüşlere ne kadar uyulduğunu sordu.
Biliyor musunuz?
CHP Emek Platformu Hareketi Sözcüsü Erdal Keskin’in ilk kez gündeme getirdiği Çalık Holding ile ilgili iddialarını bu kez CHP Hatay Milletvekili Mevlut Dudu’nun Meclis’e taşıyarak Başbakan’a “TOKİ iştiraki Emlak Konut GYO ve Çalık Holding iştiraki Gap İnşaat’ın, Üsküdar’da Boğaziçi Köprüsü’ne nazır‘Şehrizar Konakları’nın, 1. ve 3. derecede doğal sit alanında olduğunu” hatırlatarak, “Sit alanına Boğaz siluetini bozacak bu villaların yapılmasında sizin bir telkininiz oldu mu? Konutların yapımını üstlenen iştirakin ortaklarından birinin damadınız Berat Albayrak’ın, üst düzey yönetici olduğu Çalık Grubu olması bir tesadüf müdür? Bu konaklarda sizin de villanız var mıdır? Sit alanlarının korunması yönünde çalışmalar yapılması gerekirken, bu uygulamayı nasıl açıklıyorsunuz?” diye sorduğunu...
PKK işgal kuvveti değil mi
BAŞBAKAN Erdoğan son Erzurum mitinginde Gezi Parkı’nda toplananlar için “işgal kuvvetleri” tanımlamasını yaptı ve “Polise emri ben verdim” dedi, ki bu ifadeleri kullanan kişi Türkiye’ye 12 Eylül Anayasası’ndan daha demokratik ve özgürlükçü yeni bir Anayasa yapacağını iddia ediyor! Ülke tarafından resmen tanınan BM tarafından bile ‘suç’ olduğu açıklanan uygulamaları yapmak seçimle gelen bir hükümetin meşrutiyetini sorgulamayı gerektirir. Zira hiçbir hükümet hukuk ve yasaların dışına çıkamaz, çıkarsa yaptığı işlemler meşru zeminde değildir. Erdoğan’a sormak lazım; PKK ve onun lideri Öcalan ‘işgal kuvveti’ miydi, değil miydi? Eğer Erdoğan’a göre PKK işgal kuvveti değilse, bunu kendisine oy veren milliyetçi muhafazakâr seçmene dürüstçe anlatması gerekir.
Yok eğer PKK ‘işgal kuvveti’ ise bu durumda, zamanında Erdoğan tarafından ‘Batı’nın taşeronu’ olarak nitelenen, güneydoğu ve doğuda her türlü bayrak, slogan ve afişlerini özgürce asanlara neden Erdoğan tarafından polise aynı ‘emir’ verilmiyor? Gezi Parkı’ndaki gençlere BM tarafından bile ‘suç’ kabul edilen uygulamalar neyin nesi?
Erdoğan’a göre Gezi Parkı eylemlerini yapanlar ‘işgal kuvvetleri’ ise MİT Müsteşarı’nın görüşmeler için gönderildiği Öcalan ve PKK neydi? Okan ÖZTÜRK
Paylaş