Gençlerimiz mühendislik eğitiminden uzaklaşıyor

Üniversite giriş sınavlarında bir zamanların parlak mesleği mühendislilk kontenjanlarının doldurulamayış sebebi, ülkede yatırımların durmuş olmasıdır. İnşaat sektörünün gerileyişi ve her önüne gelenin “Ben de mühendisim” diye konut inşaatına soyunmasıdır. 1950, 60 ve 70 yılların kuşakları yatırımlarla Türkiye’yi bezemişlerdir. Üstelik tesisleri yaparken, bunların nasıl yapıldığını da öğreniyorduk.

Haberin Devamı

İngilizler son yıllarda mühendisleri Türkiye ve Hindistan gibi ülkelerden almaktadırlar.

Bir gazete haberinde, bu konudaki bir makalede gençlerin mühendislik yerine yazılımcılığa yöneldikleri anlatılmaktadır. Yazılımcılık ‘mühendislik’ değildir. Yazılımcı olmak için 4 yıl okumak gerekmez, 2 yıllık MYO veya teknik lise tahsili yeterlidir. 4 yıllık eğitilen elemanlar pahalıdır. Evet, Türkiye’ye 200 bin yazılımcı gereklidir.

Ülkeler yazılım ligini şöyle sıralayabiliriz:

1.küme: ABD, Japonya, Kore, Hindistan, AB ülkeleri (İsrail, İrlanda, Finlandiya 600 milyar dolar ciro yapanlar)

2.küme: Meksika, Brezilya, Rusya, Macaristan, Çekya, Çin.

3.küme: Bulgaristan, Ukrayna, Filipinler, Arjantin

4.küme: İhracatı 250 milyon doların altındakiler (Türkiye, Mısır, İran, Endonezya, Küba, Ürdün ve El Salvador.)

Haberin Devamı

Aslan ÖZMEN Makina yük. müh.

KADINA HASTALIKLI BAKIŞ ÜLKEYİ DE HASTA EDER!

Son on-on beş yıldır adeta bir milli gelenek haline geldi kadınlara karşı her türlü ayrımcı bakış.

“Hamile kadın sokağa çıkamazmış, kadın dediğin ağız dolusu gülemezmiş, kadınlar erkekler gibi çalışamazmış çünkü kadının yeri eviymiş, çalışan kadın kötü ekonominin sebebiymiş”... Bu ve benzeri ayrımcı söylemler dinselikten de beslenen gelenek-töre-âdet üçlüsüyle Türk kadınını erkekle eşit haklara sahip yurtaş olmaktan çıkarmakta, ikinci sınıflığa mahkûm etmekte!

Ama unutmayalım: Kadını toplumsal yaşamdan atan kafayla, Türkiye’nin medeni ülke olamaz!

Yaşar ALTINTARTI

Gençlerimiz mühendislik eğitiminden uzaklaşıyor
Özgüden’den 351 harflik bir haberin stenoyla yazılmış örneği...

ÖZGÜDEN’DEN STENOGRAFİ ÖĞRETİSİ

Şimdiki gazeteciler stenografiyi pek bilmezler. Stenografi, alfabenin harfleri, noktalama işaretleri, kelimeleri yerine semboller ve kısaltmalar kullanan çabuk yazma sistemidir. 1950, 60, 70’li yıllarda gazeteciler kullanırdı. TBMM’de ve mahkemelerdeki konuşmalar bu yöntemle not alınırdı. Ticaret lisesinde daktilo ile birlikte zorunlu ders olarak okutulurdu. Brüksel’de yaşayan gazeteci abimiz Doğan Özgüden, gazeteciliğe başladığı gün olan 9 Eylül’de stenograf olarak  başladığı meslekte 67. yılını kutladığını yazıyordu. “İzmir’de iken Çetin Altan, Altan Öymen, Oktay Ekşi, Orhan Birgit ve daha birçok meslektaşımdan Ankara ve İstanbul’dan haberleri stenografi ile alırdım, gazeteme tasarruf sağlardım. O zaman ses kayıt cihazları henüz yoktu. Yaşlı gazeteciler notlarını Arap alfabesiyle tutarlardı. Ama stenografiyle dakikada 200’den fazla hece yazarak not almak daha da hızlıydı” diye de ekliyor.

Haberin Devamı

KASTAMONU’NUN GASTRONOMİ ATAĞI

KASTAMONULULAR 27-28 Eylül tarihlerinde ilk kez gerçekleştirilecek gastronomi festivali ‘Kastrofest’ için büyük bir tanıtım kampanyası başlattılar. ‘Geleceğe saygı ve geleceğe miras’ temasıyla düzenlenen etkinliğin dünkü tanıtımında Kastamonu’nun önde gelen isimlerinden Reis Gıda yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, Dr. Atıf Uğurlu ve DMKİ’nin sözcülüğünü üstlenen Gülsen Kırbaş’ın vurguladıkları şuydu:

“Gezip görmek, dinlenmek, eğlenmek kadar doğal, sağlıklı beslenmek ve yeni lezzetleri tatmak istiyor insanlar. Dünyada ortalama 1.2 trilyon dolar olarak ifade edilen turizm getirisinin yaklaşık yüzde 30’unun gastronomi turizmden geliyor olması, yöresel yemek kültürünün ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Kastamonu, 2018 Yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti seçildi. Kastamonu öyle bir şehir ki binlerce yıllık kültür birikimini ve cografi önemini, yemek çeşitliliğinde de gösteriyor. Yapılan araştırmalara göre, yemek kültürünün de başkenti sayılabilecek kadar büyük bir zenginlik barındırıyor.”

Haberin Devamı

ÇİN SARMISAĞI TAŞKÖPRÜ’YE NASIL GELİR

Kastamonu pastırmasının Kayseri pastırmasından ne kadar farklı olduğunu anlattılar. 10 bin yıllık geçmişiyle genetiğini ilk haliyle muhafaza eden Kastamonu-Siyez buğdayı, ayrıca Taşköprü sarmısağı gibi ürünlerin koruma altına alınmasını istediler. Çin de bu üretimlerden eksik kalmamış; İranla birlikte Kastamonu pazarına kadar girmiş... Kastamonuluların ne yazık ki Taşköprü sarmısağına sahip çıkmadıklarını anladık. Vali, belediye başkanı, ticaret ve sanayi odası başkanı böyle bir tanıtım etkinliğine neden katılmazlar!

Yazarın Tüm Yazıları